İnsanlar canlı varlıklar içerisinde, düşünme, beceri, yetenek, sanat, buluş, olarak ayrıcalıklı varlıklardır.
Üstün duruma gelmesinin nedeni, evrim olarak kendilerini geliştirmeleri, yenilemeleri sonucunda olmuştur.
Bu durum tüm insan toplumlarını kapsamiyor. Bunda, Asya, Afrika kıtası ile Avrupa kıtasındaki gelişmeler çok farklıdır. Çünkü kendilerini tekrarlayan değişime uymayan bir Afrika ile, kendini yenileyen, çığır açan bir Avrupa aynı olmaz, aynı kalmaz.
Doğanın kanunu bir değişim ve gelişimdir. Eğitimdir, bilgidir. Bir filozof "değişmeyen tek şey değişimdir" demiştir. Değişim gelişim ilerleme olarak olarak kabul edilir. Bu da düşünce ile, düşüncenin pratik hale gelmesi ile mümkündür.
İnsanlar her konuda düşünürler, önemli olan yapıcı, yararlı, verimli düşünmektir, uygulamadır.
Bir yazar da her konuda düşündüğü gibi, her konuda yazar. Ancak fazla bir ayrıntı bir köşe yazısının tekniğine çok uymaz. Çünkü köşe yazılarında fazla ayrıntılara girilmiyor. Ayrıca bir yazar görüşünü okuyucuya inandırmak zorunda değildir.
Elbette bir yazarın yazısının bir görüşü , fikri, amacı vardır, sadece bu kadardır.
Okuyucu özgür iradesiyle bir yazıyı, bir görüşü kabul eder veya etmez onun bileceği bir durumdur.
Doğanın, dünyanın bazı yasaları vardır dedik. Bunlar, hareket, yani canlılık, değişme, gelişme, yenilenme, ilerlemedir. Insanların da öyle olması gerekiyor.
Hiç bir şey yerinde saymıyor. Bu kuralları bilen, deyim yerindeyse, zamanın ruhunu çözümleyen kişiler toplumlar her konuda, teknik, sosyal, siyasal olarak gelişmişlerdir. Gelişme okumayla, araştırmayla, felsefeyle olur. Kendini yenilemeyle olur.
Ama ne yazık ve ne acıdır, genelde Türkiye toplumu, özelde Urfa toplumu, okumanın, araştırmanın en az olduğu yerlerdir. Halkın çoğunun müslüman olduğu ülkemiz insanları, genelleme yapmadan dersek okumadığı için, İslam dinin kurallarını bilmediği, uymadığı gibi, çağdaş bilgileri de bilmiyorlar, daha doğrusu her iki bilgi kurallarını sanki öğrenmek istemiyorlar.
İlime önem veren bir dinin mensupları bundan uzaklar. Oysa Islam peygamberi iki günü bir birine eşit olan bizden değildir demesine, daha bir çok hadiste, öğrenmenin, kendini geliştirme ve geliştirme emirlerine rağmen, adeta inadına, olumlu bir yönde değişmek, gelişmek istenmiyor. Şehrimiz Urfa bu konuda belki ilk sırada bulunuyor.
Neden bu konuya girdim. Ne demek istediğimi anlatayım. Türkiye'de yıllardır paradan sıfırlar atıldı. Milyarlar, milyonlar gitti, hala yediden yetmişe, bin liraya bir milyar, bir liraya bir milyon deniliyor. Çok acayip bir durum.
Şehrimiz Urfa'da belediye otobüslerinin son duraklarının resmi adı aktarma merkezidir. Olması gereken de budur. Ama halk arasında bazı istisnalar hariç, belediye otobüs şöferlerinden tutun, 80 yaşındaki yaşliya kadar toplama merkezi diyor. Oysa toplama merkezi askeri bir deyimdir.
Doğru olan, yolcuların, başka semtlere gidecek olmasından dolayı aktarma merkezi deyimidir. Bu misalleri çoğaltmak. mümkün, ama gereği yok.
Böylesi düşünce yapıları sosyolojik ve politik olarak olumsuz mesajlar veriyor. Gelişme, yenilenme davranışının olmadığını gösteriyor. Eski dönemlerde elli lira paranın arka tarafında elinde bir silah olan bir asker resmi vardı. Bir tanıdığım bu paraya, asker resiminden dolayı elli lira demez, asker para derdi. Defalarca bu asker para değil elli liradır dememize rağmen, sürekli asker para deyimini kullanırdı.
Verdiğimiz çoğul ve tekil misaller ülkemiz insanlarından bir zeka sorununun var olduğunu gösteriyor. Bir dönem Aziz Nesin Türkiye halkının zeka eksiklinden söz etmişti. Çok tepki çekmişti. Bunu, dost acı söyler şeklinde düşünsek, yanlışları düzeltmek mümkün olabilir.
Bir toplumun, bir kişinin gelişmesi, eleştiri özeleştiri ile yani hatasını kabul etmekle olur.
İlerleme tekrarla, çarpıtmayla değil, ancak okumayla, eğitimle araştırmayla sorgulama ile olur. Bunun başka bir yolu yoktur.
Anasayfa
Yazarlar
NECDET ŞANSAL
Yazı Detayı
Bu yazı 585+ kez okundu.
