NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -70-

Osmanlı devleti döneminde Urfa’da sosyal, kültürel, ekonomik yaşam ülkenin başkenti diğer bir deyimle Paytahtı, İstanbul’dan farklıdır. İmparatorluğun merkezi Avrupa’nın sosyal kültürel etkisinde göreceli olarak kalmıştır. Avrupa, Rönesans ve Reform hareketleri sonucu Orta çağı yıkarak yeni bir çağa geçmiştir. Bu çağa bilim ve teknik çağ demek mümkündür. Diğer bir tanımla el işlerinden sanayi makine çağına geçilmiştir. Böylece insanların yaşamı değişmiştir. Biz birazda bu nedenle Urfa orta çağ yaşamından bildiğimiz kadar söz edelim. Urfa Osmanlı devleti zamanında tam bir Şark şehridir. Bir masal ve efsane şehridir. Kabaltılarıyla, özelikle kala boynu mahallesine giden yolda Hacı Abo kabaltısıyla ve girişindeki cinlerin olduğuna inanılan karanlık kapısıyla gizemli ve sırlı bir beldedir. Bazı su kuyularıyla da efsane bir beldedir. Taş avlulu evlerin çoğunda derin kuyular vardır. Bu kuyuların bazılarından korkulur. Netekin denilen anlaşılmaz varlıklardan dolayı korkulur., yani insanın çözemediği bir durumdur bu. Bu sırlı gizemli kuyuların en ünlüsü, tanınanı Kala boynu mahallesine doğu tarafından giden yolun başında ünlü cin kuyusu denilen kesme taşlarla örülü bir kuyudur. Bu kuyu çok derindir ne zaman kazılmış ne zaman kimler tarafından yapılmıştır çok kimse tarihini de kimse bilmez. İki buçuk top kendir uzunluğunda olduğu söylenir. Buda elli metre uzunluk eder denilir. Kuyun üstünde suyu kolayca çekmek için kendirin tahta bir dolaba sarılarak kovaya bağlandığı bir dolap vardır. Ne yazık ki bu tarihi efsanevi kuyu ve çevresi taş duvarlar yıkılmıştır. Şimdi biz gelelim bu tarihi söylenceye… Eski zamanlarda bir Urfalı sabah erkenden evine su götürmek için kuyun başına gelir. Kuyun hemen yanında bir kadın görür. Bu kadının normal iki gözünden başka alnında da iki göz vardır. Adam bunun cin , ve peri olduğunu anlar. Daha doğrusu şehrimizde böylesi kadın kılıklı yaratıklara Şubat karısı denilir. Eski Urfalılar bir bakıma böyle cin, netekin de denilen anlaşılmaz varlıklar hikâyeleriyle büyümüştür. Cin kuyusuna sabahın erken saatinde kuyudan su çekmeye gelen bu Adam çok deneyimlidir ve cesaretlidir, bundan korkmaz. Hemen yanında taşıdığı çuvaldızı aceleyle kadının yakasındaki giysiye takar. Kadın artık adamın emrinde olur. Evine götürür. Anlatıldığına göre kış boyu evlerinde üç beş ay kalır. Evin hanımının yaptığı her şeyi yapar. Hatta hamur yoğurur. Ekmek dahi yapar. Efsaneye göre çuvaldız Şubat karısının yakasında olduğu müddetçe bir yere kaçamaz, gidemez. Kendisinin de çuvaldızı yakasından çıkarma irade ve yetkisi yoktur. Nihayet kışın sonu bahardır. Bu aile genellikle eski dönemlerde her Urfalının yaptıkları gibi, baharda dağa, yeşilliklere, kırlara çıkarlar. Bu efsanevi ailede, Urfa ‘dan yaklaşık on beş km ötede bulunan Abdurrahman Dede köyüne kıra giderler. Kışın şiddetli yağıştan dolayı köyün önünde bir göl oluşmuştur. Netekin kadının suyun kenarında yakasındaki çuvaldız suya düşünce kendisi de suya düşer. Aile korku ve dehşet içerisinde bunu izler. Az sonra suyun kırmızı renge dönüştüğü görülür ve anlaşılır ki suda bu şubat karısı kadın cinler tarafından kesilmiştir. Aile bundan büyük bir üzüntü duyar, ancak olan olmuştur. Yapılacak bir şey yoktur. Buna benzer başka bir cin kuyusu efsanesini anlatalım, Efsaneler Antik Yunan çağı kültüründen beri, belki, çok daha eski devirlerden beri insan toplumlarının varoluşun gizemlerine, bilinmezliğine karşı böylesi efsaneler, buna Yunanlılar mitoloji derler. Bir nevi bir terapidir. Olağanüstü bir evrene, yine olağanüstü bir anlam verme, karşılık verme, ya da pasif başarılı savunma mekanizması demek olabilir. Devam Edecek…
Ekleme Tarihi: 27 Şubat 2022 - Pazar

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -70-

Osmanlı devleti döneminde Urfa’da sosyal, kültürel, ekonomik yaşam ülkenin başkenti diğer bir deyimle Paytahtı, İstanbul’dan farklıdır. İmparatorluğun merkezi Avrupa’nın sosyal kültürel etkisinde göreceli olarak kalmıştır. Avrupa, Rönesans ve Reform hareketleri sonucu Orta çağı yıkarak yeni bir çağa geçmiştir. Bu çağa bilim ve teknik çağ demek mümkündür. Diğer bir tanımla el işlerinden sanayi makine çağına geçilmiştir. Böylece insanların yaşamı değişmiştir.

