Halil DOĞAN
Köşe Yazarı
Halil DOĞAN
 

YARALI GÜNEŞİN ÜLKESİNDE-34

Tabi arkadaşlarla gideceğimiz mağaranın durumunu bilmiyoruz ama işte o bölgede mağaralar çok hangisi olsa bizim için hiç fark etmez bu akşam birinde misafir olacağız. Patikanın kenarında yerde sürünen bir güvercin vardı, ilk Zarife gördü ben de gördüm, Elif isteyince ben de gidip yakaladım elime alıp Elife verdim. Arkada gelen Gulazer, bana şunu söyledi xorto bu hayvana nasıl bakacaksın?... Güvercini elimden alıp baktı. Hayvanın durumuna bakacak olursak bir kanadı kırık ve öbür kanadı da yaralı olduğu görülüyor. Bu hayvanın yaşaması için bir mucize olması gerekir, durumumuz ortada bana kalırsa onu doğaya bırak belki şansı yaver gider ve yaşar. Ben tam bırakmaya niyetlenmişken Zarife xorto bırakma gideceğimiz yere kadar götüreceğiz. Dağın başına tek başına olması demek başka bir canlı tarafında yenilmesi demektir. Bizimle gelsin ne kadar yaşarsak o da yaşasın deyince güvercini bırakmaktan vazgeçtim. Sağ elime aldım, o şekilde patikadan yavaş yavaş mağaraya doğru yürüdük tam orta yerine geldiğimizde karşımıza merdiven gibi kayalığın etrafından dolaşmamız gerektiğini Rênas patikanın kenarında durup bizlere söyledi. Kaya karşımızda görünüyordu; baktıkça olan moralimizde bozuluyordu. Zarife şöyle bana baktı, “xorto ne o korkuyor musun” ben de şöyle alttan ona baktım ve “hayır neden korkacağım ki”. “Ne o bakıyorum sen şimdiden pes etmiş gibisin”, ardımızda gelen, Gulazer “hayır korkmuyor biraz tembel olmuş tembel” deyince ikisi gülüştüler. Aslında eskisi gibi ayaklarım yanmıyordu, yolda bulduğumuz potinler beni azda olsa acılardan kurtarmıştı. Güneş batmak üzereydi, kayanın etrafında ki, geçişim adeta benim nefesimi kesti. Çok ince bir patikaydı onu için, kayadan aşağıya düşmemek için kayaya sıkı sıkı tutunmak zorunda kalıyordum. Bu geçişi çok az kişi yaşamıştı diye düşündüm çünkü çok zorlu bir yoldu. Kayanın etrafını dolaştıktan sonra, Zarife xorto böyle zorlu yollar çoğu zaman karşına çıkacak deyince ben sadece başımı salladım. Gulazer, ardımızda xorto’yu korkutma daha çok yolumuz var ama böylesi pek karşımıza çıkmaz deyince içimde bir oh çektim. Güvercin elimde avazı çıktığı kadar vıç vıç diye bağırmaya başladı. Zarife xorto güvercini çok sıkma yoksa ölür deyince; elimde sıkı sıkı tuttuğum güvercini biraz gevşettim. Hayvan nefes almaya başladı, burada benim bilinçsizliğim ortaya çıktı. Bizler grubun en sonunda sayılırdık, ardımızda birkaç kişi vardı. Rênas ve öbür arkadaşlar mağaranın önüne varmışlardı. Mağara, bizlere iki yüz metre uzaklıktaydı. Uzakta gördüğüm kadar ile mağaranın girişi çok küçük görünüyordu. Aslında bana da biraz acayip geldi, çünkü hiç böyle bir mağara girişi görmemiştim. Hatta Gulazer şöyle dedi “wî şu mağaraya bak kurt ini gibi” deyince Zarife sanırım içi büyüktür. Rênas bize mağaraya yukarıdan ulaşılamıyor demişti, ulaşmak için ancak aşağıya inip tekrar yukarı çıkmak gerekiyordu. Artık son metreler kalınca patikanın içinde küçük küçük çakıl taşları vardı, bastığında ayaklarının altında kayıyordu. Dönüp arkama baktığımda çok derin bir kanyon gibi neredeyse başım döndü. Zarife; xorto aşağıya çok bakma başın döner, ben de tekrar önüme baktım. Mağaranın önüne vardığımızda; ancak bir kişinin içeriye girebileceği bir geçiş vardı ama içerisi bayağı genişçe bir yerdi. Baktığımda Rênas yoktu, Ali Rıza sorunca Ali Rıza arkadaşlarla mağaranın arkasını kontrol etmeye gittiler. Bazı arkadaşlar; odun ve yol üstünde çalı çırpı getirmişlerdi, birkaç kişi ateş yakmakla meşguldü. Bizler, ateşin etrafında bir halka oluşturarak oturduk, baktım mağaranın dibinde sesler geliyor, orda ki herkes kulak kabartı Ali Rıza gelen Rênas ve arkadaşlarımızdır dedi. Tabi bizler her şeyden ürker duruma geldik, doğru dürüst uykumuzda yok. Artık günlerin de yanımızda pek bir önemi kalmadı, gün sadece gelip geçiyor. İşte o kadar aslına bakacak olursak, biz ince bir çizginin içinde gidip geliyoruz. O çizgi bizim için ölüm, kalımla eş değer… Ateş yakılınca etrafına bir çember şeklinde oturduk. Ali Rıza, elim de güvercini görünce istedi eline aldı, şöyle bir baktı, yaralı kanadını açtı, öbür kanadına baktı. xorto dedi bana, bu hayvanın her iki kanadı kırık, onun için yaşaması biraz zor ama yine de onun yaralarını sarmak gerek dedi. Biraz balı ve kekiği karıştırıp kanadının üstüne verdi ve o şekilde bir bezle sardı. Devam edecektir.  
Ekleme Tarihi: 29 Mayıs 2023 - Pazartesi

