NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

SORUN DEĞİL SÖYLEMİ SIKINTI DEĞİL OLDU

Kuşaklar arası düşünce ve kültür farkı, söylem farkı öteden beri vardır. Ancak yaşadığımız bu çağda 21. Asırda olduğu kadar hiçbir çağda kültürel erozyon kültürel değişim bu kadar güçlü ve bu kadar tahrip edici olmadı denilebilir. Bu olgu kuşaklar arası çelişki ve çatışmadan çok daha güçlü bir yapıya sahiptir. İnsanlık tarihi adaletli bazı yönetimlere rağmen, genel olarak kanlı bir tarihtir. Ama denilebilir ki çoğunluğa dayatılan şimdiki sistem, yani Kapitalist sistem kadar bilinçli ve belki de bu kadar zalim olmadı. Çünkü üretim araçlarını ellerinde tutan kapitalist sınıf kendi halklarına zorunlu olarak nispetten bir refah sağlarken, teknolojisi üretim araçları yetersiz halklara verdiği dayattığı tek sözcükle sömürüdür. Buna vahşi kapitalist sömürü demek mümkün. Bu acımasız sömürü bu kadar kalsa da iyi. Daha kötüsü ekonomik maddi olarak ezilen halklara dayatılan yoz düşünceler ve alışkanlıklardır. Nasıl ki bir ekonomik emperyalizm varsa bunun kötü sicilinin diğer adı kültür emperyalizmidir. Bu sistem ekonomik sömürüsünü devam ettirmek için kendi yoz ideoloji ve kültürünü insanlara aşılamak ister. Son tahlilde insanlık tarihinden şimdiye kadar gelmiş olumlu özelikleri kendi sistem çıkarları gereği yok etmek ister. İnsanları pembe hayal ile oyalamak uyutmak ister. Her şeyi çıkara indirmek ister. Bu sistemin felsefesinde yardımlaşma, paylaşma, adalet, erdem yoktur. Kapitalistler ancak sistemleri zora tehlikeye girdiği zaman, adalet, yardım, iyilik hatırlarına gelir. Kapitalizm bir hız sistemidir. Hızla kazan daha çok kazan, daha çok sömür sistemidir. Zira birileri kazanırken diğerleri zarar eder. Bu sistemin mantığı bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler mantığıdır. Makyavel mantığıdır denilebilir 16. Asrın İtalyan düşünürü Makyavel prens adlı eserinde “amaca ulaşmak için her yol mubahtır” demişti. Kapitalist mantık böyle bir mantık olsa gerek. Hızla zorla kültürlerini dayatır. İnsanlığın binlerce yıllık pozitif değerleri, kültürlerine engel teşkil ettiği için yok etmek ister. Kazan daha çok kazan, dolaysıyla sömür daha da sömür sistemidir. Çünkü birileri küçük bir azınlık kazanırken çoğunluk sömürülerek yoksulaştırılarak kazanılır. Servetin üzerine servet katılır. Bu nedenle kapitalist sistem sömürü sistemidir. Gayri insani bir sistemdir. Kullan at kültürüdür. Bu sistem doğanın da düşmanıdır. Kar uğruna para uğruna çeşitli biçimlerde, termik santralarla doğaya her türlü zarar veriliyor. Bunun somut örneği plastik maddeler, pet bardak, tabaklar, naylon sofralar bir defa kullanılıp atılan maddeler çevreyi kirletiyor, yaşanmaz hale getiriyor. İnsanları hazla cinsel duygularla sorunlardan uzaklaştırır. İnsanların sorgulamasını düşünmesini, daha doğrusu soru sormasını, neden nasıl oldu sorusunu sormasını istemez. Yazının giriş bölümünde kuşaklar arası çelişkilerden söz etmiştik. Sömürü sistemi insanları tarihinden, geleneklerinden soyutlamak çabası içerisinde olur. Geleneksel kültürde yaşlı insanlara verilen saygı ve değeri, bilgeliği önemsemez. Gençliği yüceltir, yaşlılığı küçümser. Yoksul gençleri sanki toplumlarda sınıflar yoktur algısı ile içerisi boş hayali durumlarla aldatır. Yazımızın başlığına gelirsek, örneğin ülkemizin 1980 öncesi kuşağının okuyan aydın gençliğinin bazı önemli özelikleri, buna sloganları Dünya görüşleri vardı diyebiliriz. Bunlardan biri toplumda sorunların olduğu gerçeğini bilmeleriydi. Sorunlara çözüm üretme düşüncesi içerisinde olmalarıydı. Ama şimdiki gençliğe dayatılan kapitalist kültürün düşünce yapısından etkilenen yeni kuşaklar, “sorun değil”, sözcüğünden bir anlamda hayali olan, sıkça söylenen, “sıkıntı yok” sözcüğüne çevrilmiştir. Oysa sorun yok söylemi gerçekçidir. Çünkü toplumlar sorunsuz olmaz. Sıkıntı yok sözcüğü gerçeği çarpıtıyor, sorunları bir anlamda yok sayıyor. Elbette her zaman sıkıntı olmaz. Ama her şeye çoğu zaman sıkıntı değil demek gerçekleri saklar. Bundan önceki bir yazımın başlığı bir duvar yazısıydı, “sıkıntı yoksa sıkıntı var demektir” yazısı sanırım doğru bir yanıttır. Kötümser olmamak, umutlu olmak gerekir. Ancak sistemin çeşitli yanlış görüşlerine, ham hayallerine kapılmamalı. İnadına insani, ahlaki değerler demek gerekiyor.
Ekleme Tarihi: 14 Ekim 2020 - Çarşamba

