NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

AK PARTİ NERDEN NEREYE GELDİ - 2

Ak Parti iktidara geldiğinin ilk yıllarında kuruluş ilkellerine uygun bir şekilde gerçekçi doğru politikalar izleyerek halk arasında ayrım ve partizanlık yapmayarak, içte ve dışta başarılı olmuş. Başarılı sonuçlar almıştır. Oluşan bu olumlu icraatlar ve başarılar sonrası ne yazık ki içlerindeki yanlış algılar sonrası zannımca bilinçli bir şekilde halkı kutuplaştıran, ötekileştiren bir politika izleyerek, yeni Osmanlıcılık hevesi sonucu tüm olumlu kazanımlar, başarılar heder edildi. Yanlış yol, Amerika emperyalizmin yeni sömürge BOP politikası Başbakan Erdoğan’ın ben büyük orta doğu projesinin eş başkanıyım demesiyle yanlış Suriye politikasıyla başladı. Sonra 17- 25 Aralık yolsuzluk operasyonuna bakanların adı karıştı. Artık Ak parti inişe geçmişti. Tüm çabaları bu inişi durdurmak tekrar yükselmek için yapılıyordu. Ama buna rağmen hata üstüne hata yapılıyordu. 1150 odalı kendileri Külliye diyorlar ama basbayağı saray yapıldı. Hem de günlük masrafı trilyonları bulan bir saray. Kısaca her şey trajik bir şekilde tersine dönmüştü. Mütevaziliğin, alçak gönüllüğünün yerini iktidarın neredeyse tüm kademelerinde İslam dini ilkellerine kesin aykırı bir şekilde, kibir, gurur, israf, lüks yaşam, lüks daireler, lüks arabalar hat safhasına ulaştı. Bunun bir sonucu olan yolsuzluk, rüşvet iddiaları neredeyse her yerde dile getirildi.  Kuruluş ilkelerinin dışına çıkan yanlış politikalara tepki olarak Ak Partinin dört kare asından üçü ayrıldı. Böylece Ak parti iktidarı başarılı ilk yılarında meyvelerini aldığı politikanın tersine yönelince, çöküşün başlaması olmayacak hayaller peşinde koşulması sonucu dış ve iç politikada yapılan yanlışlar, dış sermayenin çekilmesi Ülkenin dış borcunun üç katına çıkmasına neden oldu. Bunun sonucu işsizlik başladı. Sosyal sınıflar arasında makul ekonomik oran çok aşıldı. Fakir daha fakir, zengin daha zengin oldu. Hiç olmayacak bir şey daha oldu. Ak parti iktidarda kalmak uğruna, kendi politikasına ters bir görüşe sahip olan, Türk ırkçısı denilebilecek, MHP ile bir nevi ortaklık ve koalisyon kurdu. Şimdi Ak partinin yapması gereken iktidardan düşme pahasına bile olsa MHP ile ortaklığı bozarak her kesimi kucaklayan kuruluş ilkellerine tekrar geri dönmesidir. İlk yıllarında uyguladığı demokratik liberal politikaya dönmesi halinde Ak parti muhalefet olsa da ancak varlığını sürdürebilir. Aksi halde Ak parti iktidardan düşse, Anavatan, Doğru yol, Demokratik sol partileri gibi bir tabela partisi olma ihtimali vardır. Gerçek hayatta özlemle gerçekler farklıdır. Burada yani şeriat talebinde yine büyük bir çelişki vardır. Hem şeriat özlemi duy hem şeriat şartı amaçlanırken halkın çoğu yoksulken, mal mülk hevesiyle israf içerisinde lüks yaşam sür. Olacak bir durum değildir. Burada konu açılmışken şeriat konusunda kişisel görüşümü açıklamak isterim. Beyler, şunu çok iyi bilin kim ne derse desin, İslam dini şeriatı kapitalist sistemle bağdaşmaz. İslam dini ekonomisi kendine özgü bir sosyalizm içerir. Hem kapitalist bir yaşam olsun, hem İslam dini uygulamasından söz edin. Bu olacak bir durum değildir. Klasik bir deyimle eşyanın tabiatına aykırıdır. Şeriat konusunda kişisel görüşüm  Bunu detaylandırayım, kendim çok dindar bir ailede yetiştim. Gençlik yıllarımda katı bir Şeriat taraftarı, Erbakan hoca ve Libya lideri Kaddafi hayranı idim. Açık söylemek gerekirse, doğduğum büyüdüğüm atalarımın şehri Urfa’da şehir içerisi ulaşımında bile kadın ve erkeklerin haremlik selamlık bir biçimde ayrı otobüslere binmesi gerektiğini bile savunuyordum. Bunu yapmayan yerel yöneticilere karşı kızgın oluyordum. Ama emin olun samimi duygu ve düşüncemi söylüyorum. Okuyarak geniş bir şekilde araştırarak inceledim. Gördüm ve