NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -139-

Dünyanın iklimi değiştiği gibi, Urfa’nın iklimi sanki daha fazla değişti. Çünkü nesli tükenmekte olan seksenli doksanlı yaşlarda yaşlıların anlattıklarına göre bundan elli altmış yıl evvel Urfa’ya sürekli kar yağarmış belki elli den fazla, şehrimiz de karlık varmış. Karlık demek; kışın yağan karlar toplanır, kazılan büyük çukurlara bastırılarak üstleri samanla örtüldükten sonra toprakla üzeri kapanırdı. Buzdolabı olmadığı dönemlerde Yazın Buz olarak kullanılırdı. Benim duyduğum en meşhur karlıklardan biri zahterlerin karlığı idi. Bu karlıklar Urfa’nın güney batısında bulunan dağlarda çukurlarda mağaralar da biriktirilir etrafı altları üstleri samanla kaplanır yaza kadar saklanırdı. Kar deyip geçmeyelim büyükler yerin hazinesi derlerdi. Urfa’nın meşhur çeşit, çeşit lezzetli üzümleri bostanları, fıstığı kışın kar çok yağdı mı ürünler daha çok olduğu gibi daha lezzetli olurdu. Aynı şekilde buğday, arpa, mercimek gibi tarım ürünleri çoğalır hasılatta adeta rekor kırardı. Buzdolabının olmadığı O dönemlerde yazın kar doğal olarak önemli bir serinleme maddesi olmakla birlikte yiyeceklerde, salata da, biz, Urfa’da salatanın ince doğranmış şekline bostanı deriz. Bir de bizim koruk cacığımız meşhurdu. Bu yaz yemeklerine kar katıldığı zaman, tadına doyum olmazdı. Laf aramızda merhum babam koruk cacığını çok severdi. Hayatlı diye tabir ettiğimiz avlulu evlerimizin çoğunda bizim eriş dediğimiz, asmadan koruk koparılır cacık yapılırdı. Urfa hayatlı evlerinin çoğunda asma ile birlikte, incir ağacı ve nar ağacı bulunurdu. Biraz sosyete burjuva evlerinde limon ve portakal ağacı da bulunurdu. Milli yemeğimiz olan çiğ köfte bile yazın lezzetli olsun diye karla yoğrulurdu. Hele bizim koruk cacığına kar katılınca, yanında sadeyağla yapılan bulgur pilav yenilince çok lezzetli olurdu. Her şey doğaldı. Doksanlı yaşlıların anlattığına göre 1940’lı yılların sonunda iki tane buzdolabı Urfa’ya gelir, birisi ilimizin belki tek eczanesinde, diğeri ise Urfa eşrafından hayırsever barışçı insan Hacı İmam Nebozade’nin evinde bu aile soyadı kanunu çıkınca Elçi soyadını alır. Hokka meydanında evinde buzdolabı daha çok hayır işlerinde kullanılırdı. Burada bu vesileyle bir anekdot belirtmek gerek. Hacı imam, üç dört kilo köftelik kara et alır kara taşta tahta tokmakla döğülüp melhem gibi olan kara etler birer kilo torbalara konulur buzluğa konulur saklanır. Barışçı insan dediğimiz Hacı imam, kavga eden tarafları çağırır, çiğ köfte yapar, kadayıf ismarlar, yemek, tatlı yenilir, onları barıştırır. Bu hayırsever hemşerimizin buzdolabını daha çok bu niyetle kullandığı anlatılır. Buzdolabında her zaman üç dört kilo doğulmuş kara et bulundurduğu söylenir. Konumuza gelirsek, elektriğin sanayinin olmadığı eski Urfa’da üretim araçları el işiydi. Giyme yeme içme aydınlanma her şey hatta masal kültür dahi deyim yerindeyse doğaldı. Bir de her şey çalışma üretimin çoğu neredeyse çoğu kış için yapılır bir nevi kış aylarından korkulurdu. Çünkü halk kışın sert soğuk geçtiği, çok kar yağdığı fırtınalı havalarda, bir sokaktan diğer komşu evlerine gitmekte zorluk çektiği anlatılır. O devirlerde tüm sorunun kış hazırlığı olduğu söyleyebiliriz. Kış için hazırlanan bizim zahire dediğimiz yiyecek giyecek yakıt eve konulunca kıştan korkulmaz. Zahire dediğimiz yiyecekler, hepsi el işiyle yapılmış doğal yollardan elde edilmiş, en önce bulgur gelirdi. Çünkü bulgur her şeyin yerini tutardı bulgur çok olunca buğday olmasa da açlıktan korkulmaz. Bulgur eskiden olduğu gibi şimdi dahi neredeyse bizim milli yemeğimiz. Ünlü yemeklerimizin çoğu bulgurla yapılır. Tüm yiyecekler zahire evi denilen oda da her yiyecek için ayrı, ayrı. Yapılmış bulgur buğday tahtadan yapılmış büyük uzun bir nevi sandıklarda saklanır. Yağ o zaman sadece sadeyağ bir de zeytinyağı bulunurdu. Ünlü lezzetli Urfa pekmezi gibi bu sıvı yiyecekler de yeşil zeytin renkli ince uzun küplerde kış boyu bulunur, saklanır, lezzeti bozulmazdı. Devam edecek
Ekleme Tarihi: 02 Temmuz 2022 - Cumartesi