YARALI GÜNEŞİN ÜLKESİNDE-34

Tabi arkadaşlarla gideceğimiz mağaranın durumunu bilmiyoruz ama işte o bölgede mağaralar çok hangisi olsa bizim için hiç fark etmez bu akşam birinde misafir olacağız.

Patikanın kenarında yerde sürünen bir güvercin vardı, ilk Zarife gördü ben de gördüm, Elif isteyince ben de gidip yakaladım elime alıp Elife verdim.

Arkada gelen Gulazer, bana şunu söyledi xorto bu

hayvana nasıl bakacaksın?... Güvercini elimden alıp baktı.

Hayvanın durumuna bakacak olursak bir kanadı kırık ve öbür kanadı da yaralı olduğu görülüyor.

Bu hayvanın yaşaması için bir mucize olması gerekir, durumumuz ortada bana kalırsa onu doğaya bırak belki şansı yaver gider ve yaşar.

Ben tam bırakmaya niyetlenmişken Zarife xorto bırakma gideceğimiz yere kadar götüreceğiz.

Dağın başına tek başına olması demek başka bir canlı tarafında yenilmesi demektir.

Bizimle gelsin ne kadar yaşarsak o da yaşasın deyince güvercini bırakmaktan vazgeçtim. Sağ elime aldım, o şekilde patikadan yavaş yavaş mağaraya doğru yürüdük tam orta yerine geldiğimizde karşımıza merdiven gibi kayalığın etrafından dolaşmamız gerektiğini Rênas patikanın kenarında durup bizlere söyledi.

Kaya karşımızda görünüyordu; baktıkça olan moralimizde bozuluyordu.

Zarife şöyle bana baktı, “xorto ne o korkuyor musun” ben de şöyle alttan ona baktım ve “hayır neden korkacağım ki”.

“Ne o bakıyorum sen şimdiden pes etmiş gibisin”, ardımızda gelen, Gulazer “hayır korkmuyor biraz tembel olmuş tembel” deyince ikisi gülüştüler.

