Hayat, paylaşmanın en güzel haliyle anlam kazanır.
Organ bağışı, bir insanın hayatını kurtarmanın, bir aileye umut ışığı olmanın en derin ve anlamlı yollarından biridir. Bir bağış, bir başkasının gözlerindeki ışığı yeniden yakabilir, durmuş bir kalbin yeniden atmasını sağlayabilir, bir hayatı geri getirebilir.
Ancak, bu mucizevi paylaşım hareketi, ülkemizde hâlâ hak ettiği ilgiyi ve farkındalığı göremiyor.
Binlerce insan, organ nakli bekleme listelerinde hayata tutunmaya çalışırken, toplumsal duyarlılığın artırılması bir zorunluluk haline geliyor.
Türkiye’de organ nakli bekleyen hasta sayısı her geçen yıl artıyor. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, 2025 itibarıyla yaklaşık 30 bin kişi organ nakli bekliyor. Böbrek, karaciğer, kalp, akciğer gibi hayati organlara ihtiyaç duyan bu hastaların çoğu, uygun bir bağışçı bulunmadan hayata veda ediyor.
Organ bağışının düşük olması, yalnızca bir istatistik değil, aynı zamanda kaybedilen hayatlar, yarım kalan umutlar ve gözü yaşlı aileler anlamına geliyor. Peki, bu tabloyu değiştirmek için ne yapabiliriz?
Organ bağışı, bir insanın yaşamını sürdürebilmesi için vazgeçilmez bir dayanışma örneğidir. Ancak, bu konuda toplum olarak yeterli bilgiye sahip olmadığımız bir gerçek. Yanlış inanışlar, dini ve kültürel çekinceler, bilgi eksikliği gibi nedenler, organ bağışına katılımı engelliyor.
Oysa, organ bağışı hem tıbbi hem de etik açıdan son derece saygın bir süreçtir. Ülkemizde organ bağışı, Sağlık Bakanlığı’nın sıkı denetimi altında, şeffaf ve güvenilir bir sistemle yürütülüyor.
Bağışlanan organlar, yalnızca ihtiyaç sahibi hastalara ulaşıyor ve bu süreçte hiçbir ayrımcılık ya da etik dışı bir durum söz konusu değil.
Dini açıdan da organ bağışına dair yanlış algılar mevcut. Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı, organ bağışının İslam’a uygun olduğunu ve bir insanın hayatını kurtarmanın en büyük sevaplardan biri olduğunu açıkça ifade ediyor.
“Bir insanı kurtaran, bütün insanlığı kurtarmış gibidir” anlayışıyla, organ bağışı bir iyilik hareketi olarak değerlendiriliyor. Bu noktada, doğru bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmaları, toplumdaki çekinceleri ortadan kaldırmak için büyük önem taşıyor.
Harran Üniversitesi Hastanesi, bu konuda öncü bir rol üstleniyor. Toplumsal farkındalığı artırmak amacıyla düzenlenen bilinçlendirme seminerleri, organ bağışının önemini ve sürecini halka anlatmayı hedefliyor.
Bu seminerler, yalnızca bilgi aktarmakla kalmıyor, aynı zamanda insanların korkularını ve önyargılarını kırmaya da yardımcı oluyor. Hastane, bu tür etkinlikleri düzenli olarak sürdüreceğini duyurarak, organ bağışı konusunda kalıcı bir farkındalık oluşturmayı amaçlıyor.
Bu çaba, sadece Şanlıurfa’da değil, tüm Türkiye’de bir örnek teşkil edebilir.Organ bağışı, bir karar olmanın ötesinde, bir umut hediyesidir.
Bir kişinin bağışladığı organ, başka birinin hayatını değiştirebilir; bir aileyi yeniden bir araya getirebilir. Böbrek ya da karaciğer nakliyle hayata dönen bir hasta, çocuklarıyla geçireceği yılları geri kazanabilir.
Kalp nakliyle yeniden nefes alan bir insan, sevdiklerine sarılma şansını elde edebilir. Bu, sadece tıbbi bir işlem değil, aynı zamanda bir sevgi ve dayanışma hareketidir.Peki, siz ne yapabilirsiniz? Organ bağışı konusunda bilgi edinmek, bu süreci anlamak ve çevrenizi bilinçlendirmekle başlayabilirsiniz.
Türkiye’de organ bağışı yapmak oldukça kolay.
Sağlık Bakanlığı’na bağlı organ bağış birimlerine, hastanelere ya da online platformlar üzerinden başvurarak bağışçı olabilirsiniz. 18 yaşını doldurmuş herkes, kendi rızasıyla organ bağışçısı olabilir.
Bu karar, sadece sizi değil, bir başkasının hayatını da değiştirebilir.
Unutmayalım ki, organ bağışı bir iyilik zinciridir. Bir kişi bu zincire katıldığında, bir hayat kurtarır; bir umut yeşertir.
Harran Üniversitesi Hastanesi’nin bu anlamlı çabası, hepimize bir çağrı niteliğinde: Gelin, bu zincirin bir halkası olalım.
Organ bağışıyla, bir hayat kurtaralım.