NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

KASKO YOK MUSKA VAR

Yine duvar yazılarının bir çeşidi bir taşıt yazısı, kasko yok muska var, konumuz oldu. Böylesi yazılar bireyle birlikte bir toplumun, bir grubun düşüncesini açıklar. Kasko bir anlamda güvencedir, garantidir, maddidir, başka bir anlamda bilimdir, boş verilmez, boş değildir.  Muska ise öznel bir inanctır, temenidir. Sonuçta bir kağıt parçasıdır. Böyle bir yazının konu edilmesi bireysel düşünceyle birlikte toplumsal, sosyolojik  bir özünün olmasıdır Bunda bilgi düşünce değil, inanç öne çıkar. Bilim ve bilgi önemsenmez.  Ülkemiz ve ortadoğu ülkelerinde ne yazık ki çoğunlukla hala eski ortaçağ kültürü eğemendir.  En çok ziyaret edilen tarihi yerler, veli, ermiş, evliya olarak adlandırılan kişilerin türbeleridir. İnsanlar oralar da yüzlerini mezara sürerler, dileklerde bulunurlar. Ayrıca hocalara, şeyhlere gidilir, hasta ise iyileşme için muska yapılır, dilekte bulunulur. Dilekleri rastlantı olarak yerine gelirse, bu durum şeyhin kerameti olarak kabul edilir. Oysa dinimiz de böyle inanç ve anlayışlara yer yoktur, hurafe olarak kabul edilmiş, yasaklanmıştır.  Şifayi Allah verir, herşey Allah'tan beklenir, niyaz edilir, dua edilir. kimseden medet beklenmez.  Halk genel olarak dini şartları ve kuralları iyi bilmiyor. Bunun nedeni elbette cehalettir, bilgisizliktir. İslam dinin ilk emri oku olmasına rağmen, okuma, yazma azdır. Bir çok Kur'an ayetlerinde, dünya  hakkında, düşünün denilir, yani her konuda duygu değil düşüncenin gerçekliği ve önemi belirtilir, teşvik edilir. Aynı şekilde Hazreti Muhammed hadislerinde okumaya, bilgiye, araştırmaya önem verir. Bir hadiste Allah'ım ilmimi, bilgimi artır der. İslam dinin tüm emirlerine rağmen müslüman toplumlarının bilimde, teknikte geri kalmasının en önemli nedeni, Ortaçağ Avrupa toplumlarının Hıristiyan ruhban sınıfının bir benzerinin, şeyhlik ve molla kurumu  neden olmuştur. Olacak bir durum değil, kasko yok muska var, tam bir bilim dışı cehalet örneğidir. Bu anlayış, yalnız bireysel değil, sosyolojik bir olgudur. Bir dönem Avrupa, bilim ve akıl dışı bir süreçten geçti. Ancak, sonra reform ve rönesans hareketleriyle bilimde, teknikte, sanatta büyük atılımlar yaptılar, hurafelerden, safsatalardan arındılar. Geliştiler, şimdiki ileri uygar bir seviyeye geldiler. Aslında insanlık tarihi birbirlerine benzeyen süreçlerden geçmişlerdir. Ünlü batılı filozof Auguste Comte politik felsefe dersi eserinde, insanlık tarihinde toplumsal gelişim ve süreçleri üç hal yasası ile belirtir. 1- teolojik aşama. 2- metafizik aşama. 3- pozitif aşama olarak belirtir. Gelişmiş toplumlar bir anlamda insanlığın çocukluk dönemi.olan teolojik ve metafizik aşamayı geçmişler, pozitif bilgi aşamasına gelmişlerdir. Ilk iki evre mitoloji, efsane dönemleridir. İnsanlık ilk dönemler de teolojik ve metafizik aşamaya, gelişim evresi olarak doğal olarak ilgi duymuşlardır. Bu durumu çok iyi analiz eden sosyal bilimci Karl Marks " İnsani olan hiç bir şey bana yabancı değildir." Diyerek çok iyi vurgulamış, toplumların tarihinin benzer aşamalardan geçtiğini belirtmiştir. Buna iki örnek verecek olursak, antik çağ Yunan mitolojisi ve Şark efsaneleridir. Önemli olanın ilk iki dönemden kurtulmak, modern, çağdaş düşünce olan pozitif aşamaya geçmektir. İşte batı pozitif aşamaya geçmekle  bunu kanıtlamıştır. Sorun, doğu toplumlarının genel anlamda ilk iki hal durumunda kalmalarıdır. Doğu ve İslam toplumlarının akıl ve bilgi çağını yakalamaları ancak, batının geçtiği aşama olan rönesans, yani yeniden doğuş, reform, ileri bir değişimden geçmeleri gerekir. Bunun da şartı okuma, yazma, sorgulama, Kısaca bizim tanımla bilgi devrimi, zihniyet ve vicdan devrimi yapmakla mümkün olur.
Ekleme Tarihi: 10 Ekim 2025 -Cuma

