NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

ESKİ URFA KÜLTÜRÜ VE TARİHİ -109-

Teknoloji, Sanayileşme, bizim gibi toplumlarda süren ilkel kapitalizm, her şeyi alt üst etti. Hele birde buna geri feodal kültür eşlik edince, duyarlı bir insan, kendi öz şehrinde bir yabancı gibi oluyor. Çünkü neredeyse her şey arabesk olmuştur. Kolay değil, yüzlerce yılda oluşan, kent kültürü, yeni yoz bir yaşam biçiminin etkisine girince kimlik ve kişilik bunalımı oluşabilir. Dünyanın birçok yerinde olabilen böylesi değişimler bir anlamda doğaldır. Değişimin olması neredeyse kaçınılmazdır. Ama bu değişimler, bazı yerlerde çok belirgin olmadan, kentin kültürüne çok zarar vermeden, uyum içerisinde olur. Değişim, bizim binlerce yıllık kadim şehir Urfa'da normal bir seyirde olmadı. Urfa'ya baraj dolayısıyla dışarıdan gelenler yerleşik tarihi Urfa kültürüne uyacaklarına kendi köy ve kasaba kültürü ile kentin bozulan kültüründen oluşan karmaşık hoş olmayan cahil ve bağnaz bir sosyal yaşam getirdiler. Oysa Urfa geçmişte dillerin ve dinlerin barış içinde yaşadıkları bir şehirdir. Atatürk barajı Urfa'yı değiştirdi. Gelişeceğine bozdu. Harran ovası ve diğer toprakların sulanması, yeni zenginlerin ortaya çıkması olumsuz değişimi başlattı. Zengin daha zengin, fakir daha fakir oldu. Sınıflar arasındaki makul sınır çok aşıldı. Bol para eline geçen insanların çoğu bunu hazmedemedi, şımardılar. Arabesk bir kültür oluştu. Bunun acı somut kanıtı, yapılan araştırmalarda Urfa en çok asayiş olayların, cinayetlerin olduğu bir şehir haline geldi. Ayrıca, eğitim ve yaşanabilir iller arasında Urfa son sıralarda bulunuyor. Hele gençlerde uyuşturucu illeti içler acısı bir durum.  Şehir niteliksiz bir biçimde çok kalabalık oldu. Eskiden Urfa küçüktür herkes birbirini tanır sözü yine bazen söylense de fazla gerçekliği ve geçerliliği kalmadı. Çünkü Urfa şehir nüfusu Suriye’den gelen sığınmacılarla birlikte, bir milyon beş yüz bini geçmiştir. Böyle bir keşmekeş, farklı kültürler, sefalet ve sefahat içerisinde geçmişte olduğu gibi, sevgi ve saygı da kalmıyor. Trilyonluk lüks evler ve arabalar, ne oldum deyip kibirli, kimseyi beğenmeyenler, diğer yanda çok zor şartlarda yaşam savaşı veren insanların ortak bir kültürü olduğu söylenemez. Oysa geçmiş Urfa kültürü ortak bir kültürdür. Zengin çok azdı. Zengin ile yoksul arasında kahir fark yoktu. Şimdi var olmadan, yani bilinçli olmadan, varlıklı ve şımarık olanların derdi çekilmiyor. Oysa Urfa önce böyle değildi. Şehir küçük, herkes birbirini tanır. Birbirinden utanırdı. Kibir kendini beğenme çok bilinmezdi. Halk arasında utanma kalmadı sözü basit bir söz değil, aksine değerli ve kıymetli bir sözdür.  