NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

TELEFON BAĞIMLILIĞI HASTA EDIYOR

Teknik gelişmeler, iletişim insan hayatını kolaylaştırmıştır, bir konfor, rahatlık sağlamıştır. Ancak, bunlarda denge aşıldımı, yani fazla kullanılması halinde, yarar yerine zarar verir. Halk arasında "azı karar çoğu zarar" verir böyle bir gerçeği vurgular. Araştırmalara göre, insan sağlığı ve rahatlığı açısından günde ortalama iki saat cep telefonu izlenmelidir. Bu süre aşıldığı zaman yani fazla izlenirse bir nevi uyuşturucu gibi bir bağımlılık  oluşturuyor. Fiziksel ve psikolojik hastalıklara neden oluyor, insanı hasta ediyor.  Bunun bilinmesi ve anlaşılması gerekiyor. Ruh biliminde buna telefon anksiyetisi deniliyor. Böyle olunca insan kendinden ve yaşamdan zevk alamaz hale geliyor. Kişilik problemleri oluşuyor. Oysa insan kendini varlama, kendini gerçekleştirme, sonucunda kendisi ve  çevresi ile barışık olur. Böylece özgüven sahibi olarak onurlu bir birey olur.  Bunun yolu ilgi, bilgi sevgidir, dinlemesini bilmek bilgili olmaktır. İyıyi, kötüyü bilmektir. İnsan,  bağımlılığı,, içki, kumar, konumuz olan telefon bağımlılığını ise akıl ile irade ile yenebilir. Ayrıca üstte dediğimiz gibi fiziksel her türlü bağımlılık bu arada telefon bağımlılığı insanı hasta ediyor. Rahatsızlığa neden oluyor.  Halbuki dünyada en büyük zenginlik maddi zenginlikten daha önemli olan ruh ve beden sağlığıdir.  Geçici, zararlı bir zevk için, akıllı insan sağlığını tehlikeye atmaz. Insani ve Îslami bilgiler sağlığın önemini anlatır. Peygamberimiz bir hadisinde "Allah'ım aşırılıklardan, fazlalıklardan, fuhşiyattan sana sığınırım" diyerek bizlere bir denge, ölçü ve düzen içerisinde bir yaşam önermiştir. Şimdi çağdaş ruh bilimi de aynen böyle söylüyor.  Böylesi önemli konularda, hükümet ve yerel yönetimler eğitim çalışmaları yapmaları gerekiyor. Òzelikle, geleceğimiz  olan gençlerin sòzlü ve yazılı medyada bilgilendirilmeleri lazımdır. Konumuzu dini bir anektodla anlatalım: 1970 yılında televizyon Türkiye ve doğu illerine siyah beyaz renkte, TRT tek kanal olarak gelmiş, yayına başlamıştır. Diyarbakır dini hasasyetlerin, medreselerin çok olduğu bir merkezidir. Oranın hocaları arasında tv izlemek helal.mı haram mı diye bir tartışma yapılır.  Bazı alimler, hocalar helal, bazıları caiz değil, haram derler.  Her iki görüşü savunan din adamları aralarında bir türlü anlaşamazlar. Bir hakem ararlar. Hatırlarına Diyarbakır Hazro ilçesinin Karoz köyünde Nakşibendi tarikatı halifesi Şêğ İsmetullah gellir, kış mevsiminde bir Cuma gecesi, bir minübüs tutarlar, yatsı namazı vakti köye ulaşırlar. Şêğ ile cemaatle birlikte yatsı namazını eda ederler. Dualarını yaptıktan sonra oturma odasına geçerler. Diyarbakır'dan gelen hocalar, şeyhin tam karşılarına otururlar. Cemaate sohbet ortamında çay ikram edilir. Çay içtikten sonra, hocalar televizyon konusunda şeyh'ten soru soracakları anda sanki şeyh bilmiş gibi, elindeki boş çay bardağın hocalara gösterir, bu bardağı yıkadıktan sonra ıçki (Hemir) içilmez mi diye sorar. Hocalar içilir derler. Devam eder, bardağı yıkadıktan sonra çay tekrar içilmez mi  diye tekrar sorur. Hocalar içilir der. Televizyon da böyledir, iyi kullanılırsa iyidir, yararlıdır, kötü programlar izlenirse zararlıdır der. Hocalar kalbinden geçenleri bildikleri, bunun için buraya geldiklerini bildiğinden dolayı hayran ve hayret için de kalırlar. Sonuç olarak, fanatik olmadan, akla, bilime, uyan her türlü dini, ilmi bilgiler, insanlık açısından ders verici anlamda değerli ve  kiymetlidir.
Ekleme Tarihi: 17 June 2025 - Tuesday

