Halil DOĞAN
Köşe Yazarı
Halil DOĞAN
 

Kara elmasa çapa vuran eller

Acılar yaşanır yeraltında sesiz ve sakin. Bir umuttan öteye gitmek için sesini duyurmak ister, imdat imdat diye feryat eder madenci! Gecesi, gündüzü yoktur. Soluksuz ve emekçillerle çapa vurmakla geçer gün…yer altında ölüm, yer üstünde yokluk ve yoksulluk tur, madencinin kaderi. Bir şehir düşün, düşlerden uzak, varlığını saklar. Her günü aynı sıralar, gizemleri umuttan. Kara elmas kadar güzel ve kara elmas kadar bereket kokar benim memleketim. Bereket kokarken, yeraltında nice canlar gider, sesiz soluksuz ne umutlarını bilen olur nede yeni bir günden haberi olur. Aradan birkaç saat sonrası feryat figanlar unutulur. Sevgileri başka bir bahara kalır, umutları yetim.    Geçmişinden hesap sorulmaz, yalnızlığıyla baş başadır. Yoksulluk, yoksunluk onun kaderi olmuştur. Çocukları kardelen misali yaşamlar içindedir, ne soranı olur nede duyanı! Kara elmas tozu yüreğine işler madencinin. İlmik ilmik açar kömür tünellerini, her gün yeni bir yönde arar durur. Sonsuzluk ve bereket peşindedir. Yeraltından seslenir yer üstünde yaşayanlara, ben simsiyah rengimle size umudumu gönderiyorum. Duymayanlar işine gelmeyeler onu anlamazlar, sezgileri azdır, nasırlı elleri her gün yeniden başlar kömür kazmaya. Bir umudu kendisine geri kalan umudu tüm dünyaya. Zeytin gözleri, kurumuş dudakları, çağırır yaşama derdini, sokaklar, caddeler, yollar onu tanımaz bilmez. Alın terini üretime geçtiği bacalarda. Karaelmas tüter bacalar buram buram. Bilinçsizce yakılmışsa bacalar düşürür yatağa, zehirler ve gelecek biter. Ne acılar yaşanır hakkını ararken, ne kapılar kapanır çapasını vururken kömüre. Ne yaşanmış günler geçer aklında, nede verdiği bedeller, yaşamak için direnir, direnir son nefesine kadar. Nice hayatları peşinde sürükler nice canlar alır karaelmas. Maden olarak geçer ama milyonlarca yılın birikimini saklar bağrında. Bir ucu alır sanırsın bağrına düşenden, ama saklaya bildiğini saklar, ne güzellikler sunar sevenine. Tenleri sararmış çocuklar misali, hep gül kokuları sunar kara elmas. Gözyaşlarında gizlidir sevdaları ve umut aşılar madenciler. Bedenleridir kara olan, yüzleri değil. Emekçidir karaelmasları yüreklerine kazımış insanlar. Zalimler, cellâtlar ve yüreğine taş bağlamış olanlar korkar karaelmas ve çapa tutan elerden. Yüreği kar tanesi kadar temiz ve umutludur madenci. Mavilikler madenciden uzak, ne yaşadığı beli nede yaşamı bellidir. Umutların yeniden yeşereceği bir dünya görmek umuduyla…   Bu makale, Kömür ocaklarında ve bütün maden şehitlerimize ithaf olunur!..
Ekleme Tarihi: 17 Ekim 2022 - Pazartesi

Kara elmasa çapa vuran eller

Acılar yaşanır yeraltında sesiz ve sakin. Bir umuttan öteye gitmek için sesini duyurmak ister, imdat imdat diye feryat eder madenci!

Gecesi, gündüzü yoktur. Soluksuz ve emekçillerle çapa vurmakla geçer gün…yer altında ölüm, yer üstünde yokluk ve yoksulluk tur, madencinin kaderi.

Bir şehir düşün, düşlerden uzak, varlığını saklar. Her günü aynı sıralar, gizemleri umuttan. Kara elmas kadar güzel ve kara elmas kadar bereket kokar benim memleketim. Bereket kokarken, yeraltında nice canlar gider, sesiz soluksuz ne umutlarını bilen olur nede yeni bir günden haberi olur. Aradan birkaç saat sonrası feryat figanlar unutulur. Sevgileri başka bir bahara kalır, umutları yetim.

   Geçmişinden hesap sorulmaz, yalnızlığıyla baş başadır. Yoksulluk, yoksunluk onun kaderi olmuştur. Çocukları kardelen misali yaşamlar içindedir, ne soranı olur nede duyanı! Kara elmas tozu yüreğine işler madencinin. İlmik ilmik açar kömür tünellerini, her gün yeni bir yönde arar durur. Sonsuzluk ve bereket peşindedir.

Yeraltından seslenir yer üstünde yaşayanlara, ben simsiyah rengimle size umudumu gönderiyorum. Duymayanlar işine gelmeyeler onu anlamazlar, sezgileri azdır, nasırlı elleri her gün yeniden başlar kömür kazmaya. Bir umudu kendisine geri kalan umudu tüm dünyaya. Zeytin gözleri, kurumuş dudakları, çağırır yaşama derdini, sokaklar, caddeler, yollar onu tanımaz bilmez. Alın terini üretime geçtiği bacalarda. Karaelmas tüter bacalar buram buram. Bilinçsizce yakılmışsa bacalar düşürür yatağa, zehirler ve gelecek biter. Ne acılar yaşanır hakkını ararken, ne kapılar kapanır çapasını vururken kömüre. Ne yaşanmış günler geçer aklında, nede verdiği bedeller, yaşamak için direnir, direnir son nefesine kadar. Nice hayatları peşinde sürükler nice canlar alır karaelmas. Maden olarak geçer ama milyonlarca yılın birikimini saklar bağrında.

Bir ucu alır sanırsın bağrına düşenden, ama saklaya bildiğini saklar, ne güzellikler sunar sevenine. Tenleri sararmış çocuklar misali, hep gül kokuları sunar kara elmas.

Gözyaşlarında gizlidir sevdaları ve umut aşılar madenciler. Bedenleridir kara olan, yüzleri değil. Emekçidir karaelmasları yüreklerine kazımış insanlar. Zalimler, cellâtlar ve yüreğine taş bağlamış olanlar korkar karaelmas ve çapa tutan elerden. Yüreği kar tanesi kadar temiz ve umutludur madenci. Mavilikler madenciden uzak, ne yaşadığı beli nede yaşamı bellidir. Umutların yeniden yeşereceği bir dünya görmek umuduyla…

 

Bu makale, Kömür ocaklarında ve bütün maden şehitlerimize ithaf olunur!..

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.