ACAYİP HALLERİMIZ
İnsanlar canlı varlıklar içerisinde, düşünme, beceri, yetenek, sanat, buluş, olarak ayrıcalıklı varlıklardır.
Üstün duruma gelmesinin nedeni, evrim olarak kendilerini geliştirmeleri, yenilemeleri sonucunda olmuştur.
Bu durum tüm insan toplumlarını kapsamiyor. Bunda, Asya, Afrika kıtası ile Avrupa kıtasındaki gelişmeler çok farklıdır. Çünkü kendilerini tekrarlayan değişime uymayan bir Afrika ile, kendini yenileyen, çığır açan bir Avrupa aynı olmaz, aynı kalmaz.
Doğanın kanunu bir değişim ve gelişimdir. Eğitimdir, bilgidir. Bir filozof "değişmeyen tek şey değişimdir" demiştir. Değişim gelişim ilerleme olarak olarak kabul edilir. Bu da düşünce ile, düşüncenin pratik hale gelmesi ile mümkündür.
İnsanlar her konuda düşünürler, önemli olan yapıcı, yararlı, verimli düşünmektir, uygulamadır.
Bir yazar da her konuda düşündüğü gibi, her konuda yazar. Ancak fazla bir ayrıntı bir köşe yazısının tekniğine çok uymaz. Çünkü köşe yazılarında fazla ayrıntılara girilmiyor. Ayrıca bir yazar görüşünü okuyucuya inandırmak zorunda değildir.
Elbette bir yazarın yazısının bir görüşü , fikri, amacı vardır, sadece bu kadardır.
Okuyucu özgür iradesiyle bir yazıyı, bir görüşü kabul eder veya etmez onun bileceği bir durumdur.
Doğanın, dünyanın bazı yasaları vardır dedik. Bunlar, hareket, yani canlılık, değişme, gelişme, yenilenme, ilerlemedir. Insanların da öyle olması gerekiyor.
Hiç bir şey yerinde saymıyor. Bu kuralları bilen, deyim yerindeyse, zamanın ruhunu çözümleyen kişiler toplumlar her konuda, teknik, sosyal, siyasal olarak gelişmişlerdir. Gelişme okumayla, araştırmayla, felsefeyle olur. Kendini yenilemeyle olur.
Ama ne yazık ve ne acıdır, genelde Türkiye toplumu, özelde Urfa toplumu, okumanın, araştırmanın en az olduğu yerlerdir. Halkın çoğunun müslüman olduğu ülkemiz insanları, genelleme yapmadan dersek okumadığı için, İslam dinin kurallarını bilmediği, uymadığı gibi, çağdaş bilgileri de bilmiyorlar, daha doğrusu her iki bilgi kurallarını sanki öğrenmek istemiyorlar.
İlime önem veren bir dinin mensupları bundan uzaklar. Oysa Islam peygamberi iki günü bir birine eşit olan bizden değildir demesine, daha bir çok hadiste, öğrenmenin, kendini geliştirme ve geliştirme emirlerine rağmen, adeta inadına, olumlu bir yönde değişmek, gelişmek istenmiyor. Şehrimiz Urfa bu konuda belki ilk sırada bulunuyor.
Neden bu konuya girdim. Ne demek istediğimi anlatayım. Türkiye'de yıllardır paradan sıfırlar atıldı. Milyarlar, milyonlar gitti, hala yediden yetmişe, bin liraya bir milyar, bir liraya bir milyon deniliyor. Çok acayip bir durum.
Şehrimiz Urfa'da belediye otobüslerinin son duraklarının resmi adı aktarma merkezidir. Olması gereken de budur. Ama halk arasında bazı istisnalar hariç, belediye otobüs şöferlerinden tutun, 80 yaşındaki yaşliya kadar toplama merkezi diyor. Oysa toplama merkezi askeri bir deyimdir.
Doğru olan, yolcuların, başka semtlere gidecek olmasından dolayı aktarma merkezi deyimidir. Bu misalleri çoğaltmak. mümkün, ama gereği yok.
Böylesi düşünce yapıları sosyolojik ve politik olarak olumsuz mesajlar veriyor. Gelişme, yenilenme davranışının olmadığını gösteriyor. Eski dönemlerde elli lira paranın arka tarafında elinde bir silah olan bir asker resmi vardı. Bir tanıdığım bu paraya, asker resiminden dolayı elli lira demez, asker para derdi. Defalarca bu asker para değil elli liradır dememize rağmen, sürekli asker para deyimini kullanırdı.
Verdiğimiz çoğul ve tekil misaller ülkemiz insanlarından bir zeka sorununun var olduğunu gösteriyor. Bir dönem Aziz Nesin Türkiye halkının zeka eksiklinden söz etmişti. Çok tepki çekmişti. Bunu, dost acı söyler şeklinde düşünsek, yanlışları düzeltmek mümkün olabilir.
Bir toplumun, bir kişinin gelişmesi, eleştiri özeleştiri ile yani hatasını kabul etmekle olur.
İlerleme tekrarla, çarpıtmayla değil, ancak okumayla, eğitimle araştırmayla sorgulama ile olur. Bunun başka bir yolu yoktur.
Ekleme
Tarihi: 12 June 2025 - Thursday
ACAYİP HALLERİMIZ
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.