Halil DOĞAN
Köşe Yazarı
Halil DOĞAN
 

YARALI GÜNEŞİN ÜLKESİNDE-21

Duman havada bir şemsiye gibi durmuştu giderek aşağıya doğru iniyordu ve bazen arkadaşlar öksürüyor, öbür arkadaşlar hemen onları uyarıyorlardı. Çaresizlik içinde geceyi beklemeye başladık. Rênas, çok mu çok gergindi ve gideceği yerde kendisini neyin beklediğini hiç bilemiyordu. Hayatın en büyük darbesini de ben yemiştim, ailem yok, tanıdığım hiç kimsem yoktu Hayat bana bu kadar acımasız davranmıştı ki anlatmam çok zor. Sürüden ayrılmış kuzu gibiydim, her taraftan da kuşatılmış ve ölümü bekleyen biriydim. Oradakiler benim kim olduğumu sorduklarında; sadece şu kilisenin olduğu köy diyordum; soranda tamam orayı biliyorum deyip geçiyordu. Hep Abdo ağabeyime tüm dinler den ve bilmediğim tüm dillerden, dua ediyordum, keşke çıkıp yanıma gelse de en azında onun yanında güvende olurdum. Mağaranın diplerinde bir su vardı, susayanlar gidip içiyordu, işte su içmeye gidenler suda yüzen bir yılan görmüşlerdi. Oraya gitmeyi, ben de istiyordum ama yılan olduğu için korkuyordum. Zarife ve çocuğu gidecekti onlar da korkuyorlardı, beni de aldılar yanlarına ayrıca beş kadın ve çocukları da vardı. Suya doğru giderken mağaranın içi çok çok büyüktü, dibe doğru giderken aşağıya inmek gerekir dedi orda ki insanlar. Bizler de su kaynağına doğru giderken mağaranın bir tarafında çıkış olduğunu gördük. Su küçük bir çukurda birikmiş içinde küçük su canlıları vardı, bizler suya doğru giderken yaşlı bir dede suya bakın içinde canlı yaşıyorsa zehirlenmemiştir. Suyun kenarına giderken kadınlardan biri yanan bir tahta parçasını aldı meşale gibi yaparak o şekilde önümüzü göre bildik. Kadınlardan biri bizleri uyardı, kendinize dikkat edin, yılan ve zehirli böcek veya akrep bulunur. Dışarıda bulunan hiç bir metal parçaya elinizi atmayın mayın döşenmiş olabilir, ben kadınlarla birlikte yürüyordum. Suya tam yetişecekken dışarıya acılan bir kapı vardı ama çok dardı ancak bir kişi çıkabilirdi. Zarife bana döndü buradan gidebiliriz. Orada akrabalarım var bize sahip çıkarlar. Sözlerine devam etti zaten kimi kimsemiz kalmadı burada en iyisi orda bize sahip çıkar. Bizler de su kaynağına doğru giderken mağaranın bir tarafında çıkış olduğunu gördük. Su küçük bir çukurda birikmiş içinde küçük su canlıları vardı, bizler suya doğru giderken yaşlı bir teyze bizi uyardı, suya bakın içinde canlı yaşıyorsa zehirlenmemiştir. Suyun kenarına giderken kadınlardan biri yanan bir tahta parçasını aldı ve meşale gibi yakarak o şekilde önümüzü ancak görebildik. Kadınlardan biri bizleri tekrar tekrar uyardı, kendinize dikkat edin, yılan tarantula ve zehirli böcek veya akrep bulunur. Dışarıda bulunan hiç bir metal veya parçaya elinizi atmayın mayın döşenmiş olabilir, ben kadınlarla birlikte onlardan daha çok etrafa meraklıydım. Suya tam yetişecekken dışarıya acılan bir kapı vardı ama çok dardı ancak bir kişi çıkabilirdi. Zarife bana döndü buradan gidebiliriz. Oradaki kadınlar bu ırmağın tepesine çıkar, beli olmaz askerler orda bekliyor olabilirler dedi. Dışarı çıkarıp etrafa baktık, Munzur sisliydi bir gelin gibiydi ve aşağısı görünmüyordu. Zarife biri bize yolu tarif etse biz Xarput’ta gideriz… Orada akrabalarım var bize sahip çıkarlar. Sözlerine devam