NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -71-

Efsane yada diğer bir deyimle Mitoloji, insan toplumlarının evrim dönemlerinde bir çeşit terapi, rahatlama olmuştur, denilebilir. Efsaneler diyarı şehri Ruha’da gerçek olduğu söylenen ikinci bir cin kuyusu meselini anlatalım. Bundan çok evvel bir anne çocuğu ile birlikte su çekmek için cin kuyusuna gelirler. Bir ara çocuk annenin dikkatsizliği sonucu kuyuya düşer. Anne’de doğal olarak büyük bir feryat ve üzüntü oluşur. Çocuğun büyük bir ihtimale kuyun içinde boğularak öldüğü düşünülür. Ancak biraz sonra kuyudan çocuğun sesi işitilir. Kuyunun başında toplanan kalabalık başta çocuğun annesi ve ailesinde büyük bir sevinç oluşur. Meğerse çocuk kuyun içinde taka dediğimiz bir yere hafif bir şekilde düşmüştür. Koruyan korumuştur. Hemen kuyuya boş bir kova bırakılır. Kova çocuğun kaldığı yere taraf sarkıtılır. Çocuğa kovayı kendi tarafına çek diye bağırılır. Çocuk denileni yapar. Sarkıtılan kovayı yanına doğru çeker. Kovanın içerisine yavaşça girer, çekin diye seslenir. Az sonra çocuk kuyudan yukarı çıkartılır. Annesi çocuğuna büyük bir sevinçle sarılır, bağrına basar. Herkeste büyük bir sevinç oluşur. Bazıları sevinçten göz yaşlarını tutamaz. Çocuğa nasıl kurtuldun, oraya takaya düştün diye sorulur. Çocuk tam kuyun dibine suyun içine düşerken bir el beni tuttu takaya bıraktı der. Bu olayın gerçek olarak yaşandığı söylenir. Bir yorum yapmam uygun olursa, bizlerin somut olarak sırlarını bilmediğimiz, çözemediğimiz. İlahi bir güç ve güçler olduğu olasıdır. Tarihi Urfa, beş, altı semt ve Mahalleden oluşurdu. Kalaboynu, Müderis mahalles, diğer adı Gümüş kuşak, kazancı pazarı, Harran kapı, Eyyübiye birbirlerine bitişik mahallerden oluşan bir semtti. Şimdi Urfa merkez ilçelerinden biri olan Eyyubiye mahallesinin diğer adı halk arasında kötüler mhallesi diye söylenirdi. Aslında bu tanımla Eyyubiye mahallenin kötülerden oluştuğu anlamı taşımıyordu. Bu mahalleye Kötüler mahalle denilmesinin iki nedeni olduğu söylenir. Bunlardan biri Kürtçe Kuti (sakat) sözcüğünün tahrif edilerek, yanlış kullanılarak, başka bir anlatımla, Türkçeleştirilerek, Koti, Kötü olmuştur. Diğer bir neden, veya varsayım, Kürtlerin atası olan Gutilerin Eyyubiye bölgesinde meskun olduklarından dolayı, Gutiler adı değişerek, Kuti veya kötü olduğu şeklinde izah edilmektedir. Bunu Eyyubiye mahallesinden çıkan ünlü Urfalı gazeteci Mehmet Faraç yazdığı bir kitapta belirtmiştir. Diğer ünlü Semt Bey kapısı semtidir. Beykapı mahallesinin ünlü mahallesi ise Hekim dede mahallesidir. Bu semtin adı orda yaşamış ve oraya defin edilmiş bir alim hocadan alınmıştır. Anlatıldığına göre Hekim dede çok iyi bir hekim imiş. Birçok hastalığa bitkisel ilaçlar kullanarak şifa bulurmuş. Öldükten sonra Urfa’nın birçok mahallesinde kadın, erkek, özelikle Cuma gecesi ve Cuma sabahı şifa almak niyetiyle Hekim dede türbesini ziyaret ederler. Hatta hekim dede öldükten sonra yüzlerce yıl sonra bile mahalle halkı yarı gece Bitkilerin dövüldüğü havan sesini işittiğini, bu sesle uyandıklarını söyleyen mahalle sakinleri vardır. Diğer bir efsane ise Urfa halkı tarafından çok ziyaret edilen Kazancı pazarı ile Hizan oğlu cami arasında olan Hacı Kılip ocağıdır Bununda bir meseli vardır. Hacı Kılip ocağı denilen küçük bir odada bir türbe mezar vardır. Anlatıldığına göre bu mezarın içi boştur. Sonradan yapılmıştır. Geçekte orası bir mezar değil, Hacı Klıp’in orada ilahi olarak kayıp olduğu bir yerdir. Bu hikayenin aslını nakil edelim. Ocak denilen oda, aslında Urfa eşrafından, Baziki aşiretinden olan Hacı Mustafa (Kuçe), evinin bir küçük hizmetçi odasıdır. Kuçe, Mustafa adının Kürtçe şeklidir. Hacı Kılip Hacı Mustafa’nın büyük, çok odalı evinde bir çalışandır. Bu büyük evde çeşitli, lezzetli Urfa yemekleri yapılır. Evin beyi Mustafa en çok içli köfteyi sever. Hanımı ve çalışan kadınları arada bir içli köfte yapar. Bir yıl Mustafa Hacca gider. Evin hanımı beyinin hayrına içli köfte yapar dağıtır. Bir tabakta Kılip’e verir. Kılip içli köfteyi bir çırpıda yer. Evin hanımına bir tabak içli köfte daha ver, beyime götüreyim der. Hanımı Kılibin canı istediğinden fazla yemek istediğini zanneder. Bunu fazla ciddiye almaz. Evin beyi Hac farzını yerine getirdikten sonra evine gelir. Hanımı beyinin bavulunu açar, birde ne görsün Kılibe verdiği sahan bavulda çıkar, şok olur, hayret eder. Beyine bu sahan nereden sana geldi sorunca, bey, bana Kılip getirdi deyince, hayreti bir kat daha artar. Hanım beyine olayı anlatır. Bey ve hanımı Kılbin bir veli olduğunu anlar. Acele şimdi mezarı olduğu söylenen odaya giderler, ama Kılıp bir mucize gösterip, orada odada kayıp olur. Böylece Hacı Kuçeden dolayı oranın adı Hacı Kılip olur. Devam Edecek…
Ekleme Tarihi: 28 Şubat 2022 - Pazartesi