KASKO YOK MUSKA VAR

Yine duvar yazılarının bir çeşidi bir taşıt yazısı, kasko yok muska var, konumuz oldu.
Böylesi yazılar bireyle birlikte bir toplumun, bir grubun düşüncesini açıklar. Kasko bir anlamda güvencedir, garantidir, maddidir, başka bir anlamda bilimdir, boş verilmez, boş değildir. 
Muska ise öznel bir inanctır, temenidir. Sonuçta bir kağıt parçasıdır. Böyle bir yazının konu edilmesi bireysel düşünceyle birlikte toplumsal, sosyolojik  bir özünün olmasıdır
Bunda bilgi düşünce değil, inanç öne çıkar. Bilim ve bilgi önemsenmez.
 Ülkemiz ve ortadoğu ülkelerinde ne yazık ki çoğunlukla hala eski ortaçağ kültürü eğemendir. 
En çok ziyaret edilen tarihi yerler, veli, ermiş, evliya olarak adlandırılan kişilerin türbeleridir.
İnsanlar oralar da yüzlerini mezara sürerler, dileklerde bulunurlar.
Ayrıca hocalara, şeyhlere gidilir, hasta ise iyileşme için muska yapılır, dilekte bulunulur. Dilekleri rastlantı olarak yerine gelirse, bu durum şeyhin kerameti olarak kabul edilir.
Oysa dinimiz de böyle inanç ve anlayışlara yer yoktur, hurafe olarak kabul edilmiş, yasaklanmıştır. 
Şifayi Allah verir, herşey Allah'tan beklenir, niyaz edilir, dua edilir. kimseden medet beklenmez. 
Halk genel olarak dini şartları ve kuralları iyi bilmiyor. Bunun nedeni elbette cehalettir, bilgisizliktir. İslam dinin ilk emri oku olmasına rağmen, okuma, yazma azdır.
Bir çok Kur'an ayetlerinde, dünya  hakkında, düşünün denilir, yani her konuda duygu değil düşüncenin gerçekliği ve önemi belirtilir, teşvik edilir. Aynı şekilde Hazreti Muhammed hadislerinde okumaya, bilgiye, araştırmaya önem verir. Bir hadiste Allah'ım ilmimi, bilgimi artır der.
İslam dinin tüm emirlerine rağmen müslüman toplumlarının bilimde, teknikte geri kalmasının en önemli nedeni, Ortaçağ Avrupa toplumlarının Hıristiyan ruhban sınıfının bir benzerinin, şeyhlik ve molla kurumu  neden olmuştur.
Olacak bir durum değil, kasko yok muska var, tam bir bilim dışı cehalet örneğidir. Bu anlayış, yalnız bireysel değil, sosyolojik bir olgudur.
Bir dönem Avrupa, bilim ve akıl dışı bir süreçten geçti. Ancak, sonra reform ve rönesans hareketleriyle bilimde, teknikte, sanatta büyük atılımlar yaptılar, hurafelerden, safsatalardan arındılar. Geliştiler, şimdiki ileri uygar bir seviyeye geldiler.
Aslında insanlık tarihi birbirlerine benzeyen süreçlerden geçmişlerdir. Ünlü batılı filozof Auguste Comte politik felsefe dersi eserinde, insanlık tarihinde toplumsal gelişim ve süreçleri üç hal yasası ile belirtir. 1- teolojik aşama. 2- metafizik aşama. 3- pozitif aşama olarak belirtir.
Gelişmiş toplumlar bir anlamda insanlığın çocukluk dönemi.olan teolojik ve metafizik aşamayı geçmişler, pozitif bilgi aşamasına gelmişlerdir.
Ilk iki evre mitoloji, efsane dönemleridir. İnsanlık ilk dönemler de teolojik ve metafizik aşamaya, gelişim evresi olarak doğal olarak ilgi duymuşlardır. Bu durumu çok iyi analiz eden sosyal bilimci Karl Marks " İnsani olan hiç bir şey bana yabancı değildir." Diyerek çok iyi vurgulamış, toplumların tarihinin benzer aşamalardan geçtiğini belirtmiştir.
Buna iki örnek verecek olursak, antik çağ Yunan mitolojisi ve Şark efsaneleridir.
Önemli olanın ilk iki dönemden kurtulmak, modern, çağdaş düşünce olan pozitif aşamaya geçmektir.
İşte batı pozitif aşamaya geçmekle  bunu kanıtlamıştır.
Sorun, doğu toplumlarının genel anlamda ilk iki hal durumunda kalmalarıdır.
Doğu ve İslam toplumlarının akıl ve bilgi çağını yakalamaları ancak, batının geçtiği aşama olan rönesans, yani yeniden doğuş, reform, ileri bir değişimden geçmeleri gerekir.
Bunun da şartı okuma, yazma, sorgulama,
Kısaca bizim tanımla bilgi devrimi, zihniyet ve vicdan devrimi yapmakla mümkün olur.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.