Anasayfa Yazarlar Mehmet ER Yazı Detayı Bu yazı 1031+ kez okundu.
Mehmet ER
Köşe Yazarı
Mehmet ER
 

ZAMAN KURŞUN KADAR HIZLI GEÇİYOR!

Evet, bu sözü her doğum gününde ve her yılbaşlarında söylerim. Çünkü insanların doğasında var bunlar, çocukken biran evvel büyüyeyim heyecanı içersine giriyorsunuz. Tabi bu gençlik yıllarında da böyle devam ediyor. Sonra Okulu bitireyim hayata atılayım, askere gideyim, evleneyim, çocuğum olsun falan, filan diye devam edip duruyor.Belli bir zaman sonra artık öyle bir yaşa geliyorsunuz ki, zaman geçtikçe kaçınılmaz sona her gün biraz daha yaklaştığınızın farkına varıyor ve artık her doğum gününde ve yılbaşlarında zaman kurşun gibi geçiyor demeye başlıyorsunuz.Evet, iyisi ve kötüsü ile bir seneyi daha geride bıraktık.Yıllardır küçüklüğümden bu yana neredeyse her yılbaşını televizyonun karşısında yılbaşı programlarını izleyerek geçirdim, desem yalan olmaz. Yani kısaca yılbaşı demek televizyon demek benim için bu çocukluktan bu yana gelen bir heyecan, çocukluk yıllarımda bugünkü gibi çok kanal yoktu, yalnızca TRT vardı ne yayınlarsa onu izlemek zorunda kalırdık.Gündüzden gazete alır yılbaşı gecesi program akışını meraklı gözden geçirir ve siyah beyaz ekranın karşısına ailecek doluşur pür dikkat televizyonu takip ederdik.Yılbaşında önceki günlerde arkadaşlarla iddialaşır bu gece falan saate kadar ben yatmayacağım diye iddialaşır ve yılbaşı gecelerinde uykuyla zorlu bir mücadele içine girerdik.Genelde yeni yıllarda ailenin en büyüğünün evinde toplanırdık. Yapılacak olan yemekler tatlılar günler öncesinden ailelerin kadınları tarafından kararlaştırılırdı.Yılbaşının yaklaştığını genelde Sarayönü'nde bulunan PTT binasının yanında sıra, sıra açılan tebrik kartı stantlarından da anlamak mümkündü. Yeni yılda haftalar öncesinden insanlar bu kartlardan alır sevdiklerine en güzel, en anlamlı, yılbaşı kartını göndermek için adeta birbiriyle yarışırdı. Birde yasaklı sanatçılar vardı tabi onlar arabesk müziğin usta isimleri arasında yer alan isimlerdi, yılda bir kere izin verilmişse televizyonda onları izleme fırsatı yakalardık. Bunların başında, İbrahim Tatlıses, Orhan Gencebay, Müslüm Gürses ve daha birçok sanatçı sayabiliriz. O dönemlerde bu sanatçılar ekranda görmek zor olduğu için evinde videosu olan getirir o sanatçı çıkmazdan önce videoyu ayarlar ve kayda alarak ilerleyen zamanlarda tekrar izlerlerdi. Tabi birde Milli piyango heyecanı vardı o da apayrı bir heyecan ve neşe kaynağı idi, çıkmama ihtimali, çıkma ihtimalinden çok olan milli piyango için ne umutlar, hayaller kurarak alır ve çıkması için büyük, küçük herkes Saat 12'den sonra, durun hele sessiz olun Milli piyango çekilişi başladı diye büyükler, küçüklere uyarılarda bulunurdu.Sonrasında Halit Kıvanç, TRT Ankara Stüdyosu'na bağlanır ve Milli Piyango büyük yılbaşı çekilişi yapılırdı. Alınan biletler dikkatle incelenir sonra bir suskunluk olur, Şu rakam şurda olsa idi bana çıkacaktı diye serzenişler başlardı.Belki kimsede para yoktu ama aileler, akrabalar birbirlerine sıkı, sıkıya bağlı idi, Benim çocukluğumda sobalı evlerde sıcak geçerdi yılbaşılar. Yanan soba, kestaneler, patlamış mısır, bir de dışarıda kar yağıyorsa işte o zaman değmeyin keyfe, işte başta da dediğim gibi, zaman kurşun kadar hızlı geçiyor, hey gidi yalan dünya ömrümüzden bir yıl daha götürdün.
Ekleme Tarihi: 01 Ocak 2016 - Cuma

ZAMAN KURŞUN KADAR HIZLI GEÇİYOR!

