AŞİR KAYABAŞI
Köşe Yazarı
AŞİR KAYABAŞI
 

URFALI ALEVİ-BEKTAŞİ ŞAİRİ: BABA CEMÎ: 1

       Urfa İbrahim Halil Zaviyesinde muhib-i ehlibeyt sevgisinin peşinde koşan yurtsever şairlerden biri de gönüllü olarak askere yazılıp, Karadağ Savaşı’na giderek şehit olan Urfalı Baba Cemî’dir. “Cemî” mahlasını kullanan şair, Urfalı şairler arasında belki ilk ve son kişi olarak başından geçen tarihi bir macerayı destan halinde manzum olarak yazmış tek şairdir. Edebî değeri zayıf olmakla beraber, tarihi değeri olan bu destan, Urfa’mız için mahalli özellikleri bulunması bakımından da önemlidir. Cemî’nin Urfalı bir şair olduğu kesindir. Çünkü orduya Urfa’dan katılmış, Urfa taburunun içinde yer almıştır. Asıl adının Cuma olduğu, kullandığı mahlasına dayanılarak, sanılmakta ise de üçüncü bölümdeki bir mısrada: “Mustafa Cem’î tezce gel ulaş” demesi, adının Mustafa olduğunu akla getirmektedir. Cem’i kendisinin mahlasıdır. Yalnız Urfa Şerî Mahkeme 1 Şaban 1314 hicri (M. 5 Ocak 1877) tarihli kayıtlarında Baba Cuma ismine rastlanmıştır. * Kimliği hakkında daha fazla bir bilgimiz bulunmamaktadır. Hakkında bildiklerimiz sadece elimizde bulunan destanında yazdıklarıdır. Şimdiye kadar elimizde olan yazılı kaynaklarda da ismine rastlanmamıştır. Yine destanının başlığında kullandığı şekliyle “Baba Cem’î” diye de kendini tanıtmaktadır.       Cem’î kendisi için “Baba” ismini niçin kullanmıştır? Destanını kendi el yazısı ile yazdığı kuvvetle muhtemeldir. Bir başkası yazmamıştır. Onun için Baba ismini de bizzat kendisi yazmıştır kanaatindeyiz. Acaba Cem’î herhangi bir tarikat mensubu mudur? Eğer öyle ise hangi tarikate mensuptur? Çünkü “Baba” ve “Dede” isimlerini bazı tarikat mensuplarının ileri gelenleri kullanmaktadır. Bedelli askerlik, Osmanlı devletinin son devirlerinde ihdas olunmuştur. 1856 yılında “bedel-i asker” adı altında çıkarılan bu kanun, askerliğe alışmamış olan hırıstiyan tebaadan cizye yerine alınan vergidir. Vergide eşitlik sağlansın diye konulan yeni değişiklikle, askere gitmek istemeyen Hırıstıyan tebaadan askerlik bedeli olarak alınmaya başlanmıştır. Müslümanlar için de uygulanmış olan bu kanun, 1886 tarihine kadar müslümanlardan askere şahsi bedel alınmak suretiyle uygulanırdı. Yani askere gidecek olan kimse para karşılığında bir başkasını kendi yerine askere gönderirdi. Cem’î bu savaşa asker toplanırken, Urfa taburuna başka birinin yerine bedel olarak katıldığını beyitlerinde belirtmiştir. Savaş emri gelmiş ve bu haber herkesi büyük üzüntüye gark etmişti. Cem’î’ye göre Allah’a (c.c.) sığınmaktan ve Allah’tan dostlarını kendilerine yardıma göndermesini istemekten başka bir çare kalmamıştı:   Hazret-i Ali binsün Düldül’e Kırklar, yediler, ecma’in bile Haber verilsin Surnem û Zal’e Seyyid-i Kevnen bile yirisin        Bu yüzden şairimiz Cem’î, bütün Müslümanları ve dünyadan göçmüş islam büyüklerini de yardım için savaşa çağırmaktadır. Bunların içinde Hazreti Ali (r.a.) * Hz. İbrahim (a.s.) * Kırklar, Yediler ve Horasan Erenleri*        Harran’da medfun Hz. Ali evlâtlarından İmam Bakır, Urfa’da seçkin olanlar, Hızır ve İlyas (a.s.) * Bağdad’ta medfun olan din büyükleri, Hısn-i Mansur’da (Adıyaman) medfun olan Abuzer Gaffari * ve hatta Seyyid Battal Gazi * bile bu savaşa, yardıma çağrılmaktadır.   *Dizelerde Hz. Ali, başta olmak üzere Üçler, Kırklar, Zal-oğlu Rüstem ve bütün seyitleri savaşta yardıma çağırır Hz.Ali: Peygamberimizin (s.a.v) amcası Ebutalib’in oğlu ve peygamberimizin damadı olup, dördüncü halifedir. “Hz. İbrahim (a.s.):Peygamberlerin ceddidir.* Kırklar, Yediler ve Horasan Erleri: Tasavvufi bir terimdir.* Hızır İlyas: Nebi oldukları söylenen ve hayat iksirini abı hayatı içmiş olup, kıyamete kadar yaşadıklarına inanılan kişilerdir.* Ebuzer Gaffari: Sahebe-i Kiramın (Onyedi Kemerbesten biri) büyüklerinden olup, miladi 652 de Medine civarında Rebeze’de vefat etti.