Halil DOĞAN
Köşe Yazarı
Halil DOĞAN
 

YARALI GÜNEŞİN ÜLKESİNDE-48

Rênas, “peki arkadaşlar bizler kimseye bir şey vermiyoruz ama onu çağıralım bakalım kimdir nedir ve ne den burada kalıyor”. Cemo mağaranın ağzına doğru giderken Gulazer “kekê min dikkatli olun”, Cemo bize dönüp “peki xûşka delal” dedi. Mağaranın içindeki herkes çok tedirgin ve o kadarda aslında çaresizdik aylardır yollardayız ve günlerdir aç, susuz ve midemize bir lokma ekmek girmemiş halsizlik bitkinlik tenimiz siyahlaşmış derimiz pörsümüş, dışarıda bizleri gören olursa hortlak zanneder işte bu düşünceler içindeyken adam çıka geldi. Rênas, hepimizden önce ayağa kalktı elini uzattı ve ilk sözleri “bi xêr hatî keko”, adamda “ser xêrê be mamo” deyip, Rênas yanında oturması için yer gösterdi. İlk söze Rênas başladı, “buyurun keko söyle derdin nedir”, gelen kendisini tanıtı ince uzun boylu burnu uzuncaydı, bunu gören Zarife “bu adam buralı değil, daha çok eski doğu Bizanslıların yaşadığı bölgelerdeki halklara benziyor!” Bunu söyleyince Rênas hemen sordu “hangi bölgeden geldin” o da biraz geveledikten sonra “Xarput’tan geldiğini, adının Secaettin olduğunu söyleyince” hemen bu adın, Kürt adı olamayacağını düşündük ki, o da farkına vardı ve bize, “bana Seco da diyebilirsiniz”. Sözlerine şöyle devam etti; “ben bu bölgede var olan kıyım ve sürgünlerden dolayı geri gidemedim. Onun  için ben de kaçaklar gibi saklanıyorum. Bu mağara benim saklanma yerim ve bu dağlarda, ormanda geziyorum”.  Rênas, bizlere şöyle bir göz ucuyla baktı ve tekrar Seco’ya döndü. Keko, “bizler devletin, ölümünden, zulümden, bitip tükenmeyen kinden kaçıyoruz buradaki tüm insanların kimi kimsesi yoktur bunu bilesin”. Gulazer, her zaman hazır cevaptı, “kekê min senin rengin ortaya çıkmıştır”. “Senin bizimle bir işin olmaz ve senin istediğin tabancada bizde değil”. Rênas, bize bir göz kırptı ve yola çıkma vaktinin geldiğini bildirdi. Elimde duran güvercini görünce okşamak istedi, ben elimi geri çektim. Rênas, “ayağa kalktı haydi yolcu yolunda gerek” dedi. Secaettin, “keko ben de sizinle gelebilir miyim” deyince, Zarife hemen öne atıldı ve “senin yerin yanımız olamaz kekê min”. Rênas, döndü tüm arkadaşlarımıza “bu kişinin bizimle gelmesini isteyen varsa elini kaldırsın o anda etrafıma baktım eli havada olan hiç kimse yoktu”. Karanlık tam basmıştı hava soğuk ve ayaza çalmak üzereydi. Kapıda Cemo ve Heybo bizi bekliyordu. Ali Rıza kafilenin öncülüğünü yapmaya başladı, Rênas geri de Heybo ve Cemo’nun yanında kaldı. Secaettin hala silahını istiyordu. Secaettin’nin ihbarcı veya infaz timi olabileceğini herkes düşünüyordu. Rênas, silahın mermilerini bizler yola çıkarken Gulazer’in eline tutuşturmuştu, Secaettin karanlıkta, bunu görememişti. Arkamızda uzun süre bekledik gelen giden olmayınca, Ali Rıza mağaraya doğru gitti. Arada bir saat kadar zaman dilimi geçmişti ki, Rênas çıkıp geldi ama nefes nefese kalmıştı, Zarife sordu.  “keko neyin var senin” o arada Heybo ve Cemo da geldi Ali Rıza ortada yoktu. İlk konuşan Heybo oldu; “arkadaşlar Secaettin ve arkadaşları bizimle kavga ettiler”. Gulazer araya girdi “ne arkadaşları mı” Cemo “evet hamide üç kişilerdi”. Konuşma bittiği sırada Ali Rıza’da çıkıp geldi ama hepimizin içini korku saldı. Devam edecektir.
Ekleme Tarihi: 12 Haziran 2023 - Pazartesi

YARALI GÜNEŞİN ÜLKESİNDE-48

Rênas, “peki arkadaşlar bizler kimseye bir şey vermiyoruz ama onu çağıralım bakalım kimdir nedir ve ne den burada kalıyor”.

