NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

BİR BAŞKA AÇIDAN BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ -30

Kemalist rejim döneminde her türlü dini yayınlar, kitaplar yasak değilse bile insanlar korkularından bu tür kitapları almıyor, okumuyor, yayınlanmıyordu denilebilir. Tek adam dönemi ağzından çıkan herşey birer kanun hükmüne gelmişti. Demokrasinin D'si yoktu. Güçler ayrılığı olan güçler ayrılığı olan üçlü, yargı, yürütme, yasama tek adamda toplanmıştı. Dar ağaçları kuruluyor,masum insanlar, yukardan gelen talep ve emirle düzmece bir yargı ile idam ediliyorlardı. Böylesi bir ortamda Risaleyi Nur gibi çok kapsamlı, dini, felsefi,ideolojik, politik eserler yazmak, yayınlatmak, dağıtmak her babayiğidin harcı değildi. Risaleyi Nur'un yayınlanmasında, çoğaltılmasında kahraman, yiğit kadınların da epey katkıları olmuştur. Daha önce belirtildiği gibi, Risalenin ilk yazıldığı, yayınlandığı yer İsparta ilinin Barla kasabasıdır. Said Nursi Barla'da sekiz yıl kalmıştır. Zamanının çoğunu kırlarda, bağ ve bahçelerde geçiriyordu. Bediüzzaman kırları, dağları çok seviyordu. Yıllarca dağlarda, mağaralarda tek başına kalmış, inziva hayatı yaşamıştır. Bu yaşam şekline bir lokma bir hırka diyebiliriz. Zira üstad yemeğe önem vermiyordu. Bazıları yemek için yaşar, bazıları yaşamak için yer, Bediüzzaman yaşamak için yiyen biriydi. Dağlarda, kırlarda ilhama gelip, bu dünya, bu evren, bu dağalar, ormanlar, insanlar, hayvanlar nasıl yaratılmıştır. bu muhteşem düzenin bir sahibi vardır o da Allahtır, getirdiği kitap ta Kur'an'dır, öyleyse Allahın kitabı Kur'an'a sıkıca sarılmaliyiz, Başka bir kurtuluş yolumuz yoktur diye düşünmüştür. Üstadın Barlada'ki ikemetgahı, iki odadan ibaret bir evdir. Esasen kendisinin yeryüzünde hiç bir malı mülkü özel mülkiyeti yoktu. Dünya malına önem vermezdi. Onun bütün amacı Müslümanları gerçek iman sahibi, şuurlu yapmaktır. Bu nedenle bulunduğu bu küçük ev, bir bakıma tüm İslam aleminin merkezi bir durumuna gelmişti. Zira devrin en büyük bir İslam alimiydi. İslam inancına göre her yüz yılda bir, dini canlandıran, harekete geçiren bir mürşit gelir. İşte Bediüzzaman 20. asrın bir mürşidi kabul ediliyordu. Belkide gelecek asırlarda bile etkisi epey olacak bir mürşit olacaktır. Sade ve doğal bir yaşam tarzını tercih ediyordu. Bulunduğu evin altında devamlı akan bir pınar vardı. Ders Haneyi Nuriye diye adlandırılan bu mütevazi evin önünde üç büyük dal halinde gökyüzüne doğru uzanan görkemli muhteşem bir çınar ağacı vardı. Çınar ağacının dalları arasında küçücük bir kulubesi vardı. Üstad bu kulubecikte akşamdan sabaha kadar zikir, tespihat, tefekkür yaptığı görülmüştür. Ayrıca böylesi sesiz, ısısız bir ortamda, Abdulkadir Geyani hazretleri, şahı Nakş Bend hazretleriyle manevi bir irtibata geçtiği söylenmiştir. Üstad çok çalışmaktan, az yemekten zayıf kalır, hasta olurdu. Buna rağmen inancından, amacından, davasından zerre kadar sapmaz, devam ederdi. Said nursi hazretleri barla'da iken yaz aylarında bazen çam dağına çıkar, bir müddet yanlız orada kalırdı. Bulundukları dağ hayli yüksekti. Çam dağının en yüksek tepesinde iki ağaç arasında, evin önündeki kulubeciği gibi bir kulubesi vardı. Arada sırada Barla'ya evine gelir, oradakilere çam dağının kulubesini Padişahın sarayı Yıldız sarayına değişmem derdi. Devam edecek
Ekleme Tarihi: 01 Ağustos 2023 - Salı

BİR BAŞKA AÇIDAN BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ -30

Kemalist rejim döneminde her türlü dini yayınlar, kitaplar yasak değilse bile insanlar korkularından bu tür kitapları almıyor, okumuyor, yayınlanmıyordu denilebilir.