etti zaten kimi kimsemiz kalmadı burada en iyisi orda bize sahip çıkar. Dersim’in neresinde askerler yakalarsa bizi hemen infaz ederler. Döndü bana sende bizimle gelmek ister misin, düşündüm Abdo ağabeyim de var dedim. Onu dememle birlikte Zarife ağladı, dün akşam sen bayıldıktan sonra Abdo ağabeyin fenalaştı, yaşlı bir amca yaradan anlıyordu yarasına baktı. Kendisine biraz ekmek ve zeytinyağı verdi ondan sonra Abdo ağabeyin kustu ondan sonra vefat etti. Sende bayıldın, seninle de çok uğraştı o amca senin yaran azdı, sen düşerken kafanı kırmışsın ama abiye kurşun değmişti. Ağlamaya başladım mağaranın ağzından kendimi atmaya çalıştım, Zarife ve iki kadın beni zorla tuttular artık benim yaşamam bir şeyi ifade etmiyordu. Sesimizi duyan yaşlı kadınlardan biri bana çıkıştı, sen bizleri öldürtmek mi istiyorsun.. Burada yüz eli kişi insanız sen nasıl sesini çıkarırsın, askerler her yerde insanları vuruyor, biz keyfimizden mi buradayız. Orda ki kadınlardan bir benim başımı okşadı, öbür kadına tamam teyzesi o daha küçük bilmiyor, bilse zaten ağlamazdı. Zarife elimden tuttu haydi suya içmeye gidelim, içini ferah tut, bak ailenizin tek ferdi sen kaldın onun için akılı ol güzel evladım dedi, bak Benim de kimim kimsem yok ama direniyorum. Bana bağıran yaşlı teyze geldi elini boynuma atı sen daha çok gençsin böyle düşünme bak hepimiz bir gün vefat edip buradan çekip gideriz ama ve lakin bu şekilde olmamalı bizim kaderimiz dedi. Gözyaşlarımı sildi; kurban olurum bu minik gözyaşlarına bana teselli verdi. Yaşlı teyze elimden tuttu, birlikte suyun olduğu yere beraber gittik. Elinde meşale gibi yanan sopayı tutan kadın kızdı kadınlara, haydi neredesiniz elimdeki sopa yandı bitmek üzere gelinde, bu meşale sönmeden geri gidelim yoksa karanlıkta gitmek zorunda kalırsınız diye herkese çıkıştı. O sırada büyük bir ses geldi ben yere düştüm, sonrasını hiç hatırlamıyorum. Arada ne kadar zaman geçti bilmiyorum; gözlerimi açtığımda etrafıma da kadınlar, çocuklar ve birkaç adam vardı. Biri bağırdı çocuk gözlerini açtı, o zaman Zarife’nin sesi kulağıma geldi çok şükür Allah’ıma dedi. Başka bir kadın şükür rabbime bu sabiyi bize bağışladı. Aynı şekilde bana bağıran kadında şükür sana Allah’ım çocuk yaşıyor. Oradakilerde Hızır Aleyhisselam yardımcı oldu diye kendi aralarında konuşuyorlardı. Rênas geldi, sordu bir şeyiniz yok ya diye bana sordu, ben de iyiyim çok sağ ol dedim. Yaşlı bir kadın döndü Rênas’a sordu keko Cafer biz, buradan nasıl çıkacağız, Rênas etrafına baktı ve bize dönerek konuşmaya başladı. Arkadaşlar dedi; bildiğiniz gibi burası en derin mağara ancak en güvenli mağara değil onun için aşağıya doğru inmemiz gerekir yoksa bizi buradan keklik gibi avlayacaklar. Kadınlardan biri sordu aşağı derken ırmağın içine mi doğru ineceğiz.  Rênas yok bacım bizler güvenli bir yoldan aşağıya Xarput’ta doğru inmeliyiz. Ama lütfen bir birimizi bu kötü günlerde koruyup kollamalıyız yoksa gördüğünüz gibi biraz önce uçakla burayı, yani mağaranın ağzını bombaladılar. DEVAM EDECEKTİR
Ekleme Tarihi: 12 Nisan 2023 - Çarşamba

YARALI GÜNEŞİN ÜLKESİNDE-21

Duman havada bir şemsiye gibi durmuştu giderek aşağıya doğru iniyordu ve bazen arkadaşlar öksürüyor, öbür arkadaşlar hemen onları uyarıyorlardı.