Cemo mağaranın ağzına doğru giderken Gulazer “kekê min dikkatli olun”, Cemo bize dönüp “peki xûşka delal” dedi.

Mağaranın içindeki herkes çok tedirgin ve o kadarda aslında çaresizdik aylardır yollardayız ve günlerdir aç, susuz ve midemize bir lokma ekmek girmemiş halsizlik bitkinlik tenimiz siyahlaşmış derimiz pörsümüş, dışarıda bizleri gören olursa hortlak zanneder işte bu düşünceler içindeyken adam çıka geldi.

Rênas, hepimizden önce ayağa kalktı elini uzattı ve ilk sözleri “bi xêr hatî keko”, adamda “ser xêrê be mamo” deyip, Rênas yanında oturması için yer gösterdi.

İlk söze Rênas başladı, “buyurun keko söyle derdin nedir”, gelen kendisini tanıtı ince uzun boylu burnu uzuncaydı, bunu gören Zarife “bu adam buralı değil, daha çok eski doğu Bizanslıların yaşadığı bölgelerdeki halklara benziyor!”

Bunu söyleyince Rênas hemen sordu “hangi bölgeden geldin” o da biraz geveledikten sonra “Xarput’tan geldiğini, adının Secaettin olduğunu söyleyince” hemen bu adın, Kürt adı olamayacağını düşündük ki, o da farkına vardı ve bize, “bana Seco da diyebilirsiniz”.

Sözlerine şöyle devam etti; “ben bu bölgede var olan kıyım ve sürgünlerden dolayı geri gidemedim. Onun  için ben de kaçaklar gibi saklanıyorum. Bu mağara benim saklanma yerim ve bu dağlarda, ormanda geziyorum”.  Rênas, bizlere şöyle bir göz ucuyla baktı ve tekrar Seco’ya döndü.

Keko, “bizler devletin, ölümünden, zulümden, bitip tükenmeyen kinden kaçıyoruz buradaki tüm insanların kimi kimsesi yoktur bunu bilesin”.

Gulazer, her zaman hazır cevaptı, “kekê min senin rengin ortaya çıkmıştır”.

“Senin bizimle bir işin olmaz ve senin istediğin tabancada bizde değil”. Rênas, bize bir göz kırptı ve yola çıkma vaktinin geldiğini bildirdi.

Elimde duran güvercini görünce okşamak istedi, ben elimi geri çektim.

Rênas, “ayağa kalktı haydi yolcu yolunda gerek” dedi.

Secaettin, “keko ben de sizinle gelebilir miyim” deyince, Zarife hemen öne atıldı ve “senin yerin yanımız olamaz kekê min”.

Rênas, döndü tüm arkadaşlarımıza “bu kişinin bizimle gelmesini isteyen varsa elini kaldırsın o anda etrafıma baktım eli havada olan hiç kimse yoktu”.

Karanlık tam basmıştı hava soğuk ve ayaza çalmak üzereydi.

Kapıda Cemo ve Heybo bizi bekliyordu.

Ali Rıza kafilenin öncülüğünü yapmaya başladı, Rênas geri de Heybo ve Cemo’nun yanında kaldı. Secaettin hala silahını istiyordu. Secaettin’nin ihbarcı veya infaz timi olabileceğini herkes düşünüyordu.

Rênas, silahın mermilerini bizler yola çıkarken Gulazer’in eline tutuşturmuştu, Secaettin karanlıkta, bunu görememişti.

Arkamızda uzun süre bekledik gelen giden olmayınca, Ali Rıza mağaraya doğru gitti.

Arada bir saat kadar zaman dilimi geçmişti ki, Rênas çıkıp geldi ama nefes nefese kalmıştı, Zarife sordu.  “keko neyin var senin” o arada Heybo ve Cemo da geldi Ali Rıza ortada yoktu.

İlk konuşan Heybo oldu; “arkadaşlar Secaettin ve arkadaşları bizimle kavga ettiler”.

Gulazer araya girdi “ne arkadaşları mı” Cemo “evet hamide üç kişilerdi”. Konuşma bittiği sırada Ali Rıza’da çıkıp geldi ama hepimizin içini korku saldı. Devam edecektir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.