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -139-

Dünyanın iklimi değiştiği gibi, Urfa’nın iklimi sanki daha fazla

değişti. Çünkü nesli tükenmekte olan seksenli doksanlı yaşlarda

yaşlıların anlattıklarına göre bundan elli altmış yıl evvel Urfa’ya

sürekli kar yağarmış belki elli den fazla, şehrimiz de karlık

varmış. Karlık demek; kışın yağan karlar toplanır, kazılan

büyük çukurlara bastırılarak üstleri samanla örtüldükten sonra

toprakla üzeri kapanırdı. Buzdolabı olmadığı dönemlerde Yazın

Buz olarak kullanılırdı. Benim duyduğum en meşhur karlıklardan

biri zahterlerin karlığı idi. Bu karlıklar Urfa’nın güney batısında

bulunan dağlarda çukurlarda mağaralar da biriktirilir etrafı altları

üstleri samanla kaplanır yaza kadar saklanırdı.

Kar deyip geçmeyelim büyükler yerin hazinesi derlerdi.

Urfa’nın meşhur çeşit, çeşit lezzetli üzümleri bostanları, fıstığı

kışın kar çok yağdı mı ürünler daha çok olduğu gibi daha

lezzetli olurdu.

Aynı şekilde buğday, arpa, mercimek gibi tarım ürünleri çoğalır

hasılatta adeta rekor kırardı. Buzdolabının olmadığı O

dönemlerde yazın kar doğal olarak önemli bir serinleme

maddesi olmakla birlikte yiyeceklerde, salata da, biz, Urfa’da

salatanın ince doğranmış şekline bostanı deriz. Bir de bizim

koruk cacığımız meşhurdu. Bu yaz yemeklerine kar katıldığı

zaman, tadına doyum olmazdı. Laf aramızda merhum babam

koruk cacığını çok severdi. Hayatlı diye tabir ettiğimiz avlulu

evlerimizin çoğunda bizim eriş dediğimiz, asmadan koruk

koparılır cacık yapılırdı. Urfa hayatlı evlerinin çoğunda asma ile

birlikte, incir ağacı ve nar ağacı bulunurdu. Biraz sosyete

burjuva evlerinde limon ve portakal ağacı da bulunurdu. Milli

yemeğimiz olan çiğ köfte bile yazın lezzetli olsun diye karla

yoğrulurdu.

Hele bizim koruk cacığına kar katılınca, yanında sadeyağla

yapılan bulgur pilav yenilince çok lezzetli olurdu. Her şey

doğaldı.

Doksanlı yaşlıların anlattığına göre 1940’lı yılların sonunda iki

tane buzdolabı Urfa’ya gelir, birisi ilimizin belki tek eczanesinde,

diğeri ise Urfa eşrafından hayırsever barışçı insan Hacı İmam

Nebozade’nin evinde bu aile soyadı kanunu çıkınca Elçi

soyadını alır. Hokka meydanında evinde buzdolabı daha çok hayır işlerinde kullanılırdı. Burada bu vesileyle bir anekdot belirtmek gerek. Hacı imam, üç dört kilo köftelik kara et alır kara taşta tahta tokmakla döğülüp melhem gibi olan kara etler birer kilo torbalara konulur buzluğa konulur saklanır. Barışçı insan dediğimiz Hacı imam, kavga eden tarafları çağırır, çiğ köfte yapar, kadayıf ismarlar, yemek, tatlı yenilir, onları barıştırır. Bu hayırsever hemşerimizin buzdolabını daha çok bu niyetle kullandığı anlatılır. Buzdolabında her zaman üç dört kilo doğulmuş kara et bulundurduğu söylenir. Konumuza gelirsek, elektriğin sanayinin olmadığı eski Urfa’da üretim araçları el işiydi. Giyme yeme içme aydınlanma her şey hatta masal kültür dahi deyim yerindeyse doğaldı. Bir de her şey çalışma üretimin çoğu neredeyse çoğu kış için yapılır bir nevi kış aylarından korkulurdu. Çünkü halk kışın sert soğuk geçtiği, çok kar yağdığı fırtınalı havalarda, bir sokaktan diğer komşu evlerine gitmekte zorluk çektiği anlatılır. O devirlerde tüm sorunun kış hazırlığı olduğu söyleyebiliriz. Kış için hazırlanan bizim zahire dediğimiz yiyecek giyecek yakıt eve konulunca kıştan korkulmaz. Zahire dediğimiz yiyecekler, hepsi el işiyle yapılmış doğal yollardan elde edilmiş, en önce bulgur gelirdi. Çünkü bulgur her şeyin yerini tutardı bulgur çok olunca buğday olmasa da açlıktan korkulmaz. Bulgur eskiden olduğu gibi şimdi dahi neredeyse bizim milli yemeğimiz. Ünlü yemeklerimizin çoğu bulgurla yapılır. Tüm yiyecekler zahire evi denilen oda da her yiyecek için ayrı, ayrı. Yapılmış bulgur buğday tahtadan yapılmış büyük uzun bir nevi sandıklarda saklanır. Yağ o zaman sadece sadeyağ bir de zeytinyağı bulunurdu. Ünlü lezzetli Urfa pekmezi gibi bu sıvı yiyecekler de yeşil zeytin renkli ince uzun küplerde kış boyu bulunur, saklanır, lezzeti bozulmazdı. Devam edecek

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.