Çaresizlik içinde geceyi beklemeye başladık.

Rênas, çok mu çok gergindi ve gideceği yerde kendisini neyin beklediğini hiç bilemiyordu.

Hayatın en büyük darbesini de ben yemiştim, ailem yok, tanıdığım hiç kimsem yoktu

Hayat bana bu kadar acımasız davranmıştı ki anlatmam çok zor. Sürüden ayrılmış kuzu gibiydim, her taraftan da kuşatılmış ve ölümü bekleyen biriydim.

Oradakiler benim kim olduğumu sorduklarında; sadece şu kilisenin olduğu köy diyordum; soranda tamam orayı biliyorum deyip geçiyordu.

Hep Abdo ağabeyime tüm dinler den ve bilmediğim tüm dillerden, dua ediyordum, keşke çıkıp yanıma gelse de en azında onun yanında güvende olurdum.

Mağaranın diplerinde bir su vardı, susayanlar gidip içiyordu, işte su içmeye gidenler suda yüzen bir yılan görmüşlerdi.

Oraya gitmeyi, ben de istiyordum ama yılan olduğu için korkuyordum.

Zarife ve çocuğu gidecekti onlar da korkuyorlardı, beni de aldılar yanlarına ayrıca beş kadın ve çocukları da vardı.

Suya doğru giderken mağaranın içi çok çok büyüktü, dibe doğru giderken aşağıya inmek gerekir dedi orda ki insanlar.

Bizler de su kaynağına doğru giderken mağaranın bir tarafında çıkış olduğunu gördük.

Su küçük bir çukurda birikmiş içinde küçük su canlıları vardı, bizler suya doğru giderken yaşlı bir dede suya bakın içinde canlı yaşıyorsa zehirlenmemiştir.

Suyun kenarına giderken kadınlardan biri yanan bir tahta parçasını aldı meşale gibi yaparak o şekilde önümüzü göre bildik.

Kadınlardan biri bizleri uyardı, kendinize dikkat edin, yılan ve zehirli böcek veya akrep bulunur.

Dışarıda bulunan hiç bir metal parçaya elinizi atmayın mayın döşenmiş olabilir, ben kadınlarla birlikte yürüyordum.

Suya tam yetişecekken dışarıya acılan bir kapı vardı ama çok dardı ancak bir kişi çıkabilirdi. Zarife bana döndü buradan gidebiliriz.

Orada akrabalarım var bize sahip çıkarlar.

Sözlerine devam etti zaten kimi kimsemiz kalmadı burada en iyisi orda bize sahip çıkar.

Bizler de su kaynağına doğru giderken mağaranın bir tarafında çıkış olduğunu gördük.

Su küçük bir çukurda birikmiş içinde küçük su canlıları vardı, bizler suya doğru giderken yaşlı bir teyze bizi uyardı, suya bakın içinde canlı yaşıyorsa zehirlenmemiştir.

Suyun kenarına giderken kadınlardan biri yanan bir tahta parçasını aldı ve meşale gibi yakarak o şekilde önümüzü ancak görebildik.

Kadınlardan biri bizleri tekrar tekrar uyardı, kendinize dikkat edin, yılan tarantula ve zehirli böcek veya akrep bulunur.

Dışarıda bulunan hiç bir metal veya parçaya elinizi atmayın mayın döşenmiş olabilir, ben kadınlarla birlikte onlardan daha çok etrafa meraklıydım.

Suya tam yetişecekken dışarıya acılan bir kapı vardı ama çok dardı ancak bir kişi çıkabilirdi. Zarife bana döndü buradan gidebiliriz.

Oradaki kadınlar bu ırmağın tepesine çıkar, beli olmaz askerler orda bekliyor olabilirler dedi.

Dışarı çıkarıp etrafa baktık, Munzur sisliydi bir gelin gibiydi ve aşağısı görünmüyordu.

Zarife biri bize yolu tarif etse biz Xarput’ta gideriz…

Orada akrabalarım var bize sahip çıkarlar.

