NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

URFA’DAN TARİHİ KISSALAR (4)

Evrenin ve dünyanın meydana gelmesi veya kurulmasının tarihi hakkında bilimin ve dinlerin kesin bir saptaması yok. Bilim rakam olarak sanırım bir tahminde öngörüde bulunuyor. Dinler ise tarih vermeden Adem ile Havva örneğini veriyor. Keza insanların ne zaman Dünya’ya geldiği ne kadar insan gelmiş geçmiş kesin olarak bilinmiyor. Büyüklerin anlattığına göre çok değil altmış yetmiş yıl evvel şehrimiz Urfa’nın dört etrafı, Ziraat Bankasından Bey Kapısına oradan Harran kapısına Yakubiye’den Samsat Kapı asfalt yoluna kadar mezarlık imiş. Bu konu ile ilgili Urfa’da çok anlamlı bir kıssa veya masal anlatılır. Vakti zamanında bir padişah varmış. Bir gün vezirlerini çağırmış, bana ölü toprağı olmayan bir topraktan bir desti ile su bardağı yapın emrini vermiş. Rivayete göre ölü toprağı boz veya siyah renkte olurmuş. Vezirler gezmişler dolaşmışlar her taraf ölü toprağı gibi. Nihayet şehrin dışında yüksek bir tepeye gitmişler halis el değmemiş kırmızı bir toprak görmüşler. Burada insan yaşamamış mezarlık yoktur diye oranın toprağından güzelce bir su testisi ve bardak yapmışlar padişaha getirip yüksek bir tepeden el değmemiş topraktan yaptıklarını söylemişler. Padişaha bir bardak su verirler, bardak padişahın elinde daha su içecek iken bardak dile gelmiş iç padişahım iç ben de senin gibi bir padişahtım der. Dünyanın faniliğini gelip geçici olduğunu anlatan çarpıcı bir örnek. Bundan dolayı Osmanlı döneminde kibre gurura kapılan sultanlara mağrurlanma padişahım senden büyük Allah var denilirmiş. Mitolojiler efsaneler belki birer moral değerleridir kaynağıdırlar. Anlam yüklüdürler. Destansız bir millet olamaz. Yine vakti zamanında takriben bundan beş asır evvel Urfa Bıçakçı Meydanında İmamı Sekaki adında bıçakçılık yapan kendi halinde temiz bir zatı muhterem varmış. Bir gün ecel vaki olur vefat eder. Kendisini yıkayan kişi bakar koltuk altı etek altı tıraş olmamış. İçerlenir kızar buna mı hoca deyiler buna mı evliya deyiler diye serzenişte bulunur. İmam başını kaldırır adama içimizi temizlemekten dışımıza sıra gelmedi ki der tekrar başını indirir yıkayan adam şok olur dersini alır dediğine pişman olur. Urfa’da Geçmişte bir de meşhur divaneler varmış Kır casus lakaplı Melami tarikatından Sofi Mehmet bunların önde geleniydi. Aynı dönemde Mame lakaplı bizim, Urfa’da Pallas dediğimiz bir çeşit kilimle gezen bir meczup kişi varmış. Millet kendisine para verirler parayı atar parayı ne yapacağım dermiş aç olsam gider fırından ekmek alırım benden para isteyen yok dermiş. Yaz, Kış pallasla gezermiş. Ayrıca Bey Kapılı Kadir diye divane görünümlü bir kişi varmış. Bir gün hali vakti iyi olan bir köylü yoksul bir şehirliyi köyüne götürür misafir eder yedirir içirir bir çuval buğday verir götür bunu çoluk çocuğunla ye der. O zaman tabi vesait taksi falan yok buğdayı götürmesi için hayır sahibi köylü bir de bir eşşek verir şehre gittiğinde eşeği filan hana bırak biz sonra oradan alırız der. Adam sevinç içinde buğdayı eşeğe yükler şehre doğru gider bir iki saat gittikten sonra buğday çuvalı eşekten düşer adam şok olur, ağır olduğu için kaldırıp eşeğe yükleyemez. Ne gelen ne giden vardır. Perişan bir vaziyetedir. Bir de bakar karşısına Urfa’da Deli Kadir denilen kişi çıkar, ne oldu niye bu çuvalı düşürdün sorur, adam ben mi düşürdüm düşüren düşürdü der. Kadir çuvalı kaldırır eşeğe yükler bir daha düşürme dedikten sonra, adam bir bakar kadir kayıp olup gitmiş.  
Ekleme Tarihi: 17 Ocak 2017 - Salı

URFA’DAN TARİHİ KISSALAR (4)

Evrenin ve dünyanın meydana gelmesi veya kurulmasının tarihi hakkında bilimin ve dinlerin kesin bir saptaması yok. Bilim rakam olarak sanırım bir tahminde öngörüde bulunuyor. Dinler ise tarih vermeden Adem ile Havva örneğini veriyor.

