NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

TARİHİ URFA VE MESELLERİ-3

Urfa belki Dünya’nın en eski şehri, en eski yerleşme yeri denilebilir. Yalnız, Göbekli tepede ortaya çıkan tarihi kalıntılar bile bu savın bu iddianın şimdilik en büyük kanıtıdır. Urfa Siverekli ünlü şair Ahmet Arif “hasretinden prangalar eskittim” şiir kitabının Anadolu şiiri, “Beşikler vermişim Nuh’a, salıncaklar, hamaklar, Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır, anadoluyum ben, Tanıyormusun?” adlı uzun şiirini konumuz olan Urfa’nın ne kadar çok eski bir şehir olduğuna uyarlaya biliriz. Bu şiir sanki bu anlamda Urfa için söylenmiştir. Zaten yapılan arkeolojik çalışmalar Urfa tarihinin, Göbekli tepeden çok daha eski olduğunun belirtileri vardır. Dünya uygarlık tarihi Urfa’da başlamıştır denilse çok ileri gidildiği abartıldığı sanılmasın. Hazreti İbrahim den çok önce Hazreti Adem’in Urfa’da çiftçilik yaptığı, Hazreti Nuh’un Urfa’da yaşadığı, sonra tufan hadisesi dolaysıyla Cizre’ye gittiği her çeşit canlının yer aldığı büyük bir geminin Cudi dağına çıktığını hatta dağın çevresinde geminin kalıntılarının bulunduğu söyleniyor. Genelde Dünya tarihinin, Hazreti Ademden, özelde Urfa tarihinin Göbekli tepe’den çok daha eski olduğuna dair bulgular olasıdır. Burada bu nedenle tarihi bir anektodo aktarmak gerekiyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında Aydın ve adil bir din adamı olan Hacı Abdullah hoca Hasan Paşa camii de vaaz verir. Halk tarafından çok sevilen hocanın vaazları merakla sevgiyle ilgiyle dinlenir. Hoca o kadar dürüst ve sevilirmiş ki Urfa’da evliya görmeyen gitsin Abdullah hocayı görsün denilirmiş. Bu değerli hocanın özel yaşamı da bu övgüye değermiş. Kendisini her sınıftan yani zengin fakir yemeğe davet eder, kendisi genelde yemek davetlerine gitmez. Benim durumum iyi, evimde yemeğim var. Siz gidin maddi durumu iyi olmayan yoksul insanları davet edin daha sevap olur dermiş. Gene bir gün Hasan Paşa camide hararetli bir vaaz sonrası hoca camiden çıkmak üzere iken devrin Urfa müftüsü Hasan efendi arkadaşları ile oradan geçmektedir. Hoca der. Bu günkü dersin mevzusu neydi diye sorar. Hoca da Adem aleyselam üzerineydi diye cevap verir. müftü orada çok anlamlı ve derin bir cevap verir. Hoca hangi ademden bahsediyorsun. Nice adamlar gelmiş geçmiş bu Dünya’dan der. Biz de ihlaslı hoca ve müftü efendilere, Allah rahmet eylesin hepsine, cümle iyi insanlara rahmetini mağfiretini esirgemesin diyelim. Konu açılmışken mevzu ile ilgili Dünya’nın ne kadar eski olduğuna dair Urfa coğrafyasında söylenen çok eski anlamlı bir mesel ile bu bölümü bitirelim. Vakti zamanında bir bilge hükümdar varmış. Bir gün vezirlerini yanına çağırmış. Bana ölü toprağı olmayan bir topraktan bir desti ve bardak yapın diye buyurmuş. Rivayete göre Dünya’da kapı ölçeği kadar bir yer bile mezarlıkmış. Bunu bilen duymuş olan vezirler, ölü toprağı olmayan toprak ararlar. Bulamazlar. En sonunda Urfa sultan tepenin yüksek tepesine giderler. Bakarlar her taraf kırmızı felhan toprak. Derler burada insan yaşamamıştır diye düşünürler. El değmemiş zan ettikleri topraktan, iyi bir su testisi ve bardak yaparlar. Getirirler hükümdara sunarlar. Bir bardak su verirler. Bardak hükümdarın elinde tam suyu içecekken, bardak dile gelir. İç padişahım iç ben de senin gibi bir padişahtım der. vezirler hayret içinde kalırlar. Hükümdar bu mesel ile bu Dünya’nın çok eski, belki kuruluş tarihinin bilinemeyeceğini anlatmış olur. Zaten Bilim insanlık tarihini ve yaşadığımız Dünya tarihi hakkında verdiği bilgiler bizim gibi düşünen insanlara göre kesin değil. Var sayımlar üzerinedir. Bu konuda samimi düşüncem, doğrusunu ancak Dünyanın ve Evrenin kurucusu sırların sırrı cenabı hak bilir.  
Ekleme Tarihi: 01 Şubat 2019 - Cuma

