NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -96-

Tarihi Urfa’nın Hazreti İbrahim makamından (Dergah) sonra en çok ziyaret edilen diğer dini makamı Hazreti Eyyüp peygamberin çile çektiği var sayılan mekan ve mağaradır. Urfa şehir merkezinin güneyinde yer alan bu bölge daha önce yerleşim yeri değildi. Evler yoktu. Şehir merkezinden güneye gelindiğinde tarihi Harran kapı mezarlığı vardır. Mezarlıklardan sonra Her taraf fıstık bahçeleri ve üzüm bağları kaplıydı. Burada Hacı Nebi ailesinin Fıstık alanı meşhurdu. Çocuktum hatırlıyorum, bakımlı, temiz, büyük fıstık ağaçları hepsi neredeyse aynı kıyasta ağaçlar görkemli dururdu. Bu büyük fistık ağaçları arasında taştan yapılmış düzgün, düzenli şato gibi bir evleri vardı. Fıstıklık ve bağlardan sonra Hazreti Eyyüp mağarası, kuyu, ve taştan yapılmış küçük bir cami vardı. Böyle sade bir yapı arz eder insana manevi, tarihi, tasavvufi bir hava verirdi. Ama ne yazık ki sonra zannedersem kuyunun yanındaki cami yıkılmış, yeni büyük bir cami yapılmıştır. Yapım derken yıkma işte buna denir. Tarihe, dine saygı, eski eserleri korumaktır. Böylesi konularda şuurlu, bilinçli olmaktır. Dini değerlere saygı öyle rastgele gelişi güzel olmaz. Oralara Urfa halkı bahar aylarında çeşitli kır çiçeklerinin açtığı mevsimde kıra giderdiler. Şimdi geçelim asıl konumuza Hazreti Eyyüp: Sabır simgesi, timsali olarak bilinir, anılır. Sınırlı tarihsel verilere göre, Hazreti Eyyüp Suriye, Şam bölgesinde dünyaya gelmiştir. Kendisi ve eşi Rahime peygamberler soyundan gelmiştir deniliyor. Yetişkin olduktan sonra Şam’dan göç ederek Urfa Viranşehir ilçesi, Siverek karacadağ arasına gelip yerleşmiştir. Oralarda köyler almış, çiftlikler kurmuştur. Çok sayıda koyun, kuzu sahibi olmuş, bu verimli yaylalarda beslemiş, büyük bir servet sahibi olmuştur. Yine çok sayıda evlatları olmuştur. Ancak bu servet ve şatafattan sonra, hikmetinden sual olmaz, büyük servet yok olur. Evlatları ölür. Kendisi ve eşi Rahime, Viranşehir civarından göç ederek Urfa’ya Eyyübiye mıntıkasına gelerek çile çekecekleri mağarada yaşarlar. Hazreti Eyyüp evlatları ölmesine rağmen, büyük serveti yok olmasına, yoksul düşmesine rağmen asla Allah’a isyan etmez. Evlatlarımı ve servetimi Allah verdi yine Allah aldı der sabır eder. Bu kadar yok oluşa rağmen, üstelik hasta olur, hastalığına çare bulunmaz. Günden güne erir. Ölümün eşiğine gelir, Yine sabır eder. Aç kalırlar, ama açlığa sabır kafi gelmez. Yiyecek, ekmek alma paraları bile yoktur. Bizim Urfa’da eskiden büyüklerin söylediklerine göre, eşi Rahime, kaldıkları mağara civarından yaklaşık üç km ötede Eski Eyyübiye mahallesine ekmek, gıda yardımı almak için gelir. Rahime’nin iki omzuna sarkan, uzun, gür örüklü saçları vardır. Bir ev sahibi Rahime’ye bu örüklü saçlarından biraz kesip bize verirsen, sana bolca ekmek, yiyecek veririz der. Rahime ne kadar israr ederse de saçından bir tutam vermesen size ekmek vermeyiz cevabını alır. Rahime düşünür, taşınır, ekmek, yiyecek olmayınca eşi için bu vicdansız teklifi kabul eder. Saçından biraz keserek bunlara verir.   Rahime yiyecekleri mağaraya eşinin yanına getirir. Eşi Hazreti Eyyüp Rahimenin saçının bir bölümünün kesildiğini fark eder. Saçın ne oldu diye sorur. Rahime durumu anlatır. Hazreti Eyyüp bu duruma çok kızar. Açlıktan öleydik, keşke bunu yapmasaydın der. Orada bir niyazda bulunur. Rahime’ye eğer bir gün iyileşirsem sana yüz değnek, sopa vuracağım yeminini eder. Bir rivayete göre otuz yıl, diğer bir rivayete göre de yeddi sene hasalık, çile çektikten sonra iyileşir. Tahmini mantıklı olan yeddi yıl hastalık geçirdiği rivayeti daha doğrudur şeklinde düşünülür.   Bu süreden sonra Kur-ani Kerimin bildirdiğine göre, Hazreti Eyyüp ayağını şimdi kuyu olan yere vurmasıyla kayadan çok temiz, berrak, şifalı, temiz bir su yerden çıkar. Hazreti Eyyüp bu temiz sudan kana kana içer, Suyun tesiriyle vücudunun iç organlarının iyileştiğini his eder. Sonra bu temiz, şifalı suyla iyice bir yıkanır. Banyo yapar, bu şifalı suyun etkisiyle vücudun dış yaraları da iyileşir. Eşi Rahime de iyileşir şifaya kavuşur. İhtimaldir eski dinç ve gençliklerine kavuşırlar. Ancak burada bir sorun hala vardır. Çünkü Eyyüp aleyselam yüz sopa vaadini uygulamak zorundadır. Bunu düşünürken Cebrail kendisine görünür, sopa yerine yüz tane çiçek sapını bir tutam et Eşin Rahimeye vur, böylece dileğin yerine gelmiş buyrulur. Hazreti Eyyüp bunu aynen yapar. Böylece eski, mutlu sağlıklı günlerine geri dönerler. Yine çoluk çocuk sahibi olurlar. Tekrar eski zenginliklerine, evlatlarına kavuşurlar. Bu tarihi meselede şüphesiz çok anlam ve ders verici bilgiler vardır. Anlamasını, bilmesini bilen için bir hayat dersidir. Devam Edecek…
Ekleme Tarihi: 25 Nisan 2022 - Pazartesi

