NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -137-

Geçmişin önde gelen sosyal kültürel alanı, kahvehane veya çayhane denilen yerlerdi. Buralarda oyunlar dışında, sohbetler yapılır, meseller anlatılırdı. İnsan, içinden, keşke o dönem kayıt cihazları olsaydı o tadına doyulmaz kıssaları kayıt edebilseydi diye düşünüyor. İnanın böyle olsaydı belki de dünya’ca ünlü olan şark klasikleri, bin bir gece masalları gibi şaheser kitaplar ortaya çıkardı. Şehrimiz bu konularda oldukça birikimli sayılır. Tarihi kahveler Harran kapıda, Yasin’nin kahvesi, köroğlu ve dabakhane kahveleriydi. Toplam sayısı yedi sekiz tane olan bu mekanların çoğu tarihi haşimiye dergah civarındaydı. Zaten Urfa buralar demekti. Bahçelievler Yenişehir yoktu. Karaköprü uzak yabancı bir yer sayılırdı. Buna göre şehrin nasıl küçük doğal bir yer olduğunu varın siz düşünün. Urfa küçüktür herkes biri birbirini tanır o dönemden kalmadır. Büyüklerin anlattığına göre o eski dönemde bir gün Köroğlu kahvesinde düşündürücü ilginç, ibretlik bir olay yaşanır. Belinde hançer bir kabadayı kahveye gelir bir nara atar burada ne kadar namusuz, hırsız, yalancı varsa küfür eder, kimseden ses çıkmaz çeker gider. Takriben yedi yıl sonra aynı şahıs tekrar aynı kahveye gelir, bu defa burada ne kadar namuslu varsa küfür eder, gene kimse ses çıkarmaz korkar. Orada her iki küfür olayına tanık olan yaşlı bir kimse oğlum bu yaptıklarının anlamı nedir, niye aradan seneler geçti böyle küfür ettin, diye sorur. Kabadayı raconunda, yani üsulünde hatta feodal (aşiret) kültüründe şimdi ki ilkel kapitalist kültür de olduğu gibi yaşlıya saygısızlık yoktur. Yaşlıya hürmet saygı vardır. Kabadayı yaşlıya kızmaz, amca der, buraya ilk geldiğimde herkes iyiydi, namusluydu, içlerinde üç beş tane kötü vardı, onlarda korkularından bana tepki göstermediler. Sonra ikinci gelişimde üzüm üzüme baka, baka kararır misali iyiler de kötülerin safına geçtiler bu nedenle küfrü kabul ettiler onlarda kötü oldular. Bu kıssa, eğitimin, çevrenin önemini, ve nemelazımcılığın zararlarını belirten veciz bir örnek olsa gerek. Urfa da sütü bozuk diye anlatılan ünlü bir mesel vardır. Ulaşımın kervanla atla yapıldığı bundan önceki yüz yılda Urfalı bir tüccarla Halepli bir tüccar kardeş gibi arkadaş olurlar üç beş ay da bir birlerinin yanlarına gidip gelirler, veya mektup yollarlar. bu dostluğu haber alan yoksul gariban bir Urfalı hemşerisi Urfalı tüccarın yanına gelir Halep’te işi olduğunu oradaki arkadaşının kendisine yardımcı olması için rica eder bir mektup alır, Halepli tüccarın yanına gelir, mektubu verir. Halepli tüccar baş göz üstüne der, Urfalıyı bir ay veya kırk gün misafir eder yedirir içirir hiç bir şey de kusur etmez, işi biten gariban Urfalı Halepli tüccara Urfa ya döneceğini söyler. Halepli tüccar misafirine ve Urfalı arkadaşına bir top kumaş hediye eder ve bir mektup gönderir. Urfalı misafir Halepli tüccara başka ne deyim diye sorur o da gördüğünü sütüne göre söyle der. Adam Urfa ya tüccarın yanına gider hediyesini ve mektubunu verir. Nasıl arkadaşım kıymetini bildi mi der, ne kıymet bilmesi. Yaramaz bir adam der evine gider. Aylar geçer Halepli tüccar Urfalı arkadaşı ne gelir ne mektup yollar. Oysa daha evvel Birbirlerine kervanlarla mektup gönderirler. Urfalı arkadaşından mektup almayan Halepli tüccar, haberleşme olmayınca merak eder, Urfa ya arkadaşının yanına gelir. Hayrola arkadaş neden selamı kestin. O da bir adamı yanına gönderdim kıymetini bilmemişsin der. Halepli tüccar hayret eder, çağırın o adamı buraya yüzleşelim der. Gariban adam yanlarına gelir. Halepli tüccar adama ben seni tanımıyordum, arkadaşımın hatırı için sana gereken değeri vermedi mi? evet verdin der. Peki niye böyle söyledin arkadaşımla aramızı açtın bundan utanç duymadın mı, o da bu benim elim de değil, ben yanından ayrılırken başka ne diyeyim diye sorduğum da sen de sütüne göre söyle demiştin, elimde değil, sütümün gereği bu der. Urfalı ve Halepli iki arkadaş, git Allah seni islah etsin derler. Adam savuşur gider. Bu kıssa kalıtımın genetiğin kişiler üzerinde etkili olduğunu bize anlatır. Bazı insanlar iyiliği bilmez. Bilim adamlarının çoğu ise kalıtımın yani asaletin önemini inkar etmemekle birlikte iyi insan olmada demokratik bir eğitimin belirleyici olduğunu belirtirler. Devam edecek
Ekleme Tarihi: 30 Haziran 2022 - Perşembe

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -137-

Geçmişin önde gelen sosyal kültürel alanı, kahvehane veya çayhane denilen yerlerdi. Buralarda oyunlar dışında, sohbetler yapılır, meseller anlatılırdı. İnsan, içinden, keşke o dönem kayıt cihazları olsaydı o tadına doyulmaz kıssaları kayıt edebilseydi diye düşünüyor.

