NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

URFA TARİHİNDE SEL FELAKETLERİ -3

Edessa tarihi, bolluk ve kıtlık tarihidir denilse doğrudur. Zira bazı yıllar yağmur hiç yağmaz. Halk şimdi olduğu gibi eski devirlerde de yağmur duasına çıkarlardı. Yağmur duasına çıkılan yer, belde, eski devirlerde yine eyüp peygamber makamının yanında olurdu. Öyle bir açlık olur ki insanlar kitleler halinde açlıktan ölür. Sokaklarda ölen insanlar görülürdü. Doğal felaketler diğer komşu illere göre Edessa'da daha fazla olmuş, bu şehrin kaderi haline gelmiştir. M.S. 499 Ekim'inde Edessa'nın doğu kapısının güneyindeki surlar da büyük bir gedik açan ve halk arasında büyük bir paniğe neden olan bir toprak kayması olmuştur. Bu yer, tarihsel belgelerde doğu kapısı denildiğine göre, burası bey kapısı civarı oluyor. İki yıl sonra büyük bir Şark çıbanı salgını ortaya çıkmış ve birçok Edessa'lı gözlerini kaybetmiştir. Mayıs 499'da Edessa, bu defa kitlesel bir çekirge saldırısına uğramış, yer, gök, çekirge dolmuştur. Çekirgeler Edessa'nın dünyaca meşhur o güzelim bağlarını, çeşit, çeşit üzümlerini, meyve bahçelerini yok etmişlerdir. Bir not: tarihsel süreçte Urfa'nın ünlü bahçeleri eskiden olduğu gibi şimdiki yerlerinde bulunuyordu. Bu bahçelerin karşı tarafı ise üzüm bağlarıyla dolu idi. Daha sonraki yıllarda oluşan kuraklık ekin alanlarını buğday, arpa, mercimek, nohut, yok etmişti. Bunun sonucu kıtlık, yokluk, açlıktan ölümler başlamıştı. Tarihsel kayııtlara göre o tarihte birgünde 130 insan açlıktan ölmüştür. Bu trajik olayı Zahit Yeşua yazarak kayıtlara geçirmiştir. Yarım yüz yıl sonra Edessa ile ortadoğu, Mısır dahil yağış olmamasından dolayı oluşan kıtlık sekiz yıl sürmüştür. Bunun akabinde yine tüm bölgeyı kapsayan hıyarcıklı isimli bir veba salgını ortaya çıkmıştır. Bu sırada Mezopotamya'da savaş dedikoduları vardı. İnsanlar delirmiş bir şeklde büyük bir çaresizlik içerisinde sokaklarda dolaşmaktaydılar. Ephesos'lu Yahya insanların nasıl melemeye, havlamaya, ısırmaya, bağırmaya ve kıliselerde ibadet eden dindarlara saldırarak dinsizce küfürler savurmaya başladıklarını anlatmaktadır. Onlar diz çökmüşler, sıçramışlar ve birbirlerinin omuzuna çıkmışlardır. Hastalığın ilacının ekmekli zeytinyağından ve şaraptan kaçınmak olduğu ortaya çıkmış ve iyileşmişlerdir. M.S. 504-5'te savaşlar sona erdiğinde, Edesa'ya bu defa başka bir felaket sirayet etmiştir. Yaban hayvanları nedense çok vahşileşmişler, insanlara saldırmaya başlamışlardır. Vahşi hayvanların korkusundan kimse bir kulube olmadan oralarda kalamaz, mahsülerini kaldıramaz duruma gelmişlerdi. En çok saldıran hayvan domuzlar oluyordu. O tarihlerde Edessa ve çevresinde çok sayıda domuz bulunmaktaydı. Askerler ile halk domuz avına çıkarak bu belayı def etmişlerdir. Kayıtlara göre birgünde 40 tane domuz öldürülmüştür. Bir parentez açarsak yakın denilebilecek bir tarihte Göbeklıtepe, Harapreşk köyünde domuz görülmüştür. Milattan önceki tarihlerde, aynı bölgenin yani Cullap bölgesinin buranın diğer adı yine tarihsel kayıtlara göre Med bölgesidir, sık ormanlarla kaplı olduğudur. Buralarda domuz dışında, Aslan, fil dahil, çeşitli hayvanların olduğu yazılıdır. Yine yazılana göre Asur kralı Asurbanipal bu sık ormanlarda aslan avına çıkardı. Devam edecek
Ekleme Tarihi: 24 Mart 2023 - Cuma