*Seyyid Battal Gazi: Malatya’da yaşamış ve Bizans’a devamlı seferler yapmış, Emevi devrinde yaşamış bir kahramanıdır.*Fergana’da Türkler kendi şeyhlerine Bab, yani Baba nâmını veriyorlardı. Bu suretle eski ozanların yerini, ata veya bab ünvanlı birtakım dervişler almıştı.”(Prof. Dr. Fuad Köprülü, “Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar”,s.18;* Baba; Alevi-Bektaşi ayin-i cemî’ni yöneten inanç önderi.        Bu Savaş 1877 tarihinde yapıldığına göre ve Cem’î de 1877’ de 40 yaşında olduğuna göre, demek oluyor ki, Cem’i 1837’de doğmuştur. Savaşta şehit düşenler o kadar çok olmuştu ki, arkadaşlarının bir kısmı mezar kazmaya gidiyor, bir kısmı ise cenazeler için su ısıtmaya gidiyorlardı.   Bektaşilerden kîfir sorulmaz Binbaşımızdır çün Hasan Ağa Birinci Yüzbaşı Muharrem Ağa Cendermelike geldik bu Karadağa   İkinci Yüzbaşı taburun gülü Cinan bağında öte bülbülü Düldil-i Kamber Zülfikâr Ali Ya Rab dinine kuvvet yerisün   İrelde rütbe-i nişan yirisün Tabur kâtibi ehli muhabbet Didarı Ya Rab eylesen kıymet Üçüncü Yüzbaşıya ede bir himmet   Dördüncü Yüzbaşı tarikat ehli İmdad yirisün Hazret-i Âli Al-î evlada * demişdir belî Düldülü kanber bile yirisün   Beşinci Yüzbaşı şaire benzer Yarın meydanda gösterir hüner İşkodra’ya kadar eyledi sefer Niyeti oradan geri yirisün   Altıncı Yüzbaşı ahlakı melül İmdada yiriş Hazret-i Halil Hazreti şeyhten imdad bir delil Nüfusu bizlerle bile yirîsün   Yedinci Yüzbaşı Alevi yollu Bende bu yola demişim beli Biri üstadım O * Kızıl Deli Tarikat kardaşların cem’i yirisün   Sekizinci Yüzbaşı Allah emanet Kazadan sakla kadir-i kuvvet Tabur imamı eyle kana’at  Hakkına daim niyaz yirisün”1         Baba Cemî yukarıdaki dizelerinde yüzbaşılarını sıralarken, Hacı Bektaş-ı Velî’nin “Eline beline diline sahip ol” düsturunu ilke edinmiş; “Bektaşilerden kîfir sorulmaz” dizesiyle Bektaşilerin “dil” lerine sahip olduklarını, vurgular ve kendisinin de Alevi-Bektaşi olduğunu; “Yedinci Yüzbaşı Alevi yollu - Bende bu yola demişim beli” dizesiyle belirtir.       Dizelerinde inancını açıklayan şair hakkında yapılan araştırmalarda, Onun için hangi tarikatten olduğunu tespit edemedik denilerek, Aleviliğini her nedense günümüzde bile Urfalı araştırmacılar nedense Urfa tarihinde Alevi Bektaşi Tarihi görmezden geliniyor. * Baba Cemî adlı eserini Urfa tarih, kültür ve edebiyatına kazandıran, araştırmacı yazar Mahmut Karakaş’a teşekkür ederim. ***** * “Dem be dem”; Urfalı Kuloğlu Mustafa’nın “Kuloğlu dem be dem dolular içer.” Cemî’nin; “Diler bu Cem’îyâ her dem kolay-ı âsıtân eyle” şahlamasındaki “dem” Yunus Emre’deki aşk şarabı ile aynı olması dikkat çeker. 1-Mahmut Karakaş, “Urfalı Baba Cemî”, Şanlıurfa Belediyesi Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları:17 Şanlıurfa, 2006, s.13-14-21-47-28-29-57-81; *Al-î Evlad: “Yarab dür eyleme bizi, Evlad-ı Âlî’den - Biz onların bendesiyiz, “Kal’u Belî’den” mersiyesi Urfa Sıra Gecesi’nin vazgeçilmez bir gazeli olarak, yürekten dillendirilir. * Cemî’nin, Karadağ Savaşında giderken katılma yeri; Urfa “Millet Hanı; Türkiye’nin en büyük hanlarından olup, Osmanlı döneminde inşa edilen ilk anıtsal yapı özelliği taşımaktadır. Hanın güney cephe fotoğrafı, 1870’li yıllarda Sultan II. Abdulhamid tarafından çektirilen fotoğrafının altındaki Osmanlıca yazıda: “Urfa’da Redif Asker-i Şahanesinin mahsus derunudur”. Yazılıdır.” (Yrd. Doç. Dr. A. Cihat Kürkçüoğlu- Öğr. Gör. S. Sabri Kürkçüoğlu, “Şanlıurfa Çarşıları-Hanları ve El Sanatları”, Şanlıurfa Belediye Başkanlığı Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Yayınları, Atalay Matbaacılık, Ankara, 2011, s.32; Günümüzde Millet Hanı’nın kapısı üzerindeki, muhtemelen Şah İsmail Safavî’nin Urfa’ya hâkim olduğu devrinden kalma iki tane Aslan kabartması yok olmuş, sadece yabancı Seyyahların fotoğraflarında görüntüsü var. .                                                                          
Ekleme Tarihi: 16 Ekim 2025 -Perşembe