Tek adam dönemi ağzından çıkan herşey birer kanun hükmüne gelmişti. Demokrasinin D'si yoktu. Güçler ayrılığı olan güçler ayrılığı olan üçlü, yargı, yürütme, yasama tek adamda toplanmıştı.

Dar ağaçları kuruluyor,masum insanlar, yukardan gelen talep ve emirle düzmece bir yargı ile idam ediliyorlardı. Böylesi bir ortamda Risaleyi Nur gibi çok kapsamlı, dini, felsefi,ideolojik, politik eserler yazmak, yayınlatmak, dağıtmak her babayiğidin harcı değildi.

Risaleyi Nur'un yayınlanmasında, çoğaltılmasında kahraman, yiğit kadınların da epey katkıları olmuştur.

Daha önce belirtildiği gibi, Risalenin ilk yazıldığı, yayınlandığı yer İsparta ilinin Barla kasabasıdır.

Said Nursi Barla'da sekiz yıl kalmıştır. Zamanının çoğunu kırlarda, bağ ve bahçelerde geçiriyordu.

Bediüzzaman kırları, dağları çok seviyordu. Yıllarca dağlarda, mağaralarda tek başına kalmış, inziva hayatı yaşamıştır. Bu yaşam şekline bir lokma bir hırka diyebiliriz. Zira üstad yemeğe önem vermiyordu. Bazıları yemek için yaşar, bazıları yaşamak için yer, Bediüzzaman yaşamak için yiyen biriydi.

Dağlarda, kırlarda ilhama gelip, bu dünya, bu evren, bu dağalar, ormanlar, insanlar, hayvanlar nasıl yaratılmıştır. bu muhteşem düzenin bir sahibi vardır o da Allahtır, getirdiği kitap ta Kur'an'dır, öyleyse Allahın kitabı Kur'an'a sıkıca sarılmaliyiz, Başka bir kurtuluş yolumuz yoktur diye düşünmüştür.

Üstadın Barlada'ki ikemetgahı, iki odadan ibaret bir evdir. Esasen kendisinin yeryüzünde hiç bir malı mülkü özel mülkiyeti yoktu. Dünya malına önem vermezdi.

Onun bütün amacı Müslümanları gerçek iman sahibi, şuurlu yapmaktır. Bu nedenle bulunduğu bu küçük ev, bir bakıma tüm İslam aleminin merkezi bir durumuna gelmişti.

Zira devrin en büyük bir İslam alimiydi. İslam inancına göre her yüz yılda bir, dini canlandıran, harekete geçiren bir mürşit gelir. İşte Bediüzzaman 20. asrın bir mürşidi kabul ediliyordu.

Belkide gelecek asırlarda bile etkisi epey olacak bir mürşit olacaktır. Sade ve doğal bir yaşam tarzını tercih ediyordu. Bulunduğu evin altında devamlı akan bir pınar vardı.

Ders Haneyi Nuriye diye adlandırılan bu mütevazi evin önünde üç büyük dal halinde gökyüzüne doğru uzanan görkemli muhteşem bir çınar ağacı vardı.

Çınar ağacının dalları arasında küçücük bir kulubesi vardı. Üstad bu kulubecikte akşamdan sabaha kadar zikir, tespihat, tefekkür yaptığı görülmüştür. Ayrıca böylesi sesiz, ısısız bir ortamda, Abdulkadir Geyani hazretleri, şahı Nakş Bend hazretleriyle manevi bir irtibata geçtiği söylenmiştir.

Üstad çok çalışmaktan, az yemekten zayıf kalır, hasta olurdu. Buna rağmen inancından, amacından, davasından zerre kadar sapmaz, devam ederdi.

Said nursi hazretleri barla'da iken yaz aylarında bazen çam dağına çıkar, bir müddet yanlız orada kalırdı. Bulundukları dağ hayli yüksekti.

Çam dağının en yüksek tepesinde iki ağaç arasında, evin önündeki kulubeciği gibi bir kulubesi vardı. Arada sırada Barla'ya evine gelir, oradakilere çam dağının kulubesini Padişahın sarayı Yıldız sarayına değişmem derdi. Devam edecek

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.