Sözlerine devam etti zaten kimi kimsemiz kalmadı burada en iyisi orda bize sahip çıkar.

Dersim’in neresinde askerler yakalarsa bizi hemen infaz ederler.

Döndü bana sende bizimle gelmek ister misin, düşündüm Abdo ağabeyim de var dedim.

Onu dememle birlikte Zarife ağladı, dün akşam sen bayıldıktan sonra Abdo ağabeyin fenalaştı, yaşlı bir amca yaradan anlıyordu yarasına baktı. Kendisine biraz ekmek ve zeytinyağı verdi ondan sonra Abdo ağabeyin kustu ondan sonra vefat etti.

Sende bayıldın, seninle de çok uğraştı o amca senin yaran azdı, sen düşerken kafanı kırmışsın ama abiye kurşun değmişti.

Ağlamaya başladım mağaranın ağzından kendimi atmaya çalıştım, Zarife ve iki kadın beni zorla tuttular artık benim yaşamam bir şeyi ifade etmiyordu.

Sesimizi duyan yaşlı kadınlardan biri bana çıkıştı, sen bizleri öldürtmek mi istiyorsun.. Burada yüz eli kişi insanız sen nasıl sesini çıkarırsın, askerler her yerde insanları vuruyor, biz keyfimizden mi buradayız.

Orda ki kadınlardan bir benim başımı okşadı, öbür kadına tamam teyzesi o daha küçük bilmiyor, bilse zaten ağlamazdı.

Zarife elimden tuttu haydi suya içmeye gidelim, içini ferah tut, bak ailenizin tek ferdi sen kaldın onun için akılı ol güzel evladım dedi, bak Benim de kimim kimsem yok ama direniyorum.

Bana bağıran yaşlı teyze geldi elini boynuma atı sen daha çok gençsin böyle düşünme bak hepimiz bir gün vefat edip buradan çekip gideriz ama ve lakin bu şekilde olmamalı bizim kaderimiz dedi.

Gözyaşlarımı sildi; kurban olurum bu minik gözyaşlarına bana teselli verdi.

Yaşlı teyze elimden tuttu, birlikte suyun olduğu yere beraber gittik.

Elinde meşale gibi yanan sopayı tutan kadın kızdı kadınlara, haydi neredesiniz elimdeki sopa yandı bitmek üzere gelinde, bu meşale sönmeden geri gidelim yoksa karanlıkta gitmek zorunda kalırsınız diye herkese çıkıştı.

O sırada büyük bir ses geldi ben yere düştüm, sonrasını hiç hatırlamıyorum.

Arada ne kadar zaman geçti bilmiyorum; gözlerimi açtığımda etrafıma da kadınlar, çocuklar ve birkaç adam vardı.

Biri bağırdı çocuk gözlerini açtı, o zaman Zarife’nin sesi kulağıma geldi çok şükür Allah’ıma dedi.

Başka bir kadın şükür rabbime bu sabiyi bize bağışladı.

Aynı şekilde bana bağıran kadında şükür sana Allah’ım çocuk yaşıyor.

Oradakilerde Hızır Aleyhisselam yardımcı oldu diye kendi aralarında konuşuyorlardı.

Rênas geldi, sordu bir şeyiniz yok ya diye bana sordu, ben de iyiyim çok sağ ol dedim.

Yaşlı bir kadın döndü Rênas’a sordu keko Cafer biz, buradan nasıl çıkacağız, Rênas etrafına baktı ve bize dönerek konuşmaya başladı.

Arkadaşlar dedi; bildiğiniz gibi burası en derin mağara ancak en güvenli mağara değil onun için aşağıya doğru inmemiz gerekir yoksa bizi buradan keklik gibi avlayacaklar.

Kadınlardan biri sordu aşağı derken ırmağın içine mi doğru ineceğiz. 

Rênas yok bacım bizler güvenli bir yoldan aşağıya Xarput’ta doğru inmeliyiz.

Ama lütfen bir birimizi bu kötü günlerde koruyup kollamalıyız yoksa gördüğünüz gibi biraz önce uçakla burayı, yani mağaranın ağzını bombaladılar. DEVAM EDECEKTİR

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.