Osman GEREM
Köşe Yazarı
Osman GEREM
 

İKİ TEHLİKE

Şimdi İslam toplumu için büyük tehlike oluşturan iki hususu arz edelim.A)    Birinci tehlike: Dinin değişmez ve değerini yitirmez nitelikteki temel hükümlerinin bozulması, yozlaştırılması veya hepten yürürlükten kaldırılarak yerine batıl ve beşeri sistemlerin konulması ve uygulanmasıdır.Dinde reform hevesleriyle yapılan bu gibi tatbikat ve tahribatlar sonucu İslam toplumu dejenere edilmiş, bütün değer ölçüleri değişmiş helal-haram düşüncesi kalkmış, ahiret ve mesuliyet duygusu yıkılmış, her türlü haksızlık ve ahlaksızlık yayılmıştır. Dini disiplinden ve adil devlet düzeninden koparılan insanlar huysuz ve huzursuz kalabalıklar halini almıştır."Yaratılış gayesi Allah'a ibadettir. İbadet ise Halika karşı tazim ve hürmet, mahlûka ise şefkat ve merhamettir." düsturu ve düşüncesi unutulmuş, şuurlu ve huzurlu bir İslam toplumu yıkılarak geride köküne ve özüne yabancı, bencil ve bunalımlı, gayesiz ve gayretsiz kalabalıklar bırakılmıştır. Bugün İslam dünyasında görülen dağınıklığın, geri kalmışlığın, sefalet ve esaretin birinci sebebi budur. Yani İslami ahkâm ve ahlaktan uzaklaşmış, daha doğrusu uzaklaştırılmış olmamızdır.B)    İkinci tehlike: İslam toplumu için ikini mühim tehlike ise şartlara ve ihtiyaçlara göre değişme, gelişme ve güzelleşme, yani basitten mükemmele doğru evrimleşme özelliği taşıyan konularda kısırlığın, donukluğun ve duraklamanın baş göstermesi, taassub ve taklitçiliğin ve kuru şekilciliğin yaygınlaşmasıdır.Bunun sonucu, durgunlaşan su gibi, İslam toplumu giderek içten içe kokuşmaya ve çürümeye başlamıştır.  Artık hidayet ve istikametin yerini bid'at ve dalaletler, hareket ve bereketin yerini uyuşukluk ve atalet, izzet ve asaletin yerini zillet ve meskenet kaplamıştır. Dinde cihadın, fıkıhta içtihadın, ilimde icadın, toplumda vicdanın, ahlakta esaletin, sanat ve sanayide teknik ve tekâmülün terkedildiği bu dönemler İslam toplumunun da haysiyet ve hürriyetini yitirdiği ve yıkıldığı dönemler olmuştur. Hâlbuki İslam, devamlı düşünen, araştıran, gelişen, üreten, diri ve dinamik bir toplum oluşturmayı hedefler.Çünkü İslam, fıtratı ve hayatı kısırlaştırmak ve güdükleştirmek için değil, bilakis geliştirmek ve güzelleştirmek için gelmiştir.Fıtratı ve hayatı kirletecek olan aşırılıklar ve ahlaksızlıklar kadar fıtratı ve hayatı köreltecek derecedeki taassup ve taklitçilik de din ve toplum için muzır ve mahvedicidir. Yersiz ve yararsız taasub,taklitçilik,şekilcilik,ucuz kahramanlık hastalıklarını terk etmek zorundayız…
Ekleme Tarihi: 04 Nisan 2014 - Cuma

İKİ TEHLİKE

Şimdi İslam toplumu için büyük tehlike oluşturan iki hususu arz edelim.
A)    Birinci tehlike: Dinin değişmez ve değerini yitirmez nitelikteki temel hükümlerinin bozulması, yozlaştırılması veya hepten yürürlükten kaldırılarak yerine batıl ve beşeri sistemlerin konulması ve uygulanmasıdır.
Dinde reform hevesleriyle yapılan bu gibi tatbikat ve tahribatlar sonucu İslam toplumu dejenere edilmiş, bütün değer ölçüleri değişmiş helal-haram düşüncesi kalkmış, ahiret ve mesuliyet duygusu yıkılmış, her türlü haksızlık ve ahlaksızlık yayılmıştır. Dini disiplinden ve adil devlet düzeninden koparılan insanlar huysuz ve huzursuz kalabalıklar halini almıştır.
"Yaratılış gayesi Allah'a ibadettir. İbadet ise Halika karşı tazim ve hürmet, mahlûka ise şefkat ve merhamettir." düsturu ve düşüncesi unutulmuş, şuurlu ve huzurlu bir İslam toplumu yıkılarak geride köküne ve özüne yabancı, bencil ve bunalımlı, gayesiz ve gayretsiz kalabalıklar bırakılmıştır. Bugün İslam dünyasında görülen dağınıklığın, geri kalmışlığın, sefalet ve esaretin birinci sebebi budur. Yani İslami ahkâm ve ahlaktan uzaklaşmış, daha doğrusu uzaklaştırılmış olmamızdır.
B)    İkinci tehlike: İslam toplumu için ikini mühim tehlike ise şartlara ve ihtiyaçlara göre değişme, gelişme ve güzelleşme, yani basitten mükemmele doğru evrimleşme özelliği taşıyan konularda kısırlığın, donukluğun ve duraklamanın baş göstermesi, taassub ve taklitçiliğin ve kuru şekilciliğin yaygınlaşmasıdır.
Bunun sonucu, durgunlaşan su gibi, İslam toplumu giderek içten içe kokuşmaya ve çürümeye başlamıştır.  Artık hidayet ve istikametin yerini bid'at ve dalaletler, hareket ve bereketin yerini uyuşukluk ve atalet, izzet ve asaletin yerini zillet ve meskenet kaplamıştır. Dinde cihadın, fıkıhta içtihadın, ilimde icadın, toplumda vicdanın, ahlakta esaletin, sanat ve sanayide teknik ve tekâmülün terkedildiği bu dönemler İslam toplumunun da haysiyet ve hürriyetini yitirdiği ve yıkıldığı dönemler olmuştur. Hâlbuki İslam, devamlı düşünen, araştıran, gelişen, üreten, diri ve dinamik bir toplum oluşturmayı hedefler.
Çünkü İslam, fıtratı ve hayatı kısırlaştırmak ve güdükleştirmek için değil, bilakis geliştirmek ve güzelleştirmek için gelmiştir.
Fıtratı ve hayatı kirletecek olan aşırılıklar ve ahlaksızlıklar kadar fıtratı ve hayatı köreltecek derecedeki taassup ve taklitçilik de din ve toplum için muzır ve mahvedicidir. Yersiz ve yararsız taasub,taklitçilik,şekilcilik,ucuz kahramanlık hastalıklarını terk etmek zorundayız…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.