Aslında çoğu kimse bilmez. Uygarlığın temeli utanma duygusuyla başlamış ve gelişmiştir. İşte eski Urfa insanlarında böylesi bir utanma duygusu vardı. İnsanlar bir şey yaptıklarında bir davranışta bulundukları zaman acaba başkaları, çevrem ne der ne düşünür derlerdi. Hatta fırında pişirdikleri lahmacunu beze sararak, kokusu çıkmasın isterlerdi. Bir yemek yapıldığı zaman mutlaka komşulara verilirdi. Bundan dolayı "komşuda pişer bize de düşer" denilirdi. Tıpkı peygamberimizin bir hadisinde, “komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir" demesi gibi güzel bir adet idi. Dışarıda yemek, yemek, eve yemek ısmarlamak zorunlu olmasa, hoş karşılanmazdı. Bizim Urfa'da fırın ekmeği bile fazla alınmazdı. Sabah kahvaltısında fırından ekmek alınır. Evde sac ekmeği çok miktarda yapılır, evin serin bir tarafına üzerine bez örtülerek saklanır, kuruyan ince ekmek su serpilerek güzelce yenilir. Lahmacun, tepsi kebabı dışında fırına başka bir yiyecek verilmezdi. Şimdi bazı adamlar pijama ile fırına gidip, sıkılmadan bir saat, ekmek, isot sırası bekliyor. Yozlaşan yeni bir Urfa kültürünü yansıtan bir durumu söylersem belki şaşırırsınız! Lüks denilebilecek bir sitede oturan bir komşu bir sabah sıcak ev ekmeği yapar. Eski güzel Urfa kültürü adetinde olduğu üzere, iki sıcak ekmeği kapıcıyla bir komşusuna gönderir. Kapıcı götürür denilen komşuya verir. Ekmek ikram edilen komşu bu güzel buna teşekkür edeceğine bu ikramı kabul etmez, geri çevirir üstelik bizim evimizde ekmek var der. İşte böylesi nahoş davranışlar, Eski Urfa kültürünü yozlaştırdı. Eski asil Urfa kültürü ile yoz, kibirli, ilkel kapitalist kültür arasında insanı rahatsız eden büyük fark, büyük çelişki budur işte. Analiz yapan sorgulayan bizim gibi insanların bu nedenlerle Urfa'da yaşaması artık çok zor oluyor. Yaşamak için ancak Kabullenmek gerekir. Utanma duygusu dedik bu duygu öyle basit bir duygu değildir, insanı insan yapan bir duygudur. Bazı bilim insanları utanma duygusu devrimci bir duygudur der. Utanma duygusu olmasaydı uygarlık ve uygarlıkların gelişmesi de olmazdı tespitinde bulunurlar. Maalesef, şimdi Urfa'da eskisi gibi fazla utanma duygusu kalmadı. Maddi zenginlik, para her şey kabul ediliyor. Yardımlaşma bilmeyen, kibirli, kompleksli, bencil, manevi hiçbir özelliği olmayan yaratıklar türemiş. Mütevaziliğin erdem olduğundan haberi olmayan, üstelik her şeyi bildiğini zanneden ukala insanlar hoş görülmüyor. Hele birlikte toplu yerlerde sitelerde yaşamak kolay değildir. İçinizi karartmak istemem ama gerçekleri belirtmek lazım. Ayrıca en önemlisi büyük bir kalabalık nüfus, halinde Suriyelilerin Urfa'ya getirilmesi kamburun üstüne zambur misali oldu. Suriye'den gelenlerle Urfa daha da yaşanmaz hale geldi. Bir kültür şoku yaşandı. Cahil adetleri getirdiler. Böylesi birçok nedenlerden dolayı acı ama gerçek, bir kısım insan Urfa’yı terk ediyorlar gidiyorlar. Urfa'nın düzelmesi çok zor ama imkânsız değildir. Aslında yapı olarak iyimserim. Olumsuz sözcükleri sevmiyorum. Elbette umutlu olalım. Ama gerçekler bilinince çözüm aranır. Urfa geçmişte olduğu gibi hoşgörülü sevgi saygı içerisinde bir toplum olması için ancak görüş ve inançlara saygılı demokratik bir eğitim ve kültürle mümkün olabilir. Bunun olması için devletlin sınıfsal çelişkileri asgariye indiren politikalar izlemesi gerekli. Okullarda, sosyal ortamlarda, medyada, yararlı eğitim verilmeli. Ayrıca en önemlisi devlet ağalık şeyhlik gibi kurumlara destek vermese ıslah etse sorunlar asgari düzeye iner. Devam edecek…
Ekleme Tarihi: 20 Mayıs 2022 - Cuma

