Abdullah Haktankaçmaz
Köşe Yazarı
Abdullah Haktankaçmaz
 

HİÇ BİR ŞEY DEMEDİM

Yirminci yüzyılın başlangıç yılları. Dört çocuk annesi Mary sahnede, diğer yarışmacıların arasındaydı. Kimi şişman, kimi bıyıklı, kimi de kısa boylu birçok kadın, büyük ödül olan parayı alabilmek için "Dünyanın en çirkin kadını yarışmasına katılmıştı. Mary tedirginlikle etrafına bakıyordu. Salonu tıka basa dolduran seyirciler kahkahalarla sahnedeki kadınlara gülüyorlardı. Mary utandı, başını öne eğdi. Tam kulise doğru bir adım atmıştı ki, evdeki aç çocukları gözünün önüne geldi. Bu yarışmadan alacağı para çok önemliydi. Kocası öldükten sonra bozulan düzenini başka türlü yoluna koyamazdı. Bağırtılara ve kahkahalara rağmen sahnede beklemeye devam etti. "Her şey çocuklarım için." dedi kendi kendine. Yanındaki bıyıklı kadın "Anlamadım, bir şey mi dedin?" diye sordu. Mary "Hiç" dedi "Hiçbir şey demedim." Mary gözlerini kapattı ve eski halini düşündü. Hastalanmadan önce ne de güzel bir kadındı. Bakan, bir daha dönüp bakardı. Ta ki yirmi dokuz yaşında Thomas Bevan'la evlendikten ve 4 çocuğu olduktan sonra başlayan migren, kas ve eklem ağrılarına kadar. Doktorlar önce neler olduğunu anlayamamıştı. Sonra hastalığın "Akromegali" olduğu anlaşıldı. Bu hastalık Mary'in yüz şeklini de değiştirmiş, kadın tanınmayacak hale gelmişti. Ne yazık ki, Mary hastalığıyla boğuşurken, bir gün kocası da ansızın ölüvermiş ve Mary çocukları yalnız kalmıştı. Mary bunları düşünürken, birden alkışları duyup gözlerini açtı. Evet, Mary "Dünyanın en çirkin kadını" yarışmasının birincisi olmuştu. Mary ödülü aldığında gözlerinden bir çift yaş kalbine damladı. O artık çocukları için "Dünyanın en çirkin kadını" idi. Görünüşünden dolayı hiçbir işe alınmayan Mary, o günden sonra sirklerde çalışmaya başladı. İnsanların dalga geçtiği, gülüp eğlendiği Mary bir anneydi. Kimse onun bu anne yanını görmedi. Çünkü insanların eğlenmeye, birilerini küçümseyerek, hor görerek kendilerini yüceltmeye ihtiyaçları vardı. Fedakâr anne Mary 59 yaşında öldü ve son nefesini verene kadar, sirklerde "dünyanın en çirkin kadını" unvanıyla çalıştı çabaladı. Tek derdi çocuklarının kimseye muhtaç kalmamasıydı. Botokslu, makyajlı, takma kirpikli, çıtçıtlı saçlı, silikon kalçalı ve silikon memeli kadınların "Güzel" kabul edildiği bir dünyada elbette Mary ve Mary gibi kadınlar her zaman düzenin "çirkinleri" ilan edilecek. Güzellik kraliçesi seçmenin de insanları aşağılamada en çirkini seçmekten aşağı kalır yanı yok... Bir ara TV'de bir mankenle konuşuyorlardı, mankene dünyaca önemli bir ismi sordular ama manken bu ismi tanımadı. Ardından da gülerek "BİLİYORUM BOŞUM AMA HOŞUM" dedi. İşte dünya tam da o noktada: Bütün gözler boş ama hoş kadınların üstünde. Oysa dışı güzelden insan zamanla usanabilir ama içi güzelden asla... "Her şey çocuklarım için." dedi Mary kendi kendine. Yanındaki bıyıklı kadın "Anlamadım, bir şey mi dedin?" diye sordu. Mary "Hiç" dedi "Hiçbir şey demedim." Mary hiçbir şey demeden gitti… Bir eseri beğenmemek ancak daha güzelini yapabilenin hakkıdır. Hele de bu yaratılmış ve Yaradan'ın kudret ellerimle en mükemmel surette yarattım dediği âdemoğlunun en güzelini veya en çirkinini seçmekte ne? Allah'ım ne kadar büyük bir yanlış ve ne büyük bir gaflet... Yaratılmış bir şeye ancak daha güzelini yaratma kudreti olanın çirkin deme hakkı vardır. O da yalnız Allah'tır. Ama O en güzel biçimde yarattım dediğine göre burada söz biter… Gerisi ukalalık, cehalet ve hadsizliktir, isyan ve Yaradan'a karşı çıkmak, asi olmaktır. Haddini bilmek erdemlerin en büyüğüdür. Haddini bilip haddini aşmayanlara selam olsun… HOŞ ve ESEN KALIN Abdullah Haktankaçmaz ah6334@gmail.com
Ekleme Tarihi: 08 Temmuz 2025 -Salı

HİÇ BİR ŞEY DEMEDİM

Yirminci yüzyılın başlangıç yılları.

