NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

TEKNOLOJİ KÜLTÜRÜMÜZE ZARAR VERİYOR (1)

 İnsanlık tarihinin kesin olarak ne zaman başladığını inançlı insanlar ancak Allah bilir der. Bilimsel araştırmalara göre şu kadar milyon yıl veya binlerce yıl denir. Her neyse herkes bildiği gibi düşünür. Bunda çok beis yok. Demek istediğim bu kadar uzun süreli insanlık tarihi son iki asır kadar önemli sanayi teknik, sosyal siyasal gelişmeler değişimler yaşamadı denilebilir. Neredeyse her gün yeni bir şey insan yaşamına giriyor desek doğrudur. Teknolojinin bu hızına akıl sır ermiyor. İnsan alışkanlığı kültürü dayanmıyor. İnsan kendine ve topluma yabancılaşıyor. Adeta derya içerisinde deryayı bilmeyen balık misali… Af buyurun sudan çıkmış balık gibi olabiliyor. Burada asıl sorun, deyim yerindeyse Frankenstein yarattığı canavar gibi insan beleğini davranışını alışkanlıklarını kültürünü yok etme potansiyelini taşıyan Aşırı teknik gelişmelerin zararlarından tahribatından nasıl korunuz hakkında düşünmek ve çözüm üretmek. Buda açık bir şekilde daha çok devletin ve sivil toplum örgütlerinin görevidir. Tabi bu durum kişinin kendi olumsuz karamsar bir duygu veya düşüncesi değil. Somut sosyal yaşamın açık bir göstergesi. Bu konuda kısa örnekler vermek mümkün. En çok ta sorunun önem teşkil eden kısmı her toplumun geleceği olan gençleri etkilemiş bağımlı yapmış olması… Çünkü özelikle gençler şu akıllı telefonları ellerinden indirmiyorlar. Tam bir bağımlılık hali… Veya aşırı televizyon bilgisayar bağımlılığı… Yapılan araştırmalara göre Avrupa’da en çok televizyon izleyen ülke maalesef diyorum Türkiye. Neden maalesef dedim, Çünkü değerli okurlar, Değerli gençler, din, bilim, deney, tecrübe bize gösteriyor ki her şeyin aşırısı zararlı. Hani halk arasında denilir ya azı “karar çoğu zarar”. Çünkü canlı cansız varlık alemini yaratan yaratıcı güç her şeyi insan bedeni dahil bir denge düzen içerisinde yaratmış. Önemli ve gerekli olan bu dengenin düzenin bozulmaması. Bozulursa ne olur sorusu sorulursa açık bir gerçek ki bilen kişinin vereceği yanıt, ruh ve beden sağlığı bozulur. İşte bizim gibi teknik gelişmelerin çoğunu üretmeyen, üstelik bunun fazlaca bağımlısı olan toplumları şimdi ve gelecekte çözülmesi gereken sorunlar bekliyor denilebilir. Yineliyorum burada asıl görev eğitimcilerin ve din adamlarının görevi ve alanı oluyor. Ülkemiz de özelikle Cuma namazlarına camilere toplumun çoğu gider, hutbeler verilir. İşte bu hutbelerin çoğunda İmam efendiler bu gibi toplumsal konulara, yararları zararlarını ısrarla söyleseler, ben eminim ki olumlu pozitif gelişmeler olur. Bizim Urfa’da halk arasında kim “kör cahil kör” denir. Haftaya konuya devam edilecek.  
Ekleme Tarihi: 26 Temmuz 2018 - Perşembe

TEKNOLOJİ KÜLTÜRÜMÜZE ZARAR VERİYOR (1)

 İnsanlık tarihinin kesin olarak ne zaman başladığını inançlı insanlar ancak Allah bilir der. Bilimsel araştırmalara göre şu kadar milyon yıl veya binlerce yıl denir. Her neyse herkes bildiği gibi düşünür. Bunda çok beis yok. Demek istediğim bu kadar uzun süreli insanlık tarihi son iki asır kadar önemli sanayi teknik, sosyal siyasal gelişmeler değişimler yaşamadı denilebilir. Neredeyse her gün yeni bir şey insan yaşamına giriyor desek doğrudur.

Teknolojinin bu hızına akıl sır ermiyor. İnsan alışkanlığı kültürü dayanmıyor. İnsan kendine ve topluma yabancılaşıyor. Adeta derya içerisinde deryayı bilmeyen balık misali…

Af buyurun sudan çıkmış balık gibi olabiliyor. Burada asıl sorun, deyim yerindeyse Frankenstein yarattığı canavar gibi insan beleğini davranışını alışkanlıklarını kültürünü yok etme potansiyelini taşıyan Aşırı teknik gelişmelerin zararlarından tahribatından nasıl korunuz hakkında düşünmek ve çözüm üretmek. Buda açık bir şekilde daha çok devletin ve sivil toplum örgütlerinin görevidir. Tabi bu durum kişinin kendi olumsuz karamsar bir duygu veya düşüncesi değil.

Somut sosyal yaşamın açık bir göstergesi. Bu konuda kısa örnekler vermek mümkün. En çok ta sorunun önem teşkil eden kısmı her toplumun geleceği olan gençleri etkilemiş bağımlı yapmış olması…

Çünkü özelikle gençler şu akıllı telefonları ellerinden indirmiyorlar. Tam bir bağımlılık hali… Veya aşırı televizyon bilgisayar bağımlılığı…

Yapılan araştırmalara göre Avrupa’da en çok televizyon izleyen ülke maalesef diyorum Türkiye. Neden maalesef dedim, Çünkü değerli okurlar, Değerli gençler, din, bilim, deney, tecrübe bize gösteriyor ki her şeyin aşırısı zararlı. Hani halk arasında denilir ya azı “karar çoğu zarar”. Çünkü canlı cansız varlık alemini yaratan yaratıcı güç her şeyi insan bedeni dahil bir denge düzen içerisinde yaratmış. Önemli ve gerekli olan bu dengenin düzenin bozulmaması. Bozulursa ne olur sorusu sorulursa açık bir gerçek ki bilen kişinin vereceği yanıt, ruh ve beden sağlığı bozulur. İşte bizim gibi teknik gelişmelerin çoğunu üretmeyen, üstelik bunun fazlaca bağımlısı olan toplumları şimdi ve gelecekte çözülmesi gereken sorunlar bekliyor denilebilir.

Yineliyorum burada asıl görev eğitimcilerin ve din adamlarının görevi ve alanı oluyor. Ülkemiz de özelikle Cuma namazlarına camilere toplumun çoğu gider, hutbeler verilir. İşte bu hutbelerin çoğunda İmam efendiler bu gibi toplumsal konulara, yararları zararlarını ısrarla söyleseler, ben eminim ki olumlu pozitif gelişmeler olur. Bizim Urfa’da halk arasında kim “kör cahil kör” denir. Haftaya konuya devam edilecek.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.