NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

EKONOMİK SIKINTI HAD SAFHADA

Ülkede izlenen yanlış ekonomik politika öyle bir duruma geldi ki, dar gelirli grup olarak nitelendirilen yoksul sınıfa mensup aileler, bırakalım et, peynir, süt, almayı, günlük ekmeklerini almada bile zorluk çekiyorlar. Çocukların okullarda aç kaldıkları basına sızan haberler arasında yer alıyor. Bu savın doğruluğunu somut veriler net olarak kanıtlıyor. Zira hesap ortada, ülkemiz nüfusünün % 40' ı asgari ücretle geçiniyor. DİSK işçi sendikasının son aylarda hesapladığı rakamlara göre ülkemizde yaklaşık 10 milyon kişi asgari ücret ve asgari ücretten daha az bir ücretle çalşıyor. Çoğu iş yerinde milyonlarca işçi hemde sigortasız olarak asgari ücretin çok altında, mecburen, karın tokluğuna çalışmak zorunda kalıyor. Asgari ücret ise son olarak 5500 liraya yükseldi. Ekmeğin ortalama 5 lira olduğu bir ülkede en az 4 kişilik bir ailenin günlük ekmek ücretini hesaplarsak, üst satırlarda verdiğimiz bilgilerin, yanıltıcı değil, doğru rakamlar olduğu kendiliğinden ortaya çıkıyor. Türk İş sendikasının sanırım her altı ayda bir hesapladığı rakamlara göre 2022 Ekim ayı itibarıyla, açlık sınırı 7. 425,23 lira oldu. Bu rakamın içerisinde, elektirik, su, doğal gaz yok. En önemlisi konutu olmayanlar için ev kirası bile yoktur. Bir asgari ücretlinin real olarak iki bin lira eksi ile aç kalmamak için çırpındığı bir acı durum ortaya çıkıyor. Türk iş sendikası iktidara muhalif bir sendika da değildir, Orta yol uzlaşmacı, son tahlilde biz eskilerin sarı sendika dediğimiz sermayeden yana bir işçi sendikasıdır. Aslında, konuyla ilgili kurumların yaptıkları hesaplar da Türk İş ve DİSK sendikalarının verileriyle uyuşuyor. çelişmiyor. Demek oluyor ki dört kişilik milyonlarca aile bağımsız kurumların yaptıkları tespite göre bilimsel rakamların ortaya koyduğu gerçekle resmen aç kalıyorlar. Yalnız ekmek, bulgurla, makarnayla tok olunmuyor. Ayrıca en acı bir durum ise geçen günlerde bir bakan, tarım bakanı olsa gerek, buğday Rusya'dan alıyoruz, un yapıp yoksul ülkelere dağıtıyoruz açıklamasını yapıyor. Gülermisin, ağlarmısın, tam Aziz nesinlik bir ülke olduk. Merhum Aziz Nesin toplumda tutarsızlık ve çelişkiler karşısında mizah yolu ile ironi yapan ünlü bir Türk yazarıdır. Bu konuda halk benzetneleri var, bunları yazmayayım ayıb olur. Ayrıca nedense hükümet yetkilileri ile kurumları asgari ücretle çalışan işçi sayısını net olarak vermiyorlar. SSK, son olarak 2020 de verdiği bilgiye göre ülkemizde asgari ücretle çalışanların sayısının 6 milyon 900 bin kişi civarında olduğunu açıkladı. Hani iktidarın Avrupa bizi kıskanıyor dedikleri, Avrupa ülkelerinde ise asgari ücretle çalışan insan sayısı bizden hayli düşükütr. Örneğin Belçika'da asgari ücretle, yani sefalet ücreti ile geçinme yok, sıfır dercede kalmış. İspanya'da yasgari ücretle çalışan kişiler yüzde 1, İngiltere'de yüzde 4,5, Almanya'da yaklaşık yüzde 6,5 civarında, o da çoğu ülkemiz ve ortadoğu'dan giden işçilerin oluşturduğu yekün oluyor. Başka bir tanımla Türkiye'de asgari ücretle çalışan işçi sayıları, Avrupa ülkelerinden ortalama altı kat fazladır. Sıkı durun yoksulluk sınırı ise son olarak 24. 