Evet, bu sözü her doğum gününde ve her yılbaşlarında söylerim. Çünkü insanların doğasında var bunlar, çocukken biran evvel büyüyeyim heyecanı içersine giriyorsunuz. Tabi bu gençlik yıllarında da böyle devam ediyor. Sonra Okulu bitireyim hayata atılayım, askere gideyim, evleneyim, çocuğum olsun falan, filan diye devam edip duruyor.
Belli bir zaman sonra artık öyle bir yaşa geliyorsunuz ki, zaman geçtikçe kaçınılmaz sona her gün biraz daha yaklaştığınızın farkına varıyor ve artık her doğum gününde ve yılbaşlarında zaman kurşun gibi geçiyor demeye başlıyorsunuz.
Evet, iyisi ve kötüsü ile bir seneyi daha geride bıraktık.
Yıllardır küçüklüğümden bu yana neredeyse her yılbaşını televizyonun karşısında yılbaşı programlarını izleyerek geçirdim, desem yalan olmaz. Yani kısaca yılbaşı demek televizyon demek benim için bu çocukluktan bu yana gelen bir heyecan, çocukluk yıllarımda bugünkü gibi çok kanal yoktu, yalnızca TRT vardı ne yayınlarsa onu izlemek zorunda kalırdık.
Gündüzden gazete alır yılbaşı gecesi program akışını meraklı gözden geçirir ve siyah beyaz ekranın karşısına ailecek doluşur pür dikkat televizyonu takip ederdik.
Yılbaşında önceki günlerde arkadaşlarla iddialaşır bu gece falan saate kadar ben yatmayacağım diye iddialaşır ve yılbaşı gecelerinde uykuyla zorlu bir mücadele içine girerdik.
Genelde yeni yıllarda ailenin en büyüğünün evinde toplanırdık. Yapılacak olan yemekler tatlılar günler öncesinden ailelerin kadınları tarafından kararlaştırılırdı.
Yılbaşının yaklaştığını genelde Sarayönü'nde bulunan PTT binasının yanında sıra, sıra açılan tebrik kartı stantlarından da anlamak mümkündü. Yeni yılda haftalar öncesinden insanlar bu kartlardan alır sevdiklerine en güzel, en anlamlı, yılbaşı kartını göndermek için adeta birbiriyle yarışırdı.
Birde yasaklı sanatçılar vardı tabi onlar arabesk müziğin usta isimleri arasında yer alan isimlerdi, yılda bir kere izin verilmişse televizyonda onları izleme fırsatı yakalardık. Bunların başında, İbrahim Tatlıses, Orhan Gencebay, Müslüm Gürses ve daha birçok sanatçı sayabiliriz. O dönemlerde bu sanatçılar ekranda görmek zor olduğu için evinde videosu olan getirir o sanatçı çıkmazdan önce videoyu ayarlar ve kayda alarak ilerleyen zamanlarda tekrar izlerlerdi.
Tabi birde Milli piyango heyecanı vardı o da apayrı bir heyecan ve neşe kaynağı idi, çıkmama ihtimali, çıkma ihtimalinden çok olan milli piyango için ne umutlar, hayaller kurarak alır ve çıkması için büyük, küçük herkes Saat 12'den sonra, durun hele sessiz olun Milli piyango çekilişi başladı diye büyükler, küçüklere uyarılarda bulunurdu.
Sonrasında Halit Kıvanç, TRT Ankara Stüdyosu'na bağlanır ve Milli Piyango büyük yılbaşı çekilişi yapılırdı. Alınan biletler dikkatle incelenir sonra bir suskunluk olur, Şu rakam şurda olsa idi bana çıkacaktı diye serzenişler başlardı.
Belki kimsede para yoktu ama aileler, akrabalar birbirlerine sıkı, sıkıya bağlı idi, Benim çocukluğumda sobalı evlerde sıcak geçerdi yılbaşılar. Yanan soba, kestaneler, patlamış mısır, bir de dışarıda kar yağıyorsa işte o zaman değmeyin keyfe, işte başta da dediğim gibi, zaman kurşun kadar hızlı geçiyor, hey gidi yalan dünya ömrümüzden bir yıl daha götürdün.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.