NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

OKUMAYAN SORGULAMAYAN İNSANLAR GELİŞEMEZ

Her çağın her devrin bir özelliği vardır. Yaşadığımız çağ olan 21. asrın en önemli özeliği bilgiye, araştırmya verdiği değerdir. Bundan dolayı bu çağa bilgi çağı deniliyor. Yeni kriterlere göre ise bilgi çağıda aşlmış, teknolojik dijital çağ aşamasına gelmiş bir durumdadır. Yapay zeka bile icad edilmiştir. Evrenin sırları çözülüyor, uzay çalışmalarında büyük mesafeler katedilmiştir. Bilimde, teknikte devrim yapan bu ülkeler, ne yazık ki bizim Müslüman doğu milletleri ülkeleri değildir. Gavur diyerek haz etmediğmiz ülkelerdir. Demokrasi ile yönetilen Avrupa, Amerika, Kanada, japonya, Çin, Kore, gibi ülkeler ve toplumlarıdır. Gelişmiş ülkelerin uzayı bile feth edecek bir düzeye gelmelerinin temel etkeni okumaları, araştırmaları, sorgulamaları neticesinde olmuştur. Bizim Urfa toplumunda klasik olarak söylenen kafayı yorma ağe dememişlerdir. Aksine kafalarını doğru bir biçimde yormuşlar, merak etmişler, ileri bir seviyeye gelmişlerdir. Merak etme, soru sorma bilgili olmanın ilk aşamasıdır. Bu toplumlar, bu milletler elbette böylesi ileri bir seviyeye aniden gelmemişlerdir. Öncelleri, teknik ve kültürel olarak Müslüman ülkelerden çok daha geri bir durumda oldukları biliniyordu. Ancak rönesans ve reform harketleriyle Kilisenin bağnazlığından, vahşetinden kurtularak ileri bir seviyeye gelmişlerdir. Biz müslüman milletler ise çalışmadan, üretmeden, adalet sağlamadan kendi kendilerini övmüş, kendi dinlerini, kendi milletlerinin propağandalarını yapmışlardır. Bunun kalsik örneği Türk'e Türk propağandasıdır, halk deyimiyle kendi kendini övme denilir. Buna krşılık yine doğru bir halk deyişi vardır, bırak başkaları seni övsün derler. Müslüman toplumlarda geleneksel düşünce tarzı bizden olmayanlara, yani kendi dinimizden, millettimizden olmayanlara aşağılamak manasıyla gavur deriiz. Ne garip bir durumdur, gavur diye küçümsediğimiiz ülkelere gidip çalışmak için, yaşamak için can atan milyonlarca müslüman insan vardır. Sonuç olarak eller aya biz yaya kaldık. Ünlü şair Ahmet Arif'in bir şiirinde dediği gibi, "Şairlerin bilginlerin dünyasında kalmışım bir başıma yalnız uzak" Oysa öncelleri bizim müslüman milletler Avrupa, Amerika gibi ülkelerden çok daha ileri bir durumda, çağdaş ve uygar ülkelerdi. Çünkü orta çağın müslüman milletleri okumaya, araştırmaya önem veriyorlardı. Abbasi devleti döneminde Bağdat şehri kütüphanesi dünyanın en büyük kütüphanesiydi. Abbasi halifeleri okumaya yazmaya çok önem verirlerdi. Halife Harun Reşit'in kitap okuma konusunda çok daha duyarlı olduğu söyleniyor. Bu konuda bir anektod anlatalım. Dünyanın neresinde olursa olsun yeni bir kitap yayınlandığını duyan Halife Reşit oralardan bir şekilde o kitabı getirir, tercüme eder, sonra yayınlardı. Harun Reşit birgün İspanya'da önemli bir kitabın yayınlandığını duyar. Derhal bir adam tutar ona bir at ve para verir, İspanya'ya gönderir kitabı getirir, tercüme ettirir yayınlar. İslam medeniyeti ve kültürü bir dönem olmuşsa, düşünmenin, okumanın, sorgulamanın sonucunda olmuştur. Çünkü kutsal kitap Kur'anın ilk ayeti, ilk emri okudur. Yine bir ayette bilenle bilmeyen bir olmaz denilir. Cahil ile arkdaşlık yapmayın tavsiyesi yapılır. Hazreti Muhammed bir çok hadisinde okumanın öneminden söz etmiştir. İlim Çin'de olsa bile gidin öğrenin" demiştir. İlim öğrenmenin ibadetten bile üstün olduğunu söylemişrtir. İnsan hayret ediyor, müslüman diye geçiniliyor, İslamin ilk emri olan okumaya gerektiği kadar önem ve değer verilmiyor. Birleşmiş milletler insani geliişim raporuna göre de Türkiye okuma alışkanlığında dünyanın en geri kalmış ülkeleri arasında yer almış, Türkiye ile ilgili listede Libya, Tanzanya, Yemen, Afganistan, Pakistan, Gana, Togo, ve Gine gibi klasmanlda 173 ülke arasında 113'üncü sırada yer bulabilmiş. Gerçekten çok acı ve üzücü bir durum. Dünya kültürü puan endeksi'ne göre dünya'da en çok kitap okunan ülke Japonya olmuş. Bu ülkeyi sırasıyla Almanya, Fransa, Çin takip etmiş. Aynı raporda ders kitapları hariç Amerika'da 72.000, Almanya'da 65.000, Brezilya'da 13.000, Türkiye'de ise 6000 kitap yayınlanıyormuş. AB ülkelerinde yıllık kitap harcaması 600 dolarken Türkiye'de 2 dolar. Almanya'da 11 bin 322 , Fransa'da 4 bin 8, İspanya'da 5 bin 209, Türkiye'de ise 1433 kütüphane var, ama bu kütüphanelerin yalnızca 400'Ü AB kütüphane standardını taşıyormuş. İngiltere'deki ortalama bir gazetenin trajı Türkiye'deki bütün gazetelerin trajından daha fazla. Bu tabloyu değerlendiren Demokrasi Eğitim Stratejik araştırmalar merkezi başkanı (DESAM) başkanı Gürkan Avcı şöyle demiş: gençlerimiz ve çocuklarımızda ders ders kitabından başka kitap okumuyor, hatta ders kitabi bile okumuyor. En çok cep telefonu ile sosyal medya takip ediliyor, oyunlar oynanıyor. Bu durum ise malesef bir kültürel sefaleti, geriliği ve cehaleti oluşturuyor. Okumayan, sorgulamayan bireyler, en önemlisi bir halkın kaderini belirleyen yönetim seçimlerinde bilgi olmadan fikir olmayacağına göre seçimlerde özgür iradeleriyle sorgulamadan kendilerine ters, karşıt kişi ve partilere oy verirler. Sonuç olarak bir bireyin ve toplumun gelişmesi ancak okumakla, sorgulamakla olur. Aksi halde yaşamın her alanında kendini aşma, kendini gerçekleştirme, bir özne ruh olma somut olarak ortaya çıkmaz. Bu nedenle özelikle gençler ilerlemek, sosyal ve ekonomik olarak gelişmek istiyorsa, bir şeye körü kürüne inanmadan, cep telefonuna fazla vakit ayırmadan, düşünmeleri, sorgulamaları gerekir. Bu yeteneklere sahip olmanın yolu kitap, gazete, dergi okumaktan geçer.
Ekleme Tarihi: 18 Mayıs 2023 - Perşembe

OKUMAYAN SORGULAMAYAN İNSANLAR GELİŞEMEZ

Her çağın her devrin bir özelliği vardır. Yaşadığımız çağ olan 21. asrın en önemli özeliği bilgiye, araştırmya verdiği değerdir. Bundan dolayı bu çağa bilgi çağı deniliyor.

Yeni kriterlere göre ise bilgi çağıda aşlmış, teknolojik dijital çağ aşamasına gelmiş bir durumdadır. Yapay zeka bile icad edilmiştir. Evrenin sırları çözülüyor, uzay çalışmalarında büyük mesafeler katedilmiştir.

Bilimde, teknikte devrim yapan bu ülkeler, ne yazık ki bizim Müslüman doğu milletleri ülkeleri değildir. Gavur diyerek haz etmediğmiz ülkelerdir.

Demokrasi ile yönetilen Avrupa, Amerika, Kanada, japonya, Çin, Kore, gibi ülkeler ve toplumlarıdır.

Gelişmiş ülkelerin uzayı bile feth edecek bir düzeye gelmelerinin temel etkeni okumaları, araştırmaları, sorgulamaları neticesinde olmuştur.

Bizim Urfa toplumunda klasik olarak söylenen kafayı yorma ağe dememişlerdir. Aksine kafalarını doğru bir biçimde yormuşlar, merak etmişler, ileri bir seviyeye gelmişlerdir. Merak etme, soru sorma bilgili olmanın ilk aşamasıdır.

Bu toplumlar, bu milletler elbette böylesi ileri bir seviyeye aniden gelmemişlerdir. Öncelleri, teknik ve kültürel olarak Müslüman ülkelerden çok daha geri bir durumda oldukları biliniyordu. Ancak rönesans ve reform harketleriyle Kilisenin bağnazlığından, vahşetinden kurtularak ileri bir seviyeye gelmişlerdir.

Biz müslüman milletler ise çalışmadan, üretmeden, adalet sağlamadan kendi kendilerini övmüş, kendi dinlerini, kendi milletlerinin propağandalarını yapmışlardır.

Bunun kalsik örneği Türk'e Türk propağandasıdır, halk deyimiyle kendi kendini övme denilir. Buna krşılık yine doğru bir halk deyişi vardır, bırak başkaları seni övsün derler.

Müslüman toplumlarda geleneksel düşünce tarzı bizden olmayanlara, yani kendi dinimizden, millettimizden olmayanlara aşağılamak manasıyla gavur deriiz.

Ne garip bir durumdur, gavur diye küçümsediğimiiz ülkelere gidip çalışmak için, yaşamak için can atan milyonlarca müslüman insan vardır.

Sonuç olarak eller aya biz yaya kaldık. Ünlü şair Ahmet Arif'in bir şiirinde dediği gibi, "Şairlerin bilginlerin dünyasında kalmışım bir başıma yalnız uzak"

Oysa öncelleri bizim müslüman milletler Avrupa, Amerika gibi ülkelerden çok daha ileri bir durumda, çağdaş ve uygar ülkelerdi.

Çünkü orta çağın müslüman milletleri okumaya, araştırmaya önem veriyorlardı. Abbasi devleti döneminde Bağdat şehri kütüphanesi dünyanın en büyük kütüphanesiydi.

Abbasi halifeleri okumaya yazmaya çok önem verirlerdi. Halife Harun Reşit'in kitap okuma konusunda çok daha duyarlı olduğu söyleniyor. Bu konuda bir anektod anlatalım. Dünyanın neresinde olursa olsun yeni bir kitap yayınlandığını duyan Halife Reşit oralardan bir şekilde o kitabı getirir, tercüme eder, sonra yayınlardı.

Harun Reşit birgün İspanya'da önemli bir kitabın yayınlandığını duyar. Derhal bir adam tutar ona bir at ve para verir, İspanya'ya gönderir kitabı getirir, tercüme ettirir yayınlar.

İslam medeniyeti ve kültürü bir dönem olmuşsa, düşünmenin, okumanın, sorgulamanın sonucunda olmuştur.

Çünkü kutsal kitap Kur'anın ilk ayeti, ilk emri okudur. Yine bir ayette bilenle bilmeyen bir olmaz denilir. Cahil ile arkdaşlık yapmayın tavsiyesi yapılır. Hazreti Muhammed bir çok hadisinde okumanın öneminden söz etmiştir. İlim Çin'de olsa bile gidin öğrenin" demiştir. İlim öğrenmenin ibadetten bile üstün olduğunu söylemişrtir.

İnsan hayret ediyor, müslüman diye geçiniliyor, İslamin ilk emri olan okumaya gerektiği kadar önem ve değer verilmiyor.

Birleşmiş milletler insani geliişim raporuna göre de Türkiye okuma alışkanlığında dünyanın en geri kalmış ülkeleri arasında yer almış, Türkiye ile ilgili listede Libya, Tanzanya, Yemen, Afganistan, Pakistan, Gana, Togo, ve Gine gibi klasmanlda 173 ülke arasında 113'üncü sırada yer bulabilmiş. Gerçekten çok acı ve üzücü bir durum. Dünya kültürü puan endeksi'ne göre dünya'da en çok kitap okunan ülke Japonya olmuş. Bu ülkeyi sırasıyla Almanya, Fransa, Çin takip etmiş.

Aynı raporda ders kitapları hariç Amerika'da 72.000, Almanya'da 65.000, Brezilya'da 13.000, Türkiye'de ise 6000 kitap yayınlanıyormuş. AB ülkelerinde yıllık kitap harcaması 600 dolarken Türkiye'de 2 dolar. Almanya'da 11 bin 322 , Fransa'da 4 bin 8, İspanya'da 5 bin 209, Türkiye'de ise 1433 kütüphane var, ama bu kütüphanelerin yalnızca 400'Ü AB kütüphane standardını taşıyormuş.

İngiltere'deki ortalama bir gazetenin trajı Türkiye'deki bütün gazetelerin trajından daha fazla.

Bu tabloyu değerlendiren Demokrasi Eğitim Stratejik araştırmalar merkezi başkanı (DESAM) başkanı Gürkan Avcı şöyle demiş: gençlerimiz ve çocuklarımızda ders ders kitabından başka kitap okumuyor, hatta ders kitabi bile okumuyor. En çok cep telefonu ile sosyal medya takip ediliyor, oyunlar oynanıyor. Bu durum ise malesef bir kültürel sefaleti, geriliği ve cehaleti oluşturuyor.

Okumayan, sorgulamayan bireyler, en önemlisi bir halkın kaderini belirleyen yönetim seçimlerinde bilgi olmadan fikir olmayacağına göre seçimlerde özgür iradeleriyle sorgulamadan kendilerine ters, karşıt kişi ve partilere oy verirler.

Sonuç olarak bir bireyin ve toplumun gelişmesi ancak okumakla, sorgulamakla olur. Aksi halde yaşamın her alanında kendini aşma, kendini gerçekleştirme, bir özne ruh olma somut olarak ortaya çıkmaz.

Bu nedenle özelikle gençler ilerlemek, sosyal ve ekonomik olarak gelişmek istiyorsa, bir şeye körü kürüne inanmadan, cep telefonuna fazla vakit ayırmadan, düşünmeleri, sorgulamaları gerekir. Bu yeteneklere sahip olmanın yolu kitap, gazete, dergi okumaktan geçer.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.