RECEP AKYOL
Köşe Yazarı
RECEP AKYOL
 

AHMET ARİF…

“Anıları da Şiir Gibi” Bir akşamüstüdür şarabi” Kızılay Meydanı artık halkın meydanı olmaktan çoktan çıktı. Koskoca meydan koca bir acının adı oldu. Sonrası patlayan bombalar kısacası artık tadı kalmadı. Kızılay Meydanı halkın nabzının attığı değil sadece koşuşturduğu kavşak oldu. Dünyanın hangi şehrine gitsem o şehrin yazarının, şairinin sokaklarında dolaşmak; onunla o iklimi, o ruhu yaşamak, o mekânda oturup ortamı saatlerce gözlerimle taramak, geleni gideni izlemek, biriktirip yaşama akmak isterim. Bilirim ki şairlerin yazdıklarında yaşadığı coğrafyanın, şehrin ruhu vardır. 12 Eylül’ün karanlık günlerinde bazı dostlarla buluşur edebiyat ağırlıklı söyleşiler gerçekleştirirdik. Geçenlerde dostum sanatçı Rahmi Saltuk o günleri yazmamı istedi. Anılarımızın geçtiği mekânları anımsadım. Anılarımız tazeliğini korusa da gittiğimiz mekânlar artık yok olmuştu. Kent kültürü olmayan belediye başkanı, anıların mekânlarını, kentin simgelerini bir bir yok etti. Ankara buluşmalarımızda akşamın onur konuğu Ahmed Arif’ti. Onu dinlemek doyulmazdı. Dicle sakinliğinde akıyordu sözleri, dizeleri, o naif esprileri ve insana takılmaları. “Yaşar, Çankaya’da oturur ama kökü Altındağ’dadır.” Şairle gezmek şiirini yazdığı Karanfil sokakta başlamak gibi… Karanfil sokağında bir camlı bahçe Camlı bahçe içre bir çini saksı Bir dal süzülür mavide Al - al bir yangın şarkısı, Bakmayın saksıda boy verdiğine Kökü Altındağ'da, İncesu'dadır. Karanfil sokakta o yılların ruhunu, iklimini korumaya çalışan kent tutkunları, sanatseverler ve üniversiteli gençlerdir. Kaç genç Ankara’ya gelir gelmez soluğu Karanfil Sokak’ta alır. Şiirden ötürüdür adının zihinlere mıh gibi çakılması. Kaç genç sevdalandığını anlatır bu sokakta; Dost Kitabevi olmasın bu sevdaların mekânı soluk aldıranı, insanı başka dünyalara yolculuğa çıkaranı… Karanfil sokaktan Tunus Caddesi’ne sensiz yürüyorum. ODTÜ’lü gençlerin otobüslerini görünce bu kente sevdamın tümcelerinden birini anımsıyorum. Ankara’m, seni en çok da üniversitenin duvarında ‘DEVRİM’ yazdığı için seviyorum. Tunalı Hilmi Caddesi’ne yol alırken; Cumhuriyet kadroları yaptıklarıyla benimle yürüyor. Şairlerin Başkent Ankara’ya şiirlerinde ne kadar cömert davrandığını biliyorum. Ahmed Arif’in şiirlerindeki derelerin semt adı olarak kalışı içimi acıtıyor. Oysa bir su kanalının kente kattıklarını Avrupa şehirlerinde görüyorum. Büyük usta Ankara ne kadar kötü yönetilirse yönetilsin onun bağımsızlık ruhu var. Mücadelenin adı o… Şiirleriniz, öyküleriniz, anılarınız var. Sizin gibi büyük ustaların izleri, ruhları geride bıraktıkları var. Size müjdem var oğlunuz Filinta Önal’ın yaptığı Can Yücel büstü, Çankaya’da Can Yücel parkını taçlandırıyor… Ankara direniyor… Yaşar Seyman yasarseyman@gmail.com
Ekleme Tarihi: 09 Nisan 2018 - Pazartesi

AHMET ARİF…

“Anıları da Şiir Gibi”

Bir akşamüstüdür şarabi”

Kızılay Meydanı artık halkın meydanı olmaktan çoktan çıktı. Koskoca meydan koca bir acının adı oldu.