URFALI ALEVİ-BEKTAŞİ ŞAİRİ: BABA CEMÎ: 1

       Urfa İbrahim Halil Zaviyesinde muhib-i ehlibeyt sevgisinin peşinde koşan yurtsever şairlerden biri de gönüllü olarak askere yazılıp, Karadağ Savaşı’na giderek şehit olan Urfalı Baba Cemî’dir. “Cemî” mahlasını kullanan şair, Urfalı şairler arasında belki ilk ve son kişi olarak başından geçen tarihi bir macerayı destan halinde manzum olarak yazmış tek şairdir. Edebî değeri zayıf olmakla beraber, tarihi değeri olan bu destan, Urfa’mız için mahalli özellikleri bulunması bakımından da önemlidir. Cemî’nin Urfalı bir şair olduğu kesindir. Çünkü orduya Urfa’dan katılmış, Urfa taburunun içinde yer almıştır. Asıl adının Cuma olduğu, kullandığı mahlasına dayanılarak, sanılmakta ise de üçüncü bölümdeki bir mısrada: “Mustafa Cem’î tezce gel ulaş” demesi, adının Mustafa olduğunu akla getirmektedir. Cem’i kendisinin mahlasıdır. Yalnız Urfa Şerî Mahkeme 1 Şaban 1314 hicri (M. 5 Ocak 1877) tarihli kayıtlarında Baba Cuma ismine rastlanmıştır. * Kimliği hakkında daha fazla bir bilgimiz bulunmamaktadır. Hakkında bildiklerimiz sadece elimizde bulunan destanında yazdıklarıdır. Şimdiye kadar elimizde olan yazılı kaynaklarda da ismine rastlanmamıştır. Yine destanının başlığında kullandığı şekliyle “Baba Cem’î” diye de kendini tanıtmaktadır.

