NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

BİR BAŞKA AÇIDAN BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ -22

Darül- Hikmet'te yani bir nevi İslam akademisinde fikri bumalım yaşar. Zira eski Said dediği felsefenin etkisi altında kaldığı ilk gençlik döneminde, İslamiyet hakkında bir arayış içersindedir. Böylece yeni Said dediği dönemi başlamak üzeredir. Orada nefsi muhasebe özeleştiri yapar. Kendini çelişkiler içerinde bataklık çamurunda hisetti. Allah'tan bir yardım istedi, kurtarıcı bir yol aradı. Ancak, araştırdı, çeşitli yollar vardır. Hangi yolu tutacağını,hangi mürşide uyacağına karar veremedi. Araştırmalarının sonucunda büyük evliya Abddulkadir Geylaninin Fütühu'-Gayb isimli kitabına rastladı, okumaya başladı. Bu durumu şu şekilde açıklar: "O vakit ben akademi yöneticisi idim. Güya İslam ehlinin yaralarını tedaviye çalışan bir hekim idim. Halbuki en ziyade hasta bendim. Hasta evvala kendine bakmalı, sonra hastalara bakabilir. diye düşünmeye başladım. İşte Hazret-i Şeyh bana der ki: "Sen kendin hastasın kendine bir tabib ara." Ben dedim "Sen tabibim ol." Tuttum, kendimi ona muhatap addederek, o kitabı okudum. Fakat kitabı çok şiddelii idi. Gururumu dehşetli kırıyordu. Yarısını okudum. Tamamını okuyamadım. Kitabı dolaba koydum. Sonra düşündüm bu kitabın tamamını okumalıyım dedim. Okudum çok istifade ettim, bana yararı oldu. Bir arayış içerisindeydim, sonra İmam-ı Rabbani'nin Mektubat kitabını gördüm, okumaya başladım. Iki mektubu derdime derman oldu. Yalnız İmamın mektuplarının çoğunda "namazını kıl, birini üstad tut, arkasından git. Başkasıyla meşgul olma." Şu en mühim tavsiyesi benim ruhi halime, düşünceme uygun gelmedi. Ne kadar düşündüm, onun mu bunun mu arkasından gideyim diye kendime sordum. En sonunda Allahın lütfiyle düşündüm, karar verdim, en doğru yol, en büyük rehber Kur'an'dır diye karar verdim. Böylece hayatımı Kur'anı anlamaya, tefsir etmeye adadım." "Birinci dünya savaşında yenilgimizden dolayı büyük bir üzüntü duydum. Niye böyle çok üzülüyorsun diye soranlara cevap veriyordum. " Ben kendi üzüntüme tahammül ettim; fakat İslam aleminden gelen üzüntüler beni ezdi. Bunu kalbimde hisediyorum. onun için bu kadar ezildim "diyordu. Her şeye rağmen umudunu kırmaz. Said Nursinin en önemli özelliği kötümser değil iyimser olmasıdır. Umut onun önemli bir ilkesidir. İstanbul'un İngilizler tarafından işgali onuçok üzmüş, bir anlamda yaralamıştır. Ama o umudunu asla yitirmez, bunu şöyle özetler; "Fakat bir ışık görüyorum ki, o elemlerimi unutturacak inşallah, diyrek tebessüm eylerdi." İstanbul'da en önemli milli vatan görevi İngilizlerin İstanbul'u işgali üzerine yazdığı Hutuvat-ı Sitte, altı adım kitabıdır. Bu kitapta İngilizlere hakaret eder. İngiliz angalikan kilisesinin İslamiyetin ilmi meselesi kurumuna sorduğu altı sualine, altı tükrük manasını verdiği sert cevapları, onun ne kadar cesur olduğunu gösterir. Altı adım kitabını yayınladığı zaman çanakale savaşı oluyordu. İngiliz kumandanına bu eser gösterilir. Bediüzzaman'ın bütün gücüyle size karşı mücadele ediyor diye ihbar edilir. O zalim kumandan Bediüzzamanı idam etmeyı düşünür. Fakat danışmanları kendisine Bediüzzaman idam edilirse bütün halkın, aşiretlerin düşmanlığını kazanacaklarını, dolaysıyla bundan büyük oranda zarar göreceklerini söyleyince bu eyleminden vazgeçer. Devam edecek
Ekleme Tarihi: 24 Temmuz 2023 - Pazartesi

BİR BAŞKA AÇIDAN BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ -22

Darül- Hikmet'te yani bir nevi İslam akademisinde fikri bumalım yaşar. Zira eski Said dediği felsefenin etkisi altında kaldığı ilk gençlik döneminde, İslamiyet hakkında bir arayış içersindedir. Böylece yeni Said dediği dönemi başlamak üzeredir.

