NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

BAŞKA BİR AÇIDAN BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ -67

Eşref Edip Said Nursi'ye bir çok soru soruyor. Bu sorulardan biri şu: yüzbinlerce talebeniz var, gelecek için ümit ve teselli vermiyor mu? Üstadın verdiği cevap: "Evet  büsbütün ümitsiz değilim.  Ama bu husustaki ızdirabımı da giderecek genel bir iman gelişmesi göremiyorum. Dünya büyük bir manevi bir buhran bunalım geçiriyor. Manevi temelleri sarsılan batı toplumları içinde doğan bir hastalık, bir veba bir bulaşıcı felaketi gittikçe yeryüzüne dağılıyor. Bu müthiş  illete karşı İslam toplumu ne gibi çarelerle karşı koyacak?  Batının çürümüş kokmuş, koku vermiş,  yanlış formüllerle iman ve manevi sorunlar çözülemez.  Onun için, ben yalnız iman üzerine mesaimi iman üzerine yogunlaştıriyorum. Risale-i Nur'u anlamıyorlar yahut anlamak  istemiyorlar. Beni skolastik bataklığı içinde saplanmış bir medrese hocası zannediyorlar.  Ben bütün müsbet ilimlerle, içinde bulunduğumuz fen ve felsefesiyle meşgul oldum. Bu hususta en derin meseleleri hallettim. Hatta bu konuda bazı eserler yayınladım. Fakat ben öyle mantık oyunları bilmiyorum. Felsefe düzenbazlıklarına da kulak vermem.  Ben, cemiyetin iç hayatını manevi varlığını, vicdan ve imanı üzerine yogunlaşıyorum.  Yalnız Kur'anın tesis ettiği tevhid Allah'ın birliğine iman esası üzerine çalışıyorum. Biliyorum ki İslam cemiyetinin ana direği budur. Bu sarsıldığı gün cemiyet yoktur. Bana "Sen şuna buna niye sataştın" diyorlar, farkında degilim. Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evladım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye imanını kurtarmaya koşuyorum.  Yolda biri beni kösteklemiş ayağım ona çarpmış ne ehemmiyeti var.  Beni nefsini kurtarmayı düşünen biri adam mı zannediyorlar? Ben cemiyetin imanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim ahiretini de. Seksen küsür senelik bütün hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum. Bütün ömrüm harp meydanlarında, esaret zindanlarında , yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti.  Çekmediğini cefa görmediğim eza kalmadı. Divan-ı harplerde bir canı gibi muamele gördüm. Bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere maruz kaldım. Zaman  oldu ki hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim. Eğer dinim beni intihardan men'etmeseydi, belki bugün Said topraklar altında çürümüş gitmişti." Eşref Edib'in Bediüzzaman'la röportajından bazı bölümler sunduk. Devam edecek
Ekleme Tarihi: 14 Eylül 2023 - Perşembe

BAŞKA BİR AÇIDAN BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ -67

Eşref Edip Said Nursi'ye bir çok soru soruyor. Bu sorulardan biri şu: yüzbinlerce talebeniz var, gelecek için ümit ve teselli vermiyor mu?
Üstadın verdiği cevap: "Evet  büsbütün ümitsiz değilim.  Ama bu husustaki ızdirabımı da giderecek genel bir iman gelişmesi göremiyorum.
Dünya büyük bir manevi bir buhran bunalım geçiriyor. Manevi temelleri sarsılan batı toplumları içinde doğan bir hastalık, bir veba bir bulaşıcı felaketi gittikçe yeryüzüne dağılıyor. Bu müthiş  illete karşı İslam toplumu ne gibi çarelerle karşı koyacak? 
Batının çürümüş kokmuş, koku vermiş,  yanlış formüllerle iman ve manevi sorunlar çözülemez. 
Onun için, ben yalnız iman üzerine mesaimi iman üzerine yogunlaştıriyorum.
Risale-i Nur'u anlamıyorlar yahut anlamak  istemiyorlar.
Beni skolastik bataklığı içinde saplanmış bir medrese hocası zannediyorlar. 
Ben bütün müsbet ilimlerle, içinde bulunduğumuz fen ve felsefesiyle meşgul oldum.
Bu hususta en derin meseleleri hallettim. Hatta bu konuda bazı eserler yayınladım. Fakat ben öyle mantık oyunları bilmiyorum. Felsefe düzenbazlıklarına da kulak vermem. 
Ben, cemiyetin iç hayatını manevi varlığını, vicdan ve imanı üzerine yogunlaşıyorum. 
Yalnız Kur'anın tesis ettiği tevhid Allah'ın birliğine iman esası üzerine çalışıyorum. Biliyorum ki İslam cemiyetinin ana direği budur. Bu sarsıldığı gün cemiyet yoktur.
Bana "Sen şuna buna niye sataştın" diyorlar, farkında degilim. Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evladım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye imanını kurtarmaya koşuyorum. 
Yolda biri beni kösteklemiş ayağım ona çarpmış ne ehemmiyeti var. 
Beni nefsini kurtarmayı düşünen biri adam mı zannediyorlar? Ben cemiyetin imanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim ahiretini de. Seksen küsür senelik bütün hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum. Bütün ömrüm harp meydanlarında, esaret zindanlarında , yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. 
Çekmediğini cefa görmediğim eza kalmadı. Divan-ı harplerde bir canı gibi muamele gördüm. Bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere maruz kaldım. Zaman  oldu ki hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim. Eğer dinim beni intihardan men'etmeseydi, belki bugün Said topraklar altında çürümüş gitmişti." Eşref Edib'in Bediüzzaman'la röportajından bazı bölümler sunduk. Devam edecek

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.