1988 yıllında teknik öğretmen olarak başladım fakat Teknolojiyle tanışmam, 1994 yılında ODTÜ’de aldığım ilk bilgisayar eğitimiyle başladı. O gün sınıfa adım attığımda, bilgisayarın sadece bir makine değil, insan aklının sınırlarını zorlayan bir kapı olduğunu henüz tam olarak bilmiyordum. Yıllar içinde farklı üniversitelerde sürdürdüğüm çalışmalar, bu kapının ardında bambaşka bir dünyanın bulunduğunu gösterdi.
Edindiğim birikim, görev yaptığım okulda Bilgisayar Bölümü’nün kurulmasına vesile oldu ve yaklaşık on yıl boyunca gençleri teknolojinin büyülü dünyasıyla buluşturma imkânı yakaladık. Mesai saatleri dışında öğretmenlere ve kurumlara verdiğim bilgisayar eğitimler, kurumların projeleri ile dönemin ihtiyaçlarına doğrudan karşılık geliyordu. O yıllarda teknoloji hızla evriliyor, biz eğitimciler de bu değişimin nabzını tutmaya çalışıyorduk.
1995’te bir gazetede köşe yazıları kaleme alırken fiber optiğin geleceğinden söz ettiğimde bir meslektaşım bana, “Bunları yazıyorsun ama biz daha çok uzağız,” demişti. Belki o gün haklıydı; fakat bugün aynı şaşkınlığın yapay zekâ karşısında yeniden yaşandığını görüyoruz.
Geçmişte olduğu gibi bugün de teknolojinin yönünü doğru okumak, geleceği öngörebilmek ve toplumda farkındalık oluşturmak büyük önem taşıyor. Bu nedenle bu yazı dizisinde sizlerle, yapay zekânın hangi alanlarda nasıl etkili olduğunu ve önümüzdeki yıllarda yaşamımızı nasıl dönüştüreceğini konuşacağız.
İnsanlık tarihini yakından incelediğinizde, bir hayalin peşinde ısrarla koştuğumuzu görürsünüz: Kendi kendine düşünebilen bir varlık yaratma hayali…
Bugün adına “yapay zekâ” dediğimiz bu kavram, aslında sandığımızdan çok daha eski. Mitolojilerdeki canlı heykellerden 1700’lerin mekanik otomatlarına kadar uzanan uzun bir düşsel geçmişi var. İnsan, hep kendi zekâsının bir yansımasını üretmek istemiş.
Peki bu uzun hayal yolculuğu nasıl oldu da bugünkü dijital gerçekliğe dönüştü?
Matematikle Akıllanan Makineler
1800’lerden itibaren matematikçiler sahneye çıktı. George Boole mantığı matematikleştirerek ilk tuğlayı koydu. Ardından Alan Turing geldi ve tarihe kazınan o soruyu sordu:
“Bir makine düşünebilir mi?”
Turing’in bu cümlesi, bugünkü bilgisayarların da yapay zekânın da kapısını açtı.
Bilgisayarların Doğuşu ve Büyük Soru
II. Dünya Savaşı sonrası bilgisayarlar ortaya çıktı. Hesap yapabilen bu makineler bilim insanlarını yeni bir düşünceye itti: Madem bu cihazlar hesaplayabiliyor, o hâlde bir gün düşünebilirler mi?
Bu soru, 1956’da düzenlenen ünlü Dartmouth Konferansı ile resmiyete kavuştu. Bugün yapay zekânın “doğum günü” olarak kabul edilen bu toplantıda büyük bir özgüven vardı: “Beş yıl içinde insan gibi düşünen makineler üreteceğiz!” Elbette işler bekledikleri kadar hızlı ilerlemedi.
Umudun Donduğu Yıllar: Yapay Zekâ Kışı
1970 ile 2000 yılları arasında gelişmeler yavaşladı, fonlar kesildi, laboratuvarlar kapandı. AI, bir “hayal kırıklığı” etiketiyle yıllarca rafa kaldırıldı.
Veri Patlaması ve Büyük Uyanış
2000’lerle birlikte internet yayıldı, veriler çoğaldı, bilgisayarlar güçlendi. Özellikle GPU’ların hızlanmasıyla makineler öğrenebilir hâle geldi. Google, Amazon, Facebook gibi devler yapay zekâyı günlük operasyonlarına soktu ve yepyeni bir çağ başladı.
Derin Öğrenme ve Akıllı Sistemler Çağı
2015 sonrasında yapay zekâ artık bir bilim kurgu konusu olmaktan çıktı; günlük hayatımıza sessizce yerleşti.
Görüntü tanıyan sistemler, Sesli asistanlar, Otonom araçlar, Çeviri yazılımları,
Ve en önemlisi… ChatGPT gibi büyük dil modelleri Gemini , DeepSeek ve birçok yapay zeka programları gelişti.
Bu modeller milyarlarca kelimeyle eğitilerek insan diliyle iletişim kurmayı öğrendi. Bugün doktorlara yardımcı oluyor, müzik yapıyor, çizim yapıyor, yazı yazıyor, araştırma yapıyor.
Kısacası artık “akıllı makineler Çağı’nın içindeyiz”.
Peki Yapay Zekâ Nedir? Bir Yazılım mı?
Evet, yapay zekâ temelde bir yazılımdır. Fakat onu sıradan yazılımlardan ayıran önemli bir fark var:
Klasik yazılımlar → Programcı ne yazarsa onu yapar. Yapay zekâ → Veriden öğrenir, kendini geliştirir, tahmin yapar.
Bir anlamda yazılımın içine “öğrenme yeteneği” eklenmiş hâlidir.
Bir Hayalin Gerçeğe Dönüşü
Yapay zekânın yolculuğu özetle şöyle:
Hayal → Matematik → Bilgisayar → Algoritmalar → Veri → Derin Öğrenme → Akıllı Sistemler
Bugün geldiğimiz noktada ise şu gerçek çok net: Bu hikâye daha yeni başlıyor.