NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -141-

Eski Urfa’da kış hazırlığı yaz ve sonbaharda başlardı. Şehir merkezi nüfusu 1950 den evvel ki devirlerde ortalama 30 bin civarında kabul edelim. Urfa’nın dört etrafı bağlar, bahçeler, şehrimiz adeta bir üzüm merkezi İdi. Tadına lezzetine doyulmaz çeşitli üzümler vardı. Her bir çeşit üzümün ayrı, ayrı adları vardı, ayrı lezzetleri . En ünlü üzümler beyaz ve siyah kabarcık, humusu ve pembe renkli iri gulli üzümdü. İşte bu doğal, ilaçsız, organik üzümlerden yaz boyu yenilir, tadına doyulmaz üzüm şerbeti içine kar katılır öyle soğuk bir şekilde tat alınarak içilirdi. Ayrıca en önemlisi kış için üzüm kurutulur, yaş üzümün suu çıkartılıp, bizim yerelde Heşul dediğimiz sarı bir bitki konularak, kaynatılıp pekmez yapılır. Üzümden daha neler yapılmazdı ki, kış için, büyük emek isteyen bastık, cevizli sucuk, lokum gibi olurdu. Pekmeze un katılarak yapılan çekçek, kesme. Ayrıca fıstık, ceviz kurutulur, kış için saklanır. En önemlisi domates salçası, isot, bulgur, evde yapılır, bu temel yiyeceklerin yapımı ihmal edilmezdi. Ayrıca domates, patlıcan, İsot kurutulur kışın yenilir. Şimdi bu eski doğal adeti devam ettirenler vardır. Ama sayıları çok azdır. Daha evvel söz ettiğim gibi, Urfa’ya evvel çok kar yağdığı için bu ürünler meyveler çok olurdu. Ayrıca ilimiz tarım ve hayvancılık merkeziydi. Buğdayımız, peynirimiz, sadeyağımız önceden beri meşhurdur. İşte bu ürünler, kış için, yazın hazırlanır,bozulmasın diye bizim hayatlı ev dediğimiz tek katlı evlerin bir nevi bodrum gibi yerel lehçe ile zerzembe denilen zeminden yaklaşık iki metre derinde olan nispetten diğer odalardan daha serin bir bölümde saklanırdı. Kış hazırlığına bir sonbahar meyvesi olan nar kurutulur, suyu çıkartılır kaynatılarak nar pekmezi yapılır. Çeşitli lezzetli kış yemeklerinde nar pekmezi kullanılıyordu. Şimdi maalesef bu güzel yiyecekleri doğal şekilde yapanlar yok denecek kadar azaldı. Hele nar pekmezi gibi yararlı, yapılışı diğer yiyeceklere göre nispetten daha kolay olan bir tür çok yararlı bir gıda doğal şekilde yapılmayarak, pazardan, limon tuzu ve şeker katılan sahtesi alınıyor. Artık her şeyin kolayına kaçılıyor, gidip ya sahte veya çok pahalı gıdalar alınıyor. Sonuçta Her şey makineleşiyor, insanlar dahi doğallıklarını kayıp ediyor. Hani denilir ya, un var şeker yağ var helva niye yapmıyorsun bacım, kardeşim demek gerekiyor, içimden, üzülüyorum. İtiraf edeyim ben kendim de yapamıyorum veya yaptıramıyorum. Buna tembellik mı desem tabir caizse sanayinin tutsağı olduk mu desem bilemiyorum. İnsanın yapısında mı var, geçmişe birçoğumuz özlem duyarız. Biraz abartılı olacak, ama, uygulama pek yok. Ünlü Osmanlı şairi hiciv ustası Ziya Paşa “geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer” der. Her halde bu deyişte bir gerçek payı var. Ama keşke ibret alınsa. Biraz konu dışına çıkacağımı sanmayın, sanırım konumuzla ilgili bir paragraf açacağım. Her şey insanın istediği gibi olmuyor. İster istemez, dünya döndüğü gibi değişiyor. İnsanlar da doğal olarak değişiyor, hiç bir şey yerinde saymıyor. Bir bilim adamının dediği gibi “insanın varlığını belirleyen bilinci değil, bilincini belirleyen varlıklarıdır”. Yani dış koşullardır. Yaşama tarzı düşünce tarzını belirler ilkesidir. Sosyal bilim bize tarihte ve günümüz de bir toplumu tanımak anlamak için üretici güçlerini ekonomik yapısını bilmekle olur demişlerdir. Bu deyiş, el hak doğrudur. Çünkü ekonomik yapı olduğu gibi, sosyal ve kültürel yapıyı doğrudan etkiler. Bunun sonucu kapitalist bir sistemde sınıf çelişkileri daha çok belirginleşir. Sonuçta sınıfların varlığı tarihsel süreç boyunca çeşitli şekiller de var olmuştur. Tıpkı feodal toplum da Ağa ve Azap olduğu gibi. İlimiz Urfa’nın ekonomik üretim yapısı o dönemlerde ülkemizin diğer illeri gibi, el işlerine dayanıyordu. Herkes kendi işinin patronuydu. Sanayi devrimi ile birlikte, el işleri ustaları işlerini kayıp ettiler diğer vasıfsız işçiler gibi fabrikalar da işçi oldular. Emeklerine yabancı oldular. Yabancılaşma önce kendine sonra topluma karşı böyle başlar. Urfa’nın eski kışlarının yeni kışlardan yeni mevsimlerden, yeni yıllardan farkı, hikayesi, iklimin değişimi bile böyle başladı diyebiliriz. Yani sanayinin, ekonominin bir toplumun kültürünü doğal yapısını değiştirdiğinin somut örneğidir. Devam edecek
Ekleme Tarihi: 05 Temmuz 2022 - Salı

