Osman GEREM
Köşe Yazarı
Osman GEREM
 

Hz. Ömer (r.a) irad ettiği bir hutbesinde şöyle diyordu:

“Ey insanlar! Bizim sizin üzerinizde gayb, yani iman, esaslarıyla nasihat etmek, hayra yardımcı olmak hakkımız vardır. Ey çobanlar (idareciler)!Biliniz ki, Allah katında idarecinin, yumuşaklık ve şefkatinden daha sevgili ve faydası umumi bir vasıf yoktur. Yine Allah katında idarecinin cehalet ve bunaklığından daha sevimsiz ve daha zararlı bir vasıf yoktur. Biliniz ki, her kim emri ve idaresi altında bulunanları iyilik ve afiyet ile tutarsa ondan daha fazlası ona verilir.”“Halk için kalbinde sevgi ve merhamet duyguları besle. Sakın çaresizlerin başına kendilerini yutmayı ganimet bilen yırtıcı bir canavar kesilme! Çünkü bunlar iki sınıftır: Ya dinde bir kardeşin, ya da yaratılışta bir eşin. Evet, bunların kabahatleri bulunabilir, kendilerine bir takım kusurlarda arız olabilir. Hata ile yahut kasıtlı olarak işledikleri kabahatleri olsa da ellerinden tutup doğru yola getirmek mümkündür. Nasıl Allah’ın kendin için affını ve hoş görmesini istersen sen de onlara affını ve hoş görünü bol bol ver. Çünkü sen onların üstünde bulunuyorsun; valilik yetkilerini sana veren ise senin üstünde bulunuyor. Allah ise, valiliği sana verenin de üstündedir ve kullarının bütün işlerini hakkiyle görmeni istiyor, seni onlarla imtihan ediyor. Sakın Allah ile harbe girip de kendini O’nun gazabına hedef kılma. Çünkü ne intikamına dayanacak kudretin var, ne de O’nun af ve merhametinden müstağnisin.”“Dostunun önder olma sevdasına düştüğünü fark edince ondan ayrıl.” “Yönetici, daima dürüst ve bildiklerini hayatta tatbik eden bilginleri huzurundan eksik etmeyip, onların kurtarıcı öğütlerini almalı, bilgileriyle amil olmayan âlimlerden kaçmalıdır.”“Biline ki, toplum içinde idarecinin yeri, insanın bedeni içinde kalbin yeri gibidir. Nasıl kalp sağlam olunca vücut da sağlam, kalp bozuk olunca vücut da bozuk olursa aynı şekilde idarecinin iyiliği toplumun (âlemin)iyiliği, idarecinin bozukluğu da toplumun bozukluğu demektir.”“Yetişmiş idareci bilgili doktora benzer. Halk da beden gibidir. Doktorun, beden hastalıklarının neler olduğunu bilmesi gerekir.”“İyi idarenin iki temeli vardır. Bunlar eğrilmeyen, kişilere göre değişiklik göstermeyen kanun ile namuslu, şerefli, gözü tok, dürüst memurlardır.”Sultan Sencer bir gün devlet ileri gelenlerinden birkaç zatla at üstünde seyahat ederken, ansızın karşılarına bir derviş çıkıvermişti. Bakışları çok keskin, alnı açık, duruşu vakur idi. Sultanın önüne geçip Allah’ın bunca lütuf ve nimetlerine karşı şükretmesini hatırlatır ölçüde birkaç cümle sarf etti. Sultan onu dikkatle dinledikten sonra sordu:-Neyin şükrünü, nasıl yerine getirmeliyim?Derviş aynı ciddiyet içinde ona şu cevabı verdi:-Allah’ın senin üzerinde birçok lütuf ve ihsanları var, ama bunlardan on tanesi çok önemlidir. Önce onların şükrünü eda etmelisin!-O on nimeti anlatır mısın?1) Saltanatın şükrü, adalettir. Bir hükümdar adil olduğu nisbette değer kazanır.2) Geniş bir mülkün şükrü, halkın malına, ırzına ve şerefine göz dikmemektir. Milletinin malına ve ırzına göz diken, onların haysiyet ve şerefiyle oynayan bir sultan, felaket çığırını açan bir bedbahttır.3)Baş olmanın şükrü, halka inanarak hizmet etmek, onların huzurunu sağlamak ve haklarını korumaktır.4)İkbal ve saadetin şükrü, fakirlere acımak, kimsesizlerin elinden tutmaktır.5) Beytü’l-Mal’ın (hazine) zenginleşmesinin şükrü, onu sadece hak edenlere ve lüzumlu yerlere harcamaktır.6) Kudret ve izzetin şükrü, zavallıları ve güçsüzleri yerine göre bağışlamaktır.7) Güçlü bir orduya sahip olmanın şükrü, onların ezici kuvvetini milletin selameti, devletin bekası, din ve devlet düşmanlarının kahredilmesi yolunda kullanmaktadır.8)Ülkenin bayındır hale gelmesinin şükrü, halkın sosyal haklarını gözetmek, iş sahasını genişletmektir.9) İlim ve maarifin şükrü, ahlaklı, terbiyeli, bilgili bir nesil yetiştirmektir.10) Beden ve ruh afiyetinin şükrü, günlük ibadeti kusursuz yapmak, Allah adına konuşmak. O’nun adına alıp-vermek. O’nun için sevmek ve sevmemektir.Sultan Sencer’in bu on öğütten çok memnun kalarak, bunları altınla bir levha üzerine yazdırıp sarayın dikkati çeken bir bölümüne astırdığı nakledilmektedir.Ne iyi âlimlerin kapısındaki idareciler! Ne kötü idarecilerin kapısındaki âlimler!
Ekleme Tarihi: 14 Kasım 2014 - Cuma

