NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

BİR BAŞKA AÇIDAN BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ -76

Said Nursi Allah vergisi bir zekaya ve hafızaya sahip olarak dünyaya gelmiştir. Daha çocuk yaşta zeka kıvılcımları net somut olarak görülmeye başlamıştır. Zira o yaşlarda 90 tane kitabı hıfzederek ezberlemiştir. 15 yaşında iken İslam alimlerinin bulunduğu ilim meclisinde yapılan imtihan ve münazara sonunda doğu bölgesinin ünlü alimi Molla fethullah tarafından çağın harikası anlamına gelen Bediüzzaman ünvanı verilmiş: İlim meclisinde bulunan diğer alimler de bunu onaylamıştır. Üstadın hayatı boyunca tek gayesi, amacı İslam ve iman olmuştur.Bunun gereği de müslüman milletleri kendi asıllarını inkar etmeden, bir İslam, müslüman kardeşliğinde ümmet olmak bilincini oluşturmaya çalışmak olmuştur. Said Nursi bilindiği gibi Kürt kökenliydi. Ama hiç bir zaman miliyetini, Kürtlüğü öne çıkarmazdi. Ama ne yazık ki kendini üstadın yolundan gittiğini söyleyen Türk kökenli, bazı milliyetçi nur cemaatleri İslam dinin ve Kur'an'ın bir emri olan farklı milletleri, Kürt milletini bir türlü kabul etmemişlerdir.Bu durum en çok tarihsel ünlü şahsiyetlerde belirgin olmuştur. Örneğin Kudüs Fatihi İslam kahramanı Selahhadini Eyyubi 'nin Kürt kimliğini kabul etmek istememişlerdir ona bir çok Türk tarih araştırmacıları gerçeklerle alakası olmayan bir şekilde Arap asılı demişlerdir. Aynı durum yine dini üstün bir şahsiyet olan Said Nursi için de bir türlü açıkça içten gelen bir şekilde Kürttür dememişlerdir. Arap diyenler olmuştur. Bu ayrım ne yazık ki müslüman ülkeler içerisinde bildiğim kadarıyla yalnız Türkiye'de yapılmıştır. Oysa Kürtler ve Türkler Malazgirt savaşından beri Selçuklu, Osmanlı devleri döneminde stratejik bir birlik olşturmuşlar, ittifak yapmışlardır. Malazgirt savaşı bir anlamda Hıristiya Mülüman savaşı olmuştur. Zira Müslüman Türkler Orta Asyadan gelip Anadoluya yerleşmek istiyorlardı. O dönemlerde Kürdistan diye anılan Doğu Anadolu, Batı anadolu, Ortadoğu dahil, dönemin süper devleti Roma imparatorluğu eğemenliğinde bulunuyordu. Selçuklu devletinin niyetini anlayan Romalılar Müslümanların yayılmacı politikalarına karşılık Hristiyan milletlerden yardım istemişelerdir. Bu talebe bir çok hıristiyan devlet, Türk topluluğu dahil katılma kararı almışlardır. Selçuklu hükümdarı Alparslan Müslüman mlletlere yardım çağrısında bulunmuş, ama Araplar dahil diğer müslüman milletler buna karşılık vermemişlerdir. Yalnız, Kürtler bu davete icabet etmiştir. Kürtler savaştan bir gün önce 25 Agostos 1071 de Mele Yahya önderliğinde 10 bin civarında Kürt suvari savaşçı ile birlikte Alparslannın yanında yer alırlar. Kürtlerin ileri geleni Mele Yahya "Din kardeşlerimizin yanında cihad etmeye geldik." demiştir. Her iki müslüman halkın bin yıldır yaptıkları itifak ortada iken, ne yazık ki bazı nur cemaatleri Risale-i Nur yayınlarında Sad Nursi'nin Kürt kimliğini adeta yok saymışlar ve gizlemişlerdir. Oysa bu İslami cemaalerin Kur'an emri gereği ayrım yapmaması gerekirdi. Anlaşılan bazı Nur cemaatleri, Kemalist ideolojinin Kürtleri yok sayan anlayışın etkisinde kalmışlar, bunu benimsemişlerdir. Buna iki önemli örnek verebiliriz. İlki Yeni Asya grubudur. Zehra vakfı yöneticilerinin iddialarına göre Yeni Asya grubu yayınladıklar Risale-i Nur eserlerinde ve verdikleri demeçlerinde ellerinden geldiği kadar Kürt kelimesini fazla kullanmamaya özen göstermşlerdir. Yayınlarında Kürt ve Kürdistan kelimelerini çıkartmişlardır. Bu konuda diğer önemli örnek Fetullah Gülen cemaatidir. Onlarda yayınladıkları Risale-i Nur yayınlarında aynı yöntemi takip etmişlerdir. Gülen daha önce söz ettiğimiz "Türk gururum br Kürdün yanına gitmeyi menetmiştir." sözünden başka, bizim bildiğimiz bazı ırkçı denilebilecek uygulama ve demeçleri olmuştur. Bunlardan iki olumsuz örneği, Urfa Nur cemaatinin ileride gelenlerinden, yazar ve gazeteci Abdulkadir İkbal anlatmıştır. İlki, Gülen yetmişli yıllarda Türkiye'nin bir çok ilinde dini konferanslar vermektedir. Bir gün Abdulkadir İkbal, Gülen ile görüşür. Urfa'da bir konferans vermesi için teklifte bulunur. Gülenin verdiği cevap, ırkçı sayılacak bir yanıttır. ""Ben oranın dilini bimem." der. En vahim durumu yine İkbal anlatıyor. "Bir arkadaşım altmışlı yıllarda yüksek öğrenim için İzmir'e gider orada kalması için kendisine Fetullah Gülen erkek öğrenci yurdunu ayarladım. O arkadaş Gülen cemaati yurduna gider. Orada bir arkadaşıyla ana dili olan Kürtçe konuşur. Bunu duyan yurt yöneticisi buna tahammül etmez. Irkçı, hatta insanlık dışı bir şekilde arkadaşımı gece yurttan kovar. Arkadaşım o gece otele gidecek parası yoktur. Zor şartlar altında kalır. Devam edecek
Ekleme Tarihi: 25 Eylül 2023 - Pazartesi

