NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

YARGI BAĞIMSIZLIĞI İHLAL EDİLİYOR

Demokrasinin bir hukuk devletinin olmazsa olmazı kuvvetler Ayrımıdır, yani yürütme yasama yargıdır. Buna diyalektik olarak Aynı Anlamda kuvvetlerin birliği denilebilir. Bu ilkeler insanlığın geçmiş Toplumsal yönetim deneyleri olan doğuda Sümer uygarlığının batıda eski Yunanistan kültürünün ileri demokratik bir aşaması sayılır. Aristo Platon gibi filozofların adil insancıl yönetim görüşleri teorileri aydınlamacı Fransız düşünür Montesku tarafından günümüzde uygulanan çağdaş erkler şeklinde pratiğe dönüştürüldü. Adil bir düzen için Parlamenter demokrasinin sağlıklı işlemesi için kuvvetler ayrımı mutlaka gerekli. Ayrıca en önemlisi erklerin referans kaynağının ülkenin mevcut anayasasına göre hareket etmeleri karar vermeleri gerekir. kabul edilmeli eksiklerine rağmen 1982 yılında halk oylamasıyla kabul edilen Türkiye cumhuriyeti anayasası yasa tanımaz Ortadoğu şekilli oligarşi yönetimlerden kat be kat üstündür.devletin en üst düzeyleri içtikleri yemine uyarak mevcut yasalara uymak zorunda olmalılar, Fransa kralı 14.Lui gibi devlet benim deme hakkına sahip olamazlar. Aksi halde yasa tanımaz fiili bir yönetim ülkeye zarar verir. Kuvvetler ayrımının en önemli kurumu şüphesiz yargıdır. Yargının erdemi değeri tarafsız adil olması kadar yargıçların verdikleri kararların ideolojik ve siyasi mülahazalara göre değil vicdani ve yasal olması halinde doğru olur. Yargının gücü hakkında krallık döneminde Almanya'da tarihi bir olay anlatılır. Dönemin Alman krallı büyük ihtişamlı bir saray yapmak ister sarayın projesi yaşlı bir değirmencinin ağaçlarla kaplı güzel bir arazisinden geçer kralın adamları araziyi bedelini ödeyerek istimlak etmek isterler değirmenci yerinden mutlu olduğunu söyler öneriyi kesin kabul etmez. Olaya bizzat kral müdahale eder kral değirmenciye kendisinin Almanya kralı olduğunu isterse bu arazileri bedel ödemeden zorla dahi alacağını söyler değirmencinin cevabı tarihidir bayım der arazimi zorla elimden alamazsın çünkü Berlin'de hakimler var der gerçeğe dayalı bu söz tarihe geçer. Ama şimdi kendimce doğruyu demem gerekirse ülkemizde 2010 yılında güya Yargının askeri vesayetten kurtulup sivilleşmesi için yapılan anayasa düzenlemeleri ne yazık ki sivil vesayeti getiren yolları açtı. Çünkü şahsım bu ülkenin bir vatandaşı olarak anayasa değişikliğinden önceki yargının bazı hataları ve eksikliklerine rağmen daha tarafsız olduğuna inanıyorum. Yargı söz konusu olunca Almanya'da tarihsel yargı konusunu anımsadığımda kendi kendime iyi ki Türkiye'de adil hakimler var diyordum rahatlıyordum. Ama Şimdi itiraf edeyim politik müdahaleden dolayı yargıya eski güvenç inanç zayıfladı. Genelleme yapmadan dersek Türk yargısı siyasi otoritenin etkisi atına girdi. Bu durum kuvvetler ayrılığının ihlali oluyor. Şimdiye dek ülkemizde hiç olmayacak şeyler oluyor hâkimler savcılar tutuklanıyor meslekten atılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan tutuklu gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül hakkında anayasa mahkemesinin verdiği tahliye edilmesi gerektiğine yönelik kararını tanımıyorum ve saygı duymuyorum diyor İlk mahkemenin tutuklama kararında ısrar etmesini istiyor. Gene yürütme organları olan kolluk kuvvetleri polis müdürleri şefleri ya meslekten atılıyor veya sürgüne gönderiliyor. Kısaca üç kuvvet arasındaki denge bozuluyor, sorun oluşuyor. Toplumsal adalet ve huzur ancak hukuk devletinin temel ilkelerine uymakla olur.Ama gene her şeye rağmen merhum Çetin Altan hocanın dediği gibi enseyi karartmayalım. Toplumsal duyarlığın artmasıyla halkın demokratik tepkisiyle yanlışların düzeleceğini umalım. Yapacak başka bir şey yok. Parlamenter demokrasinin gereği olan kuvvetler ayrığının ülkemiz için gerekli olduğunu bilelim.
Ekleme Tarihi: 30 Mart 2016 - Çarşamba

