NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

YAKIN GELMEK

Değerli okurlar bir durumu belirtmek isterim. Köşe yazılarında ulusal ve yerel basında genelde hep aynı politik konular işleniyor. Bir bakıma aynı benzer konular tekrarlanıyor. Bu nedenle bu hafta farklı bir konu yazmayı düşünüyordum ama olmadı. Gene değişik bir şekilde politikaya geldim. Çünkü insan sosyal bir varlık olduğu kadar siyasal bir varlıktır. Ayrıca ülkemizde anayasa değişikliği ile ilgili önemli bir referandum yapılmıştı. Es geçilemezdi. Bu nedenle Daha ne şekilde yazacağıma nasıl başlık atacağıma karar vermemiştim. Tam da böyle düşünürken,yaşlı bir tanıdıkla sohbetimiz esnasında konu insanlık iyilik konusuna gelince eski bir Urfa deyimi olan “insan biri birine yakın olmalı” deyimini kullandı, yerelin anlamlı bir sözüydü demokratik bir öz taşıyordu. İçimden tamam güzel bir yazı konusu çıktı dedim kendime. Zaten her yer her şehir hatta her insan kendine benzer kendine özgüdür. Farklılık doğanın toplumların bireylerin fiziki fikri bir gerçekliğidir. Ama aynı zamanda diyalektik olarak karşıtların zıtların birliği de var. Anlaşıldığı gibi zıtlık salt ayrılık ayrışma anlamına gelmiyor. Konumuzla ilgili yakın gelmek deyimi geniş bir kavram. İnsanlar ayrı görüşte düşüncede olsa da Birlikte yaşamayı yakınlığı uzlaşmayı ortak bir payda da buluşmayı Bizlere anlatır. Tıpkı geçtiğimiz Pazar günü yapılan referandum sonucunda evet ve hayır tercihlerinin doğal olarak farklı sonuçlarla birlikte biri birlerine yakın sonuç vermesi gibi. Sonuç ne olursa olsun toplumsal ve bireysel uzlaşmayı sağlamak zorundayız. Çünkü deyim yerindeyse hepimiz aynı gemideyiz ortak vatanda birlikte yaşayacağız. Bu ülkeyi bu halkı seven kutuplaşma ayrıştırma yapmaz. Bu ülkeyi bu halkı gerçekten seven halkı suni alevi Türk Kürt laik anti laik şeklinde ayırmaz bölmez. Aksine birlikte yaşamanın demokratik koşularını oluşturur veya bu koşulların oluşmasına yardımcı olur katkı sunar. Bu ülkenin halkın gerçekten birliğin isteyen anayasanın Türkiye cumhuriyeti devleti laik demokratik bir hukuk devletidir ilkesini savunur. Laikliğin dinsizlik olmadığını bilir. Şurası unutulmasın bu ülkenin birliğinin yolu Ortadoğu’dan, hatta Avrupa’dan değil demokrasi ve demokratik bir anayasadan geçer. Sonuçta her ülkenin kendine özgü şartları var. Geri kalmış ülkeler ve rejimler bize model olamaz. Bu yönlü heveslerin halkın tümünü kapsamadığı gerçekçi olmadığı artık anlaşılmalı bilinmeli. Anayasalar da salt çoğunlukla toplumsal uzlaşmayla sağlandığında önem kazanır. Her şeyden evvel yöneticiler ve halk çıkartılan anayasaya yasalara uymalıdır. Ama ne yazık ki 16 nisan anayasa değişiklik referandumunda yüksek seçim kurulu(YSK) mühürsüz zarf ve oy pusulularının kullanılmasının yasalara göre yasak olmasına rağmen geçerli saymıştır. Bu durum ülke içersinde çeşitli protestolara neden oldu. Referanduma gölge düşürdü. Doğru olan yapılması gereken mühürsüz oyları iptal etmek evet-hayır oylarını yeniden saymak. Ancak bu şekilde aksi iddialar geçersiz olur. Yazıyı yaşlı dostumun zamanında Urfa’da halk arasında söylenen öğüdüyle bitirelim. “Bir şeyi ne eksik ne fazla anlat olduğu gibi anlat” sözü objektif olmanın özgür düşüncenin önemini belirtir.
Ekleme Tarihi: 25 Nisan 2017 - Salı

YAKIN GELMEK

Değerli okurlar bir durumu belirtmek isterim. Köşe yazılarında ulusal ve yerel basında genelde hep aynı politik konular işleniyor. Bir bakıma aynı benzer konular tekrarlanıyor. Bu nedenle bu hafta farklı bir konu yazmayı düşünüyordum ama olmadı. Gene değişik bir şekilde politikaya geldim. Çünkü insan sosyal bir varlık olduğu kadar siyasal bir varlıktır.

