Antep Fıstığı Üreticileri İflasın Eşiğinde: İthalat Yerel Emeği Vuruyor
Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin sembolü, "yeşil altın" olarak adlandırılan Antep fıstığı, bölgenin ekonomik ve kültürel yaşamında uzun yıllardır vazgeçilmez bir yere sahiptir. Fıstıkçılık, sadece bir tarım faaliyeti değil, aynı zamanda yüz binlerce ailenin geçim kaynağıdır. Ancak son zamanlarda, alın terlerinin karşılığını alamayan fıstık üreticileri, ekonomik bir darboğazın içine girmiş durumdadır. Üreticileri iflasın eşiğine getiren bu krizin temelinde, özellikle İran ve Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerden yapılan kontrolsüz fıstık ithalatı yatıyor.
Yerli üretici, yıllarını fıstık ağaçlarına adarken, hasat döneminde ürünlerini maliyetinin altında bir fiyata satmak zorunda kalıyor. Yüksek enflasyon, mazot, gübre ve ilaç gibi girdi maliyetlerini katlarken, fıstık fiyatlarının aynı oranda artmaması, çiftçilerin belini büküyor. Bu durum, yerli üretimi ve emeği korumak yerine, dışa bağımlılığı artıran bir tablo yaratıyor. Üreticilerin büyük bir kısmı, borçlarını ödeyebilmek için ya ek gelir kaynakları arıyor ya da üretimden tamamen çekilme noktasına geliyor. Bu, sadece bugünün sorunu değil, aynı zamanda gelecekte fıstık üretiminin sürdürülebilirliğini de tehdit ediyor.
Aynı zamanda fıstık üreticileri girdi maliyetlerinin karşılayacak parayı bulamayinca tefecilerin eline düsmekte.
Fıstık ithalatının kontrol altına alınması ve yerli üreticinin desteklenmesi, bu krizin aşılması için atılması gereken en önemli adımlar arasında yer alıyor. Hükümetin, ithal fıstıklara ek gümrük vergileri uygulaması, fiyat dengesini korumak için müdahale alımları yapması ve çiftçilere yönelik kredi veya hibe desteklerini artırması büyük önem taşıyor. Aksi takdirde, Antep fıstığı sadece bir tatlı ve çerezden ibaret kalmayacak, aynı zamanda bir kültür ve ekonomi mirası olarak da yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.