      Cem’î kendisi için “Baba” ismini niçin kullanmıştır? Destanını kendi el yazısı ile yazdığı kuvvetle muhtemeldir. Bir başkası yazmamıştır. Onun için Baba ismini de bizzat kendisi yazmıştır kanaatindeyiz. Acaba Cem’î herhangi bir tarikat mensubu mudur? Eğer öyle ise hangi tarikate mensuptur? Çünkü “Baba” ve “Dede” isimlerini bazı tarikat mensuplarının ileri gelenleri kullanmaktadır. Bedelli askerlik, Osmanlı devletinin son devirlerinde ihdas olunmuştur. 1856 yılında “bedel-i asker” adı altında çıkarılan bu kanun, askerliğe alışmamış olan hırıstiyan tebaadan cizye yerine alınan vergidir. Vergide eşitlik sağlansın diye konulan yeni değişiklikle, askere gitmek istemeyen Hırıstıyan tebaadan askerlik bedeli olarak alınmaya başlanmıştır. Müslümanlar için de uygulanmış olan bu kanun, 1886 tarihine kadar müslümanlardan askere şahsi bedel alınmak suretiyle uygulanırdı. Yani askere gidecek olan kimse para karşılığında bir başkasını kendi yerine askere gönderirdi. Cem’î bu savaşa asker toplanırken, Urfa taburuna başka birinin yerine bedel olarak katıldığını beyitlerinde belirtmiştir. Savaş emri gelmiş ve bu haber herkesi büyük üzüntüye gark etmişti. Cem’î’ye göre Allah’a (c.c.) sığınmaktan ve Allah’tan dostlarını kendilerine yardıma göndermesini istemekten başka bir çare kalmamıştı:

 

Hazret-i Ali binsün Düldül’e

Kırklar, yediler, ecma’in bile

Haber verilsin Surnem û Zal’e

Seyyid-i Kevnen bile yirisin

       Bu yüzden şairimiz Cem’î, bütün Müslümanları ve dünyadan göçmüş islam büyüklerini de yardım için savaşa çağırmaktadır. Bunların içinde Hazreti Ali (r.a.) * Hz. İbrahim (a.s.) * Kırklar, Yediler ve Horasan Erenleri*

       Harran’da medfun Hz. Ali evlâtlarından İmam Bakır, Urfa’da seçkin olanlar, Hızır ve İlyas (a.s.) * Bağdad’ta medfun olan din büyükleri, Hısn-i Mansur’da (Adıyaman) medfun olan Abuzer Gaffari * ve hatta Seyyid Battal Gazi * bile bu savaşa, yardıma çağrılmaktadır.

 

*Dizelerde Hz. Ali, başta olmak üzere Üçler, Kırklar, Zal-oğlu Rüstem ve bütün seyitleri savaşta yardıma çağırır Hz.Ali: Peygamberimizin (s.a.v) amcası Ebutalib’in oğlu ve peygamberimizin damadı olup, dördüncü halifedir. “Hz. İbrahim (a.s.):Peygamberlerin ceddidir.* Kırklar, Yediler ve Horasan Erleri: Tasavvufi bir terimdir.* Hızır İlyas: Nebi oldukları söylenen ve hayat iksirini abı hayatı içmiş olup, kıyamete kadar yaşadıklarına inanılan kişilerdir.* Ebuzer Gaffari: Sahebe-i Kiramın (Onyedi Kemerbesten biri) büyüklerinden olup, miladi 652 de Medine civarında Rebeze’de vefat etti.*Seyyid Battal Gazi: Malatya’da yaşamış ve Bizans’a devamlı seferler yapmış, Emevi devrinde yaşamış bir kahramanıdır.*Fergana’da Türkler kendi şeyhlerine Bab, yani Baba nâmını veriyorlardı. Bu suretle eski ozanların yerini, ata veya bab ünvanlı birtakım dervişler almıştı.”(Prof. Dr. Fuad Köprülü, “Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar”,s.18;* Baba; Alevi-Bektaşi ayin-i cemî’ni yöneten inanç önderi.

       Bu Savaş 1877 tarihinde yapıldığına göre ve Cem’î de 1877’ de 40 yaşında olduğuna göre, demek oluyor ki, Cem’i 1837’de doğmuştur. Savaşta şehit düşenler o kadar çok olmuştu ki, arkadaşlarının bir kısmı mezar kazmaya gidiyor, bir kısmı ise cenazeler için su ısıtmaya gidiyorlardı.