TARİHİ URFA VE MESELLERİ-3

Urfa belki Dünya’nın en eski şehri, en eski yerleşme yeri denilebilir. Yalnız, Göbekli tepede ortaya çıkan tarihi kalıntılar bile bu savın bu iddianın şimdilik en büyük kanıtıdır. Urfa Siverekli ünlü şair Ahmet Arif “hasretinden prangalar eskittim” şiir kitabının Anadolu şiiri, “Beşikler vermişim Nuh’a, salıncaklar, hamaklar, Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır, anadoluyum ben, Tanıyormusun?” adlı uzun şiirini konumuz olan Urfa’nın ne kadar çok eski bir şehir olduğuna uyarlaya biliriz. Bu şiir sanki bu anlamda Urfa için söylenmiştir. Zaten yapılan arkeolojik çalışmalar Urfa tarihinin, Göbekli tepeden çok daha eski olduğunun belirtileri vardır. Dünya uygarlık tarihi Urfa’da başlamıştır denilse çok ileri gidildiği abartıldığı sanılmasın. Hazreti İbrahim den çok önce Hazreti Adem’in Urfa’da çiftçilik yaptığı, Hazreti Nuh’un Urfa’da yaşadığı, sonra tufan hadisesi dolaysıyla Cizre’ye gittiği her çeşit canlının yer aldığı büyük bir geminin Cudi dağına çıktığını hatta dağın çevresinde geminin kalıntılarının bulunduğu söyleniyor. Genelde Dünya tarihinin, Hazreti Ademden, özelde Urfa tarihinin Göbekli tepe’den çok daha eski olduğuna dair bulgular olasıdır. Burada bu nedenle tarihi bir anektodo aktarmak gerekiyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında Aydın ve adil bir din adamı olan Hacı Abdullah hoca Hasan Paşa camii de vaaz verir. Halk tarafından çok sevilen hocanın vaazları merakla sevgiyle ilgiyle dinlenir. Hoca o kadar dürüst ve sevilirmiş ki Urfa’da evliya görmeyen gitsin Abdullah hocayı görsün denilirmiş. Bu değerli hocanın özel yaşamı da bu övgüye değermiş. Kendisini her sınıftan yani zengin fakir yemeğe davet eder, kendisi genelde yemek davetlerine gitmez. Benim durumum iyi, evimde yemeğim var. Siz gidin maddi durumu iyi olmayan yoksul insanları davet edin daha sevap olur dermiş. Gene bir gün Hasan Paşa camide hararetli bir vaaz sonrası hoca camiden çıkmak üzere iken devrin Urfa müftüsü Hasan efendi arkadaşları ile oradan geçmektedir.

Hoca der. Bu günkü dersin mevzusu neydi diye sorar. Hoca da Adem aleyselam üzerineydi diye cevap verir. müftü orada çok anlamlı ve derin bir cevap verir. Hoca hangi ademden bahsediyorsun. Nice adamlar gelmiş geçmiş bu Dünya’dan der. Biz de ihlaslı hoca ve müftü efendilere, Allah rahmet eylesin hepsine, cümle iyi insanlara rahmetini mağfiretini esirgemesin diyelim. Konu açılmışken mevzu ile ilgili Dünya’nın ne kadar eski olduğuna dair Urfa coğrafyasında söylenen çok eski anlamlı bir mesel ile bu bölümü bitirelim. Vakti zamanında bir bilge hükümdar varmış. Bir gün vezirlerini yanına çağırmış. Bana ölü toprağı olmayan bir topraktan bir desti ve bardak yapın diye buyurmuş. Rivayete göre Dünya’da kapı ölçeği kadar bir yer bile mezarlıkmış. Bunu bilen duymuş olan vezirler, ölü toprağı olmayan toprak ararlar. Bulamazlar. En sonunda Urfa sultan tepenin yüksek tepesine giderler. Bakarlar her taraf kırmızı felhan toprak. Derler burada insan yaşamamıştır diye düşünürler. El değmemiş zan ettikleri topraktan, iyi bir su testisi ve bardak yaparlar. Getirirler hükümdara sunarlar. Bir bardak su verirler. Bardak hükümdarın elinde tam suyu içecekken, bardak dile gelir. İç padişahım iç ben de senin gibi bir padişahtım der. vezirler hayret içinde kalırlar. Hükümdar bu mesel ile bu Dünya’nın çok eski, belki kuruluş tarihinin bilinemeyeceğini anlatmış olur. Zaten Bilim insanlık tarihini ve yaşadığımız Dünya tarihi hakkında verdiği bilgiler bizim gibi düşünen insanlara göre kesin değil. Var sayımlar üzerinedir. Bu konuda samimi düşüncem, doğrusunu ancak Dünyanın ve Evrenin kurucusu sırların sırrı cenabı hak bilir.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.