Dört çocuk annesi Mary sahnede, diğer yarışmacıların arasındaydı. Kimi şişman, kimi bıyıklı, kimi de kısa boylu birçok kadın, büyük ödül olan parayı alabilmek için "Dünyanın en çirkin kadını yarışmasına katılmıştı.

Mary tedirginlikle etrafına bakıyordu. Salonu tıka basa dolduran seyirciler kahkahalarla sahnedeki kadınlara gülüyorlardı.

Mary utandı, başını öne eğdi.

Tam kulise doğru bir adım atmıştı ki, evdeki aç çocukları gözünün önüne geldi. Bu yarışmadan alacağı para çok önemliydi. Kocası öldükten sonra bozulan düzenini başka türlü yoluna koyamazdı.

Bağırtılara ve kahkahalara rağmen sahnede beklemeye devam etti.

"Her şey çocuklarım için." dedi kendi kendine.

Yanındaki bıyıklı kadın "Anlamadım, bir şey mi dedin?" diye sordu.

Mary "Hiç" dedi "Hiçbir şey demedim."

Mary gözlerini kapattı ve eski halini düşündü.

Hastalanmadan önce ne de güzel bir kadındı. Bakan, bir daha dönüp bakardı. Ta ki yirmi dokuz yaşında Thomas Bevan'la evlendikten ve 4 çocuğu olduktan sonra başlayan migren, kas ve eklem ağrılarına kadar. Doktorlar önce neler olduğunu anlayamamıştı. Sonra hastalığın "Akromegali" olduğu anlaşıldı. Bu hastalık Mary'in yüz şeklini de değiştirmiş, kadın tanınmayacak hale gelmişti. Ne yazık ki, Mary hastalığıyla boğuşurken, bir gün kocası da ansızın ölüvermiş ve Mary çocukları yalnız kalmıştı.

Mary bunları düşünürken, birden alkışları duyup gözlerini açtı.

Evet, Mary "Dünyanın en çirkin kadını" yarışmasının birincisi olmuştu.

Mary ödülü aldığında gözlerinden bir çift yaş kalbine damladı.

O artık çocukları için "Dünyanın en çirkin kadını" idi.

Görünüşünden dolayı hiçbir işe alınmayan Mary, o günden sonra sirklerde çalışmaya başladı.

İnsanların dalga geçtiği, gülüp eğlendiği Mary bir anneydi.

Kimse onun bu anne yanını görmedi.

Çünkü insanların eğlenmeye, birilerini küçümseyerek, hor görerek kendilerini yüceltmeye ihtiyaçları vardı.

Fedakâr anne Mary 59 yaşında öldü ve son nefesini verene kadar, sirklerde "dünyanın en çirkin kadını" unvanıyla çalıştı çabaladı. Tek derdi çocuklarının kimseye muhtaç kalmamasıydı.

Botokslu, makyajlı, takma kirpikli, çıtçıtlı saçlı, silikon kalçalı ve silikon memeli kadınların "Güzel" kabul edildiği bir dünyada elbette Mary ve Mary gibi kadınlar her zaman düzenin "çirkinleri" ilan edilecek.

Güzellik kraliçesi seçmenin de insanları aşağılamada en çirkini seçmekten aşağı kalır yanı yok...

Bir ara TV'de bir mankenle konuşuyorlardı, mankene dünyaca önemli bir ismi sordular ama manken bu ismi tanımadı. Ardından da gülerek "BİLİYORUM BOŞUM AMA HOŞUM" dedi.

İşte dünya tam da o noktada: Bütün gözler boş ama hoş kadınların üstünde. Oysa dışı güzelden insan zamanla usanabilir ama içi güzelden asla...

"Her şey çocuklarım için." dedi Mary kendi kendine.

Yanındaki bıyıklı kadın "Anlamadım, bir şey mi dedin?" diye sordu.

Mary "Hiç" dedi "Hiçbir şey demedim."

Mary hiçbir şey demeden gitti…

Bir eseri beğenmemek ancak daha güzelini yapabilenin hakkıdır. Hele de bu yaratılmış ve Yaradan'ın kudret ellerimle en mükemmel surette yarattım dediği âdemoğlunun en güzelini veya en çirkinini seçmekte ne?

Allah'ım ne kadar büyük bir yanlış ve ne büyük bir gaflet...

Yaratılmış bir şeye ancak daha güzelini yaratma kudreti olanın çirkin deme hakkı vardır. O da yalnız Allah'tır. Ama O en güzel biçimde yarattım dediğine göre burada söz biter…

Gerisi ukalalık, cehalet ve hadsizliktir, isyan ve Yaradan'a karşı çıkmak, asi olmaktır.

Haddini bilmek erdemlerin en büyüğüdür. Haddini bilip haddini aşmayanlara selam olsun…

HOŞ ve ESEN KALIN

Abdullah Haktankaçmaz ah6334@gmail.com

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.