Dışişleri bakanı Hakan Fidan yaptığı son açıklamada, Suriyede birliğin sağlanması için, Demokratik Suriye güçleri kısa adı SDG olan yapının kendini fesh ederek, Suriye hükümetine katılması gerektiğini tekrar belirtti.
Fidan, sözlerine devamla, Suriye'nin yeniden yapılandırma hareketlerine öncelikle katılmak istediklerini, bunun gerçekleşmesi için güvenliğin şart olduğunu söyledi.
Ancak Güney komşumuzda somut durum, bunun gerçekleşmesinin zor göründüğüdür. Gerçekçi olmak gerekirse, Kürtlerin Rojava dedikleri özerk yapının, siyasi ve askeri yapıların cihatçi gelenekten gelen yeni Suriye hükümetine gönüllü olarak katılmaları beklenemez.
Türk hükümeti ise, halk savunma birlikleri adĺı YPG komutanı Mazlum Abdi ile Heyeti Tahriri Şam HTŞ komutanı Ahmet el Şara ile 10 martta Şam'da yaptıkları anlaşmaya uymaları gerektiğini sürekli olarak söylüyor. Bu Olmazsa zor kullanarak askeri seçeneği gündeme getireceğini belirtiyor.
Şam mütebakatı her iki tarafın özgür iradeleriyle kabul ettikleri, imzaladıkları bir antlaşma olduğuna dair bir kanaat vardı.
Ancak daha sonra PYD demokratik birlik partisinin bu antlaşmaya uymayacakları belli oldu.
Anlaşılan bu karardan vazgeçilmesinin en önemli nedenin, HTŞ yönetimine bağlı bazı ordu güçlerin Alevi ve dürizilere yaptıkları saldırıların bir katliama dönüşmesi, bunun Kürt kesiminde bir korkuya ve endişeye neden olmasıdır.
Yine başta Cumhurbaşkanı Erdoğan, sivil, askeri ve yöneticilerin çoğu Kuzeydoğu Suriye Kürtlerinin, HTŞ yönetimine entegrasyon olmalarını ısrarla istiyor.
Farklı dini gruplara yapılan saldırılardan sonra Suriye'de gönülü bir ittifakın sağlanması zorun dışında mümkün olmadığı görülüyor
Gönüllük temelinde bir birlik, entegrasyon ancak demokratik koşulların oluşmasıyla kısaca demokrasi ile mümkün olur. Bu eğilim eski Suriye iktidarında olmadığı gibi yeni Colani hükümetinde de yoktur.
Zira Suriye gibi bir ortadoğu ülkesinde yıllarca baba Esat ve oğul Beşar Esat tarafından dikta ile yönetilen bir ülkede demokratik bir kültür ve ortamın olması ihtimal değildir.
10 Mart sözleşmesinin uygulanma alanı bulmamasının nedeni güven eksikliğidir. Çünkü iki tarafın çok farklı, belki de uzlaşmaz siyasi dünya görüşlerinin olmasıdır. Türkiye'de Kürt meselesine yönelik barış ve çözüm sürecini Suriye ile ilişkili yapmak doğru değildir. Çünkü orada demokrasi ve demokratik kuralların olması gerekir.
Zaten mevcut durumda Suriye'de böyle bir ortamın ve niyetin olmadığı açıkça bellidir.
Türkiye ile Suriye, demokrasi konusunda, yine çok farklı bir konumda bulunmaktadır. Türkiye'nin Osmanlı devleti döneminden gelen 200 yıllık bir demokrasi deneyimi vardır. Suriye'de, bunun deyim yerindeyse esamesi bile okunmuyor.
Ayrıca Suriye'de tarihsel süreç olarak Kürt ve Arap halkları ilişkisi,Türkiye'de her alanda, sosyal, ticari,Türk ve Kürt halkı bireylerinin çok sayılarda yapılan evlilikler yaptığı gibi iç içe geçmiş değildir.
Türkiye'de Kürt sorunun çözümü çok zor değildir.Yeter ki istenilsin, önyargılar kırılsın, sonuçta böyle bir ortam vardır.
Suriye'de demokratik bir ortam olmadığından dolayı gönüllük temelinde en doğru çözüm, ademi merkeziyetçilik denilen yerel yönetimlerdir.
Bunun Dünya ülkelerinde başarıyla devam eden örnekleri vardır. Bölgemizde Irak örneği bunun kanıtıdır.
Türkiyenin yapması gereken, Suriye ölçeğinde bu somut gerçekliği kabul ederek, Kürt halkı ile 1000 yıllık tarihsel kardeşlik söylemini pratiğe yansıtarak Suriye Kürtlerine hamilik, sahiplik yapmasıdir. Böyle olursa vicdani olarak ve gerçek anlamda kazanan Türk, Kürt ve Arap halkı olur.
Anasayfa
Yazarlar
NECDET ŞANSAL
Yazı Detayı
Bu yazı 312+ kez okundu.