186,42 TL'ye yükseldi. Demek oluyor ki 24 bin lira altında geliri olanlar yoksul sayılıyor. Ortalama bir hesap, tahmin yaparsak bu durumda Türkiye halkının en az % 80'ı yoksul, ve açlık sınırının altında bulunuyor. Bu nedenle yazımızın konusuna ekonomik sıkıntı had safhada dedik. 20 yıldır iktidarda olan Ak Parti hükümeti, doğruyu demek gerekirse ilk yıllarda izlediği demokratik liberal ekonomik politikayla bir gelişme, hayat standartlarında yükselme sağlamıştır. Bu durum 20015 yılına kadar başarıyla devam etti. Ancak nedense başarıyla yürüyen ekonomi politikadan, bence stratejik bir hatayla vaz geçilerek düşüşe geçildi. Parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçildiğinde bu düşüş daha da hızlandı. Başkanlık sistemi ile birlikte demokrasinin, demokratik bir toplumun vazgeçilmez ilkelleri olan güçler ayrılığı, yasama, yürütme, yargı, güç birliğine döndü. Demokrasi sekteye uğrayınca Yargı ve hukuk etki altında kalıp, özgürce karar verme koşulları zorlaşınca, ülkeye yatırım için gelen,istihdam sağlayan, yabancı yatırımcıların çoğu ülkeyı terk ederek, dövizin, yükselmesi ile birlikte dışarıdan ithal edilen mallar dolarla alındığı için enflasyonda büyük artışlar oldu. Enflasyon açlık, yoksulluk ve işsizlik demek oluyor. Hayat pahallığının diğer belki daha önemli bir nedeni yolsuzluk ve israftır, şatafat içerisinde lüks yaşama tarzıdır. Son yapılan OECD raporuna göre Türkiye yolsuzluk konusunda gerekli önlemleri almıyor. kerameti kendinden menkul, acaip Nebati ekonomi modelli ülkemizi bir çıkmaza götürüyor. Bundan dolayı orta sınıf erimeye başladı. Hatta yok olmaya başladı diyebiliriz. Birde sayın maliye bakanı Nurettin Nebati, yoksuluktan dolayı sosyal yardım alanların sayılarını ortalama bir milyon aileden yine yaklaşık dört milyon aileye çıkardık diye övünüyor. Ne diyelim sözün bittiği bir yerdeyız. Acayıp yöneticiler ülkemizi acayıp bir uygulama ile yönetmek istiyorlar. Tarım ve hayvancılık ülkesinde, ne yazık ki tarım ürünlerini ve hayvan dışarıdan ithal etmek zorunda kalıyoruz yazık. Siyasi iktidar hala başarıdan, gelişmeden, büyümeden söz ediyor. Oysa somut durum ortada, zengin daha zengin, yoksul daha yoksul oldu. Zira enflasyonun resmi rakamlara göre yüzde 85, diğer bağımsız ekonomik kurumların yaptıkları hesaplara göre ise yıllık enflasyon ortalama yüzde 200 olduğu bir ülkede, sınıflar arasında gelir dağılımı arasında uçurumların olması kapitalist bir ekonomiide kaçınılmaz bir durumdur. Büyüme rakamları bu farklılığı zenginler lehine yoksullar aleyhine net olarak ortaya koyuyor. Ülkemizin ve halkımızın bu kaostan kurtulması için, başkanlık sisteminden vaz geçilerek, güçlü bir parlamenter demokrasiye geçmesi gerekiyor. Böyle yapılırsa, rüşvet, yolsuzluk, israf önlenirse, ülkemizde gelir dağılmı bozukluğu önlenir. halkımız refaha kavuşur. Bunun için geniş halk kitlelerinin seçimlerini iyi yapmaları, sözde değil, özde olan, kendilerinden taraf olan yöneticileri iyi düşünerek seçmeleri gerekiyor.
Ekleme Tarihi: 18 Kasım 2022 - Cuma

EKONOMİK SIKINTI HAD SAFHADA

Ülkede izlenen yanlış ekonomik politika öyle bir duruma geldi ki, dar gelirli grup olarak nitelendirilen yoksul sınıfa mensup aileler, bırakalım et, peynir, süt, almayı, günlük ekmeklerini almada bile zorluk çekiyorlar. Çocukların okullarda aç kaldıkları basına sızan haberler arasında yer alıyor. Bu savın doğruluğunu somut veriler net olarak kanıtlıyor.

