Mehmet ER
Köşe Yazarı
Mehmet ER
 

Çevreyi Kirletmek: Geleceğimizi Yok Etmenin Sessiz Adımları

Çevre kirliliği, modern dünyanın en büyük sorunlarından biri olarak karşımızda duruyor. Şanlıurfa gibi tarımın, tarihin ve kültürün iç içe geçtiği bir şehirde, çevrenin korunması sadece bir tercih değil, bir zorunluluk. Ancak ne yazık ki, gerek bireysel ihmaller gerekse yetersiz denetimler, doğamızı tehdit eden ciddi sorunlara yol açıyor. Anız yakmaktan sulama kanallarına atılan çöplere, denetimsiz fırınlardan sanayi atıklarına kadar çevreyi kirleten pek çok faktör, hem bugünümüzü hem de yarınlarımızı riske atıyor.Geçtiğimiz günlerde Şanlıurfa İl Jandarma Komutanlığı’nın anız yangınlarına karşı yaptığı uyarı, bu sorunun ciddiyetini bir kez daha gözler önüne serdi. Anız yakmak, sadece toprağın verimini düşürmekle kalmıyor; orman yangınlarına, hayvan ölümlerine ve hava kirliliğine neden oluyor. Şanlıurfa’nın bereketli toprakları, bu yanlış uygulamalar yüzünden her geçen gün biraz daha yoruluyor. Jandarmanın “Yakan değil, koruyan ol!” çağrısı, hepimize bir sorumluluk yüklüyor: Doğaya zarar vermek yerine onu korumak için adımlar atmak zorundayız.Çevre kirliliği sadece anız yakmayla sınırlı değil. Şanlıurfa-Akçakale yolu üzerinde bir aracın sulama kanalına devrilmesi gibi olaylar, kirliliğin başka bir yüzünü ortaya koyuyor. Sulama kanalları, tarımın can damarı olmasının yanı sıra, ne yazık ki çöp ve atıkların biriktiği alanlar haline gelebiliyor. Bu tür kazalar, kanalların temiz tutulması ve denetimlerin artırılması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor. Aynı şekilde, Bozova’da vatandaşların fırınlardaki hijyen ve denetim eksikliğinden şikayet etmesi, çevre ve halk sağlığı arasındaki bağı gözler önüne seriyor. Denetimsiz fırınlar, sadece kalitesiz üretimle değil, aynı zamanda çevreyi kirleten atıklarla da sorun yaratıyor.Çevre kirliliği, sadece doğayı değil, insan sağlığını, ekonomiyi ve sosyal yaşamı da olumsuz etkiliyor. Kirli hava soluduğumuzda, verimsiz topraklarda tarım yapmaya çalıştığımızda veya çöplerle dolu sulama kanallarından su çektiğimizde, aslında kendi geleceğimizi yok ediyoruz. Şanlıurfa gibi tarıma dayalı bir şehirde, toprağın ve suyun kıymetini bilmek, hepimizin ortak sorumluluğu olmalı.Peki, ne yapabiliriz? İlk olarak, bireysel farkındalığımızı artırmalıyız. Çöplerimizi ayrıştırarak geri dönüşüme katkıda bulunabilir, su kaynaklarını kirletmekten kaçınabiliriz. Anız yakmak yerine modern tarım yöntemlerini benimseyebiliriz. Belediyeler ve zabıta ekipleri, fırınlar ve diğer işletmeler üzerindeki denetimlerini sıkılaştırmalı; çevreye zarar verenlere karşı caydırıcı yaptırımlar uygulamalı. Sivil toplum kuruluşları ve medya da bu konuda farkındalık yaratmak için daha aktif rol oynamalı. Örneğin, Yeniurfa Gazetesi’nin Şanlıurfa İl Jandarma Komutanı’nı ziyareti gibi girişimler, çevre sorunlarını gündeme taşımak için önemli bir fırsat.Unutmayalım ki, çevre hepimizin ortak evi. Şanlıurfa’nın Harran Ovası’ndan GAP’ın bereketli sularına, tarihi dokusundan doğal güzelliklerine kadar her bir parçası, korumamız gereken bir miras. Çevreyi kirletmek, sadece bugünü değil, çocuklarımızın yarınlarını da karartıyor. Gelin, hep birlikte “koruyan olalım” ve bu güzel şehri, bu güzel ülkeyi daha yaşanabilir bir yer haline getirelim. Çünkü doğa, bize değil; biz, doğaya muhtacız.
Ekleme Tarihi: 01 Temmuz 2025 -Salı