 

Bektaşilerden kîfir sorulmaz

Binbaşımızdır çün Hasan Ağa

Birinci Yüzbaşı Muharrem Ağa

Cendermelike geldik bu Karadağa

 

İkinci Yüzbaşı taburun gülü

Cinan bağında öte bülbülü

Düldil-i Kamber Zülfikâr Ali

Ya Rab dinine kuvvet yerisün

 

İrelde rütbe-i nişan yirisün

Tabur kâtibi ehli muhabbet

Didarı Ya Rab eylesen kıymet

Üçüncü Yüzbaşıya ede bir himmet

 

Dördüncü Yüzbaşı tarikat ehli

İmdad yirisün Hazret-i Âli

Al-î evlada * demişdir belî

Düldülü kanber bile yirisün

 

Beşinci Yüzbaşı şaire benzer

Yarın meydanda gösterir hüner

İşkodra’ya kadar eyledi sefer

Niyeti oradan geri yirisün

 

Altıncı Yüzbaşı ahlakı melül

İmdada yiriş Hazret-i Halil

Hazreti şeyhten imdad bir delil

Nüfusu bizlerle bile yirîsün

 

Yedinci Yüzbaşı Alevi yollu

Bende bu yola demişim beli

Biri üstadım O * Kızıl Deli

Tarikat kardaşların cem’i yirisün

 

Sekizinci Yüzbaşı Allah emanet

Kazadan sakla kadir-i kuvvet

Tabur imamı eyle kana’at

 Hakkına daim niyaz yirisün”1

 

      Baba Cemî yukarıdaki dizelerinde yüzbaşılarını sıralarken, Hacı Bektaş-ı Velî’nin “Eline beline diline sahip ol” düsturunu ilke edinmiş; “Bektaşilerden kîfir sorulmaz” dizesiyle Bektaşilerin “dil” lerine sahip olduklarını, vurgular ve kendisinin de Alevi-Bektaşi olduğunu; “Yedinci Yüzbaşı Alevi yollu - Bende bu yola demişim beli” dizesiyle belirtir.

      Dizelerinde inancını açıklayan şair hakkında yapılan araştırmalarda, Onun için hangi tarikatten olduğunu tespit edemedik denilerek, Aleviliğini her nedense günümüzde bile Urfalı araştırmacılar nedense Urfa tarihinde Alevi Bektaşi Tarihi görmezden geliniyor. * Baba Cemî adlı eserini Urfa tarih, kültür ve edebiyatına kazandıran, araştırmacı yazar Mahmut Karakaş’a teşekkür ederim.

*****

* “Dem be dem”; Urfalı Kuloğlu Mustafa’nın “Kuloğlu dem be dem dolular içer.” Cemî’nin; “Diler bu Cem’îyâ her dem kolay-ı âsıtân eyle” şahlamasındaki “dem” Yunus Emre’deki aşk şarabı ile aynı olması dikkat çeker.

1-Mahmut Karakaş, “Urfalı Baba Cemî”, Şanlıurfa Belediyesi Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları:17 Şanlıurfa, 2006, s.13-14-21-47-28-29-57-81; *Al-î Evlad: “Yarab dür eyleme bizi, Evlad-ı Âlî’den - Biz onların bendesiyiz, “Kal’u Belî’den” mersiyesi Urfa Sıra Gecesi’nin vazgeçilmez bir gazeli olarak, yürekten dillendirilir.

* Cemî’nin, Karadağ Savaşında giderken katılma yeri; Urfa “Millet Hanı; Türkiye’nin en büyük hanlarından olup, Osmanlı döneminde inşa edilen ilk anıtsal yapı özelliği taşımaktadır. Hanın güney cephe fotoğrafı, 1870’li yıllarda Sultan II. Abdulhamid tarafından çektirilen fotoğrafının altındaki Osmanlıca yazıda: “Urfa’da Redif Asker-i Şahanesinin mahsus derunudur”. Yazılıdır.” (Yrd. Doç. Dr. A. Cihat Kürkçüoğlu- Öğr. Gör. S. Sabri Kürkçüoğlu, “Şanlıurfa Çarşıları-Hanları ve El Sanatları”, Şanlıurfa Belediye Başkanlığı Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Yayınları, Atalay Matbaacılık, Ankara, 2011, s.32; Günümüzde Millet Hanı’nın kapısı üzerindeki, muhtemelen Şah İsmail Safavî’nin Urfa’ya hâkim olduğu devrinden kalma iki tane Aslan kabartması yok olmuş, sadece yabancı Seyyahların fotoğraflarında görüntüsü var.

.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.