Biz birazda bu nedenle Urfa orta çağ yaşamından bildiğimiz kadar söz edelim. Urfa Osmanlı devleti zamanında tam bir Şark şehridir. Bir masal ve efsane şehridir. Kabaltılarıyla, özelikle kala boynu mahallesine giden yolda Hacı Abo kabaltısıyla ve girişindeki cinlerin olduğuna inanılan karanlık kapısıyla gizemli ve sırlı bir beldedir.

Bazı su kuyularıyla da efsane bir beldedir. Taş avlulu evlerin çoğunda derin kuyular vardır. Bu kuyuların bazılarından korkulur. Netekin denilen anlaşılmaz varlıklardan dolayı korkulur., yani insanın çözemediği bir durumdur bu. Bu sırlı gizemli kuyuların en ünlüsü, tanınanı Kala boynu mahallesine doğu tarafından giden yolun başında ünlü cin kuyusu denilen kesme taşlarla örülü bir kuyudur. Bu kuyu çok derindir ne zaman kazılmış ne zaman kimler tarafından yapılmıştır çok kimse tarihini de kimse bilmez. İki buçuk top kendir uzunluğunda olduğu söylenir. Buda elli metre uzunluk eder denilir. Kuyun üstünde suyu kolayca çekmek için kendirin tahta bir dolaba sarılarak kovaya bağlandığı bir dolap vardır. Ne yazık ki bu tarihi efsanevi kuyu ve çevresi taş duvarlar yıkılmıştır. Şimdi biz gelelim bu tarihi söylenceye…

Eski zamanlarda bir Urfalı sabah erkenden evine su götürmek için kuyun başına gelir. Kuyun hemen yanında bir kadın görür. Bu kadının normal iki gözünden başka alnında da iki göz vardır. Adam bunun cin

, ve peri olduğunu anlar. Daha doğrusu şehrimizde böylesi kadın kılıklı yaratıklara Şubat karısı denilir. Eski Urfalılar bir bakıma böyle cin, netekin de denilen anlaşılmaz varlıklar hikâyeleriyle büyümüştür. Cin kuyusuna sabahın erken saatinde kuyudan su çekmeye gelen bu Adam çok deneyimlidir ve cesaretlidir, bundan korkmaz. Hemen yanında taşıdığı çuvaldızı aceleyle kadının yakasındaki giysiye takar. Kadın artık adamın emrinde olur. Evine götürür. Anlatıldığına göre kış boyu evlerinde üç beş ay kalır. Evin hanımının yaptığı her şeyi yapar. Hatta hamur yoğurur. Ekmek dahi yapar. Efsaneye göre çuvaldız Şubat karısının yakasında olduğu müddetçe bir yere kaçamaz, gidemez. Kendisinin de çuvaldızı yakasından çıkarma irade ve yetkisi yoktur.

Nihayet kışın sonu bahardır. Bu aile genellikle eski dönemlerde her Urfalının yaptıkları gibi, baharda dağa, yeşilliklere, kırlara çıkarlar. Bu efsanevi ailede, Urfa ‘dan yaklaşık on beş km ötede bulunan Abdurrahman Dede köyüne kıra giderler.

Kışın şiddetli yağıştan dolayı köyün önünde bir göl oluşmuştur. Netekin kadının suyun kenarında yakasındaki çuvaldız suya düşünce kendisi de suya düşer. Aile korku ve dehşet içerisinde bunu izler. Az sonra suyun kırmızı renge dönüştüğü görülür ve anlaşılır ki suda bu şubat karısı kadın cinler tarafından kesilmiştir. Aile bundan büyük bir üzüntü duyar, ancak olan olmuştur. Yapılacak bir şey yoktur.

Buna benzer başka bir cin kuyusu efsanesini anlatalım, Efsaneler Antik Yunan çağı kültüründen beri, belki, çok daha eski devirlerden beri insan toplumlarının varoluşun gizemlerine, bilinmezliğine karşı böylesi efsaneler, buna Yunanlılar mitoloji derler. Bir nevi bir terapidir. Olağanüstü bir evrene, yine olağanüstü bir anlam verme, karşılık verme, ya da pasif başarılı savunma mekanizması demek olabilir. Devam Edecek…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.