Ayrıca ülkemizde anayasa değişikliği ile ilgili önemli bir referandum yapılmıştı. Es geçilemezdi. Bu nedenle Daha ne şekilde yazacağıma nasıl başlık atacağıma karar vermemiştim. Tam da böyle düşünürken,yaşlı bir tanıdıkla sohbetimiz esnasında konu insanlık iyilik konusuna gelince eski bir Urfa deyimi olan “insan biri birine yakın olmalı” deyimini kullandı, yerelin anlamlı bir sözüydü demokratik bir öz taşıyordu. İçimden tamam güzel bir yazı konusu çıktı dedim kendime. Zaten her yer her şehir hatta her insan kendine benzer kendine özgüdür.

Farklılık doğanın toplumların bireylerin fiziki fikri bir gerçekliğidir. Ama aynı zamanda diyalektik olarak karşıtların zıtların birliği de var. Anlaşıldığı gibi zıtlık salt ayrılık ayrışma anlamına gelmiyor. Konumuzla ilgili yakın gelmek deyimi geniş bir kavram. İnsanlar ayrı görüşte düşüncede olsa da Birlikte yaşamayı yakınlığı uzlaşmayı ortak bir payda da buluşmayı Bizlere anlatır. Tıpkı geçtiğimiz Pazar günü yapılan referandum sonucunda evet ve hayır tercihlerinin doğal olarak farklı sonuçlarla birlikte biri birlerine yakın sonuç vermesi gibi. Sonuç ne olursa olsun toplumsal ve bireysel uzlaşmayı sağlamak zorundayız. Çünkü deyim yerindeyse hepimiz aynı gemideyiz ortak vatanda birlikte yaşayacağız. Bu ülkeyi bu halkı seven kutuplaşma ayrıştırma yapmaz.

Bu ülkeyi bu halkı gerçekten seven halkı suni alevi Türk Kürt laik anti laik şeklinde ayırmaz bölmez. Aksine birlikte yaşamanın demokratik koşularını oluşturur veya bu koşulların oluşmasına yardımcı olur katkı sunar. Bu ülkenin halkın gerçekten birliğin isteyen anayasanın Türkiye cumhuriyeti devleti laik demokratik bir hukuk devletidir ilkesini savunur. Laikliğin dinsizlik olmadığını bilir. Şurası unutulmasın bu ülkenin birliğinin yolu Ortadoğu’dan, hatta Avrupa’dan değil demokrasi ve demokratik bir anayasadan geçer. Sonuçta her ülkenin kendine özgü şartları var. Geri kalmış ülkeler ve rejimler bize model olamaz.

Bu yönlü heveslerin halkın tümünü kapsamadığı gerçekçi olmadığı artık anlaşılmalı bilinmeli. Anayasalar da salt çoğunlukla toplumsal uzlaşmayla sağlandığında önem kazanır. Her şeyden evvel yöneticiler ve halk çıkartılan anayasaya yasalara uymalıdır. Ama ne yazık ki 16 nisan anayasa değişiklik referandumunda yüksek seçim kurulu(YSK) mühürsüz zarf ve oy pusulularının kullanılmasının yasalara göre yasak olmasına rağmen geçerli saymıştır. Bu durum ülke içersinde çeşitli protestolara neden oldu. Referanduma gölge düşürdü. Doğru olan yapılması gereken mühürsüz oyları iptal etmek evet-hayır oylarını yeniden saymak.

Ancak bu şekilde aksi iddialar geçersiz olur. Yazıyı yaşlı dostumun zamanında Urfa’da halk arasında söylenen öğüdüyle bitirelim. “Bir şeyi ne eksik ne fazla anlat olduğu gibi anlat” sözü objektif olmanın özgür düşüncenin önemini belirtir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.