düşündüm. Peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.v.) döneminin dışında ve kısmen dört halife devri dışında, İslam dini şeriatı hiçbir dönemde gerçek anlamda uygulanmadı. Hele son yıllarda ortaya çıkan kendilerine İslam devleti kuracağını iddiayla söyleyen İŞİD ve EL NUSRA gibi örgütlerin uyguladıkları insanlık dışı yöntemlere bakınca, aslında bunların yaptıklarının İslam dinine zarar verdiği anlaşılıyor. Zannımca ülkemiz politikasını yönetenlerin tekrar iyice düşünerek olmayacak hayaller peşinde koşmadan, ihvancı bir politika özlemi duymadan gerçek bir demokrasi içerisinde demokratik laiklik ilkesini savunarak ancak ekonomik ve sosyal refah sağlana bilir. Ve bu şekilde kendi dinimize ve diğer din ve görüşlere saygılı olunur. Kardeşçe yaşanabilir. Başarılı olunur. Bilgi ve deneyimime göre bundan başka yönetim düzeyinde başka çare yoktur.  Nitekim İslam dinin Sait Nursi gibi düşünürleri, demokrasinin İslam dinine ve diğer dinlere siyasi görüşlere yararlı olduğunu söylemişlerdir. Son söz olarak bilimsel sosyalizmin kurucusu Karl Marks’ın İdealist dindar filozof Hegel’den aldığı bir tespitle” tarihsel olaylar ve kişiler bir trajedi sonrası ortaya çıkarlar. Tekrarlanmak istenirse bir komedi olur. Açık demem gerekirse bu tespit asla inançlara ve düşüncelere saygısızlık değildir. Örneğin peygamberimiz Hazreti Muhammed bir vahşet trajedi ortamında dünyaya gelmiş. Vahşi kurulu düzeni yıkarak bir nevi beşeri bir anlamda devrim gerçekleştirmiştir. Soruyorum: tekrar haşa ikinci bir Hazreti Muhammet gelir mi? Elbette gelmez. İşte bir anlamda üst satırlarda belirttiğim gibi tarihsel süreçte hiçbir zaman gerçekleşmeyen gerçek şeriat hele böylesi dijital bilgi sayar çağında gerçekleşmez diye düşünüyorum. Bu nedenle İslam dinine hizmet kutsal din duygularını siyasete, ticarete malzeme yapmadan dürüst olmak ve dürüst bir siyaset tatbik etmektir. 
Ekleme Tarihi: 16 Haziran 2021 - Çarşamba

AK PARTİ NERDEN NEREYE GELDİ - 2

Ak Parti iktidara geldiğinin ilk yıllarında kuruluş ilkellerine uygun bir şekilde gerçekçi doğru politikalar izleyerek halk arasında ayrım ve partizanlık yapmayarak, içte ve dışta başarılı olmuş. Başarılı sonuçlar almıştır. Oluşan bu olumlu icraatlar ve başarılar sonrası ne yazık ki içlerindeki yanlış algılar sonrası zannımca bilinçli bir şekilde halkı kutuplaştıran, ötekileştiren bir politika izleyerek, yeni Osmanlıcılık hevesi sonucu tüm olumlu kazanımlar, başarılar heder edildi. Yanlış yol, Amerika emperyalizmin yeni sömürge BOP politikası Başbakan Erdoğan’ın ben büyük orta doğu projesinin eş başkanıyım demesiyle yanlış Suriye politikasıyla başladı. Sonra 17- 25 Aralık yolsuzluk operasyonuna bakanların adı karıştı. Artık Ak parti inişe geçmişti. Tüm çabaları bu inişi durdurmak tekrar yükselmek için yapılıyordu. Ama buna rağmen hata üstüne hata yapılıyordu. 1150 odalı kendileri Külliye diyorlar ama basbayağı saray yapıldı. Hem de günlük masrafı trilyonları bulan bir saray. Kısaca her şey trajik bir şekilde tersine dönmüştü. Mütevaziliğin, alçak gönüllüğünün yerini iktidarın neredeyse tüm kademelerinde İslam dini ilkellerine kesin aykırı bir şekilde, kibir, gurur, israf, lüks yaşam, lüks daireler, lüks arabalar hat safhasına ulaştı. Bunun bir sonucu olan yolsuzluk, rüşvet iddiaları neredeyse her yerde dile getirildi.  