Zira hesap ortada, ülkemiz nüfusünün % 40' ı asgari ücretle geçiniyor. DİSK işçi sendikasının son aylarda hesapladığı rakamlara göre ülkemizde yaklaşık 10 milyon kişi asgari ücret ve asgari ücretten daha az bir ücretle çalşıyor.

Çoğu iş yerinde milyonlarca işçi hemde sigortasız olarak asgari ücretin çok altında, mecburen, karın tokluğuna çalışmak zorunda kalıyor.

Asgari ücret ise son olarak 5500 liraya yükseldi. Ekmeğin ortalama 5 lira olduğu bir ülkede en az 4 kişilik bir ailenin günlük ekmek ücretini hesaplarsak, üst satırlarda verdiğimiz bilgilerin, yanıltıcı değil, doğru rakamlar olduğu kendiliğinden ortaya çıkıyor.

Türk İş sendikasının sanırım her altı ayda bir hesapladığı rakamlara göre 2022 Ekim ayı itibarıyla, açlık sınırı 7. 425,23 lira oldu. Bu rakamın içerisinde, elektirik, su, doğal gaz yok. En önemlisi konutu olmayanlar için ev kirası bile yoktur. Bir asgari ücretlinin real olarak iki bin lira eksi ile aç kalmamak için çırpındığı bir acı durum ortaya çıkıyor.

Türk iş sendikası iktidara muhalif bir sendika da değildir, Orta yol uzlaşmacı, son tahlilde biz eskilerin sarı sendika dediğimiz sermayeden yana bir işçi sendikasıdır. Aslında, konuyla ilgili kurumların yaptıkları hesaplar da Türk İş ve DİSK sendikalarının verileriyle uyuşuyor. çelişmiyor.

Demek oluyor ki dört kişilik milyonlarca aile bağımsız kurumların yaptıkları tespite göre bilimsel rakamların ortaya koyduğu gerçekle resmen aç kalıyorlar.

Yalnız ekmek, bulgurla, makarnayla tok olunmuyor. Ayrıca en acı bir durum ise geçen günlerde bir bakan, tarım bakanı olsa gerek, buğday Rusya'dan alıyoruz, un yapıp yoksul ülkelere dağıtıyoruz açıklamasını yapıyor. Gülermisin, ağlarmısın, tam Aziz nesinlik bir ülke olduk.

Merhum Aziz Nesin toplumda tutarsızlık ve çelişkiler karşısında mizah yolu ile ironi yapan ünlü bir Türk yazarıdır. Bu konuda halk benzetneleri var, bunları yazmayayım ayıb olur.

Ayrıca nedense hükümet yetkilileri ile kurumları asgari ücretle çalışan işçi sayısını net olarak vermiyorlar.

SSK, son olarak 2020 de verdiği bilgiye göre ülkemizde asgari ücretle çalışanların sayısının 6 milyon 900 bin kişi civarında olduğunu açıkladı.

Hani iktidarın Avrupa bizi kıskanıyor dedikleri, Avrupa ülkelerinde ise asgari ücretle çalışan insan sayısı bizden hayli düşükütr. Örneğin Belçika'da asgari ücretle, yani sefalet ücreti ile geçinme yok, sıfır dercede kalmış.

İspanya'da yasgari ücretle çalışan kişiler yüzde 1, İngiltere'de yüzde 4,5, Almanya'da yaklaşık yüzde 6,5 civarında, o da çoğu ülkemiz ve ortadoğu'dan giden işçilerin oluşturduğu yekün oluyor.

