NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -84-

Eski Urfa ekonomisi, şimdi olduğu gibi büyük ölçüde tarıma ve hayvancılığa dayalıdır. Sanayi öncesi giyim, kuşam, ev eşyaları hepsi el işleriydi. Köylü, çiftçi, bahçeci, bağcı, şehirde küçük el sanatkarları birlikte yaşamın gereklerini, koşullarını oluşturuyorlardı. Urfa’da tarım dışında önemli miktarda bağ ve bahçe vardı. Urfalıların meyve ihtiyaçlarının nerdeyse hepsi buralardan karşılanırdı. Urfa narı ülkede meşhurdur. Dışarıdan Urfa’da yetişmeyen elma, portakal, hurma, muz gibi meyveler çok az gelirdi. Eski bir Urfa türküsü vardı Urfa’nın, etrafı yalnız, dumanlı dağlar değildi, Urfa’nın dört etrafı bağ ve bahçe doluydu desek herhalde doğru demiş oluruz. Hele Urfa’nın eski bağları, çeşitli renk ve tatta üzümleri, abartmadan söylersem tahminim, yalnız Türkiye’de değil, dünyada ilk sıralarda olur. Urfa, tahıl ürünleri, buğday, arpa, mercimek, nohut, vs ihtiyaçlarını karşılardı. Hatta tarım ürünlerini başka şehir ve ülkelere satardı. Yiyecek, meyve, sebze, ihtiyaçlarının çoğunu karşılayan bu şehir, giyim, ev sergilerini, kilim, keçe, çul, palas, gibi zorunlu ihtiyaç eşyalarını da üretirdi. Bu şehrin halkı anlaşılıyor ki geçmişte çoğunluk olarak çok çalışkan bir halktır. Giyim eşyalarından başlayalım, Kürk, aba, kazak, ehram, futa, şalvar, entari, buna ilimizde cebeyle zubunu denirdi. Daha sonra terzilik. Bakırcılık, kalaycılık, demircilik, marangozluk, gibi meslekler iş bölümleri halinde insanlar çalışarak, yaşamlarını devam ettiriyorlardı. Çalışmayana ekmek yok sözü bu iş bölümü ve anlayıştan kalmıştır denilebilir. Bundan dolayı tembellik tüm toplumlarda sevilmez, hor ve hakir görülür. Bu anlamda tembellik emek vermeden yaşamak, topluma yük olma gibi algılandığından ve bilindiğinden, asalak, bir sömürücü gibi algılanır. Aynı şekilde faizciler rahatlıkla bu kategoriye girer. Bundan dolayı dinimiz faizciliği şiddetle eleştirmiş, haram saymış, faiz alanında vereninde büyük günah işlediğini melun olduğunu ilan eder. İşte İslam ekonomisi ile Kapitalist ekonomi arasındaki büyük fark buradadır. İslam faizi insanları iliğine kadar sömürdüğü için faizcilere nerdeyse savaş açar. Ama sömürücü kapitalist sistem faizi sistemin bir gereği olarak savunur. Biz gelelim Urfa el sanatlarını kısaca tanıtmaya devam edelim; en önce giyimden başlamak gerekir. Sanayi öncesi, Urfa’da zorunlu bir ihtiyaç olarak, insanların giyimini ve ev sergilerini üreten culhacılık’tan söz edelim. Urfa el sanatlarında özelikle culha işinde yalnız bölgenin değil, belki Türkiye’nin sayılı önde gelen illerinden bir şehridir. Culha işi diğer el sanatlarından, keçe, kürk, aba işinden daha yaygın ve daha kapsamlıdır. Kısaca el işlerinin en önde gelen bir sektörüydü. Osmanlı devletinin ünlü tanınmış gezgini Evliya Çelebi 1650 yılında Urfa’ya geldiğinde culha sanatında ileride olduğunu şu sözlerle belirtir; Urfa’da pamuk ipliğinden kapı gibi sağlam bez dokunduğunu, bunun Musul bezinden daha güzel ve temiz olduğunu söylemektedir. 1883 tarihli Halep vilayet salnamesinde Urfa’da 221 adet kumaş tezgahının olduğunun yazılması, şehrimizde her çeşit dokumacılığın gelişkin ve ileri bir boyutta olduğunun kanıtıdır. Diğer el sanatlarını ve ustalarını ileriki sahifelerde belirtilecektir. Devam Edecek…
Ekleme Tarihi: 27 Mart 2022 - Pazar