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -96-

Tarihi Urfa’nın Hazreti İbrahim makamından (Dergah) sonra en çok ziyaret edilen diğer dini makamı Hazreti Eyyüp peygamberin çile çektiği var sayılan mekan ve mağaradır. Urfa şehir merkezinin güneyinde yer alan bu bölge daha önce yerleşim yeri değildi. Evler yoktu. Şehir merkezinden güneye gelindiğinde tarihi Harran kapı mezarlığı vardır. Mezarlıklardan sonra Her taraf fıstık bahçeleri ve üzüm bağları kaplıydı. Burada Hacı Nebi ailesinin Fıstık alanı meşhurdu. Çocuktum hatırlıyorum, bakımlı, temiz, büyük fıstık ağaçları hepsi neredeyse aynı kıyasta ağaçlar görkemli dururdu. Bu büyük fistık ağaçları arasında taştan yapılmış düzgün, düzenli şato gibi bir evleri vardı. Fıstıklık ve bağlardan sonra Hazreti Eyyüp mağarası, kuyu, ve taştan yapılmış küçük bir cami vardı. Böyle sade bir yapı arz eder insana manevi, tarihi, tasavvufi bir hava verirdi. Ama ne yazık ki sonra zannedersem kuyunun yanındaki cami yıkılmış, yeni büyük bir cami yapılmıştır. Yapım derken yıkma işte buna denir. Tarihe, dine saygı, eski eserleri korumaktır. Böylesi konularda şuurlu, bilinçli olmaktır. Dini değerlere saygı öyle rastgele gelişi güzel olmaz. Oralara Urfa halkı bahar aylarında çeşitli kır çiçeklerinin açtığı mevsimde kıra giderdiler. Şimdi geçelim asıl konumuza Hazreti Eyyüp: Sabır simgesi, timsali olarak bilinir, anılır. Sınırlı tarihsel verilere göre, Hazreti Eyyüp Suriye, Şam bölgesinde dünyaya gelmiştir. Kendisi ve eşi Rahime peygamberler soyundan gelmiştir deniliyor. Yetişkin olduktan sonra Şam’dan göç ederek Urfa Viranşehir ilçesi, Siverek karacadağ arasına gelip yerleşmiştir. Oralarda köyler almış, çiftlikler kurmuştur. Çok sayıda koyun, kuzu sahibi olmuş, bu verimli yaylalarda beslemiş, büyük bir servet sahibi olmuştur. Yine çok sayıda evlatları olmuştur. Ancak bu servet ve şatafattan sonra, hikmetinden sual olmaz, büyük servet yok olur. Evlatları ölür. Kendisi ve eşi Rahime, Viranşehir civarından göç ederek Urfa’ya Eyyübiye mıntıkasına gelerek çile çekecekleri mağarada yaşarlar. Hazreti Eyyüp evlatları ölmesine rağmen, büyük serveti yok olmasına, yoksul düşmesine rağmen asla Allah’a isyan etmez. Evlatlarımı ve servetimi Allah verdi yine Allah aldı der sabır eder. Bu kadar yok oluşa rağmen, üstelik hasta olur, hastalığına çare bulunmaz. Günden güne erir. Ölümün eşiğine gelir, Yine sabır eder. Aç kalırlar, ama açlığa sabır kafi gelmez. Yiyecek, ekmek alma paraları bile yoktur. Bizim Urfa’da eskiden büyüklerin söylediklerine göre, eşi Rahime, kaldıkları mağara civarından yaklaşık üç km ötede Eski Eyyübiye mahallesine ekmek, gıda yardımı almak için gelir. Rahime’nin iki omzuna sarkan, uzun, gür örüklü saçları vardır. Bir ev sahibi Rahime’ye bu örüklü saçlarından biraz kesip bize verirsen, sana bolca ekmek, yiyecek veririz der. Rahime ne kadar israr ederse de saçından bir tutam vermesen size ekmek vermeyiz cevabını alır. Rahime düşünür, taşınır, ekmek, yiyecek olmayınca eşi için bu vicdansız teklifi kabul eder. Saçından biraz keserek bunlara verir.