Kuruluş ilkelerinin dışına çıkan yanlış politikalara tepki olarak Ak Partinin dört kare asından üçü ayrıldı. Böylece Ak parti iktidarı başarılı ilk yılarında meyvelerini aldığı politikanın tersine yönelince, çöküşün başlaması olmayacak hayaller peşinde koşulması sonucu dış ve iç politikada yapılan yanlışlar, dış sermayenin çekilmesi Ülkenin dış borcunun üç katına çıkmasına neden oldu. Bunun sonucu işsizlik başladı. Sosyal sınıflar arasında makul ekonomik oran çok aşıldı. Fakir daha fakir, zengin daha zengin oldu. Hiç olmayacak bir şey daha oldu. Ak parti iktidarda kalmak uğruna, kendi politikasına ters bir görüşe sahip olan, Türk ırkçısı denilebilecek, MHP ile bir nevi ortaklık ve koalisyon kurdu. Şimdi Ak partinin yapması gereken iktidardan düşme pahasına bile olsa MHP ile ortaklığı bozarak her kesimi kucaklayan kuruluş ilkellerine tekrar geri dönmesidir. İlk yıllarında uyguladığı demokratik liberal politikaya dönmesi halinde Ak parti muhalefet olsa da ancak varlığını sürdürebilir. Aksi halde Ak parti iktidardan düşse, Anavatan, Doğru yol, Demokratik sol partileri gibi bir tabela partisi olma ihtimali vardır. Gerçek hayatta özlemle gerçekler farklıdır. Burada yani şeriat talebinde yine büyük bir çelişki vardır. Hem şeriat özlemi duy hem şeriat şartı amaçlanırken halkın çoğu yoksulken, mal mülk hevesiyle israf içerisinde lüks yaşam sür. Olacak bir durum değildir. Burada konu açılmışken şeriat konusunda kişisel görüşümü açıklamak isterim. Beyler, şunu çok iyi bilin kim ne derse desin, İslam dini şeriatı kapitalist sistemle bağdaşmaz. İslam dini ekonomisi kendine özgü bir sosyalizm içerir. Hem kapitalist bir yaşam olsun, hem İslam dini uygulamasından söz edin. Bu olacak bir durum değildir. Klasik bir deyimle eşyanın tabiatına aykırıdır. Şeriat konusunda kişisel görüşüm  Bunu detaylandırayım, kendim çok dindar bir ailede yetiştim. Gençlik yıllarımda katı bir Şeriat taraftarı, Erbakan hoca ve Libya lideri Kaddafi hayranı idim. Açık söylemek gerekirse, doğduğum büyüdüğüm atalarımın şehri Urfa’da şehir içerisi ulaşımında bile kadın ve erkeklerin haremlik selamlık bir biçimde ayrı otobüslere binmesi gerektiğini bile savunuyordum. Bunu yapmayan yerel yöneticilere karşı kızgın oluyordum. Ama emin olun samimi duygu ve düşüncemi söylüyorum. Okuyarak geniş bir şekilde araştırarak inceledim. Gördüm ve düşündüm. Peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.v.) döneminin dışında ve kısmen dört halife devri dışında, İslam dini şeriatı hiçbir dönemde gerçek anlamda uygulanmadı. Hele son yıllarda ortaya çıkan kendilerine İslam devleti kuracağını iddiayla söyleyen İŞİD ve EL NUSRA gibi örgütlerin uyguladıkları insanlık dışı yöntemlere bakınca, aslında bunların yaptıklarının İslam dinine zarar verdiği anlaşılıyor. Zannımca ülkemiz politikasını yönetenlerin tekrar iyice düşünerek olmayacak hayaller peşinde koşmadan, ihvancı bir politika özlemi duymadan gerçek bir demokrasi içerisinde demokratik laiklik ilkesini savunarak ancak ekonomik ve sosyal refah sağlana bilir. Ve bu şekilde kendi dinimize ve diğer din ve görüşlere saygılı olunur. Kardeşçe yaşanabilir. Başarılı olunur. Bilgi ve deneyimime göre bundan başka yönetim düzeyinde başka çare yoktur.  Nitekim İslam dinin Sait Nursi gibi düşünürleri, demokrasinin İslam dinine ve diğer dinlere siyasi görüşlere yararlı olduğunu söylemişlerdir. Son söz olarak bilimsel sosyalizmin kurucusu Karl Marks’ın İdealist dindar filozof Hegel’den aldığı bir tespitle” tarihsel olaylar ve kişiler bir trajedi sonrası ortaya çıkarlar. Tekrarlanmak istenirse bir komedi olur. Açık demem gerekirse bu tespit asla inançlara ve düşüncelere saygısızlık değildir. Örneğin peygamberimiz Hazreti Muhammed bir vahşet trajedi ortamında dünyaya gelmiş. Vahşi kurulu düzeni yıkarak bir nevi beşeri bir anlamda devrim gerçekleştirmiştir. Soruyorum: tekrar haşa ikinci bir Hazreti Muhammet gelir mi? Elbette gelmez. İşte bir anlamda üst satırlarda belirttiğim gibi tarihsel süreçte hiçbir zaman gerçekleşmeyen gerçek şeriat hele böylesi dijital bilgi sayar çağında gerçekleşmez diye düşünüyorum. Bu nedenle İslam dinine hizmet kutsal din duygularını siyasete, ticarete malzeme yapmadan dürüst olmak ve dürüst bir siyaset tatbik etmektir. 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.