NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

ESKİ URFA RAMAZANLARI

Devir hızla değişiyor, gelişiyor. Dolaysıyla insanlar ve toplumları da eski devirlere göre son yıllarda çok hızlı değişiyor. Bu değişiklik çoğu kez olumlu değil maalesef olumsuz olarak ta değişiyor. Çünkü bilime göre insanların bilincini kültürlerini değiştiren etken olgu yaşama tarzıdır. Kullandığı aletlerdir. Kısaca demek gerekirse yaşama tarzı düşünce tarzını belirler. Sarayda yaşayan her türlü maddi varlığı olan maddi gereksinmesini karşılayan bir insanla, kulübe de yaşayan maddi yoksunluk içerisinde yaşayıp karnını zor doyuran, temel ihtiyaçlarını karşılayamayan bir insanın düşünce, davranış tarzları bir aynı olmaz. Demek maddi şartlar somut olarak insanların yaşam tarzlarını kültürlerini değiştiriyor. Hele yaşadığımız bu teknolojik dijital çağda geleneksel kültürler, dini inançlar erozyona uğruyor. Örneğin konumuz olan dini inancımızın şartları Ramazan ayı orucu ve dini bayramlarımız bu olumsuz değişimlerden fazlasıyla nasibini aldı diyebiliriz. Urfa’nın eski ramazanları, bayramları ve yaşayış tarzı ile şimdiki yaşayış arasında deyim yerindeyse dağlar kadar fark vardır, dememiz lazım. Eski zamanda zaman hızla geçmiyordu. İnsan ilişkileri çok hızlı değildi. İnsanın bir değeri olduğu gibi, nesnelerin kullanılan ev aletlerinin bile bir değeri vardı. Bir şişe bir teneke kutusu atılmaz saklanırdı. Şimdiki kapitalist tüketici toplum gibi kullan at kültürü yoktu. Bu nedenle bir kadir kıymet vardı. Demek eski toplumda insan kullanılan nesneler gibi kolayca atılmazdı. Ama şimdi tersi oldu. Bu sömürücü düzenin gereği kullan at kültürü her konuda sosyal, kültürel, dinsel olarak oluştu. Oysa kapitalizm öncesi toplumlarda ve bizim ilimiz Urfa’da daha içten bir yaşama sevinci vardı. Her şey doğaldı. İnsan ilişkileri de doğaldı. Şimdiki gibi asık suratlı çok yoktu. Yaşamın doğal bir gereği olarak şaka vardı mizah vardı. İnsanlar, komşular özelikle komşu kadınlar birlikte otururlar sohbet ederler, kahkaha atarak gülerdiler. Yani gülme vardı. Biz çocuklar yaşamın bu önemli detayını bilmez anlamazdık, ama yine anlamlı bulurduk. Kısaca yaşam gizemini sihrini koruyordu. Toplumlar ve insanlar hayret ve merak duygusunu koruyordu. Her mevsim, mevsimine göre tat alınarak yaşanırdı. Dini günler, dini bayramlar günler evvelinden heyecanla beklenir. Bu gün Aziz günü veya Aziz gecesi denir günler öncesinden hazırlık yapılır komşulara semsek, bizim bışe dediğimiz yiyecekler dağıtılırdı. Hele Ramazan orucuna ramazan bayramına günlerce önce hazırlık yapılırdı. Bayrama yakın büyükler kendilerine ve çocuklara sevinçle istekle yeni elbiseler, yeni ayakkabılar alırdı. Yeni elbise ayakkabı alamayanlar ise bunları itinayla temizler ütüler tamir ederlerdi. Bir yaşama sevinci vardı. Bayram sabahı babalar bayram namazından sonra mezarlıklara gider yakın uzak akrabaların, komşuların, dostların mezarlarını ziyaret eder dua ederler. Bu görev yerine getirildikten sonra baba eve geldiğinde çocuklar çoktan bayramlıklarını giymiş babanın ve annelerin bayramını yapar, harçlıklarını alır, sonra sırayla kardeşler aralarında sevgiyle tutkuyla bayramlaşırdı. Maddi durumu iyi olanlar mutlaka bayram yemeği yapar yine mutlaka komşulara yeteri kadar bayram yemeği gönderirler. Bayram yemeği sonrası çocuklar büyüklerin bayramına gider, ne kadar bayram harçlığı