NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR -2

İnsanlık tarihinde, yakın tarihe karşı ne yazık ki tam demokrasi yönetimler olmamıştır. Eski Yunanistan site devletlerinde eski tarihlere nispetten bir demokrasi kültürü ve yönelimine girilmiştir. Ancak oaradaki halkı yönetme tarzına tam ve gerçek demokrasi, demokratik yönetim demek mümkün olamaz. Bunun birçok örneği vardır, verilebilir. Ancak bilindiği gibi , kısa bir köşe yazısında fazla ayrıntıya girilmemesi köşe yazısının tekniği ve usülü geregidir. Ama bir Sokrates örneği verilebilir. Sokrates (MÖ 469 - MÖ 399) dünyada gelmiş, geçmiş en ünlü bir düşünür sayılır. Hiç okuma yazma bilmeyen Sokrates kendi kendini geliştirerek, bilgin ve düşünür olmuştur. Annesi ebe olan Sokrates, "Annem nasıl çocuk doğuruyorsa, bende fikir doğuruyorum." der. Diğer ünlü bir deyişi "Ben bir at sineğiyim, Atina'yı rahatsız ediyorum." Halkı aydınlatan olumlu bir tarzda düşündürmeye sevk eden söylemlerinden dolayı, Atina aristrokrasisini rahatsız eder. Bundan dolayı Sokrates, düşünce ve ifade özgürlüğü olmayışından dolayı nihayetinde Ölüm cezasına çarpıtılır. Ölüm cezasına çarpıtılmaya neden olan suçlamalar, bazı Atinalılara karşı düşüncelerini ifade etmesi ve gençlerin ahlakını bozma gerekçesiyle olmuştur. Sokrates, tazminat ödeyerek ölüm cezasından kurtulabilirdi bunu bilinçli olarak yapmadı, çünkü ancak ölümü kabul ederek, söz hürriyeinin önemini vurgulayabilirdi. Ne idi söz hürriyeti? Sokrats'e göre, "Sen aklındakini söylersin, ben aklımdakini söylerim. Hiç kmse şunu söyeleyemezsini demez; " Böyle düşünerek Sokrates, Avrupa tarihinde haksız bir şekilde ölüme mahkum edilen ilk düşünce suçlusu oldu. Demokrasinin, demokratik yönetimlerin saygı göstermesi gereken kural, düşünce özgürlüğüdür. Ancak düşünce ve ifade özgürlüğü sınırsız değildir. Bunun sınırı başkalarının özgürlük alanlarını rahatsız edecek bir şekilde olmamasıdır. Bu konuda bir örnek verecek olursak, ünlü gök bilimci Galile "Düşüncelerimiz farklı olsa da düşünceni özgürce söylemen için gerekirse hayatımı feda edebilirim." sözleriyle her türlü düşüncenin özgürce ifade edebilmesinin ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır. Demokrasi ve adalet yalnız kendi düşüncesi ve yandaşları tarafından talep edilemez, Toplumun tüm farklı tabakaları için talep edilir, aynı şekilde geçerlidir. Demokrasi araç değil amaçtır. Demokrasi bir tek seçme, seçilme, sandık değildir. Haklarını arama gösteri yapma seslerini duyurma demektir. Demokrasi, demokratik yönetimler, saydam, hesap verebilir olur. Kendime göre böyle dünya tarihini inceleyip düşündüğümde, yasaların ortaya çıkması Sümerler ile Babiller döneminde olmuştur demem mümkün. Ünlü Babil hükümdarı Hamurabi kanunları meşhurdur. Bu her iki ünlü devlet kanun devletleridir. Kanunları değerli ve anlamlı kılan hak, hukuk , adalettir. Yasalarla birlikte hukuk devletinin yolunu açan, ilk bildirilerin ilki bildiğim kadarıyla, İslam dinin peygamberi Hazreti Muhammet Mekke'den Medine'ye göç ettikten sonra orada yaptığı 47 maddelik Medine sözleşmesi başlangıç olmuştur. Belki de bunu herkes doğru kabul etmez, bence bu sözleşme bir nevi insan hakları sözleşmesi ve hukuk devletine giden yolu açmıştır demem mümkün olacak. Diğeri ise adalet ve hukuk alanında belki daha önemli bir kilometre taşları İngiltere'de tek adam kral yönetimine karşı halkın haklarını savunan 1215 yılı, 63 maddelik Magna Carta ( Latince, büyük sözleşme) bildirisi olmuştur. Adaletin sağlanması için bazı kuralların, toplumsal sözleşmelerin olması gerekir. Bunları en iyi sağlayan demokratik ilkelerdir. Bunlar bir devletin yönetiminde Yargı, yasama yürütmenin ayrı olması, birbirlerinin alanlarına müdahale edilmemesi kuvvetler, güçler ayrılığı demektir. Böylesi ilkelere sahip yönetimlere hukuk devleti denir. Kısaca üstünlerin hukuku değil, Hukukun üstünlüğü esastır. Elbette güçler ayrılığı yasama ve hukuk gözetilerek yapılmak zorundadır. Demokrasi olmayan oligarşi yönetimlerde, güçler ayrılığı değil, güçlerin birliği olur. Böyle olunca adalet ve hukuk zedelenmiş, keyfi bir yönetim olur. Sonuç olarak mülkün temelinin adalet olması için, insan devlet için, güçlüler için değil, devlet insan içindir ilkesinin geçerli olması gerekir. Bir devletin kutsallığı adaletiyle, insanlara verdiği değerle orantılıdır.
Ekleme Tarihi: 17 Ekim 2022 - Pazartesi

ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR -2

İnsanlık tarihinde, yakın tarihe karşı ne yazık ki tam demokrasi yönetimler olmamıştır. Eski Yunanistan site devletlerinde eski tarihlere nispetten bir demokrasi kültürü ve yönelimine girilmiştir. Ancak oaradaki halkı yönetme tarzına tam ve gerçek demokrasi, demokratik yönetim demek mümkün olamaz. Bunun birçok örneği vardır, verilebilir. Ancak bilindiği gibi , kısa bir köşe yazısında fazla ayrıntıya girilmemesi köşe yazısının tekniği ve usülü geregidir.