TELEFON BAĞIMLILIĞI HASTA EDIYOR

Teknik gelişmeler, iletişim insan hayatını kolaylaştırmıştır, bir konfor, rahatlık sağlamıştır. Ancak, bunlarda denge aşıldımı, yani fazla kullanılması halinde, yarar yerine zarar verir.
Halk arasında "azı karar çoğu zarar" verir böyle bir gerçeği vurgular. Araştırmalara göre, insan sağlığı ve rahatlığı açısından günde ortalama iki saat cep telefonu izlenmelidir. Bu süre aşıldığı zaman yani fazla izlenirse bir nevi uyuşturucu gibi bir bağımlılık  oluşturuyor. Fiziksel ve psikolojik hastalıklara neden oluyor, insanı hasta ediyor. 
Bunun bilinmesi ve anlaşılması gerekiyor. Ruh biliminde buna telefon anksiyetisi deniliyor. Böyle olunca insan kendinden ve yaşamdan zevk alamaz hale geliyor. Kişilik problemleri oluşuyor.
Oysa insan kendini varlama, kendini gerçekleştirme, sonucunda kendisi ve  çevresi ile barışık olur. Böylece özgüven sahibi olarak onurlu bir birey olur. 
Bunun yolu ilgi, bilgi sevgidir, dinlemesini bilmek bilgili olmaktır. İyıyi, kötüyü bilmektir.
İnsan,  bağımlılığı,, içki, kumar, konumuz olan telefon bağımlılığını ise akıl ile irade ile yenebilir.
Ayrıca üstte dediğimiz gibi fiziksel her türlü bağımlılık bu arada telefon bağımlılığı insanı hasta ediyor. Rahatsızlığa neden oluyor. 
Halbuki dünyada en büyük zenginlik maddi zenginlikten daha önemli olan ruh ve beden sağlığıdir. 
Geçici, zararlı bir zevk için, akıllı insan sağlığını tehlikeye atmaz.
Insani ve Îslami bilgiler sağlığın önemini anlatır. Peygamberimiz bir hadisinde "Allah'ım aşırılıklardan, fazlalıklardan, fuhşiyattan sana sığınırım" diyerek bizlere bir denge, ölçü ve düzen içerisinde bir yaşam önermiştir.
Şimdi çağdaş ruh bilimi de aynen böyle söylüyor. 
Böylesi önemli konularda, hükümet ve yerel yönetimler eğitim çalışmaları yapmaları gerekiyor.
Òzelikle, geleceğimiz  olan gençlerin sòzlü ve yazılı medyada bilgilendirilmeleri lazımdır.
Konumuzu dini bir anektodla anlatalım: 1970 yılında televizyon Türkiye ve doğu illerine siyah beyaz renkte, TRT tek kanal olarak gelmiş, yayına başlamıştır. Diyarbakır dini hasasyetlerin, medreselerin çok olduğu bir merkezidir. Oranın hocaları arasında tv izlemek helal.mı haram mı diye bir tartışma yapılır. 
Bazı alimler, hocalar helal, bazıları caiz değil, haram derler. 
Her iki görüşü savunan din adamları aralarında bir türlü anlaşamazlar. Bir hakem ararlar. Hatırlarına Diyarbakır Hazro ilçesinin Karoz köyünde Nakşibendi tarikatı halifesi Şêğ İsmetullah gellir, kış mevsiminde bir Cuma gecesi, bir minübüs tutarlar, yatsı namazı vakti köye ulaşırlar.
Şêğ ile cemaatle birlikte yatsı namazını eda ederler. Dualarını yaptıktan sonra oturma odasına geçerler. Diyarbakır'dan gelen hocalar, şeyhin tam karşılarına otururlar. Cemaate sohbet ortamında çay ikram edilir. Çay içtikten sonra, hocalar televizyon konusunda şeyh'ten soru soracakları anda sanki şeyh bilmiş gibi, elindeki boş çay bardağın hocalara gösterir, bu bardağı yıkadıktan sonra ıçki (Hemir) içilmez mi diye sorar. Hocalar içilir derler. Devam eder, bardağı yıkadıktan sonra çay tekrar içilmez mi  diye tekrar sorur. Hocalar içilir der.
Televizyon da böyledir, iyi kullanılırsa iyidir, yararlıdır, kötü programlar izlenirse zararlıdır der. Hocalar kalbinden geçenleri bildikleri, bunun için buraya geldiklerini bildiğinden dolayı hayran ve hayret için de kalırlar.
Sonuç olarak, fanatik olmadan, akla, bilime, uyan her türlü dini, ilmi bilgiler, insanlık açısından ders verici anlamda değerli ve  kiymetlidir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.