ESKİ URFA KÜLTÜRÜ VE TARİHİ -109-

Teknoloji, Sanayileşme, bizim gibi toplumlarda süren ilkel kapitalizm, her şeyi alt üst etti. Hele birde buna geri feodal kültür eşlik edince, duyarlı bir insan, kendi öz şehrinde bir yabancı gibi oluyor. Çünkü neredeyse her şey arabesk olmuştur. Kolay değil, yüzlerce yılda oluşan, kent kültürü, yeni yoz bir yaşam biçiminin etkisine girince kimlik ve kişilik bunalımı oluşabilir. Dünyanın birçok yerinde olabilen böylesi değişimler bir anlamda doğaldır.

Değişimin olması neredeyse kaçınılmazdır. Ama bu değişimler, bazı yerlerde çok belirgin olmadan, kentin kültürüne çok zarar vermeden, uyum içerisinde olur. Değişim, bizim binlerce yıllık kadim şehir Urfa'da normal bir seyirde olmadı. Urfa'ya baraj dolayısıyla dışarıdan gelenler yerleşik tarihi Urfa kültürüne uyacaklarına kendi köy ve kasaba kültürü ile kentin bozulan kültüründen oluşan karmaşık hoş olmayan cahil ve bağnaz bir sosyal yaşam getirdiler. Oysa Urfa geçmişte dillerin ve dinlerin barış içinde yaşadıkları bir şehirdir. Atatürk barajı Urfa'yı değiştirdi.

Gelişeceğine bozdu. Harran ovası ve diğer toprakların sulanması, yeni zenginlerin ortaya çıkması olumsuz değişimi başlattı. Zengin daha zengin, fakir daha fakir oldu. Sınıflar arasındaki makul sınır çok aşıldı. Bol para eline geçen insanların çoğu bunu hazmedemedi, şımardılar. Arabesk bir kültür oluştu.

Bunun acı somut kanıtı, yapılan araştırmalarda Urfa en çok asayiş olayların, cinayetlerin olduğu bir şehir haline geldi. Ayrıca, eğitim ve yaşanabilir iller arasında Urfa son sıralarda bulunuyor. Hele gençlerde uyuşturucu illeti içler acısı bir durum.  Şehir niteliksiz bir biçimde çok kalabalık oldu. Eskiden Urfa küçüktür herkes birbirini tanır sözü yine bazen söylense de fazla gerçekliği ve geçerliliği kalmadı. Çünkü Urfa şehir nüfusu Suriye’den gelen sığınmacılarla birlikte, bir milyon beş yüz bini geçmiştir.

Böyle bir keşmekeş, farklı kültürler, sefalet ve sefahat içerisinde geçmişte olduğu gibi, sevgi ve saygı da kalmıyor. Trilyonluk lüks evler ve arabalar, ne oldum deyip kibirli, kimseyi beğenmeyenler, diğer yanda çok zor şartlarda yaşam savaşı veren insanların ortak bir kültürü olduğu söylenemez. Oysa geçmiş Urfa kültürü ortak bir kültürdür. Zengin çok azdı. Zengin ile yoksul arasında kahir fark yoktu.

Şimdi var olmadan, yani bilinçli olmadan, varlıklı ve şımarık olanların derdi çekilmiyor. Oysa Urfa önce böyle değildi. Şehir küçük, herkes birbirini tanır. Birbirinden utanırdı. Kibir kendini beğenme çok bilinmezdi. Halk arasında utanma kalmadı sözü basit bir söz değil, aksine değerli ve kıymetli bir sözdür. 

Aslında çoğu kimse bilmez. Uygarlığın temeli utanma duygusuyla başlamış ve gelişmiştir. İşte eski Urfa insanlarında böylesi bir utanma duygusu vardı. İnsanlar bir şey yaptıklarında bir davranışta bulundukları zaman acaba başkaları, çevrem ne der ne düşünür derlerdi. Hatta fırında pişirdikleri lahmacunu beze sararak, kokusu çıkmasın isterlerdi. Bir yemek yapıldığı zaman mutlaka komşulara verilirdi. Bundan dolayı "komşuda pişer bize de düşer" denilirdi. Tıpkı peygamberimizin bir hadisinde, “komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir" demesi gibi güzel bir adet idi.