Çevreyi Kirletmek: Geleceğimizi Yok Etmenin Sessiz Adımları

Çevre kirliliği, modern dünyanın en büyük sorunlarından biri olarak karşımızda duruyor. Şanlıurfa gibi tarımın, tarihin ve kültürün iç içe geçtiği bir şehirde, çevrenin korunması sadece bir tercih değil, bir zorunluluk. Ancak ne yazık ki, gerek bireysel ihmaller gerekse yetersiz denetimler, doğamızı tehdit eden ciddi sorunlara yol açıyor. Anız yakmaktan sulama kanallarına atılan çöplere, denetimsiz fırınlardan sanayi atıklarına kadar çevreyi kirleten pek çok faktör, hem bugünümüzü hem de yarınlarımızı riske atıyor.Geçtiğimiz günlerde Şanlıurfa İl Jandarma Komutanlığı’nın anız yangınlarına karşı yaptığı uyarı, bu sorunun ciddiyetini bir kez daha gözler önüne serdi. Anız yakmak, sadece toprağın verimini düşürmekle kalmıyor; orman yangınlarına, hayvan ölümlerine ve hava kirliliğine neden oluyor. Şanlıurfa’nın bereketli toprakları, bu yanlış uygulamalar yüzünden her geçen gün biraz daha yoruluyor. Jandarmanın “Yakan değil, koruyan ol!” çağrısı, hepimize bir sorumluluk yüklüyor: Doğaya zarar vermek yerine onu korumak için adımlar atmak zorundayız.Çevre kirliliği sadece anız yakmayla sınırlı değil. Şanlıurfa-Akçakale yolu üzerinde bir aracın sulama kanalına devrilmesi gibi olaylar, kirliliğin başka bir yüzünü ortaya koyuyor. Sulama kanalları, tarımın can damarı olmasının yanı sıra, ne yazık ki çöp ve atıkların biriktiği alanlar haline gelebiliyor. Bu tür kazalar, kanalların temiz tutulması ve denetimlerin artırılması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor. Aynı şekilde, Bozova’da vatandaşların fırınlardaki hijyen ve denetim eksikliğinden şikayet etmesi, çevre ve halk sağlığı arasındaki bağı gözler önüne seriyor. Denetimsiz fırınlar, sadece kalitesiz üretimle değil, aynı zamanda çevreyi kirleten atıklarla da sorun yaratıyor.Çevre kirliliği, sadece doğayı değil, insan sağlığını, ekonomiyi ve sosyal yaşamı da olumsuz etkiliyor. Kirli hava soluduğumuzda, verimsiz topraklarda tarım yapmaya çalıştığımızda veya çöplerle dolu sulama kanallarından su çektiğimizde, aslında kendi geleceğimizi yok ediyoruz. Şanlıurfa gibi tarıma dayalı bir şehirde, toprağın ve suyun kıymetini bilmek, hepimizin ortak sorumluluğu olmalı.Peki, ne yapabiliriz? İlk olarak, bireysel farkındalığımızı artırmalıyız. Çöplerimizi ayrıştırarak geri dönüşüme katkıda bulunabilir, su kaynaklarını kirletmekten kaçınabiliriz. Anız yakmak yerine modern tarım yöntemlerini benimseyebiliriz. Belediyeler ve zabıta ekipleri, fırınlar ve diğer işletmeler üzerindeki denetimlerini sıkılaştırmalı; çevreye zarar verenlere karşı caydırıcı yaptırımlar uygulamalı. Sivil toplum kuruluşları ve medya da bu konuda farkındalık yaratmak için daha aktif rol oynamalı. Örneğin, Yeniurfa Gazetesi’nin Şanlıurfa İl Jandarma Komutanı’nı ziyareti gibi girişimler, çevre sorunlarını gündeme taşımak için önemli bir fırsat.Unutmayalım ki, çevre hepimizin ortak evi. Şanlıurfa’nın Harran Ovası’ndan GAP’ın bereketli sularına, tarihi dokusundan doğal güzelliklerine kadar her bir parçası, korumamız gereken bir miras. Çevreyi kirletmek, sadece bugünü değil, çocuklarımızın yarınlarını da karartıyor. Gelin, hep birlikte “koruyan olalım” ve bu güzel şehri, bu güzel ülkeyi daha yaşanabilir bir yer haline getirelim. Çünkü doğa, bize değil; biz, doğaya muhtacız.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.