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -71-

Efsane yada diğer bir deyimle Mitoloji, insan toplumlarının evrim dönemlerinde bir çeşit terapi, rahatlama olmuştur, denilebilir. Efsaneler diyarı şehri Ruha’da gerçek olduğu söylenen ikinci bir cin kuyusu meselini anlatalım. Bundan çok evvel bir anne çocuğu ile birlikte su çekmek için cin kuyusuna gelirler. Bir ara çocuk annenin dikkatsizliği sonucu kuyuya düşer. Anne’de doğal olarak büyük bir feryat ve üzüntü oluşur. Çocuğun büyük bir ihtimale kuyun içinde boğularak öldüğü düşünülür. Ancak biraz sonra kuyudan çocuğun sesi işitilir. Kuyunun başında toplanan kalabalık başta çocuğun annesi ve ailesinde büyük bir sevinç oluşur. Meğerse çocuk kuyun içinde taka dediğimiz bir yere hafif bir şekilde düşmüştür. Koruyan korumuştur.

Hemen kuyuya boş bir kova bırakılır. Kova çocuğun kaldığı yere taraf sarkıtılır. Çocuğa kovayı kendi tarafına çek diye bağırılır. Çocuk denileni yapar. Sarkıtılan kovayı yanına doğru çeker. Kovanın içerisine yavaşça girer, çekin diye seslenir. Az sonra çocuk kuyudan yukarı çıkartılır. Annesi çocuğuna büyük bir sevinçle sarılır, bağrına basar. Herkeste büyük bir sevinç oluşur. Bazıları sevinçten göz yaşlarını tutamaz.

Çocuğa nasıl kurtuldun, oraya takaya düştün diye sorulur. Çocuk tam kuyun dibine suyun içine düşerken bir el beni tuttu takaya bıraktı der. Bu olayın gerçek olarak yaşandığı söylenir. Bir yorum yapmam uygun olursa, bizlerin somut olarak sırlarını bilmediğimiz, çözemediğimiz. İlahi bir güç ve güçler olduğu olasıdır.

