NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

HAYAT KADAR ACI

Ünlü denemeci Montaigne: Keşke "Paris sebze pazarında satıcıların diliyle konuşabilsem". Yani halk diliyle...  Öteden beri, Çocukluğumdan itibaren halkın dilini kültürünü sevdim. Türkülerini sevdim, hiç bir ayrım yapmadan... Ezilenin yanında oldum. Bir şekilde ezenin karşısında durdum. Her ne kadar ailem Feodal Aşiretçi bir kültüre sahip olsa da bu düşünceyi taşıdım. Çünkü Gördüklerim ve okuduğum gerçek, toplumsal yaşamın sınıfsal yapılar içerdiğidir. Bunu yok sayamadım. Her ne kadar Sınıf değişiklikleri Sınıf atlamaları olsa bile,  ama maalesef istisna kaideyi bozmuyor.  Sınıfsal Gerçeklik bir olgudur. Geçen günler, bir arkadaşla bu tür sohbet yaparken, Okumuş bir kişi olmasına rağmen Toplumsal yaşamda böyle bir kategori, sınıfların olduğunu bilmediğini itiraf etti. Sadece toplumda iyiler ve kötüler olduğunu, bildiğini belirtince doğrusu şaşırdım. Hayret ettim. Sonra düşündüm! Toplumun belki yarısından fazlası bu olgudan habersiz. Yanlış anlaşılmasın amacım burada toplumsal kesimler arasında çelişkiyi vurgulamak değil. Ama var olan bir gerçeği bilmek, inkâr etmemek gerek. Arkadaşın sözünde doğruluk payı var. Yani iyiler kötüler de var, her kesim için de her etnik veya dini gruplar için geçerli... Sonuçta zengin olsun fakir olsun amaç iyi bir insan olabilmek...  Farklı kavram olsa da bu Da tamam... Neden çıktı bu konu derseniz... Geçen hafta İzmir Eşref Paşa semt pazarına alış veriş yapmak için gittiğim de, yaşamın zorluğundan geçtiği belli olan gariban satıcı bir ailenin tezgahında biberin fiyatı ile birlikte biberin çok acı olduğunu kast ederek "Hayat kadar acı" deyişini yazısını okuyunca doğrusu bu ifade tarzı bir gerçeği belirttiği için hoşuma gitti, duygulandım. İnsanların maddi yönleri olduğu kadar manevi felsefi yönleri düşünceleri var. Öteden beri Yaşamın sevinci olduğu kadar, acıları da olduğunu, tüm bunları düşündüm, anımsadım.  İçimden bu hafta sevdiğim iyi bir yazı konusu çıktı dedim. Hemde öteden beri hayatı yaşamı toz pembe gösteren polyanacılık yapan kesim ve medyaya karşı, yaşamın bir tek sevinç mutluluk olmadığını yaşamın diğer trajik yönünü de vurgulamak gerek diye düşünürdüm.  Zaten Burjuva dediğimiz madeci menfaatçi kesim ölümü bile fazla düşünmüyor. Oysa Yaşamda ölüm olduğunu, hele tek evlat genç ölümü gibi, Acılar olduğunu, yoksulluk olduğunu, aşk gibi acı, sevda gibi de melonkoli olduğunu belirtmek isteğime neden oldu. satıcıya bu anlamlı yazısından dolayı kutladım sevincimi belirttim. Zaten hayatı sevinci, acısıyla en iyi bilen dürüst çalışan, helalinden kazanan bu kesimlerdir. Acıyı bal etmesini de bilirler. Yaşamın, başka bir ifadeyle hayatın tabi bir tek sınıfsal maddi durumun dışında, varoluşsal sıkıntıları acıları olduğu bir gerçek. Bu varoluşsal sıkıntıyı en doğru özlü bir şekilde İslam peygamberi belirtir. Bir gün mübarek ellini bir sahabenin omuzuna verir, "bu Dünya'da garip bir yolcuyuz" der. En önemlisi İslam dinin ilkelleri Gerek kutsal kitap Kur'anda gerek Hadislerde Dünya'nın doğruyu vurgulamak gerekirse son çözümde bir çirkef olduğu belirtilir. Zenginliğin dolaysıyla sermayenin toplum arasında yardımlaşma aracı olmadığı zaman, lükse israfa kaçtığı zaman haram olduğu açıkça belirtilmiş. Kendilerine gerçek Müslümanım diyenlerin bu ilkellere uymadıkları zaman samimi mümin oldukları tartışmalıdır. Çağımıza gelirsek: 1400 yıl evvelki bu yalın gerçeği... Felsefe ve bilim bile diyebiliriz kabul ediyor doğruluyor. Adına varoluşçu felsefe dediğimiz akımın ünlü öncüleri Martin Heidegger Sonra gelenler jean Paul Sartre. Franz Kafka, Albert Camus. Suç ve cezanın ünlü Rus romancısı Dostyevski'yide bunlara ekleyebiliriz. Kısaca hiçlik, ve yabancılaşma, Dünya'nın insana göre olmadığını, bunun bir anlamda ölüm ve hiçlik olduğunu belirtirler.  Maddi anlamda vardıkları ortak nokta Dünya ve insan varlığı hakkında, görüşüme göre, dinimizin fani varlık kavramıyla örtüşüyor. Sonuç olarak yaşam sevinci acısıyla vardır. Eğer uygun olursa yazımızı ünlü ozan Aşık Veysel'in bir dörtlüğüyle bitirelim. "Kimi yaya kimi atlı. Kimi uçar çift kanatlı. Dünya şirin baldan tatlı. Eyvah bala tuz katmış. " Sevgi ve esenlik dilerim.   
Ekleme Tarihi: 04 Nisan 2022 - Pazartesi

HAYAT KADAR ACI

Ünlü denemeci Montaigne: Keşke "Paris sebze pazarında satıcıların diliyle konuşabilsem". Yani halk diliyle...  Öteden beri, Çocukluğumdan itibaren halkın dilini kültürünü sevdim. Türkülerini sevdim, hiç bir ayrım yapmadan... Ezilenin yanında oldum. Bir şekilde ezenin karşısında durdum.

