Abdullah Haktankaçmaz
Köşe Yazarı
Abdullah Haktankaçmaz
 

ZAVALLILIKLARIMIZDAN

(Olayların görgü tanığı anlatıyor.) Sabah markette alışveriş yaparken portakal almaya gittiğimde, biri 3.99 TL, diğeri 7.99 TL olan iki farklı cins portakal gördüm. Biraz daha kaliteli olduğu için 7.99 olana gittim. Yanımda benimle birlikte aynı portakaldan alan bir adam daha vardı. Ben bir şey demeden "İçine ettiler memleketin" diye laf attı, cevap vermedim. Tarımı bitirdiler, şu fiyatlara bak." dedi, yine cevap vermedim. Marketler de şerefsiz, belediye satış yapmaya başlayınca hemen fiyatları düşürdüler" dedi, tebessüm ettim sadece. Sonra birlikte kasaya doğru ilerledik. Kasadaki hanım, portakalı tartarken .3,99'luk olandan mı yoksa 7.99'luk olandan mı aldığını sordu. Adam pahalı olandan almasına rağmen 3.99 olandan aldım dedi. Belki yanlışlıkla söylemiştir diye bekledim ama düzeltmedi. Beyefendi yanlış hatırlıyor herhalde, 7.99 olandan aldı, dedim. Kıpkırmızı oldu. Aldığı alacağı 2 kilo portakalda yapacağı sahtekârlıkla edeceği en fazla 8 lirayı kâr saydı zavallı. Belki de ne zorluklarla kazandığı paraya, kim bilir kaç kere böyle ufak ufak haramlar kattı. Daha sonra otobüse bindim, adamın biri akbil bastı, yetersiz bakiye ikazı verdi. Hiçbir şey demeden cüzdanından 5 lira çıkardı, şoföre verdi. O da hiçbir şey demeden para üstünü verdi. Şoförün kendi akbilini çıkarıp basmasını bekledim, yapmadı. Belki unutmuştur diye 2-3 dakika sonra hatırlatmak için "Akbil basmadınız" dedim. Şaşkın şaşkın yüzüme bakıp: Niye?” dedi. Otobüs ücreti aldınız az önce" dedim, Eee?" dedi. Onun içinde belediyenin alması gereken pay da var" dedim, Akşama kadar direksiyon sallıyorum ben burada birde senle uğraşmayayım Git işine dedi… 3 kuruş paraya milyonlarca kişinin hakkına girme pahasına tamah etti zavallı... Akşama kadar İstanbul trafiğinde debelenerek kazandığı paraya, kim bilir kaç kere böyle ufak ufak haramlar kattı. Hakka yemek illa maddi bir şeyi çalmakla olmuyor. Metrodayım, yanımda ayakta duran hanımın hemen önündeki koltuk boşaldı. Kadın oturmak için yere koyduğu poşetleri alırken 2-3 metre ötedeki bir adam fırladı ve koltuğa oturdu. Kadıncağız elinde poşetle kalakaldı. Dayanamayıp Hanımefendi oturacaktı oraya" diye müdahale ettim. E oturmadı" dedi. Fırsat vermediniz ki" deyince kadın uzatmamak için tamam oturmayacağım, mühim değil" dedi. Belki de 10 dakika sonra kalkacağı koltuğa, sırf facedeki komik videoları daha rahat seyretmek için tamah etti zavallı... ATM kuyruğunda bekliyoruz, biri geldi en öndekine acelem var, para çekebilir miyim dedi oda sırasını verdi. Sırasını verdiği kişinin yeri olan sıranın en arkasına geçmedi. Olduğu yerde bekledi. Arkadaş sıranı başkasına verdiğine göre onun sırasına, en arkaya geçmen gerekmez mi dedim. Utanmadan enayi miyim? Dedi. Sırasını verdiğinin ardından o da işini bitirdi, gitti. Ardından sıradakilerden birkaç kişi kendi aralarında söylendi. Sıradaki herkesin hakkına girdi zavallı... Bu hadiseleri gördükçe sebze meyve fiyatlarını manipüle eden komisyoncu, stokçu, 5 katlık ruhsat alıp 8 kat bina yapan müteahhiti; binanın kolonlarını keseni, kömür ocağında hayati ve teknik eksikleri gördüğü halde avantasını aldığı için göz yuman yetkili denetçiyi garipsemiyorum artık. Herkes kendi imkânınca bir şeylere tamah ediyor. Herkes imkânı elverdiğince zavallı… Tepeden tırnağa her kademede, dünyalık şeylere tamah eden bir yozlaşma, bozulma, bencillik, sahtelik var ülkemizde… Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyevi menfaat odaklı bir anlayış hâkim. Hâlbuki hepimiz öleceğiz. Zamanı belli olmasa da mutlaka bir gün ve o zavallılıklarımızla elde ettiğimiz çıkarların hesabından başka hiçbiri yanımızda olmadan... Bazen herkesin şikâyet ettiği meselelere, büyük büyük çözüm teklifleri, acil faaliyet planları yapıldığını görüyorum. Bazısı çok mantıklı geliyor. Ama ölümü ve verilecek hesabı unuttuktan sonra hepsi pansuman kalıyor... Çünkü hiç ölmeyecek gibi dünyalık şeylere tamah eden toplum, en mükemmel düzenlemeler yapılsa dahi bir açık bulur. Yani “Haram helâlleştirdim, ben yaptım, demekle helâl olmaz”. Haramı da helali de ancak dinin sahibi olan Yüce Allah koyar. Buna başka hiç kimsenin yetkisi yoktur... Bir firmada üst düzey yetkili olarak çalıştım. Mesai başlarken giriş saatini yazıyorlar, sonra işe başlamak için hazırlanmaya çıkıyorlar ve 30-40 dakika sonra işinin başına geçiyorlar. Mesai bitimine bir saat kala 30-40 dakika önce işinin başından ayrılıyor ve çıkış için giyinmeye gidiyor. İşini terk ediyor, tam çıkacağı saati çıkış saati olarak yazıyor. Günlük 1-1,5 saat çalışmıyor, ara kaçamakları saymıyorum bile 1 saat, 1,5 saat x 26 günde =39 sa. 12 ayda 348 sa. Günde 8 sa çalışılıyor olsa 348÷ 8=43,5 iş günü sadece giriş çıkış saatlerine uymadığı için bir yılda çalışılmamış olur. Emekli olacağı yıla göre çalınan zamanı varın siz hesaplayın... Haram nedir? Biliyor musunuz? 1.000 LT tertemiz suya karıştırdığınız 5 damla idrardır. Bu su içilir mi? İçilmezzz diyorsunuz. Abdest alınır mı? Alınmaz diyorsunuz. İçilirse öldürmez ve bilerek içmek iştahlı olmaz ama abdest de alınmaz. İşte bütün kazançlarımıza idrar karıştırarak yaşamaya devam ediyoruz. Bu zavallılıklar bir görgü şahidinin görebildikleri ve dedikleri. Bakalım bunlara her şeyi en mükemmel şekilde gören ve duyan yüce Yaradan ne diyecek. Ölelim görelim... Ölmeden önce kendimize bakalım, görelim... Tabi görene, köre ne? Önce kendini görenlere selam olsun. Abdullah Haktankaçmaz ah6334@gmail.com
Ekleme Tarihi: 19 June 2025 - Thursday