BİR BAŞKA AÇIDAN BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ -76

Said Nursi Allah vergisi bir zekaya ve hafızaya sahip olarak dünyaya gelmiştir. Daha çocuk yaşta zeka kıvılcımları net somut olarak görülmeye başlamıştır. Zira o yaşlarda 90 tane kitabı hıfzederek ezberlemiştir. 15 yaşında iken İslam alimlerinin bulunduğu ilim meclisinde yapılan imtihan ve münazara sonunda doğu bölgesinin ünlü alimi Molla fethullah tarafından çağın harikası anlamına gelen Bediüzzaman ünvanı verilmiş: İlim meclisinde bulunan diğer alimler de bunu onaylamıştır.

Üstadın hayatı boyunca tek gayesi, amacı İslam ve iman olmuştur.Bunun gereği de müslüman milletleri kendi asıllarını inkar etmeden, bir İslam, müslüman kardeşliğinde ümmet olmak bilincini oluşturmaya çalışmak olmuştur.

Said Nursi bilindiği gibi Kürt kökenliydi. Ama hiç bir zaman miliyetini, Kürtlüğü öne çıkarmazdi. Ama ne yazık ki kendini üstadın yolundan gittiğini söyleyen Türk kökenli, bazı milliyetçi nur cemaatleri İslam dinin ve Kur'an'ın bir emri olan farklı milletleri, Kürt milletini bir türlü kabul etmemişlerdir.Bu durum en çok tarihsel ünlü şahsiyetlerde belirgin olmuştur. Örneğin Kudüs Fatihi İslam kahramanı Selahhadini Eyyubi 'nin Kürt kimliğini kabul etmek istememişlerdir ona bir çok Türk tarih araştırmacıları gerçeklerle alakası olmayan bir şekilde Arap asılı demişlerdir.

Aynı durum yine dini üstün bir şahsiyet olan Said Nursi için de bir türlü açıkça içten gelen bir şekilde Kürttür dememişlerdir. Arap diyenler olmuştur.