TÜRKIYE VE SURIYEDE KÜRT SORUNU DEMOKRASİ OLMADAN ÇÖZÜLEMEZ
Dışişleri bakanı Hakan Fidan yaptığı son açıklamada, Suriyede birliğin sağlanması için, Demokratik Suriye güçleri kısa adı SDG olan yapının kendini fesh ederek, Suriye hükümetine katılması gerektiğini tekrar belirtti.
Fidan, sözlerine devamla, Suriye'nin yeniden yapılandırma hareketlerine öncelikle katılmak istediklerini, bunun gerçekleşmesi için güvenliğin şart olduğunu söyledi.
Ancak Güney komşumuzda somut durum, bunun gerçekleşmesinin zor göründüğüdür. Gerçekçi olmak gerekirse, Kürtlerin Rojava dedikleri özerk yapının, siyasi ve askeri yapıların cihatçi gelenekten gelen yeni Suriye hükümetine gönüllü olarak katılmaları beklenemez.
Türk hükümeti ise, halk savunma birlikleri adĺı YPG komutanı Mazlum Abdi ile Heyeti Tahriri Şam HTŞ komutanı Ahmet el Şara ile 10 martta Şam'da yaptıkları anlaşmaya uymaları gerektiğini sürekli olarak söylüyor. Bu Olmazsa zor kullanarak askeri seçeneği gündeme getireceğini belirtiyor.
Şam mütebakatı her iki tarafın özgür iradeleriyle kabul ettikleri, imzaladıkları bir antlaşma olduğuna dair bir kanaat vardı.
Ancak daha sonra PYD demokratik birlik partisinin bu antlaşmaya uymayacakları belli oldu.
Anlaşılan bu karardan vazgeçilmesinin en önemli nedenin, HTŞ yönetimine bağlı bazı ordu güçlerin Alevi ve dürizilere yaptıkları saldırıların bir katliama dönüşmesi, bunun Kürt kesiminde bir korkuya ve endişeye neden olmasıdır.
Yine başta Cumhurbaşkanı Erdoğan, sivil, askeri ve yöneticilerin çoğu Kuzeydoğu Suriye Kürtlerinin, HTŞ yönetimine entegrasyon olmalarını ısrarla istiyor.
Farklı dini gruplara yapılan saldırılardan sonra Suriye'de gönülü bir ittifakın sağlanması zorun dışında mümkün olmadığı görülüyor
Gönüllük temelinde bir birlik, entegrasyon ancak demokratik koşulların oluşmasıyla kısaca demokrasi ile mümkün olur. Bu eğilim eski Suriye iktidarında olmadığı gibi yeni Colani hükümetinde de yoktur.
Zira Suriye gibi bir ortadoğu ülkesinde yıllarca baba Esat ve oğul Beşar Esat tarafından dikta ile yönetilen bir ülkede demokratik bir kültür ve ortamın olması ihtimal değildir.
10 Mart sözleşmesinin uygulanma alanı bulmamasının nedeni güven eksikliğidir. Çünkü iki tarafın çok farklı, belki de uzlaşmaz siyasi dünya görüşlerinin olmasıdır. Türkiye'de Kürt meselesine yönelik barış ve çözüm sürecini Suriye ile ilişkili yapmak doğru değildir. Çünkü orada demokrasi ve demokratik kuralların olması gerekir.
Zaten mevcut durumda Suriye'de böyle bir ortamın ve niyetin olmadığı açıkça bellidir.
Türkiye ile Suriye, demokrasi konusunda, yine çok farklı bir konumda bulunmaktadır. Türkiye'nin Osmanlı devleti döneminden gelen 200 yıllık bir demokrasi deneyimi vardır. Suriye'de, bunun deyim yerindeyse esamesi bile okunmuyor.
Ayrıca Suriye'de tarihsel süreç olarak Kürt ve Arap halkları ilişkisi,Türkiye'de her alanda, sosyal, ticari,Türk ve Kürt halkı bireylerinin çok sayılarda yapılan evlilikler yaptığı gibi iç içe geçmiş değildir.
Türkiye'de Kürt sorunun çözümü çok zor değildir.Yeter ki istenilsin, önyargılar kırılsın, sonuçta böyle bir ortam vardır.
Suriye'de demokratik bir ortam olmadığından dolayı gönüllük temelinde en doğru çözüm, ademi merkeziyetçilik denilen yerel yönetimlerdir.
Bunun Dünya ülkelerinde başarıyla devam eden örnekleri vardır. Bölgemizde Irak örneği bunun kanıtıdır.
Türkiyenin yapması gereken, Suriye ölçeğinde bu somut gerçekliği kabul ederek, Kürt halkı ile 1000 yıllık tarihsel kardeşlik söylemini pratiğe yansıtarak Suriye Kürtlerine hamilik, sahiplik yapmasıdir. Böyle olursa vicdani olarak ve gerçek anlamda kazanan Türk, Kürt ve Arap halkı olur.
Ekleme
Tarihi: 03 Kasım 2025 -Pazartesi
TÜRKIYE VE SURIYEDE KÜRT SORUNU DEMOKRASİ OLMADAN ÇÖZÜLEMEZ
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.