Osman GEREM
Köşe Yazarı
Osman GEREM
 

İMANIN EN BÜYÜK MEYVESİ MERHAMETTİR

İmanın en büyük meyvesi merhamettir. Merhametin de en mühim tezahürü, başkalarının mahrumiyetini telafi için, bütün imkânlarla muhtaçların yardımına koşmaktır. Yani Allah’ın ihsan ettiği nimetleri, ondan mahrum olanlara infak etmektir. Hazret-i Mevlana ne güzel söyler: “Dünya hayatı bir rüyadan ibarettir. Dünyada servet sahibi olmak, rüyada define bulmaya benzer. Dünya malı, nesilden nesile aktarılarak dünyada kalır.” Bu bakımdan malı-mülkü hiç infak etmeyip, onu tamamen – manevi terbiyeden mahrum yetişen ve nasıl harcayacakları meçhul olan – mirasçılara bırakmak, ağır bir ahiret hesabı yüklenmek olur. Bu ise, selim bir aklın karı değildir. Şeyh sadi, nimetleri kullanma hususunda şu tavsiyelerde bulunur: “Para yığmakla yükseleceğini sanma! Duran su fena kokar. Bağışlamaya ve infak etmeye çalış. Akan suya gökler yardım eder; yağmur yağdırır, sel gönderir, onu kurutmaz. Akıllı insanlar, mallarını öbür âleme giderken beraberlerinde götürürler. (Yani önceden Allah yolunda infak ederler.) Ancak cimrilerdir ki, hasretini çekerek burada bırakır giderler.” Bugün dünyanın her tarafında Müslümanlara yapılan zulümlere karşı bizim merhamet hislerimiz ne durumda? Bu zulümlerin içinde kendi oğlumuz yahut kızımız olsaydı bizi ne kadar teessüre gark ederdi? Ya din kardeşlerimizin ıztırapları karşısında teessürümüz ne kadar? Gözlerimiz, mazlum kardeşlerimizin ıztıraplarıyla ne kadar yaşarıyor, dillerimiz onlara dua için ne kadar kımıldıyor? İmkânlarımızla yaralarına ne kadar merhem olabiliyoruz? İnsanoğlu yaratılışı icabı; külfeti değil, nimeti sever ve zorluktan değil kolaylıktan hoşlanır. İman ise; başlı başına zorluklara göğüs germe ve külfetlere meydan okuma tercihidir. Herkes imtihan olacaktır. Çünkü dünya bir imtihan yurdudur. Mümin daha çok imtihan olunacaktır. Şu halde iman ehli için külfet ve çileye tahammül kaçınılmazdır. Yıllardır yaşadığımız vasat / ortamın; okulu, medyası, çarşı ve pazarıyla telkine çalıştığı kolaycılık, kaytarcılık, kaymak yiyicilik… Sebebiyle; mümin insan da Cennet yolunun yokuşluğunu unuttu. Meşhur sözdür: “Hayrın yolu yokuştur.” Bunu hatırdan hiç çıkarmamak lazımdır. Müslümanların Çilesiz Cennet’e giremeyecekleri muhtelif Ayet ve Hadislerle sabittir. Bakara Suresi’nin 214. Ayeti; körlerin bile gözlerini açacak ve sağırlara bile işittirecek güçtedir: “Yoksa (ey müminler!) sizden öncekilerin başlarına gelenler sizin de başınıza gelmeden Cennet’e gireceğinizi mi zannettiniz? Yoksulluklar, sıkıntı ve elemler onların yakalarını bırakmadı…”  Hakiki müminler için bu ve benzeri haller yani imtihan; kurtuluşu imkânsız iptilalardır.
Ekleme Tarihi: 22 Mart 2019 - Cuma

İMANIN EN BÜYÜK MEYVESİ MERHAMETTİR

İmanın en büyük meyvesi merhamettir. Merhametin de en mühim tezahürü, başkalarının mahrumiyetini telafi için, bütün imkânlarla muhtaçların yardımına koşmaktır. Yani Allah’ın ihsan ettiği nimetleri, ondan mahrum olanlara infak etmektir.

Hazret-i Mevlana ne güzel söyler:

“Dünya hayatı bir rüyadan ibarettir. Dünyada servet sahibi olmak, rüyada define bulmaya benzer. Dünya malı, nesilden nesile aktarılarak dünyada kalır.”

Bu bakımdan malı-mülkü hiç infak etmeyip, onu tamamen – manevi terbiyeden mahrum yetişen ve nasıl harcayacakları meçhul olan – mirasçılara bırakmak, ağır bir ahiret hesabı yüklenmek olur. Bu ise, selim bir aklın karı değildir.

Şeyh sadi, nimetleri kullanma hususunda şu tavsiyelerde bulunur:

“Para yığmakla yükseleceğini sanma! Duran su fena kokar. Bağışlamaya ve infak etmeye çalış. Akan suya gökler yardım eder; yağmur yağdırır, sel gönderir, onu kurutmaz. Akıllı insanlar, mallarını öbür âleme giderken beraberlerinde götürürler. (Yani önceden Allah yolunda infak ederler.) Ancak cimrilerdir ki, hasretini çekerek burada bırakır giderler.”

Bugün dünyanın her tarafında Müslümanlara yapılan zulümlere karşı bizim merhamet hislerimiz ne durumda? Bu zulümlerin içinde kendi oğlumuz yahut kızımız olsaydı bizi ne kadar teessüre gark ederdi? Ya din kardeşlerimizin ıztırapları karşısında teessürümüz ne kadar? Gözlerimiz, mazlum kardeşlerimizin ıztıraplarıyla ne kadar yaşarıyor, dillerimiz onlara dua için ne kadar kımıldıyor? İmkânlarımızla yaralarına ne kadar merhem olabiliyoruz?

İnsanoğlu yaratılışı icabı; külfeti değil, nimeti sever ve zorluktan değil kolaylıktan hoşlanır. İman ise; başlı başına zorluklara göğüs germe ve külfetlere meydan okuma tercihidir. Herkes imtihan olacaktır. Çünkü dünya bir imtihan yurdudur. Mümin daha çok imtihan olunacaktır. Şu halde iman ehli için külfet ve çileye tahammül kaçınılmazdır.

Yıllardır yaşadığımız vasat / ortamın; okulu, medyası, çarşı ve pazarıyla telkine çalıştığı kolaycılık, kaytarcılık, kaymak yiyicilik… Sebebiyle; mümin insan da Cennet yolunun yokuşluğunu unuttu. Meşhur sözdür: “Hayrın yolu yokuştur.” Bunu hatırdan hiç çıkarmamak lazımdır.

Müslümanların Çilesiz Cennet’e giremeyecekleri muhtelif Ayet ve Hadislerle sabittir. Bakara Suresi’nin 214. Ayeti; körlerin bile gözlerini açacak ve sağırlara bile işittirecek güçtedir: “Yoksa (ey müminler!) sizden öncekilerin başlarına gelenler sizin de başınıza gelmeden Cennet’e gireceğinizi mi zannettiniz? Yoksulluklar, sıkıntı ve elemler onların yakalarını bırakmadı…”  Hakiki müminler için bu ve benzeri haller yani imtihan; kurtuluşu imkânsız iptilalardır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.