Hz. Ömer (r.a) irad ettiği bir hutbesinde şöyle diyordu:

“Ey insanlar! Bizim sizin üzerinizde gayb, yani iman, esaslarıyla nasihat etmek, hayra yardımcı olmak hakkımız vardır. Ey çobanlar (idareciler)!Biliniz ki, Allah katında idarecinin, yumuşaklık ve şefkatinden daha sevgili ve faydası umumi bir vasıf yoktur. Yine Allah katında idarecinin cehalet ve bunaklığından daha sevimsiz ve daha zararlı bir vasıf yoktur. Biliniz ki, her kim emri ve idaresi altında bulunanları iyilik ve afiyet ile tutarsa ondan daha fazlası ona verilir.”
“Halk için kalbinde sevgi ve merhamet duyguları besle. Sakın çaresizlerin başına kendilerini yutmayı ganimet bilen yırtıcı bir canavar kesilme! Çünkü bunlar iki sınıftır: Ya dinde bir kardeşin, ya da yaratılışta bir eşin. Evet, bunların kabahatleri bulunabilir, kendilerine bir takım kusurlarda arız olabilir. Hata ile yahut kasıtlı olarak işledikleri kabahatleri olsa da ellerinden tutup doğru yola getirmek mümkündür. Nasıl Allah’ın kendin için affını ve hoş görmesini istersen sen de onlara affını ve hoş görünü bol bol ver. Çünkü sen onların üstünde bulunuyorsun; valilik yetkilerini sana veren ise senin üstünde bulunuyor. Allah ise, valiliği sana verenin de üstündedir ve kullarının bütün işlerini hakkiyle görmeni istiyor, seni onlarla imtihan ediyor. Sakın Allah ile harbe girip de kendini O’nun gazabına hedef kılma. Çünkü ne intikamına dayanacak kudretin var, ne de O’nun af ve merhametinden müstağnisin.”
“Dostunun önder olma sevdasına düştüğünü fark edince ondan ayrıl.” “Yönetici, daima dürüst ve bildiklerini hayatta tatbik eden bilginleri huzurundan eksik etmeyip, onların kurtarıcı öğütlerini almalı, bilgileriyle amil olmayan âlimlerden kaçmalıdır.”
“Biline ki, toplum içinde idarecinin yeri, insanın bedeni içinde kalbin yeri gibidir. Nasıl kalp sağlam olunca vücut da sağlam, kalp bozuk olunca vücut da bozuk olursa aynı şekilde idarecinin iyiliği toplumun (âlemin)iyiliği, idarecinin bozukluğu da toplumun bozukluğu demektir.”
“Yetişmiş idareci bilgili doktora benzer. Halk da beden gibidir. Doktorun, beden hastalıklarının neler olduğunu bilmesi gerekir.”
“İyi idarenin iki temeli vardır. Bunlar eğrilmeyen, kişilere göre değişiklik göstermeyen kanun ile namuslu, şerefli, gözü tok, dürüst memurlardır.”
Sultan Sencer bir gün devlet ileri gelenlerinden birkaç zatla at üstünde seyahat ederken, ansızın karşılarına bir derviş çıkıvermişti.
Bakışları çok keskin, alnı açık, duruşu vakur idi. Sultanın önüne geçip Allah’ın bunca lütuf ve nimetlerine karşı şükretmesini hatırlatır ölçüde birkaç cümle sarf etti. Sultan onu dikkatle dinledikten sonra sordu:
-Neyin şükrünü, nasıl yerine getirmeliyim?
Derviş aynı ciddiyet içinde ona şu cevabı verdi:
-Allah’ın senin üzerinde birçok lütuf ve ihsanları var, ama bunlardan on tanesi çok önemlidir. Önce onların şükrünü eda etmelisin!
-O on nimeti anlatır mısın?
1) Saltanatın şükrü, adalettir. Bir hükümdar adil olduğu nisbette değer kazanır.
2) Geniş bir mülkün şükrü, halkın malına, ırzına ve şerefine göz dikmemektir. Milletinin malına ve ırzına göz diken, onların haysiyet ve şerefiyle oynayan bir sultan, felaket çığırını açan bir bedbahttır.
3)Baş olmanın şükrü, halka inanarak hizmet etmek, onların huzurunu sağlamak ve haklarını korumaktır.
4)İkbal ve saadetin şükrü, fakirlere acımak, kimsesizlerin elinden tutmaktır.
5) Beytü’l-Mal’ın (hazine) zenginleşmesinin şükrü, onu sadece hak edenlere ve lüzumlu yerlere harcamaktır.
6) Kudret ve izzetin şükrü, zavallıları ve güçsüzleri yerine göre bağışlamaktır.
7) Güçlü bir orduya sahip olmanın şükrü, onların ezici kuvvetini milletin selameti, devletin bekası, din ve devlet düşmanlarının kahredilmesi yolunda kullanmaktadır.
8)Ülkenin bayındır hale gelmesinin şükrü, halkın sosyal haklarını gözetmek, iş sahasını genişletmektir.
9) İlim ve maarifin şükrü, ahlaklı, terbiyeli, bilgili bir nesil yetiştirmektir.
10) Beden ve ruh afiyetinin şükrü, günlük ibadeti kusursuz yapmak, Allah adına konuşmak. O’nun adına alıp-vermek. O’nun için sevmek ve sevmemektir.
Sultan Sencer’in bu on öğütten çok memnun kalarak, bunları altınla bir levha üzerine yazdırıp sarayın dikkati çeken bir bölümüne astırdığı nakledilmektedir.
Ne iyi âlimlerin kapısındaki idareciler! Ne kötü idarecilerin kapısındaki âlimler!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.