Ama bir Sokrates örneği verilebilir.

Sokrates (MÖ 469 - MÖ 399) dünyada gelmiş, geçmiş en ünlü bir düşünür sayılır.

Hiç okuma yazma bilmeyen Sokrates kendi kendini geliştirerek, bilgin ve düşünür olmuştur. Annesi ebe olan Sokrates, "Annem nasıl çocuk doğuruyorsa, bende fikir doğuruyorum." der. Diğer ünlü bir deyişi "Ben bir at sineğiyim, Atina'yı rahatsız ediyorum."

Halkı aydınlatan olumlu bir tarzda düşündürmeye sevk eden söylemlerinden dolayı, Atina aristrokrasisini rahatsız eder.

Bundan dolayı Sokrates, düşünce ve ifade özgürlüğü olmayışından dolayı nihayetinde Ölüm cezasına çarpıtılır.

Ölüm cezasına çarpıtılmaya neden olan suçlamalar, bazı Atinalılara karşı düşüncelerini ifade etmesi ve gençlerin ahlakını bozma gerekçesiyle olmuştur.

Sokrates, tazminat ödeyerek ölüm cezasından kurtulabilirdi bunu bilinçli olarak yapmadı, çünkü ancak ölümü kabul ederek, söz hürriyeinin önemini vurgulayabilirdi.

Ne idi söz hürriyeti? Sokrats'e göre, "Sen aklındakini söylersin, ben aklımdakini söylerim. Hiç kmse şunu söyeleyemezsini demez; " Böyle düşünerek Sokrates, Avrupa tarihinde haksız bir şekilde ölüme mahkum edilen ilk düşünce suçlusu oldu.

Demokrasinin, demokratik yönetimlerin saygı göstermesi gereken kural, düşünce özgürlüğüdür. Ancak düşünce ve ifade özgürlüğü sınırsız değildir. Bunun sınırı başkalarının özgürlük alanlarını rahatsız edecek bir şekilde olmamasıdır.

Bu konuda bir örnek verecek olursak, ünlü gök bilimci Galile "Düşüncelerimiz farklı olsa da düşünceni özgürce söylemen için gerekirse hayatımı feda edebilirim." sözleriyle her türlü düşüncenin özgürce ifade edebilmesinin ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır.

Demokrasi ve adalet yalnız kendi düşüncesi ve yandaşları tarafından talep edilemez, Toplumun tüm farklı tabakaları için talep edilir, aynı şekilde geçerlidir.

Demokrasi araç değil amaçtır. Demokrasi bir tek seçme, seçilme, sandık değildir. Haklarını arama gösteri yapma seslerini duyurma demektir.

Demokrasi, demokratik yönetimler, saydam, hesap verebilir olur.

Kendime göre böyle dünya tarihini inceleyip düşündüğümde, yasaların ortaya çıkması Sümerler ile Babiller döneminde olmuştur demem mümkün. Ünlü Babil hükümdarı Hamurabi kanunları meşhurdur. Bu her iki ünlü devlet kanun devletleridir.

Kanunları değerli ve anlamlı kılan hak, hukuk , adalettir. Yasalarla birlikte hukuk devletinin yolunu açan, ilk bildirilerin ilki bildiğim kadarıyla, İslam dinin peygamberi Hazreti Muhammet Mekke'den Medine'ye göç ettikten sonra orada yaptığı 47 maddelik Medine sözleşmesi başlangıç olmuştur.

Belki de bunu herkes doğru kabul etmez, bence bu sözleşme bir nevi insan hakları sözleşmesi ve hukuk devletine giden yolu açmıştır demem mümkün olacak.

Diğeri ise adalet ve hukuk alanında belki daha önemli bir kilometre taşları İngiltere'de tek adam kral yönetimine karşı halkın haklarını savunan 1215 yılı, 63 maddelik Magna Carta ( Latince, büyük sözleşme) bildirisi olmuştur.

Adaletin sağlanması için bazı kuralların, toplumsal sözleşmelerin olması gerekir. Bunları en iyi sağlayan demokratik ilkelerdir.

Bunlar bir devletin yönetiminde Yargı, yasama yürütmenin ayrı olması, birbirlerinin alanlarına müdahale edilmemesi kuvvetler, güçler ayrılığı demektir. Böylesi ilkelere sahip yönetimlere hukuk devleti denir. Kısaca üstünlerin hukuku değil, Hukukun üstünlüğü esastır.

Elbette güçler ayrılığı yasama ve hukuk gözetilerek yapılmak zorundadır.

Demokrasi olmayan oligarşi yönetimlerde, güçler ayrılığı değil, güçlerin birliği olur. Böyle olunca adalet ve hukuk zedelenmiş, keyfi bir yönetim olur.

Sonuç olarak mülkün temelinin adalet olması için, insan devlet için, güçlüler için değil, devlet insan içindir ilkesinin geçerli olması gerekir. Bir devletin kutsallığı adaletiyle, insanlara verdiği değerle orantılıdır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.