Keza insanların ne zaman Dünya’ya geldiği ne kadar insan gelmiş geçmiş kesin olarak bilinmiyor.

Büyüklerin anlattığına göre çok değil altmış yetmiş yıl evvel şehrimiz Urfa’nın dört etrafı, Ziraat Bankasından Bey Kapısına oradan Harran kapısına Yakubiye’den Samsat Kapı asfalt yoluna kadar mezarlık imiş.

Bu konu ile ilgili Urfa’da çok anlamlı bir kıssa veya masal anlatılır.

Vakti zamanında bir padişah varmış.

Bir gün vezirlerini çağırmış, bana ölü toprağı olmayan bir topraktan bir desti ile su bardağı yapın emrini vermiş. Rivayete göre ölü toprağı boz veya siyah renkte olurmuş. Vezirler gezmişler dolaşmışlar her taraf ölü toprağı gibi.

Nihayet şehrin dışında yüksek bir tepeye gitmişler halis el değmemiş kırmızı bir toprak görmüşler. Burada insan yaşamamış mezarlık yoktur diye oranın toprağından güzelce bir su testisi ve bardak yapmışlar padişaha getirip yüksek bir tepeden el değmemiş topraktan yaptıklarını söylemişler.

Padişaha bir bardak su verirler, bardak padişahın elinde daha su içecek iken bardak dile gelmiş iç padişahım iç ben de senin gibi bir padişahtım der.

Dünyanın faniliğini gelip geçici olduğunu anlatan çarpıcı bir örnek.

Bundan dolayı Osmanlı döneminde kibre gurura kapılan sultanlara mağrurlanma padişahım senden büyük Allah var denilirmiş.

Mitolojiler efsaneler belki birer moral değerleridir kaynağıdırlar. Anlam yüklüdürler. Destansız bir millet olamaz.

Yine vakti zamanında takriben bundan beş asır evvel Urfa Bıçakçı Meydanında İmamı Sekaki adında bıçakçılık yapan kendi halinde temiz bir zatı muhterem varmış. Bir gün ecel vaki olur vefat eder. Kendisini yıkayan kişi bakar koltuk altı etek altı tıraş olmamış.

İçerlenir kızar buna mı hoca deyiler buna mı evliya deyiler diye serzenişte bulunur. İmam başını kaldırır adama içimizi temizlemekten dışımıza sıra gelmedi ki der tekrar başını indirir yıkayan adam şok olur dersini alır dediğine pişman olur.

Urfa’da Geçmişte bir de meşhur divaneler varmış Kır casus lakaplı Melami tarikatından Sofi Mehmet bunların önde geleniydi.

Aynı dönemde Mame lakaplı bizim, Urfa’da Pallas dediğimiz bir çeşit kilimle gezen bir meczup kişi varmış. Millet kendisine para verirler parayı atar parayı ne yapacağım dermiş aç olsam gider fırından ekmek alırım benden para isteyen yok dermiş.

Yaz, Kış pallasla gezermiş. Ayrıca Bey Kapılı Kadir diye divane görünümlü bir kişi varmış. Bir gün hali vakti iyi olan bir köylü yoksul bir şehirliyi köyüne götürür misafir eder yedirir içirir bir çuval buğday verir götür bunu çoluk çocuğunla ye der. O zaman tabi vesait taksi falan yok buğdayı götürmesi için hayır sahibi köylü bir de bir eşşek verir şehre gittiğinde eşeği filan hana bırak biz sonra oradan alırız der.

Adam sevinç içinde buğdayı eşeğe yükler şehre doğru gider bir iki saat gittikten sonra buğday çuvalı eşekten düşer adam şok olur, ağır olduğu için kaldırıp eşeğe yükleyemez.

Ne gelen ne giden vardır. Perişan bir vaziyetedir.

Bir de bakar karşısına Urfa’da Deli Kadir denilen kişi çıkar, ne oldu niye bu çuvalı düşürdün sorur, adam ben mi düşürdüm düşüren düşürdü der. Kadir çuvalı kaldırır eşeğe yükler bir daha düşürme dedikten sonra, adam bir bakar kadir kayıp olup gitmiş.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.