Tarihi Urfa, beş, altı semt ve Mahalleden oluşurdu. Kalaboynu, Müderis mahalles, diğer adı Gümüş kuşak, kazancı pazarı, Harran kapı, Eyyübiye birbirlerine bitişik mahallerden oluşan bir semtti. Şimdi Urfa merkez ilçelerinden biri olan Eyyubiye mahallesinin diğer adı halk arasında kötüler mhallesi diye söylenirdi. Aslında bu tanımla

Eyyubiye mahallenin kötülerden oluştuğu anlamı taşımıyordu. Bu mahalleye Kötüler mahalle denilmesinin iki nedeni olduğu söylenir. Bunlardan biri Kürtçe Kuti (sakat) sözcüğünün tahrif edilerek, yanlış kullanılarak, başka bir anlatımla, Türkçeleştirilerek, Koti, Kötü olmuştur. Diğer bir neden, veya varsayım, Kürtlerin atası olan Gutilerin Eyyubiye bölgesinde meskun olduklarından dolayı, Gutiler adı değişerek, Kuti veya kötü olduğu şeklinde izah edilmektedir. Bunu Eyyubiye mahallesinden çıkan ünlü Urfalı gazeteci Mehmet Faraç yazdığı bir kitapta belirtmiştir.

Diğer ünlü Semt Bey kapısı semtidir. Beykapı mahallesinin ünlü mahallesi ise Hekim dede mahallesidir. Bu semtin adı orda yaşamış ve oraya defin edilmiş bir alim hocadan alınmıştır. Anlatıldığına göre Hekim dede çok iyi bir hekim imiş. Birçok hastalığa bitkisel ilaçlar kullanarak şifa bulurmuş. Öldükten sonra Urfa’nın birçok mahallesinde kadın, erkek, özelikle Cuma gecesi ve Cuma sabahı şifa almak niyetiyle Hekim dede türbesini ziyaret ederler. Hatta hekim dede öldükten sonra yüzlerce yıl sonra bile mahalle halkı yarı gece Bitkilerin dövüldüğü havan sesini işittiğini, bu sesle uyandıklarını söyleyen mahalle sakinleri vardır. Diğer bir efsane ise Urfa halkı tarafından çok ziyaret edilen Kazancı pazarı ile Hizan oğlu cami arasında olan Hacı Kılip ocağıdır

Bununda bir meseli vardır. Hacı Kılip ocağı denilen küçük bir odada bir türbe mezar vardır. Anlatıldığına göre bu mezarın içi boştur. Sonradan yapılmıştır. Geçekte orası bir mezar değil, Hacı Klıp’in orada ilahi olarak kayıp olduğu bir yerdir. Bu hikayenin aslını nakil edelim. Ocak denilen oda, aslında Urfa eşrafından, Baziki aşiretinden olan Hacı Mustafa (Kuçe), evinin bir küçük hizmetçi odasıdır. Kuçe, Mustafa adının Kürtçe şeklidir. Hacı Kılip Hacı Mustafa’nın büyük, çok odalı evinde bir çalışandır. Bu büyük evde çeşitli, lezzetli Urfa yemekleri yapılır. Evin beyi Mustafa en çok içli köfteyi sever. Hanımı

ve çalışan kadınları arada bir içli köfte yapar. Bir yıl Mustafa Hacca gider. Evin hanımı beyinin hayrına içli köfte yapar dağıtır. Bir tabakta Kılip’e verir. Kılip içli köfteyi bir çırpıda yer. Evin hanımına bir tabak içli köfte daha ver, beyime götüreyim der. Hanımı Kılibin canı istediğinden fazla yemek istediğini zanneder. Bunu fazla ciddiye almaz. Evin beyi Hac farzını yerine getirdikten sonra evine gelir. Hanımı beyinin bavulunu açar, birde ne görsün Kılibe verdiği sahan bavulda çıkar, şok olur, hayret eder. Beyine bu sahan nereden sana geldi sorunca, bey, bana Kılip getirdi deyince, hayreti bir kat daha artar. Hanım beyine olayı anlatır. Bey ve hanımı Kılbin bir veli olduğunu anlar. Acele şimdi mezarı olduğu söylenen odaya giderler, ama Kılıp bir mucize gösterip, orada odada kayıp olur. Böylece Hacı Kuçeden dolayı oranın adı Hacı Kılip olur. Devam Edecek…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.