URFA TARİHİNDE SEL FELAKETLERİ -3

Edessa tarihi, bolluk ve kıtlık tarihidir denilse doğrudur. Zira bazı yıllar yağmur hiç yağmaz. Halk şimdi olduğu gibi eski devirlerde de yağmur duasına çıkarlardı. Yağmur duasına çıkılan yer, belde, eski devirlerde yine eyüp peygamber makamının yanında olurdu. Öyle bir açlık olur ki insanlar kitleler halinde açlıktan ölür. Sokaklarda ölen insanlar görülürdü. Doğal felaketler diğer komşu illere göre Edessa'da daha fazla olmuş, bu şehrin kaderi haline gelmiştir. M.S. 499 Ekim'inde Edessa'nın doğu kapısının güneyindeki surlar da büyük bir gedik açan ve halk arasında büyük bir paniğe neden olan bir toprak kayması olmuştur. Bu yer, tarihsel belgelerde doğu kapısı denildiğine göre, burası bey kapısı civarı oluyor. İki yıl sonra büyük bir Şark çıbanı salgını ortaya çıkmış ve birçok Edessa'lı gözlerini kaybetmiştir. Mayıs 499'da Edessa, bu defa kitlesel bir çekirge saldırısına uğramış, yer, gök, çekirge dolmuştur. Çekirgeler Edessa'nın dünyaca meşhur o güzelim bağlarını, çeşit, çeşit üzümlerini, meyve bahçelerini yok etmişlerdir. Bir not: tarihsel süreçte Urfa'nın ünlü bahçeleri eskiden olduğu gibi şimdiki yerlerinde bulunuyordu. Bu bahçelerin karşı tarafı ise üzüm bağlarıyla dolu idi. Daha sonraki yıllarda oluşan kuraklık ekin alanlarını buğday, arpa, mercimek, nohut, yok etmişti. Bunun sonucu kıtlık, yokluk, açlıktan ölümler başlamıştı. Tarihsel kayııtlara göre o tarihte birgünde 130 insan açlıktan ölmüştür. Bu trajik olayı Zahit Yeşua yazarak kayıtlara geçirmiştir. Yarım yüz yıl sonra Edessa ile ortadoğu, Mısır dahil yağış olmamasından dolayı oluşan kıtlık sekiz yıl sürmüştür. Bunun akabinde yine tüm bölgeyı kapsayan hıyarcıklı isimli bir veba salgını ortaya çıkmıştır. Bu sırada Mezopotamya'da savaş dedikoduları vardı. İnsanlar delirmiş bir şeklde büyük bir çaresizlik içerisinde sokaklarda dolaşmaktaydılar. Ephesos'lu Yahya insanların nasıl melemeye, havlamaya, ısırmaya, bağırmaya ve kıliselerde ibadet eden dindarlara saldırarak dinsizce küfürler savurmaya başladıklarını anlatmaktadır. Onlar diz çökmüşler, sıçramışlar ve birbirlerinin omuzuna çıkmışlardır. Hastalığın ilacının ekmekli zeytinyağından ve şaraptan kaçınmak olduğu ortaya çıkmış ve iyileşmişlerdir. M.S. 504-5'te savaşlar sona erdiğinde, Edesa'ya bu defa başka bir felaket sirayet etmiştir. Yaban hayvanları nedense çok vahşileşmişler, insanlara saldırmaya başlamışlardır. Vahşi hayvanların korkusundan kimse bir kulube olmadan oralarda kalamaz, mahsülerini kaldıramaz duruma gelmişlerdi. En çok saldıran hayvan domuzlar oluyordu. O tarihlerde Edessa ve çevresinde çok sayıda domuz bulunmaktaydı. Askerler ile halk domuz avına çıkarak bu belayı def etmişlerdir. Kayıtlara göre birgünde 40 tane domuz öldürülmüştür. Bir parentez açarsak yakın denilebilecek bir tarihte Göbeklıtepe, Harapreşk köyünde domuz görülmüştür. Milattan önceki tarihlerde, aynı bölgenin yani Cullap bölgesinin buranın diğer adı yine tarihsel kayıtlara göre Med bölgesidir, sık ormanlarla kaplı olduğudur. Buralarda domuz dışında, Aslan, fil dahil, çeşitli hayvanların olduğu yazılıdır. Yine yazılana göre Asur kralı Asurbanipal bu sık ormanlarda aslan avına çıkardı. Devam edecek
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.