Aslında eskisi gibi ayaklarım yanmıyordu, yolda bulduğumuz potinler beni azda olsa acılardan kurtarmıştı.

Güneş batmak üzereydi, kayanın etrafında ki, geçişim adeta benim nefesimi kesti.

Çok ince bir patikaydı onu için, kayadan aşağıya düşmemek için kayaya sıkı sıkı tutunmak zorunda kalıyordum.

Bu geçişi çok az kişi yaşamıştı diye düşündüm çünkü çok zorlu bir yoldu.

Kayanın etrafını dolaştıktan sonra, Zarife xorto böyle zorlu yollar çoğu zaman karşına çıkacak deyince ben sadece başımı salladım.

Gulazer, ardımızda xorto’yu korkutma daha çok

yolumuz var ama böylesi pek karşımıza çıkmaz deyince içimde bir oh çektim.

Güvercin elimde avazı çıktığı kadar vıç vıç diye bağırmaya başladı.

Zarife xorto güvercini çok sıkma yoksa ölür deyince; elimde sıkı sıkı tuttuğum güvercini biraz gevşettim.

Hayvan nefes almaya başladı, burada benim bilinçsizliğim ortaya çıktı.

Bizler grubun en sonunda sayılırdık, ardımızda birkaç kişi vardı.

Rênas ve öbür arkadaşlar mağaranın önüne varmışlardı.

Mağara, bizlere iki yüz metre uzaklıktaydı. Uzakta gördüğüm kadar ile mağaranın girişi çok küçük görünüyordu.

Aslında bana da biraz acayip geldi, çünkü hiç böyle bir mağara girişi görmemiştim.

Hatta Gulazer şöyle dedi “wî şu mağaraya bak kurt ini gibi” deyince Zarife sanırım içi büyüktür.

Rênas bize mağaraya yukarıdan ulaşılamıyor demişti, ulaşmak için ancak aşağıya inip tekrar yukarı çıkmak gerekiyordu.

Artık son metreler kalınca patikanın içinde küçük küçük çakıl taşları vardı, bastığında ayaklarının altında kayıyordu.

Dönüp arkama baktığımda çok derin bir kanyon gibi neredeyse başım döndü.

Zarife; xorto aşağıya çok bakma başın döner, ben de tekrar önüme baktım.

Mağaranın önüne vardığımızda; ancak bir kişinin içeriye girebileceği bir geçiş vardı ama içerisi bayağı genişçe bir yerdi.

Baktığımda Rênas yoktu, Ali Rıza sorunca Ali Rıza arkadaşlarla mağaranın arkasını kontrol etmeye gittiler.

Bazı arkadaşlar; odun ve yol üstünde çalı çırpı getirmişlerdi, birkaç kişi ateş yakmakla meşguldü.

Bizler, ateşin etrafında bir halka oluşturarak oturduk, baktım mağaranın dibinde sesler geliyor, orda ki herkes kulak kabartı Ali Rıza gelen Rênas ve arkadaşlarımızdır dedi.

Tabi bizler her şeyden ürker duruma geldik, doğru dürüst uykumuzda yok.

Artık günlerin de yanımızda pek bir önemi kalmadı, gün sadece gelip geçiyor.

İşte o kadar aslına bakacak olursak, biz ince bir çizginin içinde gidip geliyoruz.

O çizgi bizim için ölüm, kalımla eş değer…

Ateş yakılınca etrafına bir çember şeklinde oturduk.

Ali Rıza, elim de güvercini görünce istedi eline aldı, şöyle bir baktı, yaralı kanadını açtı, öbür kanadına baktı. xorto dedi bana, bu hayvanın her iki kanadı kırık, onun için yaşaması biraz zor ama yine de onun yaralarını sarmak gerek dedi.

Biraz balı ve kekiği karıştırıp kanadının üstüne verdi ve o şekilde bir bezle sardı. Devam edecektir.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.