 

Rahime yiyecekleri mağaraya eşinin yanına getirir. Eşi Hazreti Eyyüp Rahimenin saçının bir bölümünün kesildiğini fark eder. Saçın ne oldu diye sorur. Rahime durumu anlatır. Hazreti Eyyüp bu duruma çok kızar. Açlıktan öleydik, keşke bunu yapmasaydın der. Orada bir niyazda bulunur. Rahime’ye eğer bir gün iyileşirsem sana yüz değnek, sopa vuracağım yeminini eder. Bir rivayete göre otuz yıl, diğer bir rivayete göre de yeddi sene hasalık, çile çektikten sonra iyileşir. Tahmini mantıklı olan yeddi yıl hastalık geçirdiği rivayeti daha doğrudur şeklinde düşünülür.

 

Bu süreden sonra Kur-ani Kerimin bildirdiğine göre, Hazreti Eyyüp ayağını şimdi kuyu olan yere vurmasıyla kayadan çok temiz, berrak, şifalı, temiz bir su yerden çıkar. Hazreti Eyyüp bu temiz sudan kana kana içer, Suyun tesiriyle vücudunun iç organlarının iyileştiğini his eder. Sonra bu temiz, şifalı suyla iyice bir yıkanır. Banyo yapar, bu şifalı suyun etkisiyle vücudun dış yaraları da iyileşir. Eşi Rahime de iyileşir şifaya kavuşur. İhtimaldir eski dinç ve gençliklerine kavuşırlar. Ancak burada bir sorun hala vardır. Çünkü Eyyüp aleyselam yüz sopa vaadini uygulamak zorundadır. Bunu düşünürken Cebrail kendisine görünür, sopa yerine yüz tane çiçek sapını bir tutam et Eşin Rahimeye vur, böylece dileğin yerine gelmiş buyrulur. Hazreti Eyyüp bunu aynen yapar. Böylece eski, mutlu sağlıklı günlerine geri dönerler. Yine çoluk çocuk sahibi olurlar. Tekrar eski zenginliklerine, evlatlarına kavuşurlar. Bu tarihi meselede şüphesiz çok anlam ve ders verici bilgiler vardır. Anlamasını, bilmesini bilen için bir hayat dersidir. Devam Edecek…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.