Acı hayat, yönetmenliğini usta yapımcı ve senarist Metin Erksan'ın 1962 yılında çevirdiği Türk sinemasının önde gelen filmlerinden biridir.
Acı hayat filmi bir dönem sinemanın unutulmaz aktörü Ayhan Işık, Türkan Şoray, Nebahat Çehre ve Ekrem boranın başrol oyuncuları olarak yer aldığı bu film bir aşk hikayesiyle birlikte sınıfsal çelişkileri de öne çıkarıyor.
Bu filmin afişinde yer alan:
Aşkların en büyüğü
Izdırapların en korkuncu
Kaderin en acısı!
Sözleri hafızalarda kalmıştır. Bu anlamlı deyimler aslında gerçek hayatı anlatıyor. Yaşam bazılarının sandığı veya anladığı gibi toz pembe değildir. Yaşamda sevinçte acı da vardır.
Kötümser biri değilim. Aslında İyimserim. Umutlu olmak, neşeli.olmak güzel bir şey. Ama her zaman böyle olmuyor. İnsanların yaşamlarında Umutların yok olduğu tükendiği dönemler oluyor. Zaten varoluş sıkıntısı acısı da bir gerçektir.
Geçmişte güzel bir şarkı vardı hayat bayram olsa. Doğrusu hayat bazen bayram gibi oluyor. Insanın içi içine sığmaz mutlu olduğu anlar oluyor. Ama bazen mutsuz, üzüntülü de olur. Önemli olan mutluluk veya mutsuzluğun oranıdır.
Dünya'da ve insan yaşamında her şey diyalektik olarak ikili bir karakter taşır.
Mutluluk, mutsuzluk. Sevinç, üzüntü, Gülmek ağlamak, daha nice zıtların bir anlamda birliği vardır.
Sonuçta hayat herkes için adil değildir. Şans, talih denilen soyut kavramlar olabilir. Urfa'da bir deyim vardı, bazılarına seferberlik, bazılarına beşbirlik denilirdi. Anlamı bazılarına acı üzüntü, bazılarına ise altın. Bazı duyarsız, başkalarının acılarından habersiz insanlar, ölümü düşünmeden cennet'te yaşıyoruz derler. İşte insan yaşamında çeliski tam da budur denilebilir. Oysa ölüm tarif edilmeyecek kadar zor bir olaydır, acıdır.
Yoksulluğu bir tarafa bırakacak olursak, ayrıca ölüm benzeri nice acı hayat vardır. Evlat acısı, genç ölümleri, hele bir de geride babasız veya anasız kalan öksüz kalan küçük çocukların acıları büyük acılardır.
Ölen babasından haberi olmayan küçük çocuk, anne babam nerde niye gelmiyor deyişi, özlemi, büyük bir acı hayattır. Ya da ölen canı ciğeri annesinden haberi olmayan küçük çocukların babalarına baba annemizi özledik niye gelmiyor sözleri, dayanılmaz bir dramdır.
Geçmişte yine çok sevilen sev kardeşim diye bir şarkı vardı. Sevgi elbette yaşamın bir iksiri özüdür. Sevgisiz yaşam çorak bir arazi gibidir. Ama ne yazık ki sevginin ve umudun tükendiği dönemler de oluyor.
Ama ne olursa olsun. Yine hayat devam ediyor. Bir şairin dediği gibi acıyı bal eyledik. Insanın böyle bir yapısı da vardır. Bir ayet veya hadis olacak, ölümü dağlara taşlara, canlı cansız varlıklara verdik, kimse kabul etmedi. İnsan kabul etti. Bunun anlamı son tahlilde insan arsız bir varlıktır. Acı ve sevinç. Sürekli sevinç te sürekli acı da olmuyor. Insanın diğer bir özelliği genel olarak unutan bir varlık olmasıdır. Bundan dolayı, ünlü Osmanlı devlet adamı Ziya Paşa "Hafızayı beşer nisyan ile maluldür" demiştir. Yani sonuçta insan unutma vasfı olan bir varlıktır anlamına geliyor. Varoluş felsefesinin önemli ismi Jean Paul Sartre bir örnek verir: bir palyaçu düşünelim içi kan ağlasa bile halkı güldürmek zorundadır, der. Herkes ne olursa olsun, işine devam etmek ihtiyacı içindedir. Zira herşeye rağmen hayat devam ediyor. İnsan iyi kötü neyse yaşamak zorunda kalıyor.
En doğrusu en iyisi adil bir dünya olmasa da bu geçici alemde adil bir devlette yaşamaktır.
Anasayfa
Yazarlar
NECDET ŞANSAL
Yazı Detayı
Bu yazı 339+ kez okundu.