Bu ayrım ne yazık ki müslüman ülkeler içerisinde bildiğim kadarıyla yalnız Türkiye'de yapılmıştır. Oysa Kürtler ve Türkler Malazgirt savaşından beri Selçuklu, Osmanlı devleri döneminde stratejik bir birlik olşturmuşlar, ittifak yapmışlardır.

Malazgirt savaşı bir anlamda Hıristiya Mülüman savaşı olmuştur. Zira Müslüman Türkler Orta Asyadan gelip Anadoluya yerleşmek istiyorlardı. O dönemlerde Kürdistan diye anılan Doğu Anadolu, Batı anadolu, Ortadoğu dahil, dönemin süper devleti Roma imparatorluğu eğemenliğinde bulunuyordu.

Selçuklu devletinin niyetini anlayan Romalılar Müslümanların yayılmacı politikalarına karşılık Hristiyan milletlerden yardım istemişelerdir. Bu talebe bir çok hıristiyan devlet, Türk topluluğu dahil katılma kararı almışlardır. Selçuklu hükümdarı Alparslan Müslüman mlletlere yardım çağrısında bulunmuş, ama Araplar dahil diğer müslüman milletler buna karşılık vermemişlerdir.

Yalnız, Kürtler bu davete icabet etmiştir. Kürtler savaştan bir gün önce 25 Agostos 1071 de Mele Yahya önderliğinde 10 bin civarında Kürt suvari savaşçı ile birlikte Alparslannın yanında yer alırlar. Kürtlerin ileri geleni Mele Yahya "Din kardeşlerimizin yanında cihad etmeye geldik." demiştir.

Her iki müslüman halkın bin yıldır yaptıkları itifak ortada iken, ne yazık ki bazı nur cemaatleri Risale-i Nur yayınlarında Sad Nursi'nin Kürt kimliğini adeta yok saymışlar ve gizlemişlerdir. Oysa bu İslami cemaalerin Kur'an emri gereği ayrım yapmaması gerekirdi.

Anlaşılan bazı Nur cemaatleri, Kemalist ideolojinin Kürtleri yok sayan anlayışın etkisinde kalmışlar, bunu benimsemişlerdir. Buna iki önemli örnek verebiliriz. İlki Yeni Asya grubudur. Zehra vakfı yöneticilerinin iddialarına göre Yeni Asya grubu yayınladıklar Risale-i Nur eserlerinde ve verdikleri demeçlerinde ellerinden geldiği kadar Kürt kelimesini fazla kullanmamaya özen göstermşlerdir. Yayınlarında Kürt ve Kürdistan kelimelerini çıkartmişlardır.

Bu konuda diğer önemli örnek Fetullah Gülen cemaatidir. Onlarda yayınladıkları Risale-i Nur yayınlarında aynı yöntemi takip etmişlerdir. Gülen daha önce söz ettiğimiz "Türk gururum br Kürdün yanına gitmeyi menetmiştir." sözünden başka, bizim bildiğimiz bazı ırkçı denilebilecek uygulama ve demeçleri olmuştur. Bunlardan iki olumsuz örneği, Urfa Nur cemaatinin ileride gelenlerinden, yazar ve gazeteci Abdulkadir İkbal anlatmıştır. İlki, Gülen yetmişli yıllarda Türkiye'nin bir çok ilinde dini konferanslar vermektedir. Bir gün Abdulkadir İkbal, Gülen ile görüşür. Urfa'da bir konferans vermesi için teklifte bulunur. Gülenin verdiği cevap, ırkçı sayılacak bir yanıttır. ""Ben oranın dilini bimem." der. En vahim durumu yine İkbal anlatıyor. "Bir arkadaşım altmışlı yıllarda yüksek öğrenim için İzmir'e gider orada kalması için kendisine Fetullah Gülen erkek öğrenci yurdunu ayarladım. O arkadaş Gülen cemaati yurduna gider. Orada bir arkadaşıyla ana dili olan Kürtçe konuşur. Bunu duyan yurt yöneticisi buna tahammül etmez.

Irkçı, hatta insanlık dışı bir şekilde arkadaşımı gece yurttan kovar. Arkadaşım o gece otele gidecek parası yoktur. Zor şartlar altında kalır. Devam edecek

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.