Halil DOĞAN
Köşe Yazarı
Halil DOĞAN
 

YARALI GÜNEŞİN ÜLKESİNDE-54

  Ben yatağa uzandıktan sonra öksürdüm sabahın ilk ışıklarına kadar. Sabah ilk ışıklarında uyanmış kahvaltımızı Keziban hazırlamıştı. Bize de darı ekmeği ve bir kova yayık ayran yapmıştı. Uzun süredir, ilk kez boğazıma bir lokma ekmek giriyordu, o da daha önce ki gece aldığım sopa darbesinden dolayı çeneme kadar ağrı giriyordu… Sadece bir tas ayran içebildim o kadar, xalo bunu görünce Keziban’a “biraz süt ve bal getir yesin çocuk kaç gündür bir şey yememiş”!!! Yemekte, şu aklıma geldi, bu aile nasılda hayırsever ve o kadar da çok cömert bir aile diye düşündüm ve yiyebildiğim kadar yemeği mi yedim. Sabah kahvaltıdan sonra muhtara gideceğimi söyledim ama benim ev sahibim buna karşı çıktı muhtarın evde olmadığını askerlerin onu da alıp Xarput’a götürdüğünü bana söylediler. Benim için bu köyden, biran önce gitmem farz oldu diye aklımdan geçirmeye başladım. Öğleden sonra evin kapısı çalındı, Keziban gidip kapıyı açtı ve sonrası “buyurun buyurun Apê Berho”, Apê Berho içeri girdi üstü başı sarılı, siyah bir puşu başında, sırtında eski bir aba ve elinde bir bastonu ile Dersim ve Xarput halkına benzemeyen biri. Önce benim olduğum odaya geldiler, Berho “çocuk bu mu Xalo” dedi; Xalo’da başıyla “evet” deyince, Berho güzel güzel, dedikten sonra çıkıp öteki odaya gittiler. Onlar konuşurken, bana sesleri gelmiyordu, bir saat kaldıktan sonra çıkarken “çocuğu hazırlayın gidelim”. Çocuk deyince ben tam olarak neyi anlattığını anlamadım ve o sırada Keziban bana doğru döndü “xorto haydi buradan gitmek istemiştin”. “Seni Apê Berho götürecek, istediğin yere” ben de karşı çıktım “olmaz” dedim “beni bırakın arkadaşlarıma gideyim diye avazım çıktığı kadar bağırdım”… Xalo, benim ağzımı eliyle sıkı sıkı bastırıp beni nefessiz bırakana kadar öylece kaldım. Bir ara gözlerimin önünün karardığını gördüm ondan sonrasını hatırlamıyorum. Uyandığımda, sallanan bir sal gibi bir sağa, bir sola gidip geliyordum. Kapalı bir yerdeydim, karanlık ve uğultulu rüzgârın sesi bana geliyordu. Birden öldüğümü ve tekrar uyandığımı sandım. Avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım o sırada deve ile birlikte yürüyen bir kişi “ne oldu xorte delal buradayım buradayım” diye beni teskin etmeye çalıştı. Deve durunca hemen kafesin üstümde ki çulları kaldırdı. Dışarıyı gördüğümde karanlık çökmüştü etrafa, Berho “korkma kekê min korkma, seninle gezmeye gidiyoruz”. Ben hemen “sende kimsin, ben neredeyim bana söyler misin, beni hemen indirin buradan diyerek tepkimi ortaya koydum”… Berho, “yeğenim korkma kötü bir durum yok, ben seni kervanımla gezmeye götürüyorum”.  Devam edecektir  
Ekleme Tarihi: 21 Haziran 2023 - Çarşamba

YARALI GÜNEŞİN ÜLKESİNDE-54

 

Ben yatağa uzandıktan sonra öksürdüm sabahın ilk ışıklarına kadar.

Sabah ilk ışıklarında uyanmış kahvaltımızı Keziban hazırlamıştı.

Bize de darı ekmeği ve bir kova yayık ayran yapmıştı.

Uzun süredir, ilk kez boğazıma bir lokma ekmek giriyordu, o da daha önce ki gece aldığım sopa darbesinden dolayı çeneme kadar ağrı giriyordu…

Sadece bir tas ayran içebildim o kadar, xalo bunu görünce Keziban’a “biraz süt ve bal getir yesin çocuk kaç gündür bir şey yememiş”!!!

Yemekte, şu aklıma geldi, bu aile nasılda hayırsever ve o kadar da çok cömert bir aile diye düşündüm ve yiyebildiğim kadar yemeği mi yedim.

Sabah kahvaltıdan sonra muhtara gideceğimi söyledim ama benim ev sahibim buna karşı çıktı muhtarın evde olmadığını askerlerin onu da alıp Xarput’a götürdüğünü bana söylediler.

Benim için bu köyden, biran önce gitmem farz oldu diye aklımdan geçirmeye başladım.

Öğleden sonra evin kapısı çalındı, Keziban gidip kapıyı açtı ve sonrası “buyurun buyurun Apê Berho”, Apê Berho içeri girdi üstü başı sarılı, siyah bir puşu başında, sırtında eski bir aba ve elinde bir bastonu ile Dersim ve Xarput halkına benzemeyen biri.

Önce benim olduğum odaya geldiler, Berho “çocuk bu mu Xalo” dedi; Xalo’da başıyla “evet” deyince, Berho güzel güzel, dedikten sonra çıkıp öteki odaya gittiler.

Onlar konuşurken, bana sesleri gelmiyordu, bir saat kaldıktan sonra çıkarken “çocuğu hazırlayın gidelim”.

Çocuk deyince ben tam olarak neyi anlattığını anlamadım ve o sırada Keziban bana doğru döndü “xorto haydi buradan gitmek istemiştin”.

“Seni Apê Berho götürecek, istediğin yere” ben de karşı çıktım “olmaz” dedim “beni bırakın arkadaşlarıma gideyim diye avazım çıktığı kadar bağırdım”… Xalo, benim ağzımı eliyle sıkı sıkı bastırıp beni nefessiz bırakana kadar öylece kaldım.

Bir ara gözlerimin önünün karardığını gördüm ondan sonrasını hatırlamıyorum.

Uyandığımda, sallanan bir sal gibi bir sağa, bir sola gidip geliyordum.

Kapalı bir yerdeydim, karanlık ve uğultulu rüzgârın sesi bana geliyordu.

Birden öldüğümü ve tekrar uyandığımı sandım.

Avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım o sırada deve ile birlikte yürüyen bir kişi “ne oldu xorte delal buradayım buradayım” diye beni teskin etmeye çalıştı.

Deve durunca hemen kafesin üstümde ki çulları kaldırdı.

Dışarıyı gördüğümde karanlık çökmüştü etrafa, Berho “korkma kekê min korkma, seninle gezmeye gidiyoruz”.

Ben hemen “sende kimsin, ben neredeyim bana söyler misin, beni hemen indirin buradan diyerek tepkimi ortaya koydum”…

Berho, “yeğenim korkma kötü bir durum yok, ben seni kervanımla gezmeye götürüyorum”.  Devam edecektir

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.