SORUN DEĞİL SÖYLEMİ SIKINTI DEĞİL OLDU

Kuşaklar arası düşünce ve kültür farkı, söylem farkı öteden beri vardır. Ancak yaşadığımız bu çağda 21. Asırda olduğu kadar hiçbir çağda kültürel erozyon kültürel değişim bu kadar güçlü ve bu kadar tahrip edici olmadı denilebilir. Bu olgu kuşaklar arası çelişki ve çatışmadan çok daha güçlü bir yapıya sahiptir. İnsanlık tarihi adaletli bazı yönetimlere rağmen, genel olarak kanlı bir tarihtir. Ama denilebilir ki çoğunluğa dayatılan şimdiki sistem, yani Kapitalist sistem kadar bilinçli ve belki de bu kadar zalim olmadı. Çünkü üretim araçlarını ellerinde tutan kapitalist sınıf kendi halklarına zorunlu olarak nispetten bir refah sağlarken, teknolojisi üretim araçları yetersiz halklara verdiği dayattığı tek sözcükle sömürüdür. Buna vahşi kapitalist sömürü demek mümkün. Bu acımasız sömürü bu kadar kalsa da iyi. Daha kötüsü ekonomik maddi olarak ezilen halklara dayatılan yoz düşünceler ve alışkanlıklardır. Nasıl ki bir ekonomik emperyalizm varsa bunun kötü sicilinin diğer adı kültür emperyalizmidir. Bu sistem ekonomik sömürüsünü devam ettirmek için kendi yoz ideoloji ve kültürünü insanlara aşılamak ister. Son tahlilde insanlık tarihinden şimdiye kadar gelmiş olumlu özelikleri kendi sistem çıkarları gereği yok etmek ister. İnsanları pembe hayal ile oyalamak uyutmak ister. Her şeyi çıkara indirmek ister. Bu sistemin felsefesinde yardımlaşma, paylaşma, adalet, erdem yoktur. Kapitalistler ancak sistemleri zora tehlikeye girdiği zaman, adalet, yardım, iyilik hatırlarına gelir. Kapitalizm bir hız sistemidir. Hızla kazan daha çok kazan, daha çok sömür sistemidir. Zira birileri kazanırken diğerleri zarar eder. Bu sistemin mantığı bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler mantığıdır. Makyavel mantığıdır denilebilir 16. Asrın İtalyan düşünürü Makyavel prens adlı eserinde “amaca ulaşmak için her yol mubahtır” demişti. Kapitalist mantık böyle bir mantık olsa gerek. Hızla zorla kültürlerini dayatır. İnsanlığın binlerce yıllık pozitif

değerleri, kültürlerine engel teşkil ettiği için yok etmek ister. Kazan daha çok kazan, dolaysıyla sömür daha da sömür sistemidir. Çünkü birileri küçük bir azınlık kazanırken çoğunluk sömürülerek yoksulaştırılarak kazanılır. Servetin üzerine servet katılır. Bu nedenle kapitalist sistem sömürü sistemidir. Gayri insani bir sistemdir. Kullan at kültürüdür. Bu sistem doğanın da düşmanıdır. Kar uğruna para uğruna çeşitli biçimlerde, termik santralarla doğaya her türlü zarar veriliyor. Bunun somut örneği plastik maddeler, pet bardak, tabaklar, naylon sofralar bir defa kullanılıp atılan maddeler çevreyi kirletiyor, yaşanmaz hale getiriyor. İnsanları hazla cinsel duygularla sorunlardan uzaklaştırır. İnsanların sorgulamasını düşünmesini, daha doğrusu soru sormasını, neden nasıl oldu sorusunu sormasını istemez. Yazının giriş bölümünde kuşaklar arası çelişkilerden söz etmiştik. Sömürü sistemi insanları tarihinden, geleneklerinden soyutlamak çabası içerisinde olur. Geleneksel kültürde yaşlı insanlara verilen saygı ve değeri, bilgeliği önemsemez. Gençliği yüceltir, yaşlılığı küçümser. Yoksul gençleri sanki toplumlarda sınıflar yoktur algısı ile içerisi boş hayali durumlarla aldatır. Yazımızın başlığına gelirsek, örneğin ülkemizin 1980 öncesi kuşağının okuyan aydın gençliğinin bazı önemli özelikleri, buna sloganları Dünya görüşleri vardı diyebiliriz. Bunlardan biri toplumda sorunların olduğu gerçeğini bilmeleriydi. Sorunlara çözüm üretme düşüncesi içerisinde olmalarıydı. Ama şimdiki gençliğe dayatılan kapitalist kültürün düşünce yapısından etkilenen yeni kuşaklar, “sorun değil”, sözcüğünden bir anlamda hayali olan, sıkça söylenen, “sıkıntı yok” sözcüğüne çevrilmiştir. Oysa sorun yok söylemi gerçekçidir. Çünkü toplumlar sorunsuz olmaz. Sıkıntı yok sözcüğü gerçeği çarpıtıyor, sorunları bir anlamda yok sayıyor. Elbette her zaman sıkıntı olmaz. Ama her şeye çoğu zaman sıkıntı değil demek gerçekleri saklar. Bundan önceki bir yazımın başlığı bir duvar yazısıydı, “sıkıntı yoksa sıkıntı var demektir” yazısı sanırım doğru bir yanıttır. Kötümser olmamak, umutlu olmak gerekir. Ancak sistemin çeşitli yanlış görüşlerine, ham hayallerine kapılmamalı. İnadına insani, ahlaki değerler demek gerekiyor.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.