Dışarıda yemek, yemek, eve yemek ısmarlamak zorunlu olmasa, hoş karşılanmazdı. Bizim Urfa'da fırın ekmeği bile fazla alınmazdı. Sabah kahvaltısında fırından ekmek alınır. Evde sac ekmeği çok miktarda yapılır, evin serin bir tarafına üzerine bez örtülerek saklanır, kuruyan ince ekmek su serpilerek güzelce yenilir.

Lahmacun, tepsi kebabı dışında fırına başka bir yiyecek verilmezdi. Şimdi bazı adamlar pijama ile fırına gidip, sıkılmadan bir saat, ekmek, isot sırası bekliyor. Yozlaşan yeni bir Urfa kültürünü yansıtan bir durumu söylersem belki şaşırırsınız!

Lüks denilebilecek bir sitede oturan bir komşu bir sabah sıcak ev ekmeği yapar. Eski güzel Urfa kültürü adetinde olduğu üzere, iki sıcak ekmeği kapıcıyla bir komşusuna gönderir. Kapıcı götürür denilen komşuya verir. Ekmek ikram edilen komşu bu güzel buna teşekkür edeceğine bu ikramı kabul etmez, geri çevirir üstelik bizim evimizde ekmek var der. İşte böylesi nahoş davranışlar, Eski Urfa kültürünü yozlaştırdı.

Eski asil Urfa kültürü ile yoz, kibirli, ilkel kapitalist kültür arasında insanı rahatsız eden büyük fark, büyük çelişki budur işte. Analiz yapan sorgulayan bizim gibi insanların bu nedenlerle Urfa'da yaşaması artık çok zor oluyor. Yaşamak için ancak Kabullenmek gerekir. Utanma duygusu dedik bu duygu öyle basit bir duygu değildir, insanı insan yapan bir duygudur. Bazı bilim insanları utanma duygusu devrimci bir duygudur der.

Utanma duygusu olmasaydı uygarlık ve uygarlıkların gelişmesi de olmazdı tespitinde bulunurlar. Maalesef, şimdi Urfa'da eskisi gibi fazla utanma duygusu kalmadı. Maddi zenginlik, para her şey kabul ediliyor. Yardımlaşma bilmeyen, kibirli, kompleksli, bencil, manevi hiçbir özelliği olmayan yaratıklar türemiş.

Mütevaziliğin erdem olduğundan haberi olmayan, üstelik her şeyi bildiğini zanneden ukala insanlar hoş görülmüyor. Hele birlikte toplu yerlerde sitelerde yaşamak kolay değildir. İçinizi karartmak istemem ama gerçekleri belirtmek lazım.

Ayrıca en önemlisi büyük bir kalabalık nüfus, halinde Suriyelilerin Urfa'ya getirilmesi kamburun üstüne zambur misali oldu. Suriye'den gelenlerle Urfa daha da yaşanmaz hale geldi. Bir kültür şoku yaşandı. Cahil adetleri getirdiler. Böylesi birçok nedenlerden dolayı acı ama gerçek, bir kısım insan Urfa’yı terk ediyorlar gidiyorlar. Urfa'nın düzelmesi çok zor ama imkânsız değildir. Aslında yapı olarak iyimserim.

Olumsuz sözcükleri sevmiyorum. Elbette umutlu olalım. Ama gerçekler bilinince çözüm aranır. Urfa geçmişte olduğu gibi hoşgörülü sevgi saygı içerisinde bir toplum olması için ancak görüş ve inançlara saygılı demokratik bir eğitim ve kültürle mümkün olabilir.

Bunun olması için devletlin sınıfsal çelişkileri asgariye indiren politikalar izlemesi gerekli. Okullarda, sosyal ortamlarda, medyada, yararlı eğitim verilmeli. Ayrıca en önemlisi devlet ağalık şeyhlik gibi kurumlara destek vermese ıslah etse sorunlar asgari düzeye iner. Devam edecek…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.