Başka bir tanımla Türkiye'de asgari ücretle çalışan işçi sayıları, Avrupa ülkelerinden ortalama altı kat fazladır.

Sıkı durun yoksulluk sınırı ise son olarak 24. 186,42 TL'ye yükseldi. Demek oluyor ki 24 bin lira altında geliri olanlar yoksul sayılıyor. Ortalama bir hesap, tahmin yaparsak bu durumda Türkiye halkının en az % 80'ı yoksul, ve açlık sınırının altında bulunuyor.

Bu nedenle yazımızın konusuna ekonomik sıkıntı had safhada dedik. 20 yıldır iktidarda olan Ak Parti hükümeti, doğruyu demek gerekirse ilk yıllarda izlediği demokratik liberal ekonomik politikayla bir gelişme, hayat standartlarında yükselme sağlamıştır.

Bu durum 20015 yılına kadar başarıyla devam etti. Ancak nedense başarıyla yürüyen ekonomi politikadan, bence stratejik bir hatayla vaz geçilerek düşüşe geçildi. Parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçildiğinde bu düşüş daha da hızlandı.

Başkanlık sistemi ile birlikte demokrasinin, demokratik bir toplumun vazgeçilmez ilkelleri olan güçler ayrılığı, yasama, yürütme, yargı, güç birliğine döndü.

Demokrasi sekteye uğrayınca Yargı ve hukuk etki altında kalıp, özgürce karar verme koşulları zorlaşınca, ülkeye yatırım için gelen,istihdam sağlayan, yabancı yatırımcıların çoğu ülkeyı terk ederek, dövizin, yükselmesi ile birlikte dışarıdan ithal edilen mallar dolarla alındığı için enflasyonda büyük artışlar oldu.

Enflasyon açlık, yoksulluk ve işsizlik demek oluyor. Hayat pahallığının diğer belki daha önemli bir nedeni yolsuzluk ve israftır, şatafat içerisinde lüks yaşama tarzıdır. Son yapılan OECD raporuna göre Türkiye yolsuzluk konusunda gerekli önlemleri almıyor.

kerameti kendinden menkul, acaip Nebati ekonomi modelli ülkemizi bir çıkmaza götürüyor. Bundan dolayı orta sınıf erimeye başladı. Hatta yok olmaya başladı diyebiliriz. Birde sayın maliye bakanı Nurettin Nebati, yoksuluktan dolayı sosyal yardım alanların sayılarını ortalama bir milyon aileden yine yaklaşık dört milyon aileye çıkardık diye övünüyor. Ne diyelim sözün bittiği bir yerdeyız. Acayıp yöneticiler ülkemizi acayıp bir uygulama ile yönetmek istiyorlar.

Tarım ve hayvancılık ülkesinde, ne yazık ki tarım ürünlerini ve hayvan dışarıdan ithal etmek zorunda kalıyoruz yazık. Siyasi iktidar hala başarıdan, gelişmeden, büyümeden söz ediyor.

Oysa somut durum ortada, zengin daha zengin, yoksul daha yoksul oldu. Zira enflasyonun resmi rakamlara göre yüzde 85, diğer bağımsız ekonomik kurumların yaptıkları hesaplara göre ise yıllık enflasyon ortalama yüzde 200 olduğu bir ülkede, sınıflar arasında gelir dağılımı arasında uçurumların olması kapitalist bir ekonomiide kaçınılmaz bir durumdur.

Büyüme rakamları bu farklılığı zenginler lehine yoksullar aleyhine net olarak ortaya koyuyor. Ülkemizin ve halkımızın bu kaostan kurtulması için, başkanlık sisteminden vaz geçilerek, güçlü bir parlamenter demokrasiye geçmesi gerekiyor. Böyle yapılırsa, rüşvet, yolsuzluk, israf önlenirse, ülkemizde gelir dağılmı bozukluğu önlenir. halkımız refaha kavuşur. Bunun için geniş halk kitlelerinin

seçimlerini iyi yapmaları, sözde değil, özde olan, kendilerinden taraf olan yöneticileri iyi düşünerek seçmeleri gerekiyor.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.