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -84-

Eski Urfa ekonomisi, şimdi olduğu gibi büyük ölçüde tarıma ve hayvancılığa dayalıdır. Sanayi öncesi giyim, kuşam, ev eşyaları hepsi el işleriydi. Köylü, çiftçi, bahçeci, bağcı, şehirde küçük el sanatkarları birlikte yaşamın gereklerini, koşullarını oluşturuyorlardı. Urfa’da tarım dışında önemli miktarda bağ ve bahçe vardı. Urfalıların meyve ihtiyaçlarının nerdeyse hepsi buralardan karşılanırdı. Urfa narı ülkede meşhurdur. Dışarıdan Urfa’da yetişmeyen elma, portakal, hurma, muz gibi meyveler çok az gelirdi.

Eski bir Urfa türküsü vardı Urfa’nın, etrafı yalnız, dumanlı dağlar değildi, Urfa’nın dört etrafı bağ ve bahçe doluydu desek herhalde doğru demiş oluruz. Hele Urfa’nın eski bağları, çeşitli renk ve tatta üzümleri, abartmadan söylersem tahminim, yalnız Türkiye’de değil, dünyada ilk sıralarda olur. Urfa, tahıl ürünleri, buğday, arpa, mercimek, nohut, vs ihtiyaçlarını karşılardı. Hatta tarım ürünlerini başka şehir ve ülkelere satardı. Yiyecek, meyve, sebze, ihtiyaçlarının çoğunu karşılayan bu şehir, giyim, ev sergilerini, kilim, keçe, çul, palas, gibi zorunlu ihtiyaç eşyalarını da üretirdi.

Bu şehrin halkı anlaşılıyor ki geçmişte çoğunluk olarak çok çalışkan bir halktır. Giyim eşyalarından başlayalım, Kürk, aba, kazak, ehram, futa, şalvar, entari, buna ilimizde cebeyle zubunu denirdi. Daha sonra terzilik. Bakırcılık, kalaycılık, demircilik, marangozluk, gibi meslekler iş bölümleri halinde insanlar çalışarak, yaşamlarını devam ettiriyorlardı. Çalışmayana ekmek yok sözü bu iş bölümü ve anlayıştan kalmıştır denilebilir. Bundan dolayı tembellik tüm toplumlarda sevilmez, hor ve hakir görülür. Bu anlamda tembellik emek vermeden yaşamak, topluma yük olma gibi algılandığından ve bilindiğinden, asalak, bir sömürücü gibi algılanır. Aynı şekilde faizciler rahatlıkla bu kategoriye girer. Bundan dolayı dinimiz faizciliği şiddetle eleştirmiş, haram saymış, faiz alanında vereninde büyük günah işlediğini melun olduğunu ilan eder.

İşte İslam ekonomisi ile Kapitalist ekonomi arasındaki büyük fark buradadır. İslam faizi insanları iliğine kadar sömürdüğü için faizcilere nerdeyse savaş açar. Ama sömürücü kapitalist sistem faizi sistemin bir gereği olarak savunur. Biz gelelim Urfa el sanatlarını kısaca tanıtmaya devam edelim; en önce giyimden başlamak gerekir. Sanayi öncesi, Urfa’da zorunlu bir ihtiyaç olarak, insanların giyimini ve ev sergilerini üreten culhacılık’tan söz edelim. Urfa el sanatlarında özelikle culha işinde yalnız bölgenin değil, belki Türkiye’nin sayılı önde gelen illerinden bir şehridir. Culha işi diğer el sanatlarından, keçe, kürk, aba işinden daha yaygın ve daha kapsamlıdır. Kısaca el işlerinin en önde gelen bir sektörüydü. Osmanlı devletinin ünlü tanınmış gezgini Evliya Çelebi 1650 yılında Urfa’ya geldiğinde culha sanatında ileride olduğunu şu sözlerle belirtir; Urfa’da pamuk ipliğinden kapı gibi sağlam bez dokunduğunu, bunun Musul bezinden daha güzel ve temiz olduğunu söylemektedir. 1883 tarihli Halep vilayet salnamesinde Urfa’da 221 adet kumaş tezgahının olduğunun yazılması, şehrimizde her çeşit dokumacılığın gelişkin ve ileri bir boyutta olduğunun kanıtıdır.

Diğer el sanatlarını ve ustalarını ileriki sahifelerde belirtilecektir. Devam Edecek…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.