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -141-

Eski Urfa’da kış hazırlığı yaz ve sonbaharda başlardı. Şehir

merkezi nüfusu 1950 den evvel ki devirlerde ortalama 30 bin

civarında kabul edelim.

Urfa’nın dört etrafı bağlar, bahçeler, şehrimiz adeta bir üzüm

merkezi İdi. Tadına lezzetine doyulmaz çeşitli üzümler vardı.

Her bir çeşit üzümün ayrı, ayrı adları vardı, ayrı lezzetleri . En

ünlü üzümler beyaz ve siyah kabarcık, humusu ve pembe renkli

iri gulli üzümdü. İşte bu doğal, ilaçsız, organik üzümlerden yaz

boyu yenilir, tadına doyulmaz üzüm şerbeti içine kar katılır öyle

soğuk bir şekilde tat alınarak içilirdi.

Ayrıca en önemlisi kış için üzüm kurutulur, yaş üzümün suu

çıkartılıp, bizim yerelde Heşul dediğimiz sarı bir bitki konularak,

kaynatılıp pekmez yapılır. Üzümden daha neler yapılmazdı ki,

kış için, büyük emek isteyen bastık, cevizli sucuk, lokum gibi

olurdu. Pekmeze un katılarak yapılan çekçek, kesme. Ayrıca

fıstık, ceviz kurutulur, kış için saklanır. En önemlisi domates

salçası, isot, bulgur, evde yapılır, bu temel yiyeceklerin yapımı

ihmal edilmezdi. Ayrıca domates, patlıcan, İsot kurutulur kışın

yenilir. Şimdi bu eski doğal adeti devam ettirenler vardır. Ama

sayıları çok azdır. Daha evvel söz ettiğim gibi, Urfa’ya evvel çok

kar yağdığı için bu ürünler meyveler çok olurdu. Ayrıca ilimiz

tarım ve hayvancılık merkeziydi.

Buğdayımız, peynirimiz, sadeyağımız önceden beri meşhurdur.