ACI HAYAT
Acı hayat, yönetmenliğini usta yapımcı ve senarist Metin Erksan'ın 1962 yılında çevirdiği Türk sinemasının önde gelen filmlerinden biridir.
Acı hayat filmi bir dönem sinemanın unutulmaz aktörü Ayhan Işık, Türkan Şoray, Nebahat Çehre ve Ekrem boranın başrol oyuncuları olarak yer aldığı bu film bir aşk hikayesiyle birlikte sınıfsal çelişkileri de öne çıkarıyor.
Bu filmin afişinde yer alan:
Aşkların en büyüğü
Izdırapların en korkuncu
Kaderin en acısı!
Sözleri hafızalarda kalmıştır. Bu anlamlı deyimler aslında gerçek hayatı anlatıyor. Yaşam bazılarının sandığı veya anladığı gibi toz pembe değildir. Yaşamda sevinçte acı da vardır.
Kötümser biri değilim. Aslında İyimserim. Umutlu olmak, neşeli.olmak güzel bir şey. Ama her zaman böyle olmuyor. İnsanların yaşamlarında Umutların yok olduğu tükendiği dönemler oluyor. Zaten varoluş sıkıntısı acısı da bir gerçektir.
Geçmişte güzel bir şarkı vardı hayat bayram olsa. Doğrusu hayat bazen bayram gibi oluyor. Insanın içi içine sığmaz mutlu olduğu anlar oluyor. Ama bazen mutsuz, üzüntülü de olur. Önemli olan mutluluk veya mutsuzluğun oranıdır.
Dünya'da ve insan yaşamında her şey diyalektik olarak ikili bir karakter taşır.
Mutluluk, mutsuzluk. Sevinç, üzüntü, Gülmek ağlamak, daha nice zıtların bir anlamda birliği vardır.
Sonuçta hayat herkes için adil değildir. Şans, talih denilen soyut kavramlar olabilir. Urfa'da bir deyim vardı, bazılarına seferberlik, bazılarına beşbirlik denilirdi. Anlamı bazılarına acı üzüntü, bazılarına ise altın. Bazı duyarsız, başkalarının acılarından habersiz insanlar, ölümü düşünmeden cennet'te yaşıyoruz derler. İşte insan yaşamında çeliski tam da budur denilebilir. Oysa ölüm tarif edilmeyecek kadar zor bir olaydır, acıdır.
Yoksulluğu bir tarafa bırakacak olursak, ayrıca ölüm benzeri nice acı hayat vardır. Evlat acısı, genç ölümleri, hele bir de geride babasız veya anasız kalan öksüz kalan küçük çocukların acıları büyük acılardır.
Ölen babasından haberi olmayan küçük çocuk, anne babam nerde niye gelmiyor deyişi, özlemi, büyük bir acı hayattır. Ya da ölen canı ciğeri annesinden haberi olmayan küçük çocukların babalarına baba annemizi özledik niye gelmiyor sözleri, dayanılmaz bir dramdır.
Geçmişte yine çok sevilen sev kardeşim diye bir şarkı vardı. Sevgi elbette yaşamın bir iksiri özüdür. Sevgisiz yaşam çorak bir arazi gibidir. Ama ne yazık ki sevginin ve umudun tükendiği dönemler de oluyor.
Ama ne olursa olsun. Yine hayat devam ediyor. Bir şairin dediği gibi acıyı bal eyledik. Insanın böyle bir yapısı da vardır. Bir ayet veya hadis olacak, ölümü dağlara taşlara, canlı cansız varlıklara verdik, kimse kabul etmedi. İnsan kabul etti. Bunun anlamı son tahlilde insan arsız bir varlıktır. Acı ve sevinç. Sürekli sevinç te sürekli acı da olmuyor. Insanın diğer bir özelliği genel olarak unutan bir varlık olmasıdır. Bundan dolayı, ünlü Osmanlı devlet adamı Ziya Paşa "Hafızayı beşer nisyan ile maluldür" demiştir. Yani sonuçta insan unutma vasfı olan bir varlıktır anlamına geliyor. Varoluş felsefesinin önemli ismi Jean Paul Sartre bir örnek verir: bir palyaçu düşünelim içi kan ağlasa bile halkı güldürmek zorundadır, der. Herkes ne olursa olsun, işine devam etmek ihtiyacı içindedir. Zira herşeye rağmen hayat devam ediyor. İnsan iyi kötü neyse yaşamak zorunda kalıyor.
En doğrusu en iyisi adil bir dünya olmasa da bu geçici alemde adil bir devlette yaşamaktır.
Ekleme
Tarihi: 16 Eylül 2025 -Salı
ACI HAYAT
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.