Canlı varlıklar içersinde düşünen, düşündüğünü uygulamaya dönüştüren irade sahibi tek varlık insandır denilse doğru olsa gerek. Tarih boyunca insanlar kendilerini tekamül ederek gelişmişler. Yaşamları için ihtiyaçları olan araç ve gereçleri elde ederek yiyecek barınma korunma ihtiyaçlarını gidermişler. İnsanlar temel gereksinmelerini karşıladıktan sonra, diğer doğal, yapısal özelikleri olan sanat ve edebi konulara ilgi duymuşlar. Taşlara, mağara duvarlarına şekiller çizmiş yazılar yazmışlar. Böylesi adet ve gelenekler ilk insanlardan şimdiye kadar devam edip gelmiş. Türkiye’de ulusal yazılı basında bu tür konulara ilgi duyan gündeme getiren bir dönem Milliyet gazetesinde olaylar ve insanlar adlı köşesinin bir bölümüne duvar yazıları adını veren merhum gazeteci Hasan Pulur olmuştur. Pulur, Anadolu’nun bir çok yerinde ilginç düşündürücü sözleri yazıları ustaca köşesine aktarmıştır. Siyasal olmayan sosyal olan bu tür yazılar genellikle duvarlardan ziyade köhne dükkan ve barakalarda yazılırdı. Bir de araçlarda özelikle kamyonlarda yazılı olurdu. Felsefi içerikli bu yazılar bireyin olduğu kadar bir toplumun da özlemini düşünce yapısını belirtir. Öyle yabana atılacak, basite alınacak söylemler değildir. Ülkemizde bildiğim kadarıyla siyasal içerikli duvar yazıları ise altmışlı yıllarda yoğunluk kazanmıştır. Tek yol devrim, kanımız aksada zafer İslamın gibi Duvar yazıları sloganları 1980 askeri cuntasına kadar devam eder. Darbeden sonraki yıllarda ne hikmetse oynanan sanki bir kurgu bir tiyatro oyunu gibi sloganlar derhal kesilir, yazılmaz. Emir sanki büyük yerden olsa gerek. Belki de cuntanın alt yapısı gençlik alet edilerek kandırılarak canları pahasına zalimce uygulamaya konulmuş. Zaten sonra duvarlara belki askeri cuntanın isteği doğrultusunda aşk meşk yazıları yazılır olmuştu. Yurttaşlara ve gençliğe verilen mesaj vatan millet mesellerine ilgi duyma, Savaşma seviş gibi duygulara yönelik bir yoz yaşam tarzı verilmek istendi Şimdi Unutulmuş bu konular nerden çıktı derseniz, söyleyim, geçen Cuma günü şehrin dış muhalesinde bir camiye namaza giderken bir okul duvarına yazılan “sıkıntı yoksa sıkıntı vardır” yazısı geçmiş günleri hatırlamama vesile olarak ilham kaynağım oldu. Gerçekten düşündürücü felsefi bir slogan. Çünkü yaşam polyanacı bir zihniyetin verdiği mesajda olduğu gibi toz pempe değil. Dikensiz gül, dikensiz bahçe olmadığı gibi, sorunsuz ve sorumsuz bir birey, toplum ve yaşam gerçek anlamda olmaz. Yaşam çelişkiler içerir. Mutlak doğruluk, haklılık olmadığı gibi mutlak mutluluk ta mutlak özgürlükte olmaz. Laf aramızda zaten demokrasi denilen yönetim biçimi bile mutlak değil sınırlıdır. bir yerlerde bir şeyler mutlaka eksik kalır.
Anasayfa
Yazarlar
NECDET ŞANSAL
Yazı Detayı
Bu yazı 630+ kez okundu.
DUVAR YAZILARI
Canlı varlıklar içersinde düşünen, düşündüğünü uygulamaya dönüştüren irade sahibi tek varlık insandır denilse doğru olsa gerek. Tarih boyunca insanlar kendilerini tekamül ederek gelişmişler. Yaşamları için ihtiyaçları olan araç ve gereçleri elde ederek yiyecek barınma korunma ihtiyaçlarını gidermişler. İnsanlar temel gereksinmelerini karşıladıktan sonra, diğer doğal, yapısal özelikleri olan sanat ve edebi konulara ilgi duymuşlar. Taşlara, mağara duvarlarına şekiller çizmiş yazılar yazmışlar. Böylesi adet ve gelenekler ilk insanlardan şimdiye kadar devam edip gelmiş. Türkiye’de ulusal yazılı basında bu tür konulara ilgi duyan gündeme getiren bir dönem Milliyet gazetesinde olaylar ve insanlar adlı köşesinin bir bölümüne duvar yazıları adını veren merhum gazeteci Hasan Pulur olmuştur. Pulur, Anadolu’nun bir çok yerinde ilginç düşündürücü sözleri yazıları ustaca köşesine aktarmıştır. Siyasal olmayan sosyal olan bu tür yazılar genellikle duvarlardan ziyade köhne dükkan ve barakalarda yazılırdı. Bir de araçlarda özelikle kamyonlarda yazılı olurdu. Felsefi içerikli bu yazılar bireyin olduğu kadar bir toplumun da özlemini düşünce yapısını belirtir. Öyle yabana atılacak, basite alınacak söylemler değildir. Ülkemizde bildiğim kadarıyla siyasal içerikli duvar yazıları ise altmışlı yıllarda yoğunluk kazanmıştır. Tek yol devrim, kanımız aksada zafer İslamın gibi Duvar yazıları sloganları 1980 askeri cuntasına kadar devam eder. Darbeden sonraki yıllarda ne hikmetse oynanan sanki bir kurgu bir tiyatro oyunu gibi sloganlar derhal kesilir, yazılmaz. Emir sanki büyük yerden olsa gerek. Belki de cuntanın alt yapısı gençlik alet edilerek kandırılarak canları pahasına zalimce uygulamaya konulmuş. Zaten sonra duvarlara belki askeri cuntanın isteği doğrultusunda aşk meşk yazıları yazılır olmuştu. Yurttaşlara ve gençliğe verilen mesaj vatan millet mesellerine ilgi duyma, Savaşma seviş gibi duygulara yönelik bir yoz yaşam tarzı verilmek istendi Şimdi Unutulmuş bu konular nerden çıktı derseniz, söyleyim, geçen Cuma günü şehrin dış muhalesinde bir camiye namaza giderken bir okul duvarına yazılan “sıkıntı yoksa sıkıntı vardır” yazısı geçmiş günleri hatırlamama vesile olarak ilham kaynağım oldu. Gerçekten düşündürücü felsefi bir slogan. Çünkü yaşam polyanacı bir zihniyetin verdiği mesajda olduğu gibi toz pempe değil. Dikensiz gül, dikensiz bahçe olmadığı gibi, sorunsuz ve sorumsuz bir birey, toplum ve yaşam gerçek anlamda olmaz. Yaşam çelişkiler içerir. Mutlak doğruluk, haklılık olmadığı gibi mutlak mutluluk ta mutlak özgürlükte olmaz. Laf aramızda zaten demokrasi denilen yönetim biçimi bile mutlak değil sınırlıdır. bir yerlerde bir şeyler mutlaka eksik kalır.
Ekleme
Tarihi: 18 Nisan 2019 - Perşembe
DUVAR YAZILARI
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.