ZAVALLILIKLARIMIZDAN

(Olayların görgü tanığı anlatıyor.)

Sabah markette alışveriş yaparken portakal almaya gittiğimde, biri 3.99 TL, diğeri 7.99 TL olan iki farklı cins portakal gördüm.

Biraz daha kaliteli olduğu için 7.99 olana gittim.

Yanımda benimle birlikte aynı portakaldan alan bir adam daha vardı.

Ben bir şey demeden "İçine ettiler memleketin" diye laf attı, cevap vermedim.

Tarımı bitirdiler, şu fiyatlara bak." dedi, yine cevap vermedim. Marketler de şerefsiz, belediye satış yapmaya başlayınca hemen fiyatları düşürdüler" dedi, tebessüm ettim sadece.

Sonra birlikte kasaya doğru ilerledik. Kasadaki hanım, portakalı tartarken .3,99'luk olandan mı yoksa 7.99'luk olandan mı aldığını sordu.

Adam pahalı olandan almasına rağmen 3.99 olandan aldım dedi.

Belki yanlışlıkla söylemiştir diye bekledim ama düzeltmedi.

Beyefendi yanlış hatırlıyor herhalde, 7.99 olandan aldı, dedim. Kıpkırmızı oldu.

Aldığı alacağı 2 kilo portakalda yapacağı sahtekârlıkla edeceği en fazla 8 lirayı kâr saydı zavallı.

Belki de ne zorluklarla kazandığı paraya, kim bilir kaç kere böyle ufak ufak haramlar kattı.

Daha sonra otobüse bindim, adamın biri akbil bastı, yetersiz bakiye ikazı verdi.

Hiçbir şey demeden cüzdanından 5 lira çıkardı, şoföre verdi. O da hiçbir şey demeden para üstünü verdi.

Şoförün kendi akbilini çıkarıp basmasını bekledim, yapmadı. Belki unutmuştur diye 2-3 dakika sonra hatırlatmak için "Akbil basmadınız" dedim. Şaşkın şaşkın yüzüme bakıp: Niye?” dedi. Otobüs ücreti aldınız az önce" dedim, Eee?" dedi.

Onun içinde belediyenin alması gereken pay da var" dedim, Akşama kadar direksiyon sallıyorum ben burada birde senle uğraşmayayım Git işine dedi…

3 kuruş paraya milyonlarca kişinin hakkına girme pahasına tamah etti zavallı...

