Türkiye, son günlerde bir kez daha alevlerin pençesinde. Ciğerlerimiz, yeşil vatanımız, ormanlarımız yanıyor. 2025 yazının kavurucu sıcakları, düşük nem ve şiddetli rüzgârlar, orman yangınlarını adeta bir felakete dönüştürdü. İzmir’den Antalya’ya, Muğla’dan Bursa’ya kadar pek çok ilde çıkan yangınlar, sadece ağaçları değil, biyoçeşitliliği, hayvanları, köyleri ve geleceğimizi tehdit ediyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın verilerine göre, bu yıl 1 Ocak’tan itibaren 3.015 yangın meydana geldi; sadece 26 Haziran-3 Temmuz arasında 576 orman yangını çıktı. Bu rakamlar, iklim krizinin ve insan faktörünün yıkıcı etkisini gözler önüne seriyor.
Yangınların çoğu insan kaynaklı. İhmalkârlık, dikkatsizlik, hatta kimi zaman kasıt... Sigara izmaritleri, yanlış yerlerde yakılan ateşler, cam ve plastik atıklar... Hepsi bir kıvılcımla felakete dönüşüyor. Uzmanlar, iklim değişikliğinin sıcaklıkları artırması, nem oranını düşürmesi ve rüzgârları şiddetlendirmesiyle yangınların daha hızlı yayıldığını söylüyor. İzmir’de, Seferihisar ve Ödemiş’te alevler yerleşim yerlerine sıçrarken, binlerce insan tahliye edildi, bir orman işçisi ve bir vatandaşımız hayatını kaybetti. Bu kayıplar, sadece istatistik değil, yüreklerimizi dağlayan gerçek acılar.
Yetkililer, yangınlarla mücadelede gece gündüz çalışıyor. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, 27 uçak ve 105 helikopterle 8.884 sortide 29.575 ton su kullanıldığını belirtti. Ancak rüzgârın kararsızlığı, alevlerle savaşı zorlaştırıyor. “Bu bir cephe savaşı,” diyor Bakan Yumaklı, “Karşımızda yorulmayan, uyumayan bir düşman var.” Ekiplerin fedakârlığı takdire şayan, ancak yeterli mi? Yangınların yüzde 90’ı insan kaynaklıyken, toplumsal bilinçlenme ve önleme çalışmaları hâlâ yetersiz.
Ormanlarımız sadece ağaçlardan ibaret değil; onlar bizim nefesimiz, suyumuz, yuvamız. Kuzey Ormanları’ndan Ege’ye, her yanan hektar, milyonlarca canlının yuvasını yok ediyor. 2024’te 27 bin hektar alan kül oldu; 2025’in daha başında bu rakamlar korkutucu seviyelere ulaşıyor. Üstelik, yangın sonrası rehabilitasyon kadar, yangını önleme çalışmaları da kritik. Erken uyarı sistemleri, yapay zekâ destekli risk haritaları ve insansız hava araçları gibi teknolojiler umut verse de, asıl çözüm toplumsal farkındalıkta yatıyor.
Herkes elini taşın altına koymalı. Piknik ateşinden sigara izmaritine, ormanlık alana atılan cam şişelerden bilinçsiz davranışlara kadar her birimiz sorumluyuz. Hatay Valiliği’nin 24-30 Temmuz arasında ormanlık alanlara giriş yasağı gibi önlemler, diğer illerde de yaygınlaşmalı. Eğitim kampanyaları, özellikle gençlere ve köylülere yönelik bilinçlendirme çalışmaları artırılmalı. Çünkü ciğerlerimiz yanıyor; bu yangın, hepimizin geleceğini tehdit ediyor.
Ormanlarımıza sahip çıkmak, sadece bugün değil, yarınlarımız için de bir vatan borcu. Alevler sönse bile, yitirdiğimiz her ağaç, her canlı, bize sorumluluğumuzu hatırlatıyor. Gelin, ciğerlerimizi korumak için el birliğiyle hareket edelim. Çünkü bu yangın, sadece ormanları değil, hepimizin umudunu yakıyor.