aldıklarını söyler sevinirler. Bu bayram az harçlık aldım diyen çocuklar gelecek bayram inşallah fazla harçlık alırım diye umutlanırdı. Çocukların en sevdiği bizim leyli dediğimiz salıncaklara binmekti. Birde bahçeli evlerde leyli dışında tahtadan dönme dolap, birkaç tane çocuğun birerli oturduğu dönen salıncaklarda dönmenin çocuklar için keyfi çok hoş olurdu. Urfa şimdi olduğu kadar büyük bir şehir değildi. Bundan dolayı Urfa küçüktür herkes biri birini tanır denilirdi. Veya eskinin bir klasik sözü daha, Urfaliyıh bi halliyıh denilirdi. Bu sözün anlamı o zaman Urfalılar arasında önemli bir ekonomik sınıf farkının olmadığını göstergesi dememiz gerekir. Urfa’da ancak iki elin parmaklarının sayısı kadar mahalle ya var ya yoktu. Her mahallede bahçeli evlerde olduğu gibi çocuklar için leyli dolap vs yoktu. Ama birkaç mahallede evlerde kadınların gittikleri yüksek leyliler vardı. Genç kadınlar sevinçle gider uzun ev leylilerinde sallanırdı. Meşhur leyliciler vardı mesela bizim kalaboynu, Eyyübiye, Harran kapı civar mahallerinin leylicisi kedare gıldı. Kedarenın hanımı ve beş kızı bayramlarda leycilik yapardı. Bundan iyi kazançları olurdu. Diğer mahallerde de kadın leyliciler olurdu. Bunlardan bir ünlüde şimdi adını hatırlamadığım Büyükyol Mahallesinde bir kadın leylicidir. Bu leycilerin kapılarının önünde ve semt leycilerinde mevsimlere göre yiyecekler satılırdı. En çok satılan yiyecekler ezme, akıt, gazoz, Şurup ve palızadı. Çocuklar bu tatlı yiyecekleri yediklerinde çok mutlu olurdu. Ne diyelim o güzelim çocukluk günlerini özlemle anıyoruz. Nede olsa büyükte olsa kadın erkek her insanın gönlünde bir çocuk vardır. Hayırlı bayramlar dilerim.
Ekleme Tarihi: 11 Mayıs 2021 - Salı

ESKİ URFA RAMAZANLARI

Devir hızla değişiyor, gelişiyor. Dolaysıyla insanlar ve toplumları da eski devirlere göre son yıllarda çok hızlı değişiyor. Bu değişiklik çoğu kez olumlu değil maalesef olumsuz olarak ta değişiyor. Çünkü bilime göre insanların bilincini kültürlerini değiştiren etken olgu yaşama tarzıdır. Kullandığı aletlerdir. Kısaca demek gerekirse yaşama tarzı düşünce tarzını belirler. Sarayda yaşayan her türlü maddi varlığı olan maddi gereksinmesini karşılayan bir insanla, kulübe de yaşayan maddi yoksunluk içerisinde yaşayıp karnını zor doyuran, temel ihtiyaçlarını karşılayamayan bir insanın düşünce, davranış tarzları bir aynı olmaz. Demek maddi şartlar somut olarak insanların yaşam tarzlarını kültürlerini değiştiriyor. Hele yaşadığımız bu teknolojik dijital çağda geleneksel kültürler, dini inançlar erozyona uğruyor. Örneğin konumuz olan dini inancımızın şartları Ramazan ayı orucu ve dini bayramlarımız bu olumsuz değişimlerden fazlasıyla nasibini aldı diyebiliriz. Urfa’nın eski ramazanları, bayramları ve yaşayış tarzı ile şimdiki yaşayış arasında deyim yerindeyse dağlar kadar fark vardır, dememiz lazım. Eski zamanda zaman hızla geçmiyordu. İnsan ilişkileri çok hızlı değildi. İnsanın bir değeri olduğu gibi, nesnelerin kullanılan ev aletlerinin bile bir değeri vardı. Bir şişe bir teneke kutusu atılmaz saklanırdı. Şimdiki kapitalist tüketici toplum gibi kullan at kültürü yoktu. Bu nedenle bir kadir kıymet vardı. Demek eski toplumda insan kullanılan nesneler gibi kolayca atılmazdı. Ama şimdi tersi oldu. Bu sömürücü düzenin gereği kullan at kültürü her konuda sosyal, kültürel, dinsel olarak oluştu. Oysa kapitalizm öncesi