Akşama kadar İstanbul trafiğinde debelenerek kazandığı paraya, kim bilir kaç kere böyle ufak ufak haramlar kattı.

Hakka yemek illa maddi bir şeyi çalmakla olmuyor.

Metrodayım, yanımda ayakta duran hanımın hemen önündeki koltuk boşaldı.

Kadın oturmak için yere koyduğu poşetleri alırken 2-3 metre ötedeki bir adam fırladı ve koltuğa oturdu.

Kadıncağız elinde poşetle kalakaldı. Dayanamayıp Hanımefendi oturacaktı oraya" diye müdahale ettim.

E oturmadı" dedi.

Fırsat vermediniz ki" deyince kadın uzatmamak için tamam oturmayacağım, mühim değil" dedi. Belki de 10 dakika sonra kalkacağı koltuğa, sırf facedeki komik videoları daha rahat seyretmek için tamah etti zavallı...

ATM kuyruğunda bekliyoruz, biri geldi en öndekine acelem var, para çekebilir miyim dedi oda sırasını verdi. Sırasını verdiği kişinin yeri olan sıranın en arkasına geçmedi. Olduğu yerde bekledi. Arkadaş sıranı başkasına verdiğine göre onun sırasına, en arkaya geçmen gerekmez mi dedim.

Utanmadan enayi miyim? Dedi. Sırasını verdiğinin ardından o da işini bitirdi, gitti. Ardından sıradakilerden birkaç kişi kendi aralarında söylendi. Sıradaki herkesin hakkına girdi zavallı...

Bu hadiseleri gördükçe sebze meyve fiyatlarını manipüle eden komisyoncu, stokçu, 5 katlık ruhsat alıp 8 kat bina yapan müteahhiti; binanın kolonlarını keseni, kömür ocağında hayati ve teknik eksikleri gördüğü halde avantasını aldığı için göz yuman yetkili denetçiyi garipsemiyorum artık.

Herkes kendi imkânınca bir şeylere tamah ediyor. Herkes imkânı elverdiğince zavallı…

Tepeden tırnağa her kademede, dünyalık şeylere tamah eden bir yozlaşma, bozulma, bencillik, sahtelik var ülkemizde…

Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyevi menfaat odaklı bir anlayış hâkim.

Hâlbuki hepimiz öleceğiz. Zamanı belli olmasa da mutlaka bir gün ve o zavallılıklarımızla elde ettiğimiz çıkarların hesabından başka hiçbiri yanımızda olmadan...

Bazen herkesin şikâyet ettiği meselelere, büyük büyük çözüm teklifleri, acil faaliyet planları yapıldığını görüyorum. Bazısı çok mantıklı geliyor. Ama ölümü ve verilecek hesabı unuttuktan sonra hepsi pansuman kalıyor...

Çünkü hiç ölmeyecek gibi dünyalık şeylere tamah eden toplum, en mükemmel düzenlemeler yapılsa dahi bir açık bulur. Yani “Haram helâlleştirdim, ben yaptım, demekle helâl olmaz”. Haramı da helali de ancak dinin sahibi olan Yüce Allah koyar. Buna başka hiç kimsenin yetkisi yoktur...

Bir firmada üst düzey yetkili olarak çalıştım. Mesai başlarken giriş saatini yazıyorlar, sonra işe başlamak için hazırlanmaya çıkıyorlar ve 30-40 dakika sonra işinin başına geçiyorlar. Mesai bitimine bir saat kala 30-40 dakika önce işinin başından ayrılıyor ve çıkış için giyinmeye gidiyor.

İşini terk ediyor, tam çıkacağı saati çıkış saati olarak yazıyor. Günlük 1-1,5 saat çalışmıyor, ara kaçamakları saymıyorum bile 1 saat, 1,5 saat x 26 günde =39 sa. 12 ayda 348 sa. Günde 8 sa çalışılıyor olsa 348÷ 8=43,5 iş günü sadece giriş çıkış saatlerine uymadığı için bir yılda çalışılmamış olur. Emekli olacağı yıla göre çalınan zamanı varın siz hesaplayın...

Haram nedir? Biliyor musunuz?

1.000 LT tertemiz suya karıştırdığınız 5 damla idrardır. Bu su içilir mi? İçilmezzz diyorsunuz.

Abdest alınır mı? Alınmaz diyorsunuz. İçilirse öldürmez ve bilerek içmek iştahlı olmaz ama abdest de alınmaz.

İşte bütün kazançlarımıza idrar karıştırarak yaşamaya devam ediyoruz.

Bu zavallılıklar bir görgü şahidinin görebildikleri ve dedikleri. Bakalım bunlara her şeyi en mükemmel şekilde gören ve duyan yüce Yaradan ne diyecek. Ölelim görelim...

Ölmeden önce kendimize bakalım, görelim...

Tabi görene, köre ne? Önce kendini görenlere selam olsun.

Abdullah Haktankaçmaz ah6334@gmail.com

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.