İnanın böyle olsaydı belki de dünya’ca ünlü olan şark klasikleri, bin bir gece masalları gibi şaheser kitaplar ortaya çıkardı.

Şehrimiz bu konularda oldukça birikimli sayılır. Tarihi kahveler Harran kapıda, Yasin’nin kahvesi, köroğlu ve dabakhane kahveleriydi.

Toplam sayısı yedi sekiz tane olan bu mekanların çoğu tarihi haşimiye dergah civarındaydı.

Zaten Urfa buralar demekti. Bahçelievler Yenişehir yoktu. Karaköprü uzak yabancı bir yer sayılırdı. Buna göre şehrin nasıl küçük doğal bir yer olduğunu varın siz düşünün.

Urfa küçüktür herkes biri birbirini tanır o dönemden kalmadır.

Büyüklerin anlattığına göre o eski dönemde bir gün Köroğlu kahvesinde düşündürücü ilginç, ibretlik bir olay yaşanır.

Belinde hançer bir kabadayı kahveye gelir bir nara atar burada ne kadar namusuz, hırsız, yalancı varsa küfür eder, kimseden ses çıkmaz çeker gider. Takriben yedi yıl sonra aynı şahıs tekrar aynı kahveye gelir, bu defa burada ne kadar namuslu varsa küfür eder, gene kimse ses çıkarmaz korkar. Orada her iki küfür olayına tanık olan yaşlı bir kimse oğlum bu yaptıklarının anlamı nedir, niye aradan seneler geçti böyle küfür ettin, diye sorur. Kabadayı raconunda, yani üsulünde hatta feodal (aşiret) kültüründe şimdi ki ilkel kapitalist kültür de olduğu gibi yaşlıya saygısızlık yoktur. Yaşlıya hürmet saygı vardır.

Kabadayı yaşlıya kızmaz, amca der, buraya ilk geldiğimde herkes iyiydi, namusluydu, içlerinde üç beş tane kötü vardı, onlarda

korkularından bana tepki göstermediler. Sonra ikinci gelişimde üzüm üzüme baka, baka kararır misali iyiler de kötülerin safına geçtiler bu nedenle küfrü kabul ettiler onlarda kötü oldular.

Bu kıssa, eğitimin, çevrenin önemini, ve nemelazımcılığın zararlarını belirten veciz bir örnek olsa gerek.

Urfa da sütü bozuk diye anlatılan ünlü bir mesel vardır. Ulaşımın kervanla atla yapıldığı bundan önceki yüz yılda Urfalı bir tüccarla

Halepli bir tüccar kardeş gibi arkadaş olurlar üç beş ay da bir birlerinin yanlarına gidip gelirler, veya mektup yollarlar. bu dostluğu

haber alan yoksul gariban bir Urfalı hemşerisi Urfalı tüccarın yanına gelir Halep’te işi olduğunu oradaki arkadaşının kendisine yardımcı olması için rica eder bir mektup alır, Halepli tüccarın yanına gelir, mektubu verir. Halepli tüccar baş göz üstüne der, Urfalıyı bir ay veya kırk gün misafir eder yedirir içirir hiç bir şey de kusur etmez, işi biten gariban Urfalı Halepli tüccara Urfa ya döneceğini söyler. Halepli tüccar misafirine ve Urfalı arkadaşına bir top kumaş hediye eder ve bir mektup gönderir. Urfalı misafir Halepli tüccara başka ne deyim diye sorur o da gördüğünü sütüne göre söyle der. Adam Urfa ya tüccarın yanına gider hediyesini ve mektubunu verir. Nasıl arkadaşım kıymetini bildi mi der, ne kıymet bilmesi. Yaramaz bir adam der evine gider. Aylar geçer Halepli tüccar Urfalı arkadaşı ne gelir ne mektup yollar. Oysa daha evvel Birbirlerine kervanlarla mektup gönderirler. Urfalı arkadaşından mektup almayan Halepli tüccar, haberleşme olmayınca merak eder, Urfa ya arkadaşının yanına gelir. Hayrola arkadaş neden selamı kestin. O da bir adamı yanına gönderdim kıymetini bilmemişsin der. Halepli tüccar hayret eder, çağırın o adamı buraya yüzleşelim der. Gariban adam yanlarına gelir. Halepli tüccar adama ben seni tanımıyordum, arkadaşımın hatırı için sana gereken değeri vermedi mi? evet verdin der. Peki niye böyle söyledin arkadaşımla aramızı açtın bundan utanç duymadın mı, o da bu benim elim de değil, ben yanından ayrılırken başka ne diyeyim diye sorduğum da sen de sütüne göre söyle demiştin, elimde değil, sütümün gereği bu der. Urfalı ve Halepli iki arkadaş, git Allah seni islah etsin derler. Adam savuşur gider. Bu kıssa kalıtımın genetiğin kişiler üzerinde etkili olduğunu bize anlatır. Bazı insanlar iyiliği bilmez. Bilim adamlarının çoğu ise kalıtımın yani asaletin önemini inkar etmemekle birlikte iyi insan olmada demokratik bir eğitimin belirleyici olduğunu belirtirler. Devam edecek

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.