Insanın dramı tam da budur. Varlık ve hiçlik.Ya da yokluk. Iki olgu aynı anlama geliyor. Ama insan öyle bir varlık ki, hiç ölmeyecek gibi yaşıyor. Ama birgün öleceğini de biliyor, işte çelişki burada, bunu dili söylüyor kalbi söylemiyor.
Kendini aldatıyor. Zaten bilim insanları, insanın temel vasfının kendini aldatmasıdır diyorlar. klasik bir deyim fıtrat, yapı meselesi, sürekli para, menfaat peşinde koşmak, acayip bir durum.
Ayrıca var olmadan varlıklı olmak önemli bir sorundur. Yani kendini, toplumu tanımadan, maddi olanaklar sahibi olmak. Bunun sanki herşey anlamını sanmak, bir zavvalı olmak demektir.
Hayat, yaşam, aslında masallar da denildiği gibi bir varmış bir yokmuş gibi başlar ve biter. Asıl mesele bilinçli bir şekilde bunun bilincine varmaktır. Yalnız varoluş sıkıntısı da değil.
Derin sınıfsal çelişkiler bunun cabası.
Aşık Veysel ne kadar güzel demiş:
Kımi yaya kimi atlı
Kimi uçar çift kanatlı
Dünya şirin baldan tatlı
Eyvah bala tuz katmış!
Buna bizim şehri Ruha'dan
Şeddadi Şükrü hafız Çadırcı, koca Veysel'e başka bir dörtlükle katılmıştır:
Aldadi aldadi
Bu dünya aldadi
Altı zehir
Üstü verir bal dadi!
Diyerek, yaşamın bir anlamda, anlamsızlığını, tezatlarını içten, ustaca dile getirmişlerdir. Aldanan çoğu zaman bunun farkında olmuyor.
İnsanlar varoluş sıkıntılarını, varlık ve yokluk çelişkisini, iç sıkıntılarını gidermek için sığınacak anlam bulacakları bir liman aramışlar, dünyayı ve evrenin nasıl oluştuğunu düşünmüşler.
Allah, peygamber, dinler inancını kabul etmişlerdir.
İnsanların felsefi olarak anlam aradığı, daha doğrusu varlık ve yokluk gibi iki zıt gerçeğin sırlarını ve sıkıntılarını tam anlamıyla aşamadığı bir gerçektir.
Mal zengini bir kişi birgün saray gibi bir ev yapmış. İçerisinde yok yok. Maddi olarak herşey var.
Bu adam bilgin bir arkadaşını saray gibi evine davet etmiş. Sarayı gezdirmiş,
Burada eksik birşey varmı demiş. Adam, eksik yok demiş.
Lakin birşey eksik kalmış deyince evin sahibi arkadaşına nedir bu eksik kalan şey diye sormuş:
Bilgin eksik olan şey evin üstüne ahmak olmadan, alçak olmadan, diye büyük bir levha, tabela asman gerekirdi demiş.
Değerli okurlar bundan konumuzla ilgili düşünen herkes bir anlam çıkartabilir.
Konumuzu büyük Türk ozanı Yunus Emre'nin iki dizesiyle bitirelim.
İlim ilim bilmektir
İlim kendini bilmektir
Sen kendini bilmezden
Ya nice bilmektir
Hümanist insancıl Yunus devam eder
Mal sahibi mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi
Malda yalan
Mülkte yalan
Gel de sen biraz oyalan
Dünya çapında insanlığa yararlı olmuş şair, filozof ve bilim insanlarını rahmetle anmak gerekir.
Hepimize ruh ve beden sağlığı dilerim..
Anasayfa
Yazarlar
NECDET ŞANSAL
Yazı Detayı
Bu yazı 348+ kez okundu.
VARLIK VE YOKLUK
Insanın dramı tam da budur. Varlık ve hiçlik.Ya da yokluk. Iki olgu aynı anlama geliyor. Ama insan öyle bir varlık ki, hiç ölmeyecek gibi yaşıyor. Ama birgün öleceğini de biliyor, işte çelişki burada, bunu dili söylüyor kalbi söylemiyor.
Kendini aldatıyor. Zaten bilim insanları, insanın temel vasfının kendini aldatmasıdır diyorlar. klasik bir deyim fıtrat, yapı meselesi, sürekli para, menfaat peşinde koşmak, acayip bir durum.
Ayrıca var olmadan varlıklı olmak önemli bir sorundur. Yani kendini, toplumu tanımadan, maddi olanaklar sahibi olmak. Bunun sanki herşey anlamını sanmak, bir zavvalı olmak demektir.
Hayat, yaşam, aslında masallar da denildiği gibi bir varmış bir yokmuş gibi başlar ve biter. Asıl mesele bilinçli bir şekilde bunun bilincine varmaktır. Yalnız varoluş sıkıntısı da değil.
Derin sınıfsal çelişkiler bunun cabası.
Aşık Veysel ne kadar güzel demiş:
Kımi yaya kimi atlı
Kimi uçar çift kanatlı
Dünya şirin baldan tatlı
Eyvah bala tuz katmış!
Buna bizim şehri Ruha'dan
Şeddadi Şükrü hafız Çadırcı, koca Veysel'e başka bir dörtlükle katılmıştır:
Aldadi aldadi
Bu dünya aldadi
Altı zehir
Üstü verir bal dadi!
Diyerek, yaşamın bir anlamda, anlamsızlığını, tezatlarını içten, ustaca dile getirmişlerdir. Aldanan çoğu zaman bunun farkında olmuyor.
İnsanlar varoluş sıkıntılarını, varlık ve yokluk çelişkisini, iç sıkıntılarını gidermek için sığınacak anlam bulacakları bir liman aramışlar, dünyayı ve evrenin nasıl oluştuğunu düşünmüşler.
Allah, peygamber, dinler inancını kabul etmişlerdir.
İnsanların felsefi olarak anlam aradığı, daha doğrusu varlık ve yokluk gibi iki zıt gerçeğin sırlarını ve sıkıntılarını tam anlamıyla aşamadığı bir gerçektir.
Mal zengini bir kişi birgün saray gibi bir ev yapmış. İçerisinde yok yok. Maddi olarak herşey var.
Bu adam bilgin bir arkadaşını saray gibi evine davet etmiş. Sarayı gezdirmiş,
Burada eksik birşey varmı demiş. Adam, eksik yok demiş.
Lakin birşey eksik kalmış deyince evin sahibi arkadaşına nedir bu eksik kalan şey diye sormuş:
Bilgin eksik olan şey evin üstüne ahmak olmadan, alçak olmadan, diye büyük bir levha, tabela asman gerekirdi demiş.
Değerli okurlar bundan konumuzla ilgili düşünen herkes bir anlam çıkartabilir.
Konumuzu büyük Türk ozanı Yunus Emre'nin iki dizesiyle bitirelim.
İlim ilim bilmektir
İlim kendini bilmektir
Sen kendini bilmezden
Ya nice bilmektir
Hümanist insancıl Yunus devam eder
Mal sahibi mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi
Malda yalan
Mülkte yalan
Gel de sen biraz oyalan
Dünya çapında insanlığa yararlı olmuş şair, filozof ve bilim insanlarını rahmetle anmak gerekir.
Hepimize ruh ve beden sağlığı dilerim..
Ekleme
Tarihi: 15 Eylül 2025 -Pazartesi
VARLIK VE YOKLUK
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.