Orada nefsi muhasebe özeleştiri yapar. Kendini çelişkiler içerinde bataklık çamurunda hisetti. Allah'tan bir yardım istedi, kurtarıcı bir yol aradı.

Ancak, araştırdı, çeşitli yollar vardır. Hangi yolu tutacağını,hangi mürşide uyacağına karar veremedi. Araştırmalarının sonucunda büyük evliya Abddulkadir Geylaninin Fütühu'-Gayb isimli kitabına rastladı, okumaya başladı.

Bu durumu şu şekilde açıklar: "O vakit ben akademi yöneticisi idim. Güya İslam ehlinin yaralarını tedaviye çalışan bir hekim idim. Halbuki en ziyade hasta bendim. Hasta evvala kendine bakmalı, sonra hastalara bakabilir. diye düşünmeye başladım.

İşte Hazret-i Şeyh bana der ki: "Sen kendin hastasın kendine bir tabib ara." Ben dedim "Sen tabibim ol." Tuttum, kendimi ona muhatap addederek, o kitabı okudum. Fakat kitabı çok şiddelii idi. Gururumu dehşetli kırıyordu. Yarısını okudum. Tamamını okuyamadım. Kitabı dolaba koydum. Sonra düşündüm bu kitabın tamamını okumalıyım dedim. Okudum çok istifade ettim, bana yararı oldu.

Bir arayış içerisindeydim, sonra İmam-ı Rabbani'nin Mektubat kitabını gördüm, okumaya başladım. Iki mektubu derdime derman oldu. Yalnız İmamın mektuplarının çoğunda "namazını kıl, birini üstad tut, arkasından git. Başkasıyla meşgul olma." Şu en mühim tavsiyesi benim ruhi halime, düşünceme uygun gelmedi. Ne kadar düşündüm, onun mu bunun mu arkasından gideyim diye kendime sordum. En sonunda Allahın lütfiyle düşündüm, karar verdim, en doğru yol, en büyük rehber Kur'an'dır diye karar verdim. Böylece hayatımı Kur'anı anlamaya, tefsir etmeye adadım."

"Birinci dünya savaşında yenilgimizden dolayı büyük bir üzüntü duydum. Niye böyle çok üzülüyorsun diye soranlara cevap veriyordum. " Ben kendi üzüntüme tahammül ettim; fakat İslam aleminden gelen üzüntüler beni ezdi. Bunu kalbimde hisediyorum. onun için bu kadar ezildim "diyordu.

Her şeye rağmen umudunu kırmaz. Said Nursinin en önemli özelliği kötümser değil iyimser olmasıdır. Umut onun önemli bir ilkesidir. İstanbul'un İngilizler tarafından işgali onuçok üzmüş, bir anlamda yaralamıştır. Ama o umudunu asla yitirmez, bunu şöyle özetler; "Fakat bir ışık görüyorum ki, o elemlerimi unutturacak inşallah, diyrek tebessüm eylerdi."

İstanbul'da en önemli milli vatan görevi İngilizlerin İstanbul'u işgali üzerine yazdığı Hutuvat-ı Sitte, altı adım kitabıdır.

Bu kitapta İngilizlere hakaret eder. İngiliz angalikan kilisesinin İslamiyetin ilmi meselesi kurumuna sorduğu altı sualine, altı tükrük manasını verdiği sert cevapları, onun ne kadar cesur olduğunu gösterir.

Altı adım kitabını yayınladığı zaman çanakale savaşı oluyordu. İngiliz kumandanına bu eser gösterilir. Bediüzzaman'ın bütün gücüyle size karşı mücadele ediyor diye ihbar edilir.

O zalim kumandan Bediüzzamanı idam etmeyı düşünür. Fakat danışmanları kendisine Bediüzzaman idam edilirse bütün halkın, aşiretlerin düşmanlığını kazanacaklarını, dolaysıyla bundan büyük oranda zarar göreceklerini söyleyince bu eyleminden vazgeçer. Devam edecek

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.