YARGI BAĞIMSIZLIĞI İHLAL EDİLİYOR

Demokrasinin bir hukuk devletinin olmazsa olmazı kuvvetler Ayrımıdır, yani yürütme yasama yargıdır. Buna diyalektik olarak Aynı Anlamda kuvvetlerin birliği denilebilir. Bu ilkeler insanlığın geçmiş Toplumsal yönetim deneyleri olan doğuda Sümer uygarlığının batıda eski Yunanistan kültürünün ileri demokratik bir aşaması sayılır.
Aristo Platon gibi filozofların adil insancıl yönetim görüşleri teorileri aydınlamacı Fransız düşünür Montesku tarafından günümüzde uygulanan çağdaş erkler şeklinde pratiğe dönüştürüldü.
Adil bir düzen için Parlamenter demokrasinin sağlıklı işlemesi için kuvvetler ayrımı mutlaka gerekli. Ayrıca en önemlisi erklerin referans kaynağının ülkenin mevcut anayasasına göre hareket etmeleri karar vermeleri gerekir. kabul edilmeli eksiklerine rağmen 1982 yılında halk oylamasıyla kabul edilen Türkiye cumhuriyeti anayasası yasa tanımaz Ortadoğu şekilli oligarşi yönetimlerden kat be kat üstündür.devletin en üst düzeyleri içtikleri yemine uyarak mevcut yasalara uymak zorunda olmalılar, Fransa kralı 14.Lui gibi devlet benim deme hakkına sahip olamazlar.
Aksi halde yasa tanımaz fiili bir yönetim ülkeye zarar verir. Kuvvetler ayrımının en önemli kurumu şüphesiz yargıdır. Yargının erdemi değeri tarafsız adil olması kadar yargıçların verdikleri kararların ideolojik ve siyasi mülahazalara göre değil vicdani ve yasal olması halinde doğru olur. Yargının gücü hakkında krallık döneminde Almanya'da tarihi bir olay anlatılır.
Dönemin Alman krallı büyük ihtişamlı bir saray yapmak ister sarayın projesi yaşlı bir değirmencinin ağaçlarla kaplı güzel bir arazisinden geçer kralın adamları araziyi bedelini ödeyerek istimlak etmek isterler değirmenci yerinden mutlu olduğunu söyler öneriyi kesin kabul etmez.
Olaya bizzat kral müdahale eder kral değirmenciye kendisinin Almanya kralı olduğunu isterse bu arazileri bedel ödemeden zorla dahi alacağını söyler değirmencinin cevabı tarihidir bayım der arazimi zorla elimden alamazsın çünkü Berlin'de hakimler var der gerçeğe dayalı bu söz tarihe geçer.
Ama şimdi kendimce doğruyu demem gerekirse ülkemizde 2010 yılında güya Yargının askeri vesayetten kurtulup sivilleşmesi için yapılan anayasa düzenlemeleri ne yazık ki sivil vesayeti getiren yolları açtı. Çünkü şahsım bu ülkenin bir vatandaşı olarak anayasa değişikliğinden önceki yargının bazı hataları ve eksikliklerine rağmen daha tarafsız olduğuna inanıyorum.
Yargı söz konusu olunca Almanya'da tarihsel yargı konusunu anımsadığımda kendi kendime iyi ki Türkiye'de adil hakimler var diyordum rahatlıyordum. Ama Şimdi itiraf edeyim politik müdahaleden dolayı yargıya eski güvenç inanç zayıfladı. Genelleme yapmadan dersek Türk yargısı siyasi otoritenin etkisi atına girdi.
Bu durum kuvvetler ayrılığının ihlali oluyor. Şimdiye dek ülkemizde hiç olmayacak şeyler oluyor hâkimler savcılar tutuklanıyor meslekten atılıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tutuklu gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül hakkında anayasa mahkemesinin verdiği tahliye edilmesi gerektiğine yönelik kararını tanımıyorum ve saygı duymuyorum diyor İlk mahkemenin tutuklama kararında ısrar etmesini istiyor. Gene yürütme organları olan kolluk kuvvetleri polis müdürleri şefleri ya meslekten atılıyor veya sürgüne gönderiliyor.
Kısaca üç kuvvet arasındaki denge bozuluyor, sorun oluşuyor. Toplumsal adalet ve huzur ancak hukuk devletinin temel ilkelerine uymakla olur.
Ama gene her şeye rağmen merhum Çetin Altan hocanın dediği gibi enseyi karartmayalım. Toplumsal duyarlığın artmasıyla halkın demokratik tepkisiyle yanlışların düzeleceğini umalım.
Yapacak başka bir şey yok. Parlamenter demokrasinin gereği olan kuvvetler ayrığının ülkemiz için gerekli olduğunu bilelim.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.