İşte bu ürünler, kış için, yazın hazırlanır,bozulmasın diye bizim

hayatlı ev dediğimiz tek katlı evlerin bir nevi bodrum gibi yerel

lehçe ile zerzembe denilen zeminden yaklaşık iki metre derinde

olan nispetten diğer odalardan daha serin bir bölümde

saklanırdı. Kış hazırlığına bir sonbahar meyvesi olan nar

kurutulur, suyu çıkartılır kaynatılarak nar pekmezi yapılır. Çeşitli

lezzetli kış yemeklerinde nar pekmezi kullanılıyordu.

Şimdi maalesef bu güzel yiyecekleri doğal şekilde yapanlar yok

denecek kadar azaldı. Hele nar pekmezi gibi yararlı, yapılışı

diğer yiyeceklere göre nispetten daha kolay olan bir tür çok

yararlı bir gıda doğal şekilde yapılmayarak, pazardan, limon

tuzu ve şeker katılan sahtesi alınıyor. Artık her şeyin kolayına

kaçılıyor, gidip ya sahte veya çok pahalı gıdalar alınıyor.

Sonuçta Her şey makineleşiyor, insanlar dahi doğallıklarını kayıp ediyor. Hani denilir ya, un var şeker yağ var helva niye yapmıyorsun bacım, kardeşim demek gerekiyor, içimden, üzülüyorum. İtiraf edeyim ben kendim de yapamıyorum veya yaptıramıyorum. Buna tembellik mı desem tabir caizse sanayinin tutsağı olduk mu desem bilemiyorum. İnsanın yapısında mı var, geçmişe birçoğumuz özlem duyarız. Biraz abartılı olacak, ama, uygulama pek yok. Ünlü Osmanlı şairi hiciv ustası Ziya Paşa “geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer” der. Her halde bu deyişte bir gerçek payı var. Ama keşke ibret alınsa. Biraz konu dışına çıkacağımı sanmayın, sanırım konumuzla ilgili bir paragraf açacağım. Her şey insanın istediği gibi olmuyor. İster istemez, dünya döndüğü gibi değişiyor. İnsanlar da doğal olarak değişiyor, hiç bir şey yerinde saymıyor. Bir bilim adamının dediği gibi “insanın varlığını belirleyen bilinci değil, bilincini belirleyen varlıklarıdır”. Yani dış koşullardır. Yaşama tarzı düşünce tarzını belirler ilkesidir. Sosyal bilim bize tarihte ve günümüz de bir toplumu tanımak anlamak için üretici güçlerini ekonomik yapısını bilmekle olur demişlerdir. Bu deyiş, el hak doğrudur. Çünkü ekonomik yapı olduğu gibi, sosyal ve kültürel yapıyı doğrudan etkiler. Bunun sonucu kapitalist bir sistemde sınıf çelişkileri daha çok belirginleşir. Sonuçta sınıfların varlığı tarihsel süreç boyunca çeşitli şekiller de var olmuştur. Tıpkı feodal toplum da Ağa ve Azap olduğu gibi. İlimiz Urfa’nın ekonomik üretim yapısı o dönemlerde ülkemizin diğer illeri gibi, el işlerine dayanıyordu. Herkes kendi işinin patronuydu. Sanayi devrimi ile birlikte, el işleri ustaları işlerini kayıp ettiler diğer vasıfsız işçiler gibi fabrikalar da işçi oldular. Emeklerine yabancı oldular. Yabancılaşma önce kendine sonra topluma karşı böyle başlar. Urfa’nın eski kışlarının yeni kışlardan yeni mevsimlerden, yeni yıllardan farkı, hikayesi, iklimin değişimi bile böyle başladı diyebiliriz. Yani sanayinin, ekonominin bir toplumun kültürünü doğal yapısını değiştirdiğinin somut örneğidir. Devam edecek

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.