Sonrası patlayan bombalar kısacası artık tadı kalmadı. Kızılay Meydanı halkın nabzının attığı değil sadece koşuşturduğu kavşak oldu.

Dünyanın hangi şehrine gitsem o şehrin yazarının, şairinin sokaklarında dolaşmak; onunla o iklimi, o ruhu yaşamak, o mekânda oturup ortamı saatlerce gözlerimle taramak, geleni gideni izlemek, biriktirip yaşama akmak isterim.

Bilirim ki şairlerin yazdıklarında yaşadığı coğrafyanın, şehrin ruhu vardır.

12 Eylül’ün karanlık günlerinde bazı dostlarla buluşur edebiyat ağırlıklı söyleşiler gerçekleştirirdik.

Geçenlerde dostum sanatçı Rahmi Saltuk o günleri yazmamı istedi. Anılarımızın geçtiği mekânları anımsadım. Anılarımız tazeliğini korusa da gittiğimiz mekânlar artık yok olmuştu. Kent kültürü olmayan belediye başkanı, anıların mekânlarını, kentin simgelerini bir bir yok etti.

Ankara buluşmalarımızda akşamın onur konuğu Ahmed Arif’ti. Onu dinlemek doyulmazdı. Dicle sakinliğinde akıyordu sözleri, dizeleri, o naif esprileri ve insana takılmaları.

“Yaşar, Çankaya’da oturur ama kökü Altındağ’dadır.”

Şairle gezmek şiirini yazdığı Karanfil sokakta başlamak gibi…

Karanfil sokağında bir camlı bahçe

Camlı bahçe içre bir çini saksı

Bir dal süzülür mavide

Al - al bir yangın şarkısı,

Bakmayın saksıda boy verdiğine

Kökü Altındağ'da, İncesu'dadır.

Karanfil sokakta o yılların ruhunu, iklimini korumaya çalışan kent tutkunları, sanatseverler ve üniversiteli gençlerdir. Kaç genç Ankara’ya gelir gelmez soluğu Karanfil Sokak’ta alır.

Şiirden ötürüdür adının zihinlere mıh gibi çakılması. Kaç genç sevdalandığını anlatır bu sokakta; Dost Kitabevi olmasın bu sevdaların mekânı soluk aldıranı, insanı başka dünyalara yolculuğa çıkaranı…

Karanfil sokaktan Tunus Caddesi’ne sensiz yürüyorum. ODTÜ’lü gençlerin otobüslerini görünce bu kente sevdamın tümcelerinden birini anımsıyorum.

Ankara’m, seni en çok da üniversitenin duvarında ‘DEVRİM’ yazdığı için seviyorum. Tunalı Hilmi Caddesi’ne yol alırken; Cumhuriyet kadroları yaptıklarıyla benimle yürüyor.

Şairlerin Başkent Ankara’ya şiirlerinde ne kadar cömert davrandığını biliyorum.

Ahmed Arif’in şiirlerindeki derelerin semt adı olarak kalışı içimi acıtıyor. Oysa bir su kanalının kente kattıklarını Avrupa şehirlerinde görüyorum.

Büyük usta Ankara ne kadar kötü yönetilirse yönetilsin onun bağımsızlık ruhu var. Mücadelenin adı o… Şiirleriniz, öyküleriniz, anılarınız var. Sizin gibi büyük ustaların izleri, ruhları geride bıraktıkları var.

Size müjdem var oğlunuz Filinta Önal’ın yaptığı Can Yücel büstü, Çankaya’da Can Yücel parkını taçlandırıyor… Ankara direniyor…

Yaşar Seyman

yasarseyman@gmail.com

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.