toplumlarda ve bizim ilimiz Urfa’da daha içten bir yaşama sevinci vardı. Her şey doğaldı. İnsan ilişkileri de doğaldı. Şimdiki gibi asık suratlı çok yoktu. Yaşamın doğal bir gereği olarak şaka vardı mizah vardı. İnsanlar, komşular özelikle komşu kadınlar birlikte otururlar sohbet ederler, kahkaha atarak gülerdiler. Yani gülme vardı. Biz çocuklar yaşamın bu önemli detayını bilmez anlamazdık, ama yine anlamlı bulurduk. Kısaca yaşam gizemini sihrini koruyordu. Toplumlar ve insanlar hayret ve merak duygusunu koruyordu. Her mevsim, mevsimine göre tat alınarak yaşanırdı. Dini günler, dini bayramlar günler evvelinden heyecanla beklenir. Bu gün Aziz günü veya Aziz gecesi denir günler öncesinden hazırlık yapılır komşulara semsek, bizim bışe dediğimiz yiyecekler dağıtılırdı. Hele Ramazan orucuna ramazan bayramına günlerce önce hazırlık yapılırdı. Bayrama yakın büyükler kendilerine ve çocuklara sevinçle istekle yeni elbiseler, yeni ayakkabılar alırdı. Yeni elbise ayakkabı alamayanlar ise bunları itinayla temizler ütüler tamir ederlerdi. Bir yaşama sevinci vardı. Bayram sabahı babalar bayram namazından sonra mezarlıklara gider yakın uzak akrabaların, komşuların, dostların mezarlarını ziyaret eder dua ederler. Bu görev yerine getirildikten sonra baba eve geldiğinde çocuklar çoktan bayramlıklarını giymiş babanın ve annelerin bayramını yapar, harçlıklarını alır, sonra sırayla kardeşler aralarında sevgiyle tutkuyla bayramlaşırdı. Maddi durumu iyi olanlar mutlaka bayram yemeği yapar yine mutlaka komşulara yeteri kadar bayram yemeği gönderirler. Bayram yemeği sonrası çocuklar büyüklerin bayramına gider, ne kadar bayram harçlığı aldıklarını söyler sevinirler. Bu bayram az harçlık aldım diyen çocuklar gelecek bayram inşallah fazla harçlık alırım diye umutlanırdı. Çocukların en sevdiği bizim leyli dediğimiz salıncaklara binmekti. Birde bahçeli evlerde leyli dışında tahtadan dönme dolap, birkaç tane çocuğun birerli oturduğu dönen salıncaklarda dönmenin çocuklar için keyfi çok hoş olurdu. Urfa şimdi olduğu kadar büyük bir şehir değildi. Bundan dolayı Urfa küçüktür herkes biri birini tanır denilirdi. Veya eskinin bir klasik sözü daha, Urfaliyıh bi halliyıh denilirdi. Bu sözün anlamı o zaman Urfalılar arasında önemli bir ekonomik sınıf farkının olmadığını göstergesi dememiz gerekir. Urfa’da ancak iki elin parmaklarının sayısı kadar mahalle ya var ya yoktu. Her mahallede bahçeli evlerde olduğu gibi çocuklar için leyli dolap vs yoktu. Ama birkaç mahallede evlerde kadınların gittikleri yüksek leyliler vardı. Genç kadınlar sevinçle gider uzun ev leylilerinde sallanırdı. Meşhur leyliciler vardı mesela bizim kalaboynu, Eyyübiye, Harran kapı civar mahallerinin leylicisi kedare gıldı. Kedarenın hanımı ve beş kızı bayramlarda leycilik yapardı. Bundan iyi kazançları olurdu. Diğer mahallerde de kadın leyliciler olurdu. Bunlardan bir ünlüde şimdi adını hatırlamadığım Büyükyol Mahallesinde bir kadın leylicidir. Bu leycilerin kapılarının önünde ve semt leycilerinde mevsimlere göre yiyecekler satılırdı. En çok satılan yiyecekler ezme, akıt, gazoz, Şurup ve palızadı. Çocuklar bu tatlı yiyecekleri yediklerinde çok mutlu olurdu. Ne diyelim o güzelim çocukluk günlerini özlemle anıyoruz. Nede olsa büyükte olsa kadın erkek her insanın gönlünde bir çocuk vardır. Hayırlı bayramlar dilerim.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.