Her ne kadar ailem Feodal Aşiretçi bir kültüre sahip olsa da bu düşünceyi taşıdım. Çünkü Gördüklerim ve okuduğum gerçek, toplumsal yaşamın sınıfsal yapılar içerdiğidir. Bunu yok sayamadım. Her ne kadar Sınıf değişiklikleri Sınıf atlamaları olsa bile,  ama maalesef istisna kaideyi bozmuyor.  Sınıfsal Gerçeklik bir olgudur. Geçen günler, bir arkadaşla bu tür sohbet yaparken, Okumuş bir kişi olmasına rağmen Toplumsal yaşamda böyle bir kategori, sınıfların olduğunu bilmediğini itiraf etti. Sadece toplumda iyiler ve kötüler olduğunu, bildiğini belirtince doğrusu şaşırdım.

Hayret ettim. Sonra düşündüm! Toplumun belki yarısından fazlası bu olgudan habersiz. Yanlış anlaşılmasın amacım burada toplumsal kesimler arasında çelişkiyi vurgulamak değil. Ama var olan bir gerçeği bilmek, inkâr etmemek gerek. Arkadaşın sözünde doğruluk payı var. Yani iyiler kötüler de var, her kesim için de her etnik veya dini gruplar için geçerli... Sonuçta zengin olsun fakir olsun amaç iyi bir insan olabilmek...  Farklı kavram olsa da bu Da tamam...

Neden çıktı bu konu derseniz... Geçen hafta İzmir Eşref Paşa semt pazarına alış veriş yapmak için gittiğim de, yaşamın zorluğundan geçtiği belli olan gariban satıcı bir ailenin tezgahında biberin fiyatı ile birlikte biberin çok acı olduğunu kast ederek "Hayat kadar acı" deyişini yazısını okuyunca doğrusu bu ifade tarzı bir gerçeği belirttiği için hoşuma gitti, duygulandım. İnsanların maddi yönleri olduğu kadar manevi felsefi yönleri düşünceleri var.

Öteden beri Yaşamın sevinci olduğu kadar, acıları da olduğunu, tüm bunları düşündüm, anımsadım.  İçimden bu hafta sevdiğim iyi bir yazı konusu çıktı dedim. Hemde öteden beri hayatı yaşamı toz pembe gösteren polyanacılık yapan kesim ve medyaya karşı, yaşamın bir tek sevinç mutluluk olmadığını yaşamın diğer trajik yönünü de vurgulamak gerek diye düşünürdüm.  Zaten Burjuva dediğimiz madeci menfaatçi kesim ölümü bile fazla düşünmüyor.

Oysa Yaşamda ölüm olduğunu, hele tek evlat genç ölümü gibi, Acılar olduğunu, yoksulluk olduğunu, aşk gibi acı, sevda gibi de melonkoli olduğunu belirtmek isteğime neden oldu. satıcıya bu anlamlı yazısından dolayı kutladım sevincimi belirttim. Zaten hayatı sevinci, acısıyla en iyi bilen dürüst çalışan, helalinden kazanan bu kesimlerdir.

Acıyı bal etmesini de bilirler. Yaşamın, başka bir ifadeyle hayatın tabi bir tek sınıfsal maddi durumun dışında, varoluşsal sıkıntıları acıları olduğu bir gerçek. Bu varoluşsal sıkıntıyı en doğru özlü bir şekilde İslam peygamberi belirtir.

Bir gün mübarek ellini bir sahabenin omuzuna verir, "bu Dünya'da garip bir yolcuyuz" der.

En önemlisi İslam dinin ilkelleri Gerek kutsal kitap Kur'anda gerek Hadislerde Dünya'nın doğruyu vurgulamak gerekirse son çözümde bir çirkef olduğu belirtilir. Zenginliğin dolaysıyla sermayenin toplum arasında yardımlaşma aracı olmadığı zaman, lükse israfa kaçtığı zaman haram olduğu açıkça belirtilmiş. Kendilerine gerçek Müslümanım diyenlerin bu ilkellere uymadıkları zaman samimi mümin oldukları tartışmalıdır.

Çağımıza gelirsek: 1400 yıl evvelki bu yalın gerçeği...

Felsefe ve bilim bile diyebiliriz kabul ediyor doğruluyor. Adına varoluşçu felsefe dediğimiz akımın ünlü öncüleri Martin Heidegger Sonra gelenler jean Paul Sartre. Franz Kafka, Albert Camus. Suç ve cezanın ünlü Rus romancısı Dostyevski'yide bunlara ekleyebiliriz. Kısaca hiçlik, ve yabancılaşma, Dünya'nın insana göre olmadığını, bunun bir anlamda ölüm ve hiçlik olduğunu belirtirler. 

Maddi anlamda vardıkları ortak nokta Dünya ve insan varlığı hakkında, görüşüme göre, dinimizin fani varlık kavramıyla örtüşüyor. Sonuç olarak yaşam sevinci acısıyla vardır. Eğer uygun olursa yazımızı ünlü ozan Aşık Veysel'in bir dörtlüğüyle bitirelim. "Kimi yaya kimi atlı. Kimi uçar çift kanatlı. Dünya şirin baldan tatlı